DEVRİMCİ ARKADAŞLARA

Bana çözüm olarak; kimin, ne zaman ve nasıl yapacağını söylemeden "TEK YOL DEVRİM" demeyin lütfen.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

DEVRİMCİ ARKADAŞLARA

Sevgili Devrimci Arkadaşlarım;

Yazılarıma yaptığınız yorumları ve yazdığınız mektuplarınızı okudum. Üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söylüyorsunuz. O halde ben de sözü fazla dolaştırmadan sözümü  söyleyeyim: Tespitlerinizin altına imzamı atıyorum, her zaman da atarım. Atatürk'ü tanıma konusunda geçtiğiniz aşamalar benimki ile tıpa tıp uyuyor. Yalnız çözüm konusunda sizden biraz farklı düşünüyorum. Gerçi siz, çözüme dönük fikirlerinizi henüz söylemiş değilsiniz.

Bana çözüm olarak; kimin, ne zaman ve nasıl yapacağını söylemeden "TEK YOL DEVRİM" demeyin lütfen.

   

İnsanları üstünüze güldürmeyin. İnsanlarımız aç, yoksul ve sefalet içerisinde bitap düşmüştür. Bir sosyal demokrat iktidara o kadar susamışlar ki, "devrim" sözcüğü hiç biri için bir şey ifade etmiyor. Dilerseniz  bu konuyu evinizde annenize babanıza, kardeşlerinize sorun da gerçek durumu görün. Ben bütün olumsuzluklarına rağmen,  ilerici, aydın ve devrimcilerin CHP çatısı altında örgütlenmesinin doğru olacağına inanıyorum. Bunun için haklı  nedenlerim var. Dilerseniz birini söyleyeyim: Gerçek Atatürkçüler CHP'de yerine aldığında, o her zaman sözünü ettiğiniz olumsuzlukları bu halka yaşatan şarlatanlar, dışarıda kalırlar. Ancak o zaman demokrasinin gelişmesi ve yerleşmesi  mücadelesi veren CHP, olması gereken yere gelebilir. Siyasi iktidara da alternatif olabilir belki.  O zaman emperyalizm, onu yedek atı gibi görmekten vazgeçebilir. Parti de halk da sömürülmekten kurtulabilir ancak. 

Başka Seçenek mi Var.? 

Bu nedenle sadece doğru saptamalar yapmakla görevinizi tamamlamış olamazsınız. Doğru, geçerli ve uygulanabilir çözüm önerileri de sunmak durumundasınız... 

Hazır sırası gelmişken, size küçük bir anımı aktararak sözlerimi bitireyim: Bu yılki 1 Mayıs'ta Sıhhiye'deki kutlama törenlerinde, yaşı 65-70’e dayanan bir kaç devrimciye rast geldim. Hal hatır sorma faslından sonra,  bugünü gördükleri için ne kadar mutlu olduklarını anlattılar bana. Aslında birbirimizi gördüğümüz için mutlu olduklarını söylemek istediklerini anlamıştım! Söylemek istediklerinin tam olarak bu olduğuna eminim. Fakat o eski tüfek, cümleyi o şekilde kurunca, ben de bilerek anlamamış gibi davrandım. Ve bir sitemimi dile getirdim:

"Siz 68 kuşağının devrimcileri; 40 yıl önce de  ellerinizde kızıl bayraklar ile Dil Tarih'in önündeydiniz, 40 yıl sonra da aynı yerdesiniz. Değişen tek şeyiniz, saçlarınızın rengi. O zamanki siyasi rakibiniz olan MTTB üyeleri, şimdi devletin yönetimindedirler. Büyük olasılıkla onların dedeleri, Kurtuluş Savaşına da katılmadılar. Çünkü rahmetliler Cumhuriyetten değil, hilafet ve saltanattan yanaydı. Tıpkı torunları gibi.!

Doğal olarak bu düşünceyi paylaşan insanlar,  Cumhuriyetin kuruluşuna da destek vermemişlerdir. Hatta denebilir ki, onların dedeleri ile savaştan kaçan 250 bin kişi, emperyalizmi yenen yorgun Türk halkının arasında gizlenerek, yıllar içinde semirip bugünlere geldiler.

Şimdi milyonlarla ifade ediliyor olmalarına bakmayın. Siz ise on yıllardır onları ikna etmekle uğraşıyorsunuz.

Aldığınız yol ise, bir arpa boyu kadar bile değil. İki kişiden biri dedikleriniz, başka gezegenden buraya gelmediler.

Saltanat ve Hilafet’in kaldırılmasından sonra yer altına inerek örgütlenenler kimlerdi? İşte o bağnaz gericiler, biraz tüylendiklerinde ve kendilerine güvenleri arttığında, Kubilay'ların kafalarını kestiler! Karşılarında güçlü irade gördüklerinde ise, alttan alıp korkak kediler gibi yerlerine oturdular. Fakat siyasi partilerin içindeki mücadelelerini, hiç bir zaman bırakmadılar.

Sonunda simgeleşen liderleri  Erbakan'ın öğrencileri olarak, devlet yönetimini de ellerine geçirdiler…  

Sizler, az önce “bugünleri görmekten mutluyuz” demiştiniz öyle mi? Sahi, onların yerinde olması  gereken sizler değil miydiniz? O makamlarda oturarak mutlu olsanız daha iyi değil miydi? Belki bizi de mutlu edebilirdiniz!" diyerek sözü kendilerine bıraktım. 

Eski tüfekler, soruma cevap veremediler; ama konuyu hızla başka yerlere getirdiler. Bilirsiniz, bizim  klasik hastalığımızdır: Ya durmadan eleştiririz ya da konuyu değiştirip en iyi bildiğimiz yere getiririz!.. 

Şimdi  aynı soruyu  size soruyorum: Halka önerebileceğimiz bir stratejiniz var mı? Çözüm önerinizi anlatın lütfen! Anlaşılır bir şekilde olsun ki, hem onları anlayalım hem de dostlarımızla paylaşayım... 

Kendinize iyi bakın sevgili dostlarım...

Önerilerinizi bekliyorum… Ben hep buralardayım…

Saygılarımla…

Av. Cemil Can

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP