S O B E L E N D İ N İ Z..!

AKP’nin Karşıdevrimini Meşrulaştıran En Önemli Açıklamalar, Ne Yazık ki, Y-CHP’nin Genel Başkanından Gelmiştir.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

"S O B E L E N D İ N İ Z..!"

Ergenekon davaları ile ilgili en az konuşan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’tü. Tutuklamalar başladığında darbe söylentileri ile ilgili kendisine sorulan sorulara: “Kasaptaki ete soğan doğramam, var da diyemem, yok da diyemem şeklindeki cevaplar vererek kuşkuyu artırıyordu. Onun bu yanıtından sonra Ergenekon savcıları adeta coştu.

Dalga üzerine dalga yaparak yurtseverleri içeri doldurdular. Tanıklık yaparken söylediklerini ilk günlerde söyleseydi, haksız tutuklamalar böylesine başını alıp gidemezdi.

Kuşkusuz bu durumun oluşmasında Kılıçdaroğlu’nun da katkısı oldukça büyüktür.

AKP’nin karşıdevrimini meşrulaştıran en önemli açıklamalar, ne yazık ki, Y-CHP’nin genel başkanından gelmiştir.

12 Eylül darbecileri Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında açılmış olan davaya verdikleri katılma dilekçesi bu konudaki en belirgin örnektir. CHP adına dilekçeyi veren Grup Başkanvekili E. Ülker Tarhan, milletvekili seçilmeden önce, YARSAV başkanlığı yapmış, Ö.Faruk Eminağaoğlu’nu aratmayan, çıkışları ile göz dolduran iyi bir hukukçudur.

Şimdilerde ise sanki yasadışı bir iş yapıyorlarmış gibi MİT’in kendisini ve bazı CHP milletvekillerini izlediği kuşkusuna kapılmıştır.!

CHP yönetimi,  12 Eylül Referandumu’nda yetmez ama evet diyenlerle aynı davada yan yana oturmakla hatalı bir iş yapmıştır. Anayasa’nın 12 Eylül’de değiştirilen 26 maddesi ile sanki demokrasinin önü açılmış gibi bir algı doğmasına neden oluşturmuştur. Yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı” ilkelerini tamamen ortadan kaldıran o anayasa değişikliklerini, hükümet bugün karşımıza kırmızıçizgisi” olarak getirmektedir.

Masada oturmakta inat eden Y-CHP referandumda “hayır” dediği değişikliklere Masada “evet” demek  konumuna itilmiştir. Özel görevli mahkemeleri, ordu darbecilerden temizlensinsözleri ile meşrulaştıran da yine Y-CHP’nin genel başkanı Kılıçdaroğlu olmuştur.!

Çağdaş hukukla uzaktan yakından ilgisi olmayan bu mahkemelere karşı yapılan eleştirileri ise, CHP tabanındaki duyarlı kesimlerin gazını almak amacıylaydı.! Bunlar unutulacak ve affedilecek hatalar değildir.!

Son derece yerinde olan ve  tutuklu  milletvekilleri bırakılana kadar yemin etmeme şeklinde örgütlenen eylemi kıran da yine Y-CHP yönetimidir. Milletvekilliklerinin düşürüleceği blöfü karşısında, kolayca teslim olunmuştur. Sanki mecliste olmakla bir şey yapabilirlermiş gibi, milletvekilliklerini Cumhuriyet’e karşı girişilen karşıdevrimin önlenmesinden çok daha önemli görmüşlerdir.!

Meclise girmeleri, iktidarın yaptıklarını meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramamıştır…

Zaten bu kararsız ve güven vermeyen tutumları yüzünden değil mi, iktidar oylarını artırırken, günden güne eriyip bitme noktasına gelmeleri.!

Cumhuriyet Devrimi’nin en temel yasası Tevhid-i Tedrisat Kanunu idi. (Öğretim Birliği Yasası) Karşıdevrimin ise, bu yasayı ortadan kaldıran, kamuoyunun  4+4+4 olarak bildiği yasadır. Y-CHP’nin bu yasaya karşı bir itirazının olmaması ise,  karşıdevrimin meşrulaştırılması yönünde verilmiş en önemli katkıdır.

Ana muhalefetten gelen bu anlamlı destek, Tandoğan’da yapılmış  grup toplantısı ile Türk halkının dikkatine sunulmuştur. Kılıçdaroğlu’nun o günkü konuşması (1) gerçekten ibret vericidir. Biz din eğitimi verilmesin demiyoruz, daha fazla verilsin istiyoruz şeklindeki sözleri ile yasanın özüne karşı olmadığını göstermiştir.

Onun karşı çıktığı husus; bu yasa kapsamında yapılması planlanan 20 milyon dolarlık ihalenin Kamu İhale Kurumu denetimi dışında tutulmuş olmasıydı.

Sanki, diğer ihalelerde yolsuzluk yapılmıyormuş ve devletin diğer denetleme kurumları hakkıyla görevlerini yapıyormuş gibi sözler ederek, AKP hükümetlerini bir de aklamıştır.!

Ne hazindir ki, Y-CHP yönetimi, Cumhuriyet Devrimi’nin temel yasasının ortadan kaldırılmasını, sessiz kalarak desteklemiştir.!

Orduyu darbecilerden temizliyoruz  yalanına en büyük destek, yine Kılıçdaroğlu’ndan gelmiştir. Gerçekte ordudan tasfiye edilenler, en başarılı ve parlak subaylarımızdı.

Orduyu ABD ve NATO’nun ermine vermeye karşı çıkacak olan bu yurtsever subaylar, sahte ve uyduruk belgelerle suçlanarak, itibarsızlaştırılmış; sonunda ordudan uzaklaştırılmışlardır.

Son YAŞ toplantısında  40’ı tutuklu 56 general ve amiral emekliye sevk edilmiştir.!

T.C’nin savcıları, şerefli ordu mensupları   ve TÜBİTAK görevlileri hakkında, Askeri casusluk, fuhuşa teşvikgibi en aşağılık iddialarla dava açmışlardır.

Yıllarca tutuklu bulunan bu subayların hiç birinin terfileri yapılmamış ve yıllarca esir kapmlarında tutularak, TSK ile ilişkileri kesilmiştir.! Özel görevli mahkeme, 2 Ağustos 2002 günü yapılan duruşmada, tüm sanıkların bu suçlamalardan beraatine karar vermiştir.!

Subayların tutuklandıkları gün başlayan ve aylarca süren aşağılayıcı kampanyanın etkileri ise, pek çok kişinin kafasından hala silinmemiştir…

TSK’ni teknolojik sahteciliklerle teslim alma planını uygulamaya koyan emperyal güçler ise, amaçlarına ulaşmışlardır...

Akdeniz ve Karadeniz’in  önemli bir caydırıcı gücü olan deniz kuvvetlerimizin bu özelliği, Ergenekon ve Balyoz davaları nedeniyle büyük ölçüde yitirilmiştir. BOP içinde  piyon görevi verilen Türkiye’nin getirildiği nokta içler acısıdır…

Şemdinli kırsalında çembere alınan 200 kişilik terörist grubu İran tarafından gelerek kurtarmak isteyen 500 kişilik  başka bir terörist grup ile başlayan çatışmalar, iki haftadır sürmekte ve teröristler geri çekilmemektedir.

Hükümet kanadından yapılan açıklamaya göre, bu çatışmalarda 2’si korucu olmak üzere  8 güvenlik görevlimizi kaybetmişiz.

Barzani’nin Suriye’ye gönderdiği peşmergeler ise,  sınırlardaki karakollar ile resmi binalardan bayraklarımızı indirip kendi bayraklarını asmaktadırlar.

Dışişleri Bakanımız, Barzani’nin ayağına kadar gidip yardım talebinde bulunmuştur.

Bu şekilde, hiç bir ülkenin tanımadığı Kuzey Irak’taki Kürt yönetimini tanımış olduk. Diğer taraftan, Türkiye’nin acz içerisinde olduğunu dosta düşmana ilan etmiş bulunduk…

Denebilir ki,  emperyal güçler, Ortadoğu’da Türkiye’nin üstünlük kullanılabileceği hiç bir alan bırakmamıştır. Teröristlerin yuvalandığı Kandil’e operasyon yapmaktan aciz hale getirilmişiz. TSK, teröristlerin saldırıları karşısında savunma konumunda bırakılmıştır… Hiç kuşku yok ki, ülkemizi bu hale getiren AKP hükümetinin basiretsiz politikalarıdır. Gerçekte ulusal niteliği olmayan, özünde emperyalistlerin çıkarlarını korumaya dönek politikalar halka ulusal meseleolarak yutturulmaktadır. Bu şekilde muhalefetin desteği alınarak, topyekûn  emperyalizmin hizmetine sürüklenmekteyiz. Y-CHP yönetiminin Libya’nın bombalanması kararında hükümeti desteklemesi ve düşürülen keşif uçağı nedeniyle, Suriye’ye  esaslı bir karşılık verilmesini istemesi, bir tür savaş çığırtkanlığıydı.

Gelecekte bir gün Yüce Divan kurulacak olursa, şu andaki yasalarımıza göre bile, Y-CHP yönetimi ile MHP de AKP yöneticilerinin yanında, suç ortağı ve suça azmettirenler olarak  yargılanabilirler.!

Y-CHP yönetimi etkili bir muhalefet görevini gereği gibi yapmadığı gibi,  karşıdevrime direnecek olan güç odaklarını da yanıltıp, direnmekten alıkoymuştur. Bu yüzden bir de tarih önünde yargılanacaktır.!  Dünyanın hiç bir yerinde görünmeyen bir şekilde muhalefetin durduğu yerde erimesinin bir nedeni de bu değil midir?..

Türkiye üzerinden Suriye’ye ısı güdümlü füze gönderilmesi üzerine, 21. Yüzyıl Enstitüsü Başkanı Prof. Ümit Özdağ: “Suriye ordusu da Türkiye’ye misilleme yaparak bu silahların benzerlerini PKK’ya verir” diyerek yerinde bir uyarıda bulunmuştur.

Tam da bu sırada, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Patrick Ventrell: ”Türkiye’nin kendi ulusal çıkarlarını anlıyoruz. Ama şu anda durumu daha fazla askerileştirmenin ilerleyecek yol olduğunu düşünmüyoruz demesi, PKK’ya karşı yapılacak olan olası bir operasyonun frenine basmaktan başka bir anlama gelmemektedir.

Suriyeli muhaliflere destek verme konusunda Türkiye ile aynı safta olduklarını belirten Ventrell, belli ki, Türkiye’nin Kürtlere karşı başlatacağı olası bir operasyonun kontrolden çıkıp, BOP’a zarar vereceğinden endişe etmektedir…

Türkiye’nin direksiyonu kimin elindedir, bu otomobilin frenine kim basar belli  değildir.!

Gündemin her zaman iki adım gerisinden gelen

Y-CHP’nin Genel Başkanı, Ergenekon Davası için: Özkök’ün ifadesiyle dava çökmüştür.demiştir.

Bu söz bile, Y-CHP’nin Türkiye gerçeklerinin çok uzağında olduğunu göstermeye yetmektedir. Oysa bu davaların ilk çöküşü, iddianamelerin okunduğu gün yaşanmıştır. İkinci çöküş, sanıkların sorgularında görülmüştü. Sanıklar savunmalarını yaptıklarında, davalar üçüncü kez çökmüştü.

Sanıkların ve vekillerinin yaptırmış oldukları harici bilirkişi incelemeleri ile iddianamelerdeki sahtecilikler saptanmış ve yeniden inceleme yapılması istenmişti. Mahkeme heyeti bu talepleri duymazdan gelmekle davaların dördüncü kez çöktüğünü kabul etmiştir.

Ve nihayet, avukatların duruşmalardan çekilmesi üzerine, İstanbul Barosu ile başlayan tartışmalar Ergenekon davalarını altıncı kez çöktürmüştür. Kılıçdaroğlu’na göre, eski Genel Kurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün tanıklığı ile bu davalar çökmüştür. Sevsinler sizi…

Var mı öyle bir kişinin sözü ile başlayıp, aynı kişinin tanıklığı ile biten bir dava örneği.?

Öyle davalara siz hala dava mı diyorsunuz.? Bu davalar çökecekti elbette. Tıpkı sizlerin ABD önünde diz çöktüğünüz gibi. Öyle de olmuştur gelişmeler. Ama asıl çöken, Y-CHP’nin işbirlikçi yönetiminin maskeli yüzü ve  bu dava nedeniyle gizlemeye çalıştığı BOP içindeki rolü olmuştur.!

Sobelendiniz.! Daha da gizlenemezsiniz artık.!

Av. Cemil Can

http://chp-muhalefethareketi.biz.tr/

http://cemilcan.gen.tr/

 

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

 

* * * * * * * * * *

TEK YOL DEVRİM.!

YA İSTİKLAL YA ÖLÜM.!

Yaşasın Halkların Kardeşliği.!

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ.!

ÜLKÜMÜZ TAM BAĞIMSIZLIK VE

GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE.!

 

Hazırlanmakta olan AKP Anayasası Halkımız İçin Kölelik Anayasasıdır,

KÖLELİK ANAYASASINA HAYIR.!

 

SU HAYATTIR…

SU BİR HAKTIR…

SU, KAYNAK DEĞİL,

DOĞAL VARLIKTIR.

SU YASASI ÇIKARILMALIDIR.!

 

TEMA Vakfı Eko Siyaset Bildirgesi:

 “Salt ekonomi odaklı projeler dönemi bitmeli, Ekolojik Siyaset dönemi başlamalıdır.!”

 

GELECEĞİN TÜRKİYE’Sİ İÇİN

TEMA VAKFINDAN PARTİLERE..!

“Yaşamın sürdürülebilmesinin” ve “sürdürülebilir gelişmenin” ön koşulu “çevrenin, toprağın, suyun, ormanın, biyoçeşitliliğin” korunarak yönetilmesidir.

 

ÜLKEMİZ, TOPRAKLARIMIZ…

GÖZ GÖRE GÖRE ÇÖL OLMASIN.!

YEŞİL OLMASI İÇİN DESTEK OLUN..

 

“Hukuk Üstün Değilse,

Adalet Yok Hükmündedir...”

"Türk Yargısında Kronik İşlev Bozukluğu Var"

Bağımsız Bir Millet Olan Papua Yeni Gine,  Parlamenter Demokrasi Sistemini Kabul Etmiş Ülkelerdendir.

"Adil Yargılamayı Etkileme Suçunun Oluşabilmesi İçin,

Öncelikle Adil Yargılamanın Olması Gerekir."

Türkiye, ‘Hukuk Devleti İlkesizlikleriyle Malul’ Ülkeler Kategorisini Oluşturan ‘Hibrit Rejimler’ Arasında 88. Sırada. 

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP