KEFERE Çetesi; CFR -1

KEFERE Çetesi; CFR -1 Ramazan Sohbetimiz KEFERE Çetesi; CFR Rize’de kötülük yapanın arkasından konuşurken, öfkeli bir tonda “kefere” deriz. Kefere, kâfir demektir. Allahsız ile aynı anlamdadır. Hristiyana da kâfir deriz; bunun anlamı kefere sözcüğünde saklıdır.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

KEFERE Çetesi; CFR -1

 

Ramazan Sohbetimiz KEFERE Çetesi; CFR

Rize’de kötülük yapanın arkasından konuşurken, öfkeli bir tonda “kefere” deriz.

Kefere, kâfir demektir. Allahsız ile aynı anlamdadır. Hristiyana da kâfir deriz; bunun anlamı kefere sözcüğünde saklıdır.

Kefere, ağzını şerle açan, küffar olan, küfürlü konuşan, yani insanları aşağılayan, horlayan, ezen, sömüren, hatta insan öldüren veya insanı köle olarak kullanandır.

Kefere; kafirdir, günahkârdır, iki yüzlüdür, arkadan kuyu kazandır, insanları birbirine kırdırandır, fitne fesattır, insana düşmandır, düşmanla birdir.

Kefere; isterse seninle aynı dinden görünsün, dinden çıkmıştır, mürtedîdir, düşmanla işbirliği etmiştir, kirli paraya elini bulaştırmıştır, para onun için haşa Allah’tır.

Bir grup kefere toplanıp örgüt de kurmuş olabilir. Eğer yaptıkları iş insanlara zulmetmekse onlar da kâfirdir.

İşte Amerika’dan küresel bir kefere örgütü:  CFR, cefere!

Bu KEFERE CFR’nin dergisinden bir belgeyi Yılmaz Dikbaş aldı bizim için yazdı, bir bölümünü buraya alıyorum.

Başlığı çok önemlidir, dikkat ediniz, Türk Ordusunu NATO’ya girdiğinden beri, geri mevzilere doğru çeke çeke bugüne geldiler ve en son daha ne kadar çekileceğini merak ediyorlar.

Yazı şöyle başlıyor:

Türk Ordusu daha ne kadar geri çekilecek?

Dünyanın başına bela olan Küresel Çete’nin en tepedeki örgütünün CFR (Council on Foreign Relations), yani Dış İlişkiler Konseyi olduğunu biliyoruz. CFR yöneticilerinin tamamına yakınının Siyonist olduğu da bir gerçek.

CFR’nin dünyaca ünlü  bir yayın organı var: Foreign Affairs.

Bu derginin sol üst köşesinde şunlar yazılıdır: “Published by the COUNCIL ON FOREIGN RELATIONS”. Yani, “Bu dergi Dış İlişkiler Konseyi tarafından yayınlanmaktadır”.

Siyonist örgüt CFR’ nin yayınladığı Foreign Affairs adlı derginin Şubat 2006 tarihli sayısından okuyoruz:

“Türk Genelkurmayı, onlarca yılda oluşturduğu ve titizlikle koruduğu gücünü kaybetme pahasına, AB’nin taleplerinin büyük bir bölümünü kabullenmek zorunda kalmıştır. Bu özverinin iki açıklaması bulunmaktadır:

AB üyeliğini, yüz yıla yakındır destekledikleri modernizasyon sürecinin son aşaması olarak görmektedirler.

AB’ye üyelik sürecinin, uzun süredir çözmek için çabaladıkları İslamcılık ve Kürt ayrılıkçılığı gibi temel iç sorunların çözümü için en iyi yol olduğuna inanmaktadırlar.

Ve işte o zaman, Türk ordusu liderlerinin daha ne kadar geri çekilmeyi kabulleneceğini bekleyip görmek gerekmektedir. (And it remains to be seen how much further the Turkish military leadership will be willing to retreat.)”

Bu çok sarsıcı yazının kısa özeti şudur:

Türk Genelkurmayı, onlarca yılda kazandığı gücünü yitirmiştir.

AB’nin dayattığı taleplerin büyük bir bölümünü kabul etmiştir.

Türkiye’nin iç sorunları olan laiklik karşıtı hareketleri ve Kürt ayrılıkçılığını kendisi çözemediği için, kurtuluş yolu olarak AB’ye teslim olmuştur.

AB’nin Türkiye’den istekleri henüz bitmemiştir. Kıbrıs ve Kürt ayrılıkçığı konularında daha ağır talepler gelmek üzeredir. İşte bu aşamada Türk ordusunun komutanlarının daha ne kadar geri çekilmeyi kabullenecekleri merakla beklenilmektedir.

Bu çok ağır ve Türk Ulusunu çok derinden yaralayan yazıya bugüne kadar Genelkurmay Başkanlığı’ndan hiçbir tepki gelmemiştir!

85 yıl öncesinden sanki bugünleri görmüş gibi, büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyordu:

“Eğer size Türk ulusunun yenildiği söylenirse, inanmayınız! Yenilen komutanlardır!”

Sayın Yılmaz Dikbaş’tan alıntımızı burada keserek, kendisine birkaç şey eklemek istiyorum.

Şimdi Türk Ordusu, hiç ihtiyacı yokken, Amerika’da iflas etmekte olan silah şirketinin Patriyot (Vatansever!) savunma füzesini satın alırsa ne olur?

Bu füze savunma sisteminin bedeli, tüm Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yıllık bütçesi kadardır. Eğer satın alırsak, değil askerin tüfeğine sürecek mermi parası, askerin tabağına koyacak yemek parası dahi kalmaz.

Bu yolla, Türk Ordusu kışlasında açlığa mahkûm olacak kadar geri çekilmiş olacaktır!

Yani, CFR keferesinin bütün bu dolapları Türk Ordusunu kıskıvrak teslim almak içindir.

Şimdi, Ergenekon davasında tutuklu Prof.Emin Gürses’in yeğeni ve TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı, İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı’ ya iki soru soralım:

1-Bu konu komisyonunuza ne zaman geldi?

2-Keferenin bize satmak istediği bu malı satın almayı onaylayacak mısınız?

Eğer bunlar satın alınırsa; bu bir çeşit toplu intihardır!

Görünen odur ki, Türk Askerinin “Ya İstiklâl Ya Ölüm” kararına az kalmıştır.

 

Not: Değerli okurlarım, bayramda görüşemeyeceğiz, hepinize iyi bayramlar.

Arife günü, Ulusal Kanal televizyonunda, saat 15.00-16.00 arasındaki Sanat Hayatı programında, sekizli Şems yıldızının tarih boyunca kimlere sembol olduğunu anlatacağım.

 

Mahiye Morgül - 4.9.2009

 

 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP