MÜZİK RUHUN GIDASIDIR video.izle

Gıda söz konusu olduğunda somut anlamda bir değer taşımayan; Müzik söz konusu olduğunda ise dünyadaki bütün gıdaların verdiği zevkin önüne geçen bir zevki tanımlamakta yetersiz kalan sözdür.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

MÜZİK RUHUN GIDASIDIR

Gıda söz konusu olduğunda somut anlamda bir değer taşımayan; Müzik söz konusu olduğunda ise dünyadaki bütün gıdaların verdiği zevkin önüne geçen bir zevki tanımlamakta yetersiz kalan sözdür.

Karşı çıkanlar olduğu gibi geçmişte şarkıcıya, sanatçıya kız vermeme gibi geyiklere de malzeme olan bu cümlenin "ruh" sözcüğünün kullanımıyla kazandığı değer aşikârdır.

Kuşkusuz bedenin çeşitli gıdalara ihtiyacı vardır.

Bu gıdaların temini maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde ilk basamakta yer alır. (bu arada müzik duygusunun tatmini hangi basamakta olmalı, bilmiyorum.) ama hep gelip geçici bir süreci işaret eder bu durum. Doyunca bitmektedir söz konusu eylem. Ama müzik, gerçekten de (şiir gibi) ruhun ayrılmaz bir parçasını oluşturur.

Hangi tür olursa olsun, o anki duygulanıma eşlik ediyor ya da bir yenisini yaratabiliyorsa bu müziğe "ruhumuza ilaç gibi gelen bir şey" gözüyle bakılması yadırganmamalıdır.

Bu konudaki ufak önerim şu olacaktır: müzik ruhun gıdası olduğuna göre "ruh gıdası mühendisliği" nev'inden bir bölümün kurulması, müziğin bunu nasıl başardığının araştırılması bakımından önemli olabilir.

 

"öldüren şarkılar" "ağlatan şarkılar" "intihar ederken dinlenecek şarkılar" "adamın ağzına sıçan şarkılar" "depresyona sokan şarkılar" gibi başlıklar açılabildiğine göre, "müzik ruhun gıdasıdır" demek biraz palavra konuşmak gibi oluyor. "depresyon ve intihar da bir besin maddesidir ama!" diyecek olursanız, "hayhay!" derim, "gelin bunu gıdaklayalım."

iç organlarınızın zonklamasına bi son vermek için ağrı kesicilerden önce sığındığın panzehir.

Olanlar, yaşanamayanlar, istemeden de olsa hissettirdikleri, enerjik kan kırmızılığını yansıtıyordu istinasız her gece.
Gövdeden koparılmış kollar, köpeklere atılmak üzere topladığın ayak bilekleri gündüzlerine sıçramaya başlamıştı.
Müzik algıda zayıflığa yol açar umuduyla bir kez daha son sese verilmişti.
Kayıp ruhların gıdası olan bu bayıltıcı melodi acı çığlılarını bastırmakta başarılı gibiydi. Morfine susamış iç organlar hoşnuttu yine.

Biliyordun bu böyle devam edemezdi. mücadele etmek..
İç sesler karıştı yine birbirine. Gece yarısını geçeli bir kaç yarım saat olmuştu. Devinimsizliğinin sessizliğini bozan bir kaç ayak sesi, omzuna dokunan tüysüz beyaz el. Koku karşı konulmaz, ama acı nefes kesici.
Gördüğün şeyin düş mü gerçek mi olduğuna karar veremeyecek kadar uykuya aç.
Gözler uyunmak üzere her kapandığında artık görülmesi adrenalin pompalamayan vahşet kareleri. kanlı, bıçaklı, alevli..

Teslimiyet çözüm değil, kaçış imkânsız ve dayanılmaz. ama ruhlar beslenmeli, müzik devam etmeli..

Her ne kadar doğallığı aşikâr, doğrulu su götürmez olsa da, bilişsel bilimlerin yeni yeni anlamaya başladığı ve argümanlarının oldukça yavaş mesafe kat ettiği teori, hatta olgu.

 

Müzik, sadece ruhun gıdası değil

Dinlenmek, eğlenmek ya da hoş vakit geçirmek için dinlediğimiz müzik artık pozitif tıpta daha fazla kullanılmaya başlandı. Daha çok ruhsal hastalıklarda kullanılan müziğin insan sağlığına etkileri tıbbın ilgisini giderek daha çok çekiyor.

NTV-MSNBC

TÜLAY SAĞLAM - 21 Mart 2006 Salı –17.31 TSİ

İSTANBUL - Yüzyıllardır özellikle ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan müzik, birçok tıbbi çalışmanın ve araştırmanın önemli adımlarından biri. Müzikoterapiyle ilgili son haber İsveç’ten geldi. İsveç’teki Örobro Üniversite Hastanesi’nde müzik dinlettirilen hastaların ameliyattan önce ve sonra ağrı kesiciye daha az ihtiyaç duydukları gözlendi.

Müzikle tedaviyi ve müziğin koruyucu tıptaki rolünü hekim müzisyenlerden Prof. Dr. Selahattin İçli ile konuştuk... Hem hastalıkların tedavisinde hem de koruyucu tıp yöntemleri arasında yer alan müzikoterapinin özü, müziğin sakinleştirici etkisinden kaynaklanıyor. Yapılan bir araştırmada, ameliyata girecek hastaların bir kısmına klasik müzik dinlettirilerek hastaların ağrıya verdiği tepki gözlendi. Klasik müzik dinleyen hastaların ameliyattan önce ve sonra ağrı kesicilere daha az ihtiyaç duydukları belirlendi. İsveçli bilimadamları, araştırma sonucunda müziğin acıyı dindirici ya da azaltıcı etkisi olduğu sonucuna vardı.

Bilimsel olarak müziğin insan beyni ve bedeni üzerindeki etkisinden bahseder misiniz, müzik insan psikolojisini nasıl etkiliyor?
Prof. Dr. Selahattin İçli: Tarih içinde müzikle tedavi konusunun gelişimini biliyoruz. 8.yüzyıldan beri insanların ilgisini çekmiş ve müzikle tedaviye girmişler, daha çok da ruh hastalarını müzikle tedavi etmişler. Özellikle Türkler bu konuya çok büyük önem vererek şifahaneler kurmuşlardır. Kayseri’de, Edirne’de, Haseki’de bu şifahaneler var. Çünkü Türk müziğinin insana denge ve sükunet veren bir etkisi var.

Biz de müziği klinik içine alarak orada ruh hastalarını tedavi etmişiz. Batı tıbbı da bu konunun üzerine çok gitmiş ve bununla ilgili sayısız bilimsel çalışma yapılmıştır ve yapılmaya da devam edilmektedir. Örneğin prematüre yani erken doğmuş çocuklar üzerinde de çalışmalar var.

Acaba prematüre çocuklara belirli müzikler verilse gelişimi hızlanabilir mi diye bir çalışma yapılıyor. Çünkü biliyorsunuz çocuk ana rahmindeyken her türlü sesi algılar. Dolayısıyla müziği de algılıyor. Anne karnındaki çocuğun annenin duyduğu müzikten nasıl etkilendiğine yönelik çalışmalar var ancak biz bunun prematüreler üzerindeki rolünü araştırıyoruz.

‘MÜZİK İNEKLERİN SÜT VERİMİNİ BİLE ETKİLİYOR’
Evinde çicek yetiştirenlere onlara müzik dinletmeleri önerilir. Böylece çiçeklerin daha sağlıklı olacağı, yapraklarının daha parlak ve canlı olacağı söylenir.

Yani müziğin sadece insanları değil diğer canlıları da etkilediğini söyleyebilir miyiz?
S.İ.: Çok doğru. Bırakın insanları, Avrupa’da ineklerin daha fazla süt vermesini sağlamak amacıyla müzikten yararlanılıyor ve ineklere müzik dinletilerek verimlilikleri artırılıyor. Çünkü ineğin verdiği süt, ortamın ışığına, hayvanlara dinlettirilen müziğin türüne göre değişiklik gösteriyor. Yine aynı şekilde müziğin bitkileri nasıl etkilediği yönünde de araştırmalar devam ediyor.

Peki müzikoterapi daha çok hangi hastalıklarda kullanılıyor; özellikle tercih edildiği bir hasta grubundan söz etmek mümkün mü?
S.İ.: Daha çok ruhsal hastalıklarda kullanılıyor. Ancak hem Türkiye’de hem de dünyada bütün hastalıkların tedavisinde kullanılması için çalışmalar devam ediyor. Özellikle kronik hastalığı olan hastalarda müziğin daha etkin kullanılması için yoğun bir çalışma yapılıyor. Çünkü her hastalıkta ve her ruh halinde insanların tepkileri farklıdır. Kanser, kalp hastalığı, diyabet gibi kronik hastalıklarda da hastanın moralinin yüksek olması büyük önem taşıyor. İşte müzikle tedavide biz bunu sağlamaya çalışıyoruz yani hastaya yüksek moral vermede müziği kullanıyoruz.
‘MÜZİK RUHUN GIDASIDIR’
Artık günümüzde tedavi edici uygulamalardan çok koruyucu tıp uygulamaları önem kazanmış durumda. Yani önemli olan hastalıklar oluşmadan gereken tedbirleri alabilmek ve sağlığı koruyabilmek. Müzik günlük hayatın koşuşturması içindeki günümüz insanına dinlenme, stresle mücadele etme, kaygılardan kurtulma ve sıkıntılarından uzaklaşma konularında yardımcı oluyor. Kısacası ‘müzik ruhun gıdasıdır’ sözü koruyucu tıp açısından önemli bir anlam ifade ediyor.
S.İ.: Hiçbir zaman saat 12 hizasında bir insan bulamazsınız. Yani çeşitli ruh tepkileri var. İnsanın bir tarafı depresif ise bir tarafı da maniktir. Her insanın ömrü boyunca ya manik tarafı ağır basar ya da depresif tarafı. Yani insanlar gezinen ruh haline sahiptir. Bir bakarsınız bir dönem çok neşelidir, bir bakarsınız karalar bağlamıştır. İşte bu noktalarda insanların hayatlarındaki faktörler ruh halinde etkili oluyor. Müzik de bu faktörlerden biridir. İnsanın kendisini iyi hissetmesini sağlayan müzik bu noktada önem kazanır.
Müziğin iki ana unsurunun melodi ve ritim olduğunu belirten Prof. Dr. Selahattin İçli, müzikoterapide Türk musikisinin çok önemli bir rolü olduğunu vurguluyor. İsveçli bilim adamlarının ‘Çok hızlı müzik türleri insanı strese sokuyor. Yani ani ritm değişikliğindeki müzik türleri tedavide iyi sonuç vermiyor’ şeklindeki sözleri de müzikoterapide daha çok dinlendirici ve huzur verici ritmlerin etkili olduğunu gösteriyor.

Prof. Dr. Selahattin İçli kimdir?

1949 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi. İç hastalıkları doktoru olarak birçok sağlık kuruluşunda görev yaptı.

1981 yılında İstanbul Devlet Türk Musikisi Konservatuarı'nda sanatçı-öğretim görevlisi ve Başkan Yardımcısı oldu.

1998 yılında devlet sanatçısı olan İçli, çalışmalarını halen İstanbul Teknik Üniversitesi'nde sürdürüyor.

 

 

 

 

 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP