DEDEKTİF ÇAVUŞ BOZKURTLARI UYARIYOR.!

Her gününü Ilgaz Dağları’ndaki PKK’lı teröristleri izlemekle geçiren Dedektif Çavuş, Şimdide MHP’ye kaset skandalını düzenleyen ahlaksızların peşine düştü.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

DEDEKTİF ÇAVUŞ BOZKURTLARI UYARIYOR.!

Muhabirimiz Neşe (N)  ile Dedektif Çavuş’un  (D.Ç.) Pazar günü yaptıkları röportajı, gazetelerdeki yer sıkışıklığı yüzünden,  buradan yayınlamak zorunda kaldık.

Geçen haftanın her gününü Ilgaz Dağları’ndaki PKK’lı teröristlerin izlemekle geçiren Dedektif Çavuş, ayağının tozu ile MHP’ye kaset skandalını düzenleyen ahlaksızların peşine düştü. Az önce ofisine gelen ünlü dedektife, bazı sorular sorduk.

Deneyimli dedektifin yanıtlarını oldukça ilginçti.  Paylaşıyoruz:

 (N): -Sayın Dedektif Çavuş;  Baykal’ın kaset skandalından sonra aynı “röntgenciler” bu defa da MHP’nin yönetim kademelerinde görev yapanların özel hayatlarını internet üzerinden yayınlamaya başladılar.

Devlet Bey yayınları yapan internet sitesinin sahibi ile ilgili olarak, Hükümete bazı sorular yöneltmiş. Adı geçen kişinin Küçükçekmece Belediyesi’nde  AKP’nin meclis üyesi olduğu söylentileri or7talıkta dolaşıyor. Başbakan:”Yahu kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özeli oluyor.?” diyerek, bu durumu miting meydanlarında konuşuyor. Bir başbakan böyle bir durumu siyaset malzemesi yapabilir mi? Sizin yaptığınız çalışmaların sonunda ulaştığınız bazı kanıtlar nelerdir.? Kamuoyu ile paylaşacağınız hangi bilgilere ulaştınız.?

(D.Ç.)

-Neşe Hanım kızım; arkada arkaya çok soru sordun. Önce sorularını bir sıraya koyalım. Biliyorsunuz soru sormak bizim işimizdir.  İçinde cevabı verilmiş sorularınızda var.  Önce onları bir ayıklayalım. Bu millet o kadar saf değildir ha! Ne zaman Osmanlı tokadını kime indireceği pek kestirilmez. Dilerseniz önce benim bazı açıklamalarım olacak onları dinleyin. Sonra size kanıtlarımı açıklarım.

(N): -Peki, buyurun efendim.

(D.Ç.)

-Yüzde 99’u Müslüman olan bir toplumda, değer yargılarının, öncelikle yürürlükteki yasalara, sonra dinin hükümlerine, daha sonra da geleneklere göre oluştuğunu söylemeye gerek bile yoktur bilirsiniz. Gerek Baykal ve gerekse MHP’nin yöneticileri, eski Ceza Kanunumuza ve dinimize göre “zina” olarak tanımlanan eylemi yapmakla suçlandılar!.. Hükümet isteseydi, bu konudaki iğrenç yayınları internet ortamından kaldırabilirdi. Bilerek birkaç gün geciktiler. Bu gecikme sonucunda mümkün olan en fazla sayıda insan, bu görüntüleri izlesin ve bu ilgili kişiler hakkında olumsuz bir yargıya sahip olsun istediler. Hukuk Devletinde bu yapılanın çok ayıp bir şey olduğunu belirtmeliyim. Ahlaki değildir... Belden aşağıya siyaset buna denir. Ve Türk toplumunun ihtiyacı asla bu değildir…

 (N): -Zinayı suç olmaktan bu hükümet çıkarmadı mı.?

(D.Ç.)

-Ben de tam o konuya gelecektim. Zinayı suç olmaktan çıkartan bu hükümettir! Siyasetini zina üzerine kuran da bunlardır. Yasalarımıza göre zina diye bir suç yoktur. Dolayısıyla hükümetin,  zina yapanları kamuoyuna teşhir etmesinin altında başka sebepler aramak gerekir. Halka vaat edecek bir şeyi olmayanların başvurduğu yöntem işte. Söyleyecek sözleri kalmayanlar başkasının uçkurunu açarlar...

(N): -Amaç bazı siyasi aktörleri kamuoyu önünde itibarsızlaştırmak mı.?

(D.Ç.)

-Kesinlikle öyle. Tam olarak yapılmak istenen odur işte. Çünkü yürürlükteki yasalarımıza göre suç olmaktan çıkartılan bir eylem, sadece dinimize göre günahtır. Biliyorsunuz bu hüküm, Ahret Gününe kadar yürürlükte kalacak. Çünkü bir Tanrı buyruğudur…

(N): -Sonra ne olacak.?

(D.Ç.)

-Sonrasını ben nereden bileyim. Öteki dünyada Huriler olacaktır. Kutsal kitap öyle diyor. Dileyen ve hak eden her erkeğe dilediği kadar Huri verilecekmiş. Neyse  istersen bu alana da fazla girmeyelim, konu dağılır. Biz önce bu dünyada neler olduğunu anlamaya çalışalım. Bu dünya daha önceliklidir. Yüce dinimize göre, bir kadınla bir erkeğin, birlikte olmasının zina suçunu oluşturabilmesi için, kadının evli olması şarttır. Ancak o zaman dinimize göre zina edenlere ceza verilebilir….

(N): -Zinanın cezası “Recm” midir.?

(D.Ç.)

-Hayır! Asla değildir. Bizim dinimizde “recm” cezası yoktur.  Biliyorsunuz “recm” demek, kadını beline kadar toprağa gömüp, taşlayarak öldürmektir. Çok vahşice bir cezadır. İlkel ve barbar kabilelerde bile böyle bir ceza uygulanmamaktadır. Yüce dinimize göre ise, “zani ve zaniyeye 80-100 değnek vurulur”. Yani zina eden erkek ile kadına değnek vurma cezası vardır. “Recm” dine sonradan sokulmuş keyfi bir cezadır!..

 (N): -Yüce Allah’ın bir suça verdiği cezayı artırmak mümkün müdür, bu ne cüret?

(D.Ç.)

-Haşa!.. Böyle bir şeye teşebbüs etmek bile “şirk koşmak” sayılır. En büyük günahtır ve affı bile yoktur. Ama tarihin bir döneminde bu ceza uygulanmıştır. Bizim dinimizde “recm” cezası yoktur. Dine yeni hükümler sokulunca, artık o yeni bir din sayılır ve bizim dinimiz olamaz.  Dinden bazı hükümleri çıkartmak da aynıdır. Örneğin “Ilımlı İslam” denen din böyledir. Bu teşebbüslerin hepsi Tanrı’ya “şirk koşmaktır”…

(N): -İran, Suudi Arabistan ve diğer bir kaç şeriatla yönetilen ülkede bu ceza hala uygulanıyor, onların dini için  başka bir din mi diyeceğiz?

(D.Ç.)

-Ne istiyorsan onu diyebilirsin. Bizim Çaykaralı ünlü bir Cansız Hoca vardı,  vaktiyle sormuşlar. O da :“Bizim dinimizde “recm” cezası yoktur” demişti. Buna fetvaya göre, sorunuzu kendiniz cevaplayabilirsiniz… İsterseniz biz yine asıl konumuza dönelim. Daha çok  söylenecek söz var…

 (N): -Buyurun sizi dinliyorum efendim.

(D.Ç.)

-Şimdi bu MHP’li arkadaşların, dinimize göre  “zina” suçunu işleyip işlemedikleri hakkında bir şey söyleyebilmek için, birlikte oldukları hanımefendilerin evli olup olmadıklarını  bilmemiz gerekir.

(N): -Kadınların kimliği açıklanmamış galiba!..

(D.Ç.)

-Evet ben de öyle biliyorum. Öyleyse yapılana “iftira atmak” veya hafif tabiriyle  “gıybet yapmak” denir. Bu iki eylem de dinimize göre “zina” suçundan daha büyük günahlardır.

(N): -Yani bu görüntüleri yayınların ve gıybet edenlerin işlediği günah, daha mı büyüktür demek istiyorsunuz.?

(D.Ç.)

-Kesinlikle. Aynen onu söylüyorum.

(N): -Başbakan miting meydanında bu konuyu açtığına göre, belki de onun bildiği bir şeyler vardır. Ne dersiniz.?

(D.Ç.)

-Onun ne bildiğini ben bilemem. Bildiği ne varsa kamuoyu ile paylaşsın. Eğer Başbakan’ın görevleri arasında, siyasi rakiplerinin özel hayatlarını inceleyip, kamuoyu ile paylaşmak varsa, bunu yapsın. Her şeyden önce bu kasetlerdeki kadınların durumu önemlidir. Dikkat ettiyseniz bu açıklama, Anneler Günü’nde yapılmıştır. Bir taraftan “Ben annelerin ayağının altını öperim” diyeceksin, diğer taraftan bu kadınları teşhir edeceksin. Onların anne olup olmadığı biliniyor mu? Ne anneler günü kutlaması ama! Bu hiç de soylu bir davranış değildir.  Bir an için bu ilişkinin, Başbakanımızın isteğine de uygun olarak, erkeklerin   özel hayatı sayılmayacağını kabul edelim. Aslında bal gibi de özel hayatlarıdır. Ama biz Başbakan öyle dediği için biz de şimdilik öyle kabul edelim. Erkeklerin özel hayatı olmasa bile, kadınların özel hayatı ifşa edilmiştir. Ne hakla o kadınların özel yaşamını kamuoyu ile paylaşırsın? Bir Başbakan’a yakışır mı böyle davranışlar.?

(N): -Özel hayat konusunda Başbakan yeni bir tanım yaptı. Bu konuda ne diyorsunuz.?

(D.Ç.)

-Başbakan kendi kafasına göre tanım yapamaz. “Özel Hayatın Gizliliği” Anayasal bir kavramdır ve ne anlama geldiği yargı organları tarafından belirlenmiştir.  Ayrıca bu kavram sadece bize özgü de değildir. Bütün dünyanın kullandığı bir kavramdır ve temel insan hakları içerisinde yer alır. Özel Hayatın tanımı Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanına bırakılmış değildir. Bizim Başbakanımız pek çok konuda olduğu gibi bu hususta da boş boş konuşmaktadır. Allahtan uluslararası kurumların onu dinlediği yok... Yoksa onlardan da gerekli yanıtını alırdı…

(N): -Efendim, sanırım yine konudan uzaklaştık. O kasette yer alan kadınların özel hayatının gizliliği ihlal edildi dediniz. Sözünüzü nereye bağlayacaksınız.?

(D.Ç.)

-Evet, önemli bir konuya bağlayacağım, biraz sabredemediniz. O kadar çok söyleyecek şey var ki, mümkün olduğu kadar kısa ve özlü cevaplar vermeye çalışıyorum, olmuyor işte. Laf lafı açıyor, konu dağılıp gidiyor. Toparlayalım: İkinci ihtimalden söz edecektim. Bu kasetlerde sözü edilen kadın ve erkeklerin nikâhlı olmadıklarını kim kanıtlayabilir?

(N): -Nikahlı olduklarını mı söylüyorsunuz.?

Dedektif Çavuş:

-Evet nikahlı dedim. Çok mu şaşırdın? Medeni Kanunumuza göre, birden çok kadınla evlenmek yasaklanmıştır.   Zaten Ceza Kanunumuza göre de ortada bir suç yoktur. Bu nedenle biz de dinimize göre durum nedir, onu konuşuyoruz. Biliyorsunuz ki, dinimiz birden çok kadınla evlenmeye izin veriyor. Elbette ki,  tüm eşlere eşit davranmak gibi zor bir koşulu da var çok eşliliğin. Ama günah değildir ve hatta sünnettir. Böylece sünneti yerine getirmek sevaptır da denebilir. Bu fikri savunan hükümetin danışmanları olduğunu ben biliyorum. Üstelik üç kadınla evli olanlar da vardır aralarında. Biliyorsunuz Peygamber efendimiz de çok eşli idi!

(N): -Kasetleri yayılan bu kişilerin imam nikâhlı olduğunu mu söylüyorsunuz? Bu konuda kanıt elde ettiniz mi.?

(D.Ç.)

-Şimdi bak yeğenim, kanıtlarımı açıklamamı hemen isteme benden. Çünkü böyle bir şey yaparsam ben de o kişilerin özel hayatına müdahale etmiş olurum. Bu durumda Başbakan’dan bir farkım kalmaz. Onlar izin verdiğinde bütün kanıtlarımı açıklayacağım.

(N): -İzin vermediler mi henüz.?

Dedektif Çavuş:-Verdiler.

Neşe (N): -O halde neden açıklamıyorsunuz.?

(D.Ç.)

-Çok acele ediyorsun kızım. Bu konuda açıklamayı yapmadan önce “imam nikâhı” nedir, nasıl yapılır, nikâhın kıyılması sırasında bir imamın bulunması şart mıdır? Bu soruların da yanıtlarının bilinmesi gerekir. Önce onları söylemeliyim.

(N): -Efendim gazetede bana ayrılmış yer o kadar fazla değil. Lütfen siz de çok uzatmayınız. Kısaca bu koşulları açıklayın. Okuyucumuz ne demek istediğinizi anlar.! Merak edenler, göstereceğiniz kaynaklardan daha fazlasını öğrensinler.

(D.Ç.)

-Çok haklısınız. Bu konuya da burada giremeyelim. Yalnız şu kadarını söyleyeyim: İslam dinine göre “nikâh”;  birbirleriyle evlenmek isteyen kadın ve erkeğin, bu yöndeki ortak iradelerini birbirlerine açıklamaları ile oluşur. Ortada imamın bulunması şart değildir. Aslında nikâhta tanık bulunması da gerekmez. Onlar sadece  “evliliğin” aleniyet kazanması, yani herkes tarafından o iki kişinin evlendiğinin bilinmesi için düşünülmüş usul işlemleridir. Dolayısıyla kasetleri yayınlanan kişilerin, imam nikâhlı olmadıklarını  Tanrı’dan başka kimse bilemez. Eğer onlar, biz aramızda nikâh kıydık diyorlarsa konu bitmiştir. Gerisi dedikodu, gevezelik, gıybet, iftira atmak gibi düzeysizliktir…

(N): -Kasettekiler size  “biz imam nikâhlıyız” dediler mi.?

(D.Ç.)

-Elbette dediler. Ben adı geçen kadınları buldum ve konuştum. Kocalarının izniyledir elbette. Zaten benim araştırma görevim de bu konuydu. Kadınlar “Biz aramızda dini nikâh kıydık. O Beyefendiler bizim nikâhlı eşlerimizdir” dediler. Buyurun şimdi işin içinden çıkın bakalım…

(N): -Aaaaaaaaaa.! Ne diyorsunuz.?

(D.Ç.)

-Evet, aynen öyle yeğenim. Sonra gidip MHP’nin istifa etmek zorunda bırakılan eski yöneticileri ile de görüştüm. Onlar da görüntüleri yayınlanan kadınlarla birlikte olmadan önce dini nikâh kıydıklarını ve bu durumu birinci eşleri ile paylaştıklarını söylediler.

(N): -Şimdi işler karıştı işte. Bir yaşıma daha girdim.

(D.Ç.)

-Hayır! Tam aksine hiç de karışmadı. Ancak neyin ne olduğu anlaşılır hale geldi. Ayrıca siz niye bir yaşınıza daha giriyorsunuz. Bu işlerin faili siz misiniz ki? O MHP’li Beylerin medeni nikâhlı olan eşleri, bu durumu öğrenince önce çok üzüldüler. Sonra boyunlarını büktüler tabi. Ezilmiş Anadolu kadını profili işte. Kaderine razı oldu biçareler.  Tanrı’nın erkeklere “hak” olarak tanıdığı çok eşliliği, onlar suç olarak kabul edemez ki!.. Bu bir anlamda Tanrı’nın iradesine karşı gelmek olur ve çok büyük günahtır. Bu nedenle kadınlar kaderlerine razı gelip seslerini çıkartmadılar… Onlar için istediğin kadar üzülebilirsin…

(N): -Şimdi bütün bu yapılanlara ne demeli.?

(D.Ç.)

-Bütün bu yapılanlara da dini çerçeve içerisinde bir yanıt vereyim isterseniz. Dinimize göre bu yapılanların adı “gıybet”tir. Gıybet de çok büyük bir günahtır kızım. Sakın sen “gıybet” etme. Çünkü iki kişinin  “imam nikahlı” olup olmadığını, onlar ikrar etmedikçe Tanrı’dan başka kimse bilemez!? Bu yalın gerçeğe rağmen, onları zina yapmakla suçlamak ve bu durumu kamuoyu ile paylaşmak gıybettir. Büyük bir günahtır…

(N): -Efendim, bu olayda paylaşmaktan çok bilerek teşhir etmek de var gibi geliyor bana. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz.?

(D.Ç.)

-O zaman işlenen suçun tarifi de değişiyor. Öyle ise, yapılana “iftira atmak” denir ki, o daha da büyük bir günahtır. Bundan da uzak dur evladım…

(N): -Peki, bu video kayıtlarını internette yayanların durumu hakkında da bir şeyler söyler misiniz.?

(D.Ç.)

-Onların durumu da aşağı yukarı aynı sayılır. Buna aynı suçlara iştirak etmek de denir. Biliyorsunuz yasalarımıza göre, bir suça iştirak edenler, o suçu işleyenler gibi cezalandırılır. Dinimizde de durum çok farklı değildir.!

(N): -Kamuoyuna teşhir edilen MHP yöneticilerinin, yasalar önünde suçsuz olduğunu söylediniz. Dini yönden de onların değil, bu konuyu yayanların günah işlediklerini anlattınız. Peki, ahlaki yönden eleştirilecek bir yanları da mı yok.?

(D.Ç.)

-Var tabi, olmaz mı.? Biz uygarlık yolunda hızla ilerleyen bir ulusuz. Uygar toplumlarda evlilikler tek eşlidir. Çok eşlilik yasaklanmasa bile, aslında dinimizin öğütlediği bir şey değildir. Dinimize göre de tek eşlilik asıldır. Hal böyle olunca, olayı bir eşin diğerini aldatması olarak görmek gerekir. Aldatmak da etik bir şey değil tabi. Onları kınayabiliriz en fazla. Ama onları teşhir etmek, kimsenin hakkı da değil, haddi de. Çünkü teşhir ayrı bir cezalandırma sayılır. Asıl ayıp ve günah olan bu ikincisidir işte…

(N): -Peki, Sayın Dedektif; bu olayı ağırlıkla din çerçevesinde ele aldınız. İzin verirseniz özel bir soru sormak istiyorum. Bu konuda da bir eğitiminiz var mı?

(D.Ç.)

-Hayır, özel bir din eğitimi almadım. Ben sadece iyi bir dedektifim. Asıl eğitimi bu konuda aldım. Her konuyu bilmem de gerekmiyor zaten. Araştırdığım konuyu en iyi bilen uzmanlarına danışırım. Ilgaz Dağları’ndan gelir gelmez,  doğruca Çaykara’ya gitmem bu nedenledir. Çaykaralı Cansız Hoca’nın talebelerine iki tanesini buldum, onlara danıştım. Aslında sizin sorduğunuz soruları ben onlara sormuştum. Aldığım yanıtlar, sizinle paylaştıklarımdır.

 (N): -Son bir sorum daha var: Adı geçenler gerçekten “imam nikâhlı” mı.? Bu konuda elinizdeki kanıtları ne zaman açıklayacaksınız? Biliyorsunuz bizim millet magazin haberlerine bayılır…

(D.Ç.)

-Evet, hepsinin de dini nikâhı vardır. Fakat bu konudaki kanıtlarımı sizinle paylaşabilmem için önce onların iznini almam gerekir.  Aksini yaparsam ben de  “özel yaşamın gizliliği” ni ihlal etmiş olurum. Ayrıca dedektifler sır saklamakla yükümlüdür. Gördüğünüz gibi ben yasalara, dine ve ahlaka uygun davranan bir dedektifim.  Gidin ilgililere rica edin. İzin versinler açıklarım… Siz magazin haberi yapacaksınız diye, ben masum insanların özel yaşamlarını sizinle paylaşamam ki. Başbakan mıyım sanki!..

 (N): -Sayın Dedektifim;  bu konuşmadan sonra kamuoyu sizin siyasi görüşünüzü merak eder. MHP’li misiniz.?

(D.Ç.)

-Hayır değilim. Hiçbir zaman da olmadım.  Ben eskiden beri CHP’ne oy veririm. Bunu hiçbir zaman da gizlemedim. CHP’li olmakla da övünüyorum. Beni yakın çevremden sorup tanıyabilirsiniz. Bu röportajda savunduğum MHP’nin siyasi fikirleri değil ki. Ben doğruları savundum sadece. İnsanların aldatılmasının önüne geçmeye çalışıyorum. İnsan olmak bunu gerektiriyor!..

(N): -Peki, efendim, bu çalışmanız nedeniyle bir yerlerden ücret aldınız mı.?

(D.Ç.)

-Ben bir yerlerden ücret almam. İlgili olan kişilerden ücretimi alırım. Ama bu olay için henüz  ücret almadım.  Bu çalışmamın karşılığını daha sonra fazlasıyla alacağıma inanıyorum.

(N): -Nasıl yani.?

(D.Ç.)

-Örneğin siz, dedektiflik bir işiniz olduğunda beni arayacaksınız.! O zaman sizin işinizi takip için alacağım ücrete, bir miktar da bu işten alamadığım ücret için ekleme yapacağım. Sanırım o zaman bir itirazınız olmayacak.!

(N): - Olmayacak tabi. Annenizin ak sütü gibi helal olsun size. Benim bundan sonra dedektifim sizsiniz…

(D.Ç.)

-Teşekkür ederim kızım…

(N): -Asıl ben teşekkür ederim efendim…

 

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

  

 Av. Cemil CAN

 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP