SUÇUM NE.?

Devlet Yönetiminde Adalet, Mertebe Olarak Dinimizin De Üstündedir..

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

Haberal'ın Odasında Arama Yapılıyor

2. Ergenekon davasında sanık olup olamadığı bile belirlenemeyen, suçlamak için, suç isnat edebilmek için her türlü numaraya başvurulan, kendisi hakkında iddianame bile hazırlanamayan Mehmet Haberal'ın kaldığı hastane odasında savcı nezaretinde polis tarafından arama yapılıyor.

 
Edinilen bilgiye göre saat 19.30 sularında İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'ne savcı nezaretinde gelen polisler, Mehmet Haberal'ın kaldığı odada ve bilgi işlem servisinde arama yapmaya başladı. Polisin inceleme ve araması devam ediyor.

 

"HASTANE PROF. HABERAL'IN GATA'YA SEVKİNE KARAR VERDİ"

Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın doktoru tutuklanınca İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'ü Haberal'ın GATA'ya sevkine karar verdi. Akşam'ın haberine göre, Haberal bu kararı "beni buradan kimse gönderemez" diyerek tepki gösterdi.

Akşam gazetesi, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'nün Ergenekon tutuklusu Mehmet Haberal'ın GATA'ya sevkine karar verdiğini yazdı.
Gazete bu karara Prof. Haberal'ın doktorunun "örgüte yardım ve yataklık" iddiasıyla tutuklanmasının neden olduğunu belirtiyor.
Haberde, Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın bu iddialara "beni buradan kimse gönderemez" diye tepki gösterdiği belirtildi.

  

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak başkalarının fikirlerini tekrarlayan papağan olunur.

 

"SUÇUM NE.?"

Devlet Yönetiminde Adalet, Mertebe Olarak Dinimizin De Üstündedir..

Haberal’ın Hapse Girmesini İsteyen Ne Çok İnsan Var. Hoca Silivri’ye Tıkılınca Ne Kanıtlanmış Olacak.?

Yeni yılda onun için “özgürlük”  dileyen sevenlerinin bu insanca dileklerine karşı söylenenler insanın içini acıtıyor. Bunlardan biriyle aramızda geçen konuşmayı paylaşmak istiyorum bugün. Çünkü biliyorum ki, aynı düşüncede olan milyonlarca insan var…

Adın bana hazreti Ömer’in adaletini çağrıştırıyor. Çok mu uzaklardasın bilmiyorum. Yanıma gelemezsen de sana savcıların Haberal’a sorduğu 180 soruyu gönderebilirim.

Başkent Üniversitesi’nin BÜTÜN DÜNYA Adlı Bir Dergisi Çıkıyor. Geçen Ay Sorular O Dergide De Yayınlandı. Oradan da okuyabilirsin. Haberal’a sorulan 180 sorunun arasında, suçlandığı konu ile ilgili bir tek soru yok! Hoca "örgüt üyesi" olmakla suçlanıyor ama bu örgüte ilişkin bir tek soru sorulmuyor. Acaba neden? Adının çağrıştırdığı adaletten,  zerre kadar kaldıysa yüreğinde, bu soruya cevap ver.

Anlaşılan, Hoca’nın hastalığına “takanlar” arasına,  sen de girmişsin dostum. Boynuna bir “steteskop” da taksaydın bari! Yakışır mı yakışır hani.

Hukukta İnatlaşma Olmaz Öğretmenim.! Hâkimler Bağımsız Ve Tarafsız Davranmak Zorundadır.

Bağımsız olmayan hakimler, tarafsız davranamazlar!.. Oysa hocanın tutuklanmasına karar verenler, Yüksek Mahkememiz olan Yargıtay tarafından, haksız ve hukuka aykırı tutuklama yaptıkları için tazminata mahkûm edildiler. Bunun üzerine hükümet, hâkimlerin hukuka aykırı kararları nedeniyle, mahkûm olacakları tazminatları, ödemeyi de üzerine almaya kalktı! Sizinkiler bu konuda yasa çıkarma girişimi içerisindeler.!

Buna Ne Dersin, Bunun Da Mı Bir Anlamı Yok.?

Şöyle düşünebilir miyiz örneğin: “Siz bizim istediğimiz gibi karar vermeye devam edin, tazminattan ise korkmayın.”  Bunu demek istiyor olabilir mi Hükümet? Tazminat dediğin şey; sonuçta para değil mi? Para ise el kiri…  Para dediğin şey bizde gani. Öderiz biter.!

 

Yoksa Sizin Elleriniz De Mi Kirlendi Öğretmenim.?

İşte bize Ziya Paşa'nın o ünlü “Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahit/Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet" (Hâkim davacı olur ve mübaşir de şahitlik ederse/böyle mahkemenin vereceği hüküm adaletli olabilir mi?) sözünü hatırlatan, bu gelişmelerdir... “Adalet” herkese bir gün lazımdır. Adalet hava ve su gibi bir şeydir. Onun kıymeti ancak yok edildiğinde anlaşılır...

Bir An İçin Haberal'ı Meslektaşlarının “Koruduğunu” Ve Ona Biraz “Abartılı” Rapor Verdiklerini Düşünelim.!  Bu durumun karşılığı, adaleti ayaklar altına almak mıdır? Sonuçta devletin karşısında böyle bir eylemi yapan en fazla bir kaç kişi olabilir. Onlar duygusal davranabilirler; hata da yapabilirler. Ama devlet duygu sahibi değildir.  Devlet heyecanlanmaz, inat yapmaz, adaletten şaşmaz. Devlet nesnellikten ayrılamaz öğretmenim!.. Hele hele Şamil Tayyar ve onun gibi düşünenlerin, çağ dışı isteklerini yerine getirmek için doğru yoldan sapamaz devlet. Haberal Hoca’yı içeri “alamayan” hükümeti, devlete hakim olamamakla suçlayan bu kafalar, faşist değil de nedir? Yoksa siz de Şamil’in “düşüncelerine” değer verenlerdensiniz?..

Dilerseniz Gelelim Haberal Hocanın Bekleyen Ameliyatlarına.

Önce kendisi “tedavi olsun” diyorsunuz ya, siz bu alana da girdiniz anlaşılan. Dilediğiniz gibi bu konuda konuşabilirsin!  Alaycı bir tarzda hocanın “hasta olmadığını” söylüyorsun galiba. “Kendi hasta olan bir adam, başka hastalara yararlı olamaz”, demenizden bunu anlıyoruz?  Aşk olsun size öğretmenim, aşk olsun! Yargılama yönteminizi bir kez olsun gözden geçiremez misiniz?..  Bence  tıbbın içine o kadar girmeseniz daha iyi olur; bildiğim kadarı ile o konuda ehliyetli değilsiniz.!

Bir An İçin Söylediklerinizi Doğru Kabul Edelim.

Hoca söylendiği kadar hasta olmadan, hastanede tutulmuş olsun! Tutuksuz yargılansa da kendi hastanesinde, o 600 hastanın ameliyatını yapsa, daha iyi olmaz mı? Şu anda yattığı hastanede bekleyen, polis ve jandarma ekipleri, onu kendi hastanesinde bekleseler, gökte bir delik mi açılır.? Bir yere kaçamaz ki… Haberal Hoca niye kaçsın ki.? O, 600 kişinin sağlığı ile oynamak sizce doğru mu? Aralarında ölenler de varmış; öyle söyleniyor yazık değil mi?.. İnsanlığa yakışır mı bu.?

Onların Arasından Birinin Bile Ölümü, Hiç Mi Vicdanınızı Sızlatmayacak.?

Sanırım aralarında senin de bulunduğun bazı kişilerin, inadı yerine gelsin diye, suçu günahı olmayan insanların, hayatını tehlikeye atmayı göze alabiliyorsunuz. Bu durumunuzu neyle, nasıl izah edeceksiniz.? Yoksa buna da “millet iradesi” mi diyeceksizin?..

Şimdi soruyorum: O insanların hayatı tehlikeye atıldı mı atılmadı mı?..

Bari Bu Kadarını Dürüstçe Söyleyin…

Yanıtınız nedir? “İyi oldu” mu  diyorsunuz?.. Yoksa “yazık oldu” mu.? O hastalardan birisi siz veya çocuğunuz olsaydı da böyle mi düşünürdünüz? Sizi böyle katı, insafsız ve kötü düşünmeye sevk eden nedir? Size bu kötülüğü kim yaptı öğretmenim, sizi ne zaman bu kadar zehirlediler? Sonuçta karşınızda duran, eli kolu bağlı, sizin gibi bir insan değil mi.?

Gelelim En Can Alıcı Konuya: Bir mahkemedeki hâkim, taraflardan biri ile hasım durumuna düşerse, onun davasına bakamamalı. Öyle değil mi? Hem hukuken yasaktır, hem etik olmaz böyle bir durum. O hâkimlerin çekilmesi gerekir... Peki hiç aklınıza geliyor mu Haberal’ın  davasına bakanlar neden çekilmiyorlar.? Yoksa sizin inadınız, bütün erdemlerden daha  mı önemlidir.?

Son Bir Şey Söyleyerek Bitiriyorum: Avukatları Arasında Benim De Bulunduğum Tarihi Bir Dava Var: DEV-YOL Davası. Anımsadınız Mı Bilmem...

12 Eylül 1980 darbesinden sonra açılmış bir davadır. Sanık sayısı 200'ü geçmez. İddianamenin sayfa sayısı ise 300-400 sayfa arasında bir şey. Kanıtların toplandığı klasör sayısı ise aklımda kaldığı kadarıyla 500 civarındaydı. Tam rakamlarını isterseniz, yarın sizin için yazıhaneyi açıp, oradan bakarak söyleyebilirim. Şimdi sıkı durun ve söyleyeceklerimi dinleyin:

 

1980'den Bu Yana 30 Yıl Geçmiştir Ve Bu Dava Hala SONUÇLANAMADI.!

Benim bu dava içinde sanık olup da 10 yıl tutuklu kaldıktan sonra BERAAT eden müvekkillim var. İsmini buradan söylemek yakışık almayabilir.!  Bir gün çayımı içmeye gelin, dosyasını göstereyim…

Bu örnekle ne anlatmak istediğimi anladınız mı bari?

Bir daha söylüyorum: DEV-YOL davası 30 yılda bitmediğine göre, “ERGENEKON DAVASI” (İddianamesiyle, ekleriyle, sanık sayısı ile ondan  en az 10 kat fazla olduğundan) en iyi ihtimalle 100 SENEDE BİTİRİLEMEZ.!

Bir İnsan Ömründe 100 Sene Ne Demektir Bunu Bilir Misiniz.?

Bilirsiniz elbette bilmez misiniz.?  Tanrıya yakarmak üzere her el kaldırışınızda kendiniz için dilediğiniz “ufak” bir şey.!

Dilerseniz size kuşlardan bir örnek vereyim de iyice yerleşsin demek istediğim: Şu bizim kuzgun dediğimiz karakargalardır sanırım; ortalama 300 yıl yaşıyorlarmış. Ama insanlar öyle değil. Şairin deyimiyle “beygirle aynı ayardayız” yaş konusunda; ortalama ömrümüz 75 yıl. Şimdi bana söyler misiniz? En az 100 yıl sürecek bir davada, şüpheli olarak yargılanmak ister misiniz? Üstelik davanıza bakacak olan hâkimlerle  aranızda, mahkeme kararı ile kesinleşmiş husumetiniz de olacak!..

Tutuklama Süreleri Bu Mahkemelerde İki Kat Olarak Uygulanıyor, Duydunuz Mu.?

Adalet Bakanlığınız tutuklama süresi konusunda, 10 yıl olsun diye diretiyor. İki yıl bile oldukça fazla, böyle olunca 5 yılı kabul etmek zorunda kalıyoruz.!

Evet, yanlış anlamadınız, cezadan bahsetmiyoruz bugün.  TUTUKLULUK SÜRESİDİR 10 yıl olarak uygulanmak istenen.!

Evet bildiniz; sizin seçtiğiniz Adalet Bakanı, sizin hükümetinizdir bize bunları reva gören.! Almanya’nın değil.!

Selçuklu sultanları Alpaslan ve Melikşah’ın vezirliğini yapan Nizamü’l-Mülk, “Siyasetname” adlı eserinde, (1902) 

“Devlet Yönetiminde Adalet, Mertebe Olarak Dinimizin De Üstündedir..” diyerek, adaletin devlet yönetimi için ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmıştı. Bunu unuttunuz siz.! Bundan böyle iyice yerleşsin diye beyninize,  bu sözü sürekli tekrar edeceğiz:

Devlet Yönetiminde Adalet, Mertebe Olarak Dinimizin Üstündedir.!

12 Eylül’de yapılan halk oylamasında pek çok kişiyi Anayasa değişikliklerine “evet” demesi için ikna etmiştiniz ya, aslında sizin ve onların “evet” dediğiniz, Haberal olayında ortaya çıkan “yeni” adalet anlayışınızdır. O gün sandıkta adalet terazisini bozdunuz öğretmenim! Yalnız değildiniz kuşkusuz. Oylamaya katılanların %58’i sizinle sandık içinde “evet” te buluşmuştunuz, anımsayın.

Yaptığınız İşle Bugün Ne Kadar “Övünseniz” Azdır.! Sayısal Çoğunluk Yine Sizde… Şimdi Suçluluk Hissediyor Musunuz Bilmem.!

O “ak” oylarınızı verdiğiniz, AK Partinizin adalet anlayışı budur işte. Böyle bir “adalet” anlayışını, siz de  benimsiyor musunuz.? Oyunuzu AKP’ ye verirken, böyle olsun istiyor muydunuz.? Hiç değilse bugün  “pişmanız aldatıldık” diyebilin.!.

Bütün bunların olmasını isteyerek AKP’ye oy verdiyseniz eğer,  bu çorbada sizin de tuzunuz var demektir. Çorbanızı kotarın ve yiyebildiğiniz kadar yiyin... O kadarı da “hakkınızdır” .!

“Yiyin” deyince aklıma Tevfik Fikret’ten bir de mısra geldi:

“Yiyin efendiler yiyin, bu han-i iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin.!” (1)

Av. Cemil Can

 

DİPNOT:

(1)   O gün sınıfta öğretmenimizin: “Arkadaşlar ezberlemeyin, verdiği mesajı belleyin” dediği şiiri okumanın sırası geldiği için aşağıya alıyorum.

HAN-I YAĞMA

Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır

Huzurunuzda titriyor - şu milletin hayatıdır

Şu milletin ki mustarip, şu milletin ki muhtazır

Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir

Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir

Şu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir

Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı zi-safa sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say

Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray

Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay

Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar

Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var

Bu sofra iltifatınızdan işte ab ü tab umar

Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı can-feza sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malini

Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini

Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini

Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak

Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak

Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

 

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak başkalarının fikirlerini tekrarlayan papağan olunur.

  

Haberal'ın savunması kitaplaştırıldı: Suçum ne?

Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın Silivri Savunması, gazeteci Mete Akyol tarafından kitaplaştırıldı. "Suçum Ne?" isimli kitapta Haberal'ın 357 gün tutukluluktan sonra çıkarıldığı mahkemedeki sözlü savunması, çapraz sorgusundaki yanıtları ile avukatlarının savunmalarına yer verildi.

Başkent Üniversitesi'nce yayımlanan Bütün Dünya Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yapan Gazeteci Mete Akyol, Başkent Üniversitesi'nin Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın Silivri'deki sözlü savunmasını "Suçum Ne?" isimli kitapta topladı.

Derginin Mayıs sayısının ekiyle birlikte dağıtılan kitapta, Haberal'ın 13 Nisan 2009'dan bu yana, hukuki hiçbir dayanağı bulunmamasına rağmen hürriyetinden haksız bir şekilde mahrum edildiği, tutuklandıktan 357 gün sonra doktor ve hemşire refakatinde, 5-6 Nisan 2010 tarihleri arasında iki gün boyunca sözlü ifade verdiği kaydedildi.

Kitapta, Haberal'ın Silivri'de 13'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlanan duruşmadaki savunmasını kalp ve tansiyon aygıtlarına bağlı olarak, hastane odasından telekonferans yöntemiyle yapmak zorunda olduğu da belirtilen kitapta. savunması sırasında birkaç kez rahatlandığı da vurgulandı ve "Suçunun ne olduğunu arayan ve soran bir bilim adamının bilimsel araştırması niteliğindeki bu sürecin yargı kayıtları, evrensel hukuk tarihine armağan olsun" ifadesine yer verildi. 
  

Haberal'ın szölü savunmasından
Biyografisiyle başlayan kitapta yer alan sözlü savunmasında Haberal, 356 gün tutuklu kalmasına neden olan hakkındaki bütün iddiaları reddediyor. Başkent Üniversitesi'nin Ankara Hastanesi'nin herhangi bir yasal dayanak olmadan telefonlarının dinlendiğini belirten Haberal, tutuklanma sürecini anlattıktan sonra hakkındaki iddianamenin kabul edildiğini kaydediyor. İddianame kabul edilinceye kadar avukatlarının 11 kez iddianame kabul edildikten sonra da 14 kez olmak üzere toplam 25 kez tahliye talebinde bulunduğuna işaret eden Haberal'ın savunmasının bazı bölümleri şöyle:

"İddianamede adı geçen sözde terör örgütü ile ilgili tek bilgim, vatandaşların olduğu gibi benim de sadece medya üzerinden olmuştur. İddianamede terör örgütü yöneticisi olarak benimle beraber eşlik eden Yalçın Küçük ve İlhan Selçuk ile sadece Aydınlar Dilekçesi nedeniyle 25 sene önce karşılaştım. O günden bugüne her ikisi ile de bir irtibatım olmamıştır. Dolayısıyla 25 senedir görmediğim herhangi bir irtibatım olmayan kişilerle örgüt kurup yönetmem isnadı bir iftiradır. İddianamede belirtilen Mustafa Özbek ve Erol Manisalı ile medya finans yapılanması içinde yer aldığım ve yardım ettiğim iddiası da kesin bir yalandır. Fatih Hilmioğlu ile birlikte aynı örgütte olduğuma dair bilgiler kesin olarak gerçek dışıdır. Şahsıma gerçek dışı tespitler ile suç isnat edilmeye çalışılmış ve kesinlikle, ilgim olmayan hayali örgütler oluşturularak, bütün temel hak ve özgürlüklerim engellenmiş, sağlığımın da ciddi bir şekilde zedelenmesine sebebiyet verilmiştir."
 

"Diyalog grubu toplantıları"

Vatandaşlık hakkını kullanarak Türkiye'nin ulusal ve uluslararası sorunlarına sahip çıkmak, katkı sağlamak üzere birçok eski milletvekili, bakan, bürokrat ve halen çalışan öğretim üyeleri olarak Aralık 2006'da önce Diyalog Grubu adı ile Kent Otel'de herkese açık salonda toplantılara başladıklarını belirten Haberal, bu toplantıların Patalya Oteli'nde devam ettiğini ifade ediyor. Haberal, Patalya Oteli'nin bütün vatandaşların yanısıra, dernek, vakıf, düğün organizasyonlarının yanısıra CHP, Anavatan Partisi, DSP, MHP gibi siyasi partilerin toplantılarına da evsahipliği yaptığını ifade ediyor.
 

Ecevit'in sağlığıyla ilgili iddialar

Savunmasında eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in sağlığına yönelik iddialara da yer veren Haberal'ın savunması şöyle:

"Kendisini her zaman rahmet ile anarım. Atatürk'ün söylediği gibi 'Beni Türk hekimlerine emanet edin' söyleyişini benimseyerek, kendisini Başkent Üniversitesi'nin Ankara Hastanesi'nde bizlere emanet ettiği için de şükranla anıyorum. Benim branşım olmadığı için ne yazık ki, merhum başbakanımızın tedavisinde yer almam mümkün değildi. Merhumun hastalığı ile ilgili branşlardan meslektaşlarımız, kendisini başarılı bir şekilde tedavi ettiler ve hastaneden taburcu oldu. O tarihte medyada yayınlanan asılsız haberler nedeniyle, Başkent üniversitesi olarak yasal haklarımızı kullandık ve yargı mercilerine müracaat ettik. Bu davalardan koruma müdürü Recai Birgün aleyhine açılan ilk davamızın tarihi, 19 Aralık 2002 olup, bu şahıs aleyhine ilk kez açtığımız davanın yanısıra sonradan açılan muhtelif ceza ve hukuk davalarının yargılaması da halen devam etmektedir. Bu kişi ile ilgili 2003'ten beri benim ve üniversitemizin bu mahkemeleri devam ederken, bu kişinin, savcılar tarafından normal bir tanık gibi dinlenip ve onun söylediklerinin de iddianameye geçilmesi gerçekten ne kadar yasaldır. Merhum Başbakanımız Bülent Ecevit yaklaşık 7 ay kadar başbakanlık yapmış, dört buçuk yıl daha yaşamıştır. Bülent Ecevit'in tedavisi ile ilgili olarak şahsım, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi aleyhine yapılan iddiaların tümü gerçekdışı ve bir iftiradır."

  

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak başkalarının fikirlerini tekrarlayan papağan olunur.

 

 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP