AK PARTİ'NİN EKSANTRİĞİ

Türkiye’nin Bir Eksen Kayması İçinde Olması Sosyal Ve Siyasi Alanda Büyük Bir Alt-Üst Oluş Olmadan İmkânsızdır.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

AK PARTİ'NİN EKSANTRİĞİ

İlk Bölümde De İzah Etmeye Çalıştığım Gibi Türkiye’nin Bir Eksen Kayması İçinde Olması Sosyal Ve Siyasi Alanda Büyük Bir Alt-Üst Oluş Olmadan İmkânsızdır.

Burada eğer bir ekseni kayan varsa oda AK Parti iktidarıdır diye düşünüyorum. İsterseniz biz bu kaymaya bakalım.
AKP, camidekilerin Anadolu sermayesiyle yaptıkları ittifak sonucu ortaya çıkmıştı. Bu birliğe daha sonra liberaller ve bazı sosyal demokratlarda katıldı.

Türkiye’de cami eşittir Türk-İslam sentezi olduğu için bu siyasi aşurenin temel girdisi dinsel ve geleneksel malzemelerden oluşuyordu.

AKP’nin ABD ile ilişkisi ise daha iktidara gelmeden başlamıştı. İktidara geldiklerinde iç dinamiklerle başları ciddi şekilde derde girmişti.

Bunların başında Neo-Con’ lardan büyük destek gören militarist bürokrasi geliyordu. Devlet içinde devlet olduğunu her fırsatta hissettiren bu milliyetçi-ırkçı güçler aslında ülkenin bugünkü acınası hale gelmesinden birinci dereceden sorumluydular.

Fakat AK Parti iktidarı ile birlikte hızla taktik değişikliğe gidip geleneksel sol cuntacı güçlerle ittifaka girip cepheyi genişlettiler.

AKP Bu Açıdan Kendini Sağlama Almak İçin Aşağıda Sıralayacağım Taktik Yolu İzledi:
1- Militarist-Bürokratik güçlerin temel dayanağı ordu ile hiç çatışmamaya onlarla karşı karşıya gelmemeye ve onların bir dediğini iki etmemeye çalıştılar. Örneğin kendi düşüncesine çok yakın olan Van Cumhuriyet savcısını sırf Genelkurmay Başkanı istemedi diye derdeste edip meslekten ihraç ettiler. Vb.
2- ABD Yönetimi ile özelliklede Neo-Con’larla sıcak ilişkiler geliştirmeye, iktidarının sürmesi için onlardan garantiler almaya ve bu garantiler karşılığında verilmesi gereken hangi taviz gerekiyorsa onu vermeye hazır olduklarını gösterdiler ve de gereğini yaptılar. Örneğin B.Orta Doğu Projesinde Eş Başkanı olarak İsrail ile ulusal çıkarlara aykırı anlaşmalara imzalar attılar.
3- Sıkı bir AB taraftarı kesilerek bu konuda ne yapılması gerekiyorsa onun yapılacağını açıkladılar. Ve Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılması için öne sürülen tüm şartları kabul edecek girişimlere ve yasaların çıkartılmasına koyuldular. Zaten liberaller de bu girişimlere tav oldular.


AKP İktidarının askeri darbe ile yıkılması düşüncesi ABD’nin başında Bush da olsa yeterli küresel desteği bulamadı. Obama’ nın hemen öncesi ve iktidara gelmesi ile durum tamamen değişti ve taktik adımlar aşağıdaki yolu izlemeye başladı:

1- Obama’ nın 4 Kasım 2008 de seçilmesi ile Ortadoğu ve Önasya da ki ABD politikasında öncelikler değişti. Ortadoğu’yu daha iyi yönetmek için önerilen Kürt-Türk barışma tezi çok önceden dayatılıyor olsa da Türk Gücü(militarist-milliyetçi güçler) bunu engelleyebiliyordu. Yeni yönetimle birlikte Türk Gücü’nün izlediği yola ABD desteği tümüyle olmasa da kesildi. Dolayısıyla AK Parti İktidarı kendi Kürtleriyle de barışmak için Açılım ve yol temizliği (Ergenekon operasyon ve davaları) işine girdi.

2- AK Parti iktidarının yıkılması için 4 yıldır sürdürülen cunta girişimleri 2007 yılında hızlandı. Genel Kurmay Başkanı Özkök Paşanın emekli olması ile hızla işe koyulan Cuntacılar ile AKP iktidarının oluşturduğu istihbarat güçleri arasında kıyasıya bir savaş başladı. AKP güçleri ellerindeki iktidarın her türlü imkânını kullanarak cuntacılarla yasal yollardan mücadele etmeye başladılar.

Türk Gücü bir yandan Kürtlere özellikle de PKK ye yönelik saldırılarını artırarak milliyetçi-ırkçı iklimin gelişmesini sağlıyor öbür taraftan gericilik retoriğini kullanarak sol vb ilerici güçleri etrafında toplamayı başarıyordu.

AKP iktidarı ise anti militarist söylemle ve ABD Yönetiminden alınan destekle Cuntacıları Paşa-General demeyip içeri alarak o da ilericileri, liberalleri ve Kürtleri etrafında toplamayı başarmıştı. ( Taraf Gazetesinin ortaya çıkışı da tesadüf olmayıp bu gelişmelerin bilinçli ifadesiydi.)

3- AKP’nin AB için başlangıçta gösterdiği gayretkeşlik yerini uzun vadeli planlara bıraktı. Akıllıca bir girişim gibi gösterilmesine rağmen bu adım aslında artık eskisi kadar Avrupa Birliği ipine ihtiyaç olmadığındandı. Çünkü anti cuntacılık aynı toplumsal desteği ona sağlıyordu. Fakat bu ipi elinden bırakmamış gerektiğinde ondan yararlanacaktı.

Bu Temel Bilgilerin Işığında Şimdi İç Siyasi Gelişmelere Bakabiliriz. Yerel seçimler göstermişti ki AKP artık eskisi kadar güçlü değildi. Hatta yapılan kamuoyu yoklamalarına göre seçimlerde iktidarını kaybetmesi büyük ihtimaldi. Özellikle son Anayasa Referandumunda sandıktan HAYIR çıkması vb.

Bunun üzerine AK Parti Yönetimi ve Hükümeti bu siyasi erozyonun önüne geçebilmek için izlediği iç ve dış politikalarda önemli değişikliklere gitti. İşte AKP’nin eksenindeki kaymada böylece başlamış oldu.
Bu yeni politikanın temel stratejisinin ulusal duygulara oynamak olduğunu söyleyebiliriz. Ecevit’in geçmişte inanarak ve içtenlikle uyguladığı anti-Amerikan politikası(Kıbrıs Çıkarması, afyon ekimi vb)  onu iki kere iktidara taşımıştı.

Ama Ecevit’in bu politikasında sağlam ve etkileyici sloganları vardı: Ne Ezen Ne Ezilen Hakça Düzen, Toprak İşleyenin Su Kullananın gibi. AKP ise Ecevit’in izlediği bu yolda ki samimiyet ve sahiciliği göremeyerek onu taklit etmeye soyundu hatta Ecevit’in bu yolu bıraktığında ki acıklı halini bile umursamayarak.

AKParti İktidarının bu ulusal kabarma üzerine kurulu politikasının sonuçlarını biliyoruz:

Kürt açılımı askerlere bırakıldı, iktidarını sağlamlaştırmak için AB ipine sarılıp sahte demokratik Anayasa değişikliğine gidildi, Ergenekon soruşturma ve davaları gevşetildi, İsrail’e karşı Filistinlilerin yanında sahte ve bilinçli karşı çıkışlar organize edildi vb..

Sanki AK Parti Hükümeti, İsrail’le Konya ovasında ortak askeri tatbikatlar yaparken Filistinler ve onların acıları yokmuş gibi.
Gördüğüm kadar referandum gerçekleşmeden AKP’nin mevcut politikasında hiçbir değişiklik olmayacaktır. Hele bir de sandıktan ‘Hayır’ çıkarsa varın görün siz gümbürtüyü. Ecevitçilik oynamanın hiçte öyle kolay olmadığını görecek fakat bu ara açılımlar piç olacaktır.

İşte O An ABD’nin Sabrının Da Bir Sınırı Olduğunu Birileri Ona Hatırlatacaktır.
‘Evet’ çıkarsa rahatlayacak ve ‘Açılımlar’ ın (Kürt, Ermeni, Alevi, Rum vb) ipini eline alacak ve toplumsal gerilimden en fazla yarar için ne gerekiyorsa ona yapacaktır. Bekleyelim ve görelim.


Selçuk POLAT – Mersin–05.07.2010

 

‘Eksen Kayması Değil Ecevit Sendromu’ başlıklı yazının devamının, Mersin 68’liler Barış ve Kardeşlik Ormanında yapılan anti nükleer festival hazırlıkları ve 3 günlük etkinlik nedeniyle geciktiğini belirtmek isterim.

 

http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi, Paylaşımı ve Toplum Yararına kullanımı.

 

 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP