GERÇEK TEHLİKE GLOBALİZM

GERÇEK VE EN BÜYÜK TEHLİKE GLOBALİZMDİR..

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

GERÇEK TEHLİKE GLOBALİZM

GERÇEK VE EN BÜYÜK TEHLİKE GLOBALİZMDİR 

Demokratların, Sosyal demokratların, Sosyalistlerin, Komünistlerin, Ulusalcıların ve Liberallerin algıları körelmiş başka başka yönleri algılıyor.

Kapitalizmin en aşağılık uygulamalarının, en adi, en sert, en acımasız şekilleriyle yaşandığı dönemlerde; Komünizm, bırakın tehlike olmayı, tehdit bile olmamıştı.

Ancak Emperyalizm, komünizmi geri kalmış, yarı bağımlı ülkelerin tepesinde hep demokles’in kılıcı tutmuş, sürekli mücadele edilmesi gereken düşman olarak gösterip onlara borçlandırarak silah satmıştır.

Fakat komünist diye damgalanan insanlar, var oluşlarının gereği, bir arada, birlikte, imece, komün yaşamaya, denize düşenin yılana sarıldığı gibi sarılmışlardı. Ama o “komün-komünizm” onları kapitalizm ve emperyalizm gibi ezmedi, sömürmedi. Ama Emperyalizm ve Kapitalizmin sömürüsünden de kurtaramadı.

  

HER AĞACIN KURDU KENDİNDEN OLUR

Diyalektiğin gereği her şey değişiyor. Ancak insanoğlu buna uyum sağlayamıyor.

Komünizm yıkıldı, sosyalizm geride kaldı, bizler kapitalizmin ve emperyalizmin ezici ağırlığı altında duyularımızı yitirdik ve kımıldayamaz hale geldik, getirildik.

Uyanın eyy insanlar uyanın;

Sizlere De Özgürlük Diye Diye Sürünerek Yaşam, Yaşayamıyorsan Ölüm Özgürlüğünü Tattırmak İsteyenlere Karşı Gerekeni Yapmak Üzere Harekete Geçin.

Sosyalizm Ve Komünizm Artık Tatlı Birer Hatıra Oldu.

Kapitalizm Ve Emperyalizm İse Globalizmin Araçları Durumundalar.

Sınıfsallık Da Yok Olmak Üzeredir. Artık İşçi Sınıfından Söz Etmek Çok Zordur. İşçi Sendikaları Pasifleşti.

Gençlik İse 12 Eylül Dönemi İhtilalcisinin “Savaşmayın Sevişin” Sözüne Uyarak Lümpenleşip Buharlaştılar. Buharlaşmayanlar Da Yozlaştırılan Kültür Kazanında Kaynayıp Gittiler. Bu Günün Bir Avuç Gençliği Hiçbir Şey Yapamaz. Duvara Slogan Yazmasını Bile Beceremeyen Ve Eli Kalem Tutmasını Bilmeyenlerin Eli Silah Da Tutmaz.

Şehir Hayatına Alışmış Yarı Aydın Beyaz Yakalılar Geçim Derdinden Burunlarının Ucunu Bile Görmüyor, Bunların Ülkenin Geleceğinden Kaygı Duymalarını Beklemek Hayal Olur. 

Mustafa Kemal Atatürk Bir Kez Daha Haklı Çıktı. Yaptıkları Tamamen Doğruydu Ve Yeniden Aynı Duruma Düşüldüğünde, Yapılması Gerekenin De Bu Olduğunu “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” Sözüyle Gerçek İktidar Sahibinin Kim Olduğunu Daha O Zamandan İşaret Etmişti.

Bu Nedenlerle; Gerçek Halk İktidarınız İçin Köyden Örgütlenerek Harekete Geçmenin Zamanıdır. Bir Seçim Dönemi Daha Katlanmanın Bedeli Yirmi Yıl Zaman Kaybı Demektir. Bu Seçim Sistemi ve Partiler Kanunu Halkın Kendisinin Gerçek İktidarlarını Yönetime Getirmesine Engeldir.

Bugüne Kadar Gelen Sistemde Yapılan Uygulamada bizler Hiçbir Şeyi Seçmiyoruz. Sadece Lider Sultasının Önümüze Koyduklarını Görmeden, Tanımadan, Bilmeden Onaylıyoruz. Bu Seçmek Değildir.

 

ŞAH..! MAT…

Sosyalizm ve Komünizm 3 hamle, Kapitalizm ve Emperyalizm 5 hamle ilerisini göremezken, Globalizm 7 hamle sonrasını görmekten öte planlıyor ve uyguluyor.

Kapitalizm ve Emperyalizm, Globalizm’in planları dışında bağımsız hareket edemiyor.

Globalizm’in;

Ekonomik ayağı *Kapitalizm,

Güvenlik ayağı *Emperyalizm ve

Sosyal ayağı ise *Liberalizm’dir.

Globalizm’in vatanı yok. “Bize her yer Trabzon” gibi, bütün dünya onun vatanı, sınır tanımıyor.

Globalizm’in Din’i de yok. Kendisine biat eden her din’e ve vatana sınırlı özgürlük tanıyor. Sen yeter ki Globalizm’e uy, hizmet et. -*Vatan topraklarını, yer altı ve yer üstü ekonomik gelir getiren değerlerini sat ona, satmazsan başına geleceklere katlanırsın.

Globalizm’in İstediklerini Yapmazsan, Seni Esir Alır, Emperyalizmin Kucağına Oturtur, Başına Çuval Geçirir, Kapitalizme Sömürtür. Açıkhava Hapishanelerinde Tutar, Pensilvanya’larda Yaşatır Ve Sana Sabah, Akşam 24 Saat Dinler Arası Diyalog Yaptırır.

 

Küreselleşme; Batının Geri Kalmış Ülkelere "Gel Bak, Sana Ne Güzel Bir Küre Vericem." Diyerek Başlattığı İğfal Teorisinin Geldiği Son Noktadır.   

Teoriyi Savunanların Temel Aldıkları Esas Görüş Karşılıklı Bağımlılıktır.

 

http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak başkalarının fikirlerini tekrarlayan papağan olunur.

 

TEK YOL DEVRİM

YA İSTİKLAL YA ÖLÜM

Yaşasın Halkların Kardeşliği.!

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE

 

 

Globalizmin Dili - Peter Marcuse
The Language of Globalization - [Monthly Review, Temmuz-Ağustos 2000, Volume 52, n° 3] 

Globalizm’in dili, özel bir dikkat gerektirir. Globalizm’i sözcük olarak ele alarak başlarsak, değişik kullanım biçimlerinde hiç bir anlamı bulunmamaktadır.

 

1970'den itibaren bakacak olursak, Globalizm sözcüğü, değişik şeylerin tek bir kategoride ifade edilmesi için kullanılmaktadır.

Örneğin, iletişim teknolojisindeki gelişmeler, hava taşımacılığının yaygınlaşması, döviz spekülasyonları, sınır ötesi sermaye hareketlerinin artması, kültürün Disneyleştirilmesi, kitle tüketimi, Global ısınma, genetik mühendisliği, çokuluslu şirketlerin güçlenmesi, yeni uluslararası işbölümü, emeğin ulusalararası hareketi, ulus-devletin gücünün azalması, post-modernizm ya da post-fordizm gibi. Burada sorun, sözcüğün kaygısız bir biçimde birden çok anlamda kullanılmasıdır.

 

Zihinsel olarak, sözcüğün böylesine kullanımı, nedeni etkiden ayırmakta, kimin tarafından, kime, niçin ve hangi etkiyle ne yapıldığını tahlil etmek için her türlü çabayı belirsizleştirmektedir. Politik olarak ise, sözcüğün belirsizleştirilmesi ve hayalete dönüştürülmesi, onu, kendi başına bir yaşamı olan bir şey haline getirmekte, onu bir güç haline dönüştürmekte, insanın iradesi dışında, kaçınılmaz ve önünde durulamaz bir bağımsız varlığa sahip bir şeymiş gibi fetişe etmektedir.

Sözcüğün kullanımındaki bu belirsizlik, analitik ve politik sonuçlarında olduğu gibi, Globalizm tartışmalarındaki diğer unsurları da bozmaktadır. Burada bazı sorunlu alanları ve bazı önemli farlılıkları göstermek istiyorum.
İlkin,
Globalizm kavramının kendisini ele aldığımızda, Globalizm’in, güneşin altında yeni bir şey olmadığının, ama kapitalizmin özgün bir biçimi, kapitalist ilişkilerin coğrafi olarak ve insan yaşamının her alanını etkileyen bir genişlemesi olduğunun altını çizmek gerekmektedir.

Ancak 1970'lerden beri kapitalist ilişkilerin gelişmesine ilişkin var olan iki farklı düzey (teknolojideki gelişmeler ve iktidar gücünün yoğunlaşmasındaki gelişmeler) sık sık Globalizm başlığı altında bir araya getirilmektedir.

Teknolojik ilerlemeyi ekonomik gücün Global yoğunlaşmasından ayırmak, onların bileşiminin sınıf ilişkilerini nasıl değiştirdiğini göstermek, yapılan tahlillerin ve politik stratejilerin bir eleştirisidir.

 
Teknolojik ilerleme ile ekonomik gücün yoğunlaşması arasındaki bağ, zorunlu bir bağ değildir.

Bilgisayarlaşma, iletişim teknolojisindeki ilerleme ile olanaklı olan iletişimdeki hız, tek merkezden kıtalararası denetimin sağlanabilmesi, insan ve metaların taşınmasında etkinliğin ve hızın artması, üretim esnekliğinin kolaylaşması ve rutin görevlerin otomasyonu, bir bütün olarak ekonomik gücün yoğunlaşmasında tanık olduğumuz önemli gelişmelerdir.

Ancak teknolojideki bu ilerlemeler tamamen farklı biçimlerde de kullanılabilirdi (eğer onların tasarlanmış kullanımı farklı olsaydı, gerçekten tamamen farklı olabilirlerdi). Teknolojik ilerleme, mal ve hizmetlerin daha az çabayla aynı kalitede üretilmesi ya da aynı çabayla daha fazla üretilmesi anlamına da gelmektedir.

Bu, daha az çalışma ya da daha çoğuna sahip olma sonucu doğuracağından herkes için daha iyi olacaktır. Oysa böyle yapılmamaktadır. Bunun nedeni, teknolojinin bu yolda kullanılamayacağı için değil, ama iktidar sahiplerinin, güçlerini artırmak ve yoğunlaştırmak için onları diğer yöne yöneltmeleri ve kullanmalarıdır.

Teknolojik ilerleme, sınıflar arasındaki güç dengesini değiştirmek amacıyla kullanılmıştır. Bu nedenle, dikkatler, teknolojinin kendisine değil, bu noktaya odaklaştırılmalıdır.
Teknolojik
Globalizm ile gücün globalleştirilmesi arasındaki fark —salt analitik olarak değil, politik olarak da— önemlidir. Burada şöyle bir soru ortaya çıkmaktadır: "Eğer bu iki şey birbirinden ayrıştırılabilinirse, ortaya çıkacak olanaklar nelerdir.?" Gerçeklikte mevcut olan Globalizm olarak teknolojik globalleşme-küreselleşme ile gücün globalleşmesinin mevcut bileşimi tartışılmalıdır ki bu, dikkatleri alternatif bir globalleşmeye yöneltecektir. Gerçeklikte mevcut olan Globalizm’in tahrip edici sonuçlarına karşı, soldan olduğu kadar liberal bakış açısıyla da gösterilen muhalefet, ona uygun yanıt verme konusunda bölünmüş durumdadır.

 

Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO) karşı Seattle'da atılan slogan —ya küçült ya da durdur— ile Nisan ayında IMF ve Dünya Bankası'na yönelik Washington gösterilerinde atılan slogan —ya küçült, ya da batır— gibi, masada bir yer mi istiyoruz.? Yoksa başka bir masa mı ya da hiç masa istemiyor muyuz gibi soruların tümü hedeflere ilişkin çelişkileri göstermektedir.

Konu, gerçekten zordur. Ama alternatif bir globalleşmenin-küreselleşmenin gerçekleştirilmesi konusu, en azından hedefler konusundaki tartışmanın önemli bir kısmını oluşturacak; gerçeklikte mevcut olan Globalizm üzerine yapılan tartışmaları daha geniş olasılıklara açık hale getirecektir.

Bunun yanı sıra, globalleşmenin- küreselleşmenin ulus-devletlerin gücünü azalttığına ya da yok ettiğine ilişkin yapılan atıflar, gerek kavramsal gerekse dilsel açıklığa ihtiyaç göstermektedir.

Güçsüz devlet miti, mevcut durum tahlillerini bulandırmaktadır. Sanayileşmiş kapitalist dünyada devlet faaliyetlerinin önemi, sistemin uluslararası genişlemesine paralel olarak işlevsel olarak azalmamış, tersine artmıştır.

Eğer devletler, sermayenin ve metaların hareketini denetlemezlerse, bu, bunu yapamadıklarından değil, yapmayı istemediklerinden dolayıdır. —bu, devletin güçten düşmesi değil, devlet gücünün geri çekilmesidir.

Uluslararası çıkar çevrelerinin Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO) verdikleri büyük önem, gümrük tarifeleri anlaşması, düşünce ürünleri üzerindeki mülkiyet hakkının ve sözleşme hükümlerinin hükümetler tarafından yürütülmesi, ulus-devletin önemini büyütmüyorsa da, sürdürmesine neden olmaktadır.

Bunun yanında, fetişleştirmenin önemli bir unsuru da, farklı politik tercihlerle "devlet" sözcüğünün kullanılmasıdır. Buna, homojen devlet safsatası denilebilir ve bu, "rekabetçi devlet" ya da Kuzey ve Güney "devletler" inin yararları ve zararları söylemiyle ortaya çıkmaktadır. Devletler ve kentler içsel olarak bölünmüştür; bir grup ya da sınıf için iyi olan bir devlet ya da kent, diğerleri için çok değişik sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir.

 

Hükümetler, yine de belirli bir özerkliğe sahiptirler ve çok sınırlı olarak, kendine özgü politik liderlerin ve bürokrasinin ya da rejimin çıkarlarına uygun hareket eden devletlerden ve kentlerden söz edilebilir, ama daha gerçek olan, hükümetler değişik çıkarların temsilcisidir ve eyleminin çoğunluğuna özgün çıkarlar egemendir.

"Ulusal çıkar"dan söz etmek, genellikle bazı özgün çıkarların gizlenmesine hizmet ettiği gibi, devletten, kendi içinde yaşayan herkesin temsilcisi gibi söz etmek, gerçeklerin gizlenmesini sağlar.
Bu bağlamda,
"Birleşik Devletlerin” (ABD) uluslararası ilişkilerdeki egemenliğinden söz etmek için, ABD'nin politikasında kimin egemen olduğu ile bu politikadan kimlerin dışlandığı arasında açık bir ayrım yapılması gereklidir. Güney ülkelerinin temsilcilerinin kendi hükümetlerinden farklı bir tutum takındıkları Seattle'deki tartışmalarda açıkça görüldüğü gibi, bu aynı zamanda devletler için de geçerlidir.

Devlet ile halk arasındaki bu ayrım, devletin politik ve resmi işlemleri açısından olduğu kadar, devletin ekonomik olarak kimi temsil ettiği açısından da önemlidir. Uluslararası ekonomik görüşmelerde devleti temsil edenler, homojen ulusal ekonomik çıkarları temsil etmezler. Homojenlik, belki pazarlık masalarında çıkarların bir karakteristiği olarak göz önüne alınır, yani sınıfsal olarak aynı olan kesimlerin, sektörel bazdaki-temeldeki ayrılıklarının mali ve iş ilişkilerindeki bütünselliği olarak. Ana bölünme, devletlerarasında değil, sınıflar arasındadır; homojenlik ise, devletler içinde değil, sınıflar içindedir.
Globalizm tartışmalarında kullanılan diğer bir dil, onun savunucuları tarafından ortaya atılan, ancak daha çok karşıtları tarafından kullanılan, aktüel olarak olanların belirsizleşmesine neden olan dildir.

Örneğin, "insan sermayesi", gerçek içeriğiyle "emek ustalığı"yken, ters anlamda kullanılmaktadır. "Yönetim" (governance), küçültülmüş yönetimlerin örtüsüdür ve yönetimin küçültülmesi anlamında kullanılması gerekir.

 

"Yatırım", üretim kapasitesinin genişletilmesi anlamında da kullanılır, salt spekülasyon anlamında da. "Serbest" piyasa, serbest kamu eğitiminde olduğu gibi ücretsizdir; gerçek anlamında ise "özel piyasa" demektir ve insan özgürlüklerine ilişkin pekçok kavramın sınırlandırılmasıdır.

Tabii ki "reform", medyanın kullandığı gibi özelleştirmedir. Fark gözetmeden kullanılan "üretici hizmetleri", onun sosyal anlamından "üretici" kavramını yalıtmaktadır. Basılmış hisse senetleri raporları "üretici hizmetleri" sayılmaz, çünkü onları makineleri çalıştıran işçiler basar, onlar "hizmet vericiler" (service providers) değildir, ama "üretici" olarak tanımlanan borsa simsarları ise, sözcüğün gerçek anlamında böyle kabul edilemez.
Tüm bunlar, salt terminolojik sorunlar değildir.

Gerçekte var olan globalleşme tarafından üretilmiş olan hastalıklar karşısında durmaya çalışan çeşitli gruplar arasında henüz açık bir fikir birliği olmadığını da göstermektedir. En ılımlı hedef, basitçe şeffaflık ve katılmacılık olarak tanımlanmaktadır; katı liberaller, Global kurumlar ve kurallar sisteminin yeniden yapılanmasını istemektedirler; radikaller, Global kurumların tamamen ortadan kaldırılmasını ya da yerine ekonomik ve politik olarak, ulus-devletler içinde ve arasındaki ilişkilerin yeni ve farklı bir sisteminin konulmasını savunmaktadırlar.

Seattle'dan sonraki tartışmalar, ABD'nin Kongresinin, ticaret temsilciliklerinin, Birleşmiş Milletler delegelerinin ya da çeşitli uluslararası ajanslarının ve kurumlarının ortaya koydukları gibi, ulusal düzeyde özgün programatik talepler çevresinde bir birlik oluşturamamıştır.

 

Sayısız grup ve bireyler, eylem için hedefleri, platformları ve özgün talepleri formüle etme sorunu ile uğraşmaktadırlar. Bir görüşe uygun olan talepler, diğer görüşlere ters düşmektedir; hedeflerin genelleştirilmesi ve gerek stratejik, gerekse taktik farklılıkların birleştirilmesi, daha fazla düşünmeye ve netliğe gereksinme göstermektedir.

Dildeki belirsizlik, kısa vadede bir ittifak kurulmasını kolaylaştırabilir, ama kalıcı ve uzun erimli bir ittifak, tam bir kavrayış birliğine ulaşılmasını zorunlu kılar.

Teknolojinin globalleşmesi-küreselleşmenin ile gücün globalleşmesi arasındaki farklılık konusunda çok dikkatli olunmalı, alternatif globalleşme her zaman gündemde tutulmalı, güçsüz devlet mitinden ve homojen devlet safsatasından uzak durulmalı, globalizmin-küreselleşmenin Orwellci dilinin tuzaklarına dikkat edilmelidir.

Bunların tümü, uzun erimli hedeflerde ve gelecek adımlarda genel bir anlaşmaya varılmasına yardımcı olabilir.
Peter Marcuse -
The Language of Globalization

Globalizm in ne olduğunu araştırdığımızda birçok anlam ile karsılaşıyoruz, fakat derinden incelediğimizde hepsinin hemen hemen ayni anlamda kullanıldığını da görmek mümkün.
Globalizm dünyaya bakma, görme, algılama bicimidir. Kimilerine göre din gibi bir şeydir: Dünya BIR dir gibi görüyor; bazıları ise gezegenimizi bir devletmiş gibi algılarken, insanlığın bütün kültürlerini bir ulus olarak görüyor, diğerleri ise Globalizm i dünya-devleti demek anlamında değil, daha doğrusu bir devletsiz dünya, rejimsiz dünya toplumu olarak görüyorlar. Bazıları da Globalizmi emperyalizm ile karıştırarak tarihin gelişimine karşı çıkıyorlar.
Asil düşünce Yeni bir Dünya Toplumudur. Daha doğrusu New World Order çerçevesinde vizyonlar (görüler) bütün dünya ülkelerinin birleşiminden tek bir dünya rejimine kadar gidiyor. Bu dünya bakisi ilk etapta utopik görünse de, dünya halklarını nihayet birleştirecek, dünya problemlerine ortak çözümler üreterek var olan problemleri ortadan kaldırarak insanlara memnuniyet ve mutluluk getireceğini vaaz ediyor ve insanlığın kendi içinde var olan, kişiliğini belirleyen mutlak barış ve huzuru daimi yaratmak istiyor.


Bugünkü dünyaya baktığımızda Globalizm’in mümkün olmayacağı ve gerçek dişi olarak algılayabiliriz. Var olan ulusların kendi arasındaki rekabet-kavgaları, savaşlar, insan hakları ihlalleri, fakirlik, açlık susuzluk bu misyonu anlamsız gösteriyor. Fakat dünyayı uzay ile kıyaslayıp incelediğimizde, milyarlarca gezegenler arasında BIR TEK olarak görmeye başladığımızda, dünyadaki problemler nedensiz ve paradoks olarak gözükmeye başlıyor. Yani dünyada ki bütün insanları sadece BIR INSANLIK altında toparladığımızda, insanlar arasındaki, ırkçılık, dinsel vb. savaşların hakli olmadığını göreceğiz. Bu nedenden dolayı Globalizm’i kendi görüsü olarak görenler kendilerini doğan kimliği ile değil, Dünya İnsani olarak görüyorlar. Yani sınırlar üstü evrensel olduklarını söylüyorlar.
Bazıları Globalizm’i 21. yüzyılın dini olarak görüyorlar.

Bu düşünceyi derinden incelediğimizde neden bazılarının buna bir din dediklerini de anlarız. Enteresan olan internette Globalizm üzerine araştırmaya girdiğimizde, sıkça dinsel arkalı global yazılara rastlıyoruz. Birçok özgür dinsel kurumlar İncil’e dayanarak, din, dil, kültür ayırımı gözetmeksizin, sosyal farklılıkların olmadığı, EŞIT BIR DÜNYA vaaz ediyorlar. Bu görüş Tevrat, Kuran ve İncil’deki cennet ile eşdeğerdir.
Birçok görüler (viziyonlar) nasıl ki bilim dalında birçok bölüm karışıyor, dinde de öyle olacağı düşünülüyor ve bu karışma sonuçta bir dünya dinine götüreceği düşünülüyor. Artik farklı görüşler yok, sadece BIR Tanrı var, hangi ismi taşıyor önemli değil. Bu konuda Budizm’e büyük rol biçiliyor, çünkü Budizm en toleranslı dindir ve son dönemlerde Bati-dünyasında da oldukça çok taraftar buluyor.
Öte yandan gelişen internet, satelitler üstü yayın, globalleşen cevre kirliliği, kısaca ekonomik, politik ve kültürel globalleşme söz konusudur. Bu durum durdurulmaz tarihin bir akışıdır. Globalleşme ve
Globalizm e karşı durmak, bilime, diyalektiğe karşı durmak demektir.

 

http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak başkalarının fikirlerini tekrarlayan papağan olunur.

 

TEK YOL DEVRİM

YA İSTİKLAL YA ÖLÜM

Yaşasın Halkların Kardeşliği.!

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE

 

 

Emperyalizmin İnsanı, Kazanılması Gereken Para İçin Değersiz Bir Kullanım Aracı Olarak Gördüğüne Bakın. Reklamcı gözüyle, diyerek verilen aşağılık bir örnek:)

04 Ocak 2011 Salı, 03.04 tarihinde İlkay Bayraktar tarafından eklendi

 

PAZARLAMA KAVRAMI..! :))

Bir profesör, yüksek lisans öğrencilerine pazarlama kavramlarını anlatıyordu:

1. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına giderek

"Çok zenginim. Evlen benimle.!" dediniz.

Bu, Doğrudan Pazarlamadır.

 

2. Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Arkadaşlarınızdan biri kızın yanına gitti ve sizi işaret ederek kıza;

 "O çok zengin. Evlen onunla.!" dedi.

Bu, Reklamdır.

 

3. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip telefon numarasını aldınız. Ertesi gün arayıp "Çok zenginim. Evlen benimle.!" dediniz.

Bu, Tele-Pazarlamadır.

 

4. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı düzelttiniz, ona doğru yürüyüp içkisini tazelediniz, çantasını düşürünce eğilip aldınız, küçük bir gezinti teklif ettiniz, arabanın kapısını açtınız ve sonra; "Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlenir misin.?" dediniz.

Bu, Halkla İlişkilerdir.

 

5. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve

"Duyduğuma göre çok zenginmişsiniz. Benimle evlenir misiniz?" dedi.

Bu, Marka Bilinirliğidir.

 

6. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp

"Ben çok zenginim. Evlen benimle.!" dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat yapıştırdı.

Bu, Müşteri Geri-Bildirimidir.

 

7. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp

"Ben çok zenginim. Evlen benimle.!" dediniz. O da sizi kocasıyla tanıştırdı.

Bu, Arz-Talep Uyuşmazlığıdır.

 

8. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaştınız, ama siz bir şeyler söyleyemeden önce biri gelip ona "Ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dedi ve kız onunla gitti.

Bu, Sizin Pazar Payınıza Göz Koyan Rekabettir.

 

9. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp

"Ben çok zenginim, evlen benimle.!" diyecekken karınız geldi girişiminizi yapamadınız.

Bu, Yeni Pazarlara Girememektir...! ...?

 

http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak başkalarının fikirlerini tekrarlayan papağan olunur.

 

 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP