AKP SİVİL DARBESİ.!

AKP Zulmüne “Yargı” Tarafından Verilen Vize İle Bu İşler Yapılmıştır.!

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

AKP SİVİL DARBESİ.!

Hiçbir Mahkeme, Olmayan Bir Hükme Dayanarak Tutukluluğu Sürdüremez Artık.! Sürdürürse Ona da Mahkeme Denemez.!

AKP Zulmüne “Yargı” Tarafından Verilen Vize İle Bu İşler Yapılmıştır.!

Anayasa Mahkemesinin kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. Anayasamızın amir hükmü böyle diyor. (1)

Ergenekon Mahkemesi bu tartışmasız hükmü tanımıyor.! Ülkemizin yetişmiş bütün hukukçuları, Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra, tutukluluğun 5 yılı geçemeyeceğinde hemfikirler.

Başka bir deyişle, tutukluluğu 5 yılı aşan bütün tutukluların, derhal serbest bırakılması gerekiyor...

Kör olan “adalet” şimdi de sağırları oynuyor.!

Anayasa Mahkemesinin bu konu ile ilgili kararı aslında bir tür önlem sayılır...

Tutukluluğun 10 yıla kadar uzayabilmesine olanak sağlayan Ceza Muhakemesi Kanununun 252. maddesinin 2. fıkrası idi. (2)

Anayasa Mahkemesi, CHP’nin başvurusu üzerine 3. Yargı Paketi olarak bilinen 2 Temmuz 2012 günlü, 6352 sayılı (Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında) Kanunu’nu görüştü.

Kanunun ismi bile bir tuhaf.! Yüksek Mahkeme, ölçüsüz  ve uzun” olduğu için 3713 sayılı Kanun’un başlığı ile birlikte değiştirilen 10. maddesinin; ilgili hükmünün (4. fıkrasının) iptaline karar verdi...

Belli ki, bu çağdışı hükümden beklenen yarar elde edildi.!

İptal edilen fıkra şöyleydi:

“Türk Ceza Kanununun 305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeleri hariç olmak üzere, İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlarda, Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.” (3)

Bunun adı çoklu hukuk sistemidir aslında. Bir tür vergiyi vatandaşlara farklı uygulama gibi yani...

Anayasa Mahkemesinin son kararı ile mevzuatımızdan bir kepazelik daha çıkartıldı.

Hiçbir mahkeme, olmayan bir hükme dayanarak tutukluluğu sürdüremez artık.! Sürdürürse ona da mahkeme denemez.!

Çünkü Anayasaya aykırılığı tespit edilen bir maddenin yürürlükte olması, hukuken hiçbir sonuç doğuramaz.!

Dolayısıyla bu maddeye dayanarak tutukluluğu 10 yıla kadar sürdürmek yasal ve olanaklı değildir.!

Hukuk dışı bir duruma sığınan iktidar olabilir mi.? Oluyor işte...

Bu konudaki tartışma, abesle iştigaldir ve bir an önce bitirilmelidir.!

Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 252. maddesi yürürlükteyken, maddenin 2. fıkrasına göre; “250 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen suçlar (5) bakımından, Kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır” hükmü mevcuttu...

Ne var ki, CMK'nun 250, 251 ve 252. maddeleri 5.7.2012 tarih ve 28344 sayılı R.G.'de yayımlanan 2.7.2012 tarih ve 6352 Sayılı Kanunun 105/6. maddesi hükmü gereğince yürürlükten kaldırıldı.

Bu hüküm olduğu gibi Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesine aktarılarak, acaba neden korunmuştur.? Tutukluluktan beklenen fayda tam olarak elde edilmedi mi.?

Hükümetin anlayışına göre, TMK-Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesinin 4. fıkrası hükmüne dayanılarak, bir süre daha tutuklama süresinin iki kat olarak uygulanmasına devam edilmesinde yarar umuldu.!

Türk halkının gözünün içerisine baka baka bu iğrenç uygulamaya devam edildi...

Bu şekilde iktidarın keyfi davranışının faturası, Türk Milleti adına “Ergenekon Davası” ile Balyoz Davası” tutuklularına ödetildi...

Yurtseverler, bizim adımıza bu faturayı hala da ödemeye devam ediyor. Bu yolda ölenleri saygıyla anmak, kalanların önünde eğilmek, yurttaşlık borcumuzdur biline.!

Malumunuz olduğu üzere, Yargıtay, CMK'nun 102. maddenin 2. fıkrasında belirtilen ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar için azami 2+1 = 3 yıl olması gereken tutuklu kalma süresini, hatalı bir kararla, 2+3 yıl olarak yorumlayıp, 5 yıl olarak belirlemiştir... 

Bu Karar Asla Hukuki Değildir.!

Zira uzatma süresinin asıl süreden daha uzun olduğu bir uygulama, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Ayrıca yasalarımızı uydurmaya çalıştığımız Avrupa müktesebatında da bu kadar uzun bir tutukluluk mevcut değildir...

Dolayısıyla Yargıtay'ımızın bu noktada karşı devrime alet olduğunu söyleyebiliriz.!

Zaten ülkemizde, karşı devrim yargı eliyle yürütülmüştür.!

Yargıtay'ın çağdışı yorumunun esas alınması ile

TCK'nun, İkinci Kitap, Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlarda azami tutukluluk süresi; 5 yılın 2 katı yani, 10 yıl olarak uygulanmaya başlanmıştır.!

AKP zulmüne “yargı” tarafından verilen vize ile bu işler yapılmıştır.!

Unutmayalım ki, bütün bu işler; AKP'nin yargıyı ele geçirmesi ve halkın aldatılması sonucu “Anayasa Referandumu”na evet denilmesiyle gerçekleştirilmiştir.!

AKP iktidarının, Ceza Usul Kanunu'nda yaptığı basit gibi gözüken birkaç değişikliğe, Yargıtay'ın hatalı yorumu da eklendiğinde, hükümete muhalif olanları 10 yıl içeride tutma olanağı kolayca elde edilmiştir...

Yargılamaların 10 yıl sürdürülüp sürdürülemeyeceği hususu, darbecilerin ikincil bir problem olarak karşılarına gelmiştir. Bunun için ana davayı, ilgili ilgisiz pek çok davayı birleştirerek, okumak için bir insanın ömrünün yetemeyeceği sayfa sayısına ulaştırdılar.!

Acı olan halkın yanında olması gereken güçlerin; “Yargı gereğini yapar”, “Yargılamaların sonucu beklensin” anlamına gelen sözler ile bu sürecin meşru gösterilmesine verdikleri katkıdır.!

Darbecilerden daha ağır suç işleyenler, işte bu şekilde halkı oyalayan ve aldatanlardır.!

Yaratılan bu karanlık ortamda, darbeciler için geriye bir tek iş kalıyordu. O da tutuklular ile yakınlarının, “adalet konusundaki yakınmalarını bloke etmekti. Hükümet ve işbirlikçileri aleyhine oluşacak kamuoyu ile baş etmek ise, hiç de zor değildi.

Bunun için medyayı ele geçirmek  yeterliydi ve o da kısa süre içerisinde ele geçirildi. Bir tek Aydınlık ve Ulusal kanal doğru haber veriyordu. Birkaç yüz tutuklu yakınının, kısıtlı olanakları ile ele geçirilmiş medya karşısında oluşturabilecekleri kamuoyu ise ne kadar etkili olabilirdi.?

Kaldı ki, ana muhalefet de her bulduğu fırsatta “darbelere karşı olduğunu söyleyerek, özel görevli mahkemelerin tutukladığı yurtseverleri, dolaylı yoldan darbeci olarak yaftalıyordu.!

Kısaca darbelere karşıbir şeyler yapılıyormuş izlenimi verilerek, asıl darbe yapılıyordu.!

AKP'nin bu darbesine karşı direnç gösterecek örgütlü ve örgütsüz kesimleri oyalayıp, kontrol altında tutmak görevi Y-CHP ile MHP'ye verilmişti. Allah var, her ikisi de görevlerini layıkıyla yerine getirdiler.! Kutlamak gerekir.!

ABD ile açıkça işbirliği yapan Milli Görüş” ve Cemaat ortaklığı, iktidarı ele geçirdikten kısa süre sonra, yargıyı da ele geçirmiş ve yukarıda açıklandığı gibi karşıdevrimi bir aracı gibi kullanmaya başlamıştır.

İşte bu şekilde Cumhuriyet'e karşı -kansız- bir darbe gerçekleştirilmiştir.!

Darbeciler ve işbirlikçileri, gözümüzü boyamak için ağız birliği etmişçesine, Mısır'da darbe yapıldığını söyleyerek, bizde yapılan darbeyi gizlemeye çalışmaktadırlar. Cumhuriyeti korumakla görevli devlet kuruluşlarının darbecilerin eline geçmesi ve bir korku imparatorluğunun kurulması ile pek çok aydın ve yurtsever sesini çıkartamaz duruma düşürülmüştür.!

Şimdi iktidarın açık ve gizli ortakları birbirlerine düştüler.!

Biz onların iç kavgası ile değil, başımıza ördükleri çorapla ilgilenmeliyiz.!

Sağır Sultanların da duyduğu gibi, Cumhuriyet'e karşı darbe yapan aktörlerin, üzerinde anlaştıkları plan, BOP-Büyük Ortadoğu Projesi'dir.

Ülkemizin parçalanmasını da öngören bu proje, sahipleri tarafından hiçbir zaman gizlenmemiş, aksine eş başkanları tarafından, defalarca övünç vesilesi olarak kamuoyuna açıklanmıştır.

Aynı şekilde, baş patronları da ABD de 23 ülkenin sınırlarının değiştirileceğini ve yönetimlerinin yıkılacağını, Dışişleri Bakanları aracılığı ile bütün dünyaya meydan okurcasına açıklamıştır.!

Bu hain tertip, AKP iktidarı eliyle uygulamaya konulmuş olup, karşı devrimin döşenen her taşında, Sorosçu Y-CHP ile MHP'nin de anlamlı bir katkısı vardır.!

Muhalefetin bu yaşananlardan sonra, hala AKP ile Anayasa yapmak istemesinin bir nedeni vardır.? Halkın gözünde meşruiyetini iyice yitiren AKP'yi, yeni anayasanın mimarı olarak parlatmak, muhalefetin ne işine yarayabilir?! AKP'nin başarı hanesine yazılacağı kesin olan bu girişim için, Kılıçdaroğlu'nun yerlerde sürünmesini artık anlamak mümkündür.!

Adi bir kaset operasyonu ile CHP Genel Başkanlığı'na getirilmenin diyetini ödüyor, verilen görevi yerine getiriyor.!

Suriye, Irak ve İran'ı da içerisine alan BOP, beklenmedik bir şekilde Suriye'deki direnişle karşılaşınca sekteye uğradı.

Rejimleri yıkılan ülkeler için dayatılan Ilımlı İslam rejimi de Mısır örneği ile ortaya çıktığı gibi ABD'ye beklediği sonucu vermedi.!

Bu arada, hiç beklenmedik bir şekilde, Gezi Parkı Direnişi ile Türkiye'de başlayan halk hareketi; muhalefetin ihanetine rağmen, işbirlikçi AKP hükümetinin temellerini sarsmaya başladı. Daha geniş yığınların karşısına dikileceğini anlayan hükümet, darbeyi gerçekleştirirken kullandığı ve artık ihtiyaç duymadığı tutuklama aracını, ortadan kaldırarak, makul bir ölçü içerisine almakta sakınca görmedi. Aslında Anayasa Mahkemesi'nin son kararını, bu gelişmelere karşı alınmış bir önlem olarak görmek, yanlış değildir...

Bu düşüncelerle, öncelikle karşı devrimin bir diğer aracı olan özel görevli ağır ceza mahkemelerinin, kurulmasına dayanak teşkil eden CMK'nun 250, 251 ve 252. maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Bu şekilde, 252. maddenin 2. fıkrası ile hüküm altına alınan tutuklulukta güya “iki katuygulamasına son verilerek, hükümet sureti haktan gösterilecekti.

Ama olmadı, çünkü devlet içerisinde, adı Ergenekon Mahkemesi olan ikinci bir hükümet vardı. İkinci hükümet de artık iktidara taliptir. Bu nedenle iki ortak da, yeni koalisyon ortakları arayışındadır. Kılıçdaroğlu'nun iktidar olma hırsı yok.

Bu konuda kadrosu da bulunmuyor. O ikinci sınıf pavyon konsomatrisi gibi, her çağıranın masasına oturmaktadır... Anayasa Uzlaşma Komisyonu Masasına oturma ile Cemaat ile flört bu kapsamda değerlendirilmelidir.!

Gerçekte birbirlerini yıpratmak amacı ile bilek güreşi yapan iktidarın güçlü ortakları, kendi yarattıkları yargı canavarının kurbanı olmak üzeredir.!

Sürecin böyle devam edeceği kesin gibidir. Pek yakında, sıranın diğer ağır cezalık suçlar için hatalı olarak uygulanan 2+3 = 5 yıllık azami tutuklama süresine geleceğini de söyleyebiliriz. Bir yargı yorumu (İçtihatları Birleştirme Ceza Genel Kurul Kararı) ile azami tutukluluğun 2+1= 3 yıl olarak uygulanmasını olası bir af yasasından önce görebiliriz.!

Bunların Tümü Halkı Aldatmak Amacıyla Yapılacak Olan Göz Boyamalarıdır.!

Daha önceleri, Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu'nda belirsiz olan tutukluluk süresi, uyum yasaları çerçevesinde belirli hale getirilirken, yürürlük tarihi de ileri bir tarihe atılarak, mevcut tutuklular için haksız bir uygulama daha yapıldığını unutmayalım...

AKP kurmaylarının bu konudaki şeytanca düşüncelerini o tarihlerde tahmin etmiş ve dilim döndüğü kadarıyla anlatmaya çalışmıştım...(6)

İşte bu gelişmeler, ceza usul kanunlarında basit gibi gözüken değişiklikler yapılmak suretiyle, faşizmin nasıl  getirilebileceğinin çarpıcı örneklerdir...

Askeri darbe yapmakla elde edilen sonuçların neredeyse tamamı, bu yöntemlerle de elde edilebilmektedir.!

O Nedenle 11 Yıldır Yaşadığımız Gelişmelere, AKP Sivil DarbesiDemekte Bir Yanlışlık Yoktur.!

Av. Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

(1) Anayasa m. 138 fıkra son: “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

(2) CMK Madde 252.-

“(1) 250 nci madde kapsamına giren suçlarla ilgili davalara ait duruşmalarda aşağıdaki hükümler uygulanır.

(2) 250 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen suçlar bakımından, Kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.”

Birinci fıkranın (c ) bendinde öngörülen suçlar şunlardır:

4.Bölüm: (Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar) m.302-308

5.Bölüm: (Anayasal Düzene ve Bu Düzenin işleyişine Karşı Suçlar) m.309-306

6. Bölüm:( Milli Savunmaya Karşı Suçlar) m.317-325

7.Bölüm: (Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk) m.326-343

(305, 318, 319, 323, 324, 325, 332 hariç)

(3) TMK’nın 10. maddesinin 4. fıkrasında:

“Türk Ceza Kanununun 305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeleri hariç olmak üzere, İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlarda, Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.”

(4)  Terörle Mücadele Kanununun 1. maddesinde, “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.” şeklinde tanımlanmıştır.

(5) İster örgüt kapsamında olsun, ister olmasın CMK 250. maddenin (c) bendinde belirtilen; (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci Maddeler hariç) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçların “özel görevli ağır ceza mahkemeleri”nde yargılanacağı hüküm altına alınmıştır.

(6) http://cemilcan.gen.tr/2005/12/fasizmin-ayak-sesleri/

 

 

 

DİKKAAAAAAT: “PKK ASAYİŞ”.!

“Kendi iktidarında” 26 liralık benzini 100 lira ödeyerek satın alabilen “iki kişiden biri”, Suriye sınırımızda Resulayn İlçesin'deki binalara PKK bayrağı çekilmesi ile şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşadı...

İşini gücünü bırakıp, Suriye'deki rejimi değiştirmek için tam gün mesai yapan AKP hükümeti, Esat'ın karşısında ağır bir yenilgi aldı.!

Yenilgiyi ilk ilan eden ABD'nin Genelkurmay başkanı idi... Başbakan Erdoğan, “Gezi Direnişi” ile başlayıp yurt geneline yayılan muhalefet hareketi karşısındaki acıklı durumunu, Suriye'deki olayları abartılı ve yanlı bir şekilde aktararak gizlemeye çalışıyor.

Hükümet, hızla altından kayan tabanını yerinde tutabilmek için yapay düşmanlık yaratmaktan medet umuyor. “Palalı” gençlik ile istediği sonucu alamayan Erdoğan, şimdi de tencere ve tava çalarak hükümeti protesto edenler hakkında dava açılmasını istiyor...

Savaş diline sarılan Erdoğan'ı, iktidardan düşmenin korkusu sardı.!

O bakımdan sınırlarımızda yaşanan olayları, doğru bir şekilde hükümetin kontrolündeki basın-yayın organlarından izleme olanağımız kalmadı...

Bu nedenle olup biteni, bundan böyle dışarıdan öğreneceğiz..

ABD Genelkurmay Başkanı Org. Martin Dempsey'in

“Esat kazanıyor mu.?” sorusuna, Şu anda akıntı Esat'tan yana yanıtını vermesi, kazanan tarafın Esat yönetimi olduğunu ortaya koydu...

Dempsey'in yardımcısı James Winnefeld de Senatör McCain'in sorusu üzerine; “Ülkenin orta ve batısında akıntı Esat'ın tarafına geçti, kuzey çok kırılgan ve dayanmaya çalışıyor” diyerek Dempsey'i teyit etti...

Esat'ın bir yıl önce Kürtlere terk ederek çekildiği Kuzey Suriye'de PKK'nın Suriye'deki kolu olarak kabul edilen PYD -Demokratik Birlik partisi, “özerklik” ilan etmeye hazırlanıyor.!

Türkiye'nin desteklediği El Nusra (El Kaide) gibi İslamcı gruplardan bölgeyi temizlemeye çalışan PYD'nin lideri Salih Müslim, BBC'ye yaptığı açıklamada; İslamcı grupların Türkiye sınırından Suriye'ye geçiş yaptığını belirterek, Türk ordusu ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz diyerek Erdoğan'ı uyarıyor... Aynı şekilde terör örgütü PKK'nın Başkanlık Konseyi de yaptığı açıklama ile tehditlerini sürdürüyor... Çözüm sürecinin 2. aşamasının 1 Haziran'da başladığını, buna karşın AKP hükümetinin hiçbir adım atmadığını belirten Başkanlık Konseyi, “ 4. aşama eylemleri” için Kandil'in talimatı ile kurulan PKK Asayişi devreye soktu.!

Bilindiği gibi Başbakan Erdoğan, PKK militanlarının ancak yüzde 15-20'sinin sınırdan çıktığını, bu nedenle sürecin 2. aşamasına geçilemediğini savunuyordu.!

Bu resmi açıklamadan sonra, PKK Asayiş” Cizre, Diyarbakır ve Van'da yol kesip kimlik kontrolleri yapmaya başladı... Sürecin birinci aşaması henüz bitmeden, Van'ın Gevaş İlçesinde geçen yıl ölen bir terörist için düzenlenen cenaze törenine, ellerinde otomatik tüfek ve bellerinde bombalar bulunan PKK'lı teröristler de katıldı... Bu arada Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde güvenlik güçleri ile giriştikleri çatışmalarda hayatını kaybeden 170 PKK'lı için Diyarbakır'ın Lice İlçesine bağlı Yolaçtı Köyü'nde yapılan PKK Şehitliği törenle açıldı.!

Törene katılmak üzere yola çıkan ve aralarında BDP Milletvekili Nursel Aydoğan ile İl Başkanı Zübeyde Zümrüt'ün de bulunduğu BDP'lileri; Diyarbakır'da polis, Lice yolu üzerinde asker ve Kayacık Köyü yakınlarında yüzleri kapalı KCK Asayiş Grubu militanları kimlik kontrolü yaptı.!

Tören sırasında, çevrede silahlı PKK militanlarının önlem aldığı da görüldü.!

İçerideki gelişmeler bu yönde iken, Türkiye'nin, PYD'ye yönelik tutumu nedeniyle çözüm sürecinin kritik bir aşamaya geldiğini belirten PKK'nın Başkanlık Konseyi de “Biz hareket olarak son kez AKP hükümetini uyarıyoruz dedi..

AKP hükümetini uyaran uyarana.!

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, sınıra PKK bayrağı dikilmesini “Muhaliflerin askeri kanadı Özgür Suriye Ordusu'nun Halep yakınlarında Esat güçlerine karşı mücadele verdiği için PYD'nin meydanı boş bulduğu”na bağladı.!.

Başbakan'ın Başdanışması ve en yakın adamı Yalçın Akdoğan ise, “Bu bizim iç güvenlik meselesidir, orada bir oldu bittiye göz yummayız” diyerek, iç kamuoyuna mesaj vermeyi uygun buldu!.. AKP'nin Mayıs ayında PYD ile Kahire'de sınır güvenliğini görüştüğü, eş başkan Salih Müslim tarafından Taraf gazetesine açıklanmıştı...

Ayrıca; insani yardım nasıl gidecek, Özgür Suriye Ordusu ile ilişkiler nasıl olacak konularının da konuşulduğu ortaya çıktı. AKP hükümeti komşu devletleri bıraktı, terör örgütleri ile iş bitiriyor.!

Ne var ki, tüm bu gelişmeler Büyük Ortadoğu Projesi'ne uygun olarak yürüyor. Suriye'nin kuzeyinde özerklik ilan edilmek istenmesi, nihai hedefi; Başkenti Diyarbakır olan Büyük Kürdistan hedefinden bağımsız düşünülemez... Dolayısıyla Davutoğlu ve Akdoğan'ın sözlerinin bir kıymeti harbiyesi olamaz!.. Bu noktadan itibaren PKK'nın Asayiş birliklerine törenle diploma verilmesini duyamayan hükümetin, sözcüleri de tümüyle inandırıcılıklarını kaybetmişlerdir...

Artık ülkemizde yönetim zaafiyeti veya boşluğu değil, yönetimsizlik tartışılmaya başlandı.!

PKK kendi yolunda emin adımlarla yürüyor, önüne çıkacak engelleri de AKP hükümeti ile aşacağından emin gibi. PKK, Dokuzuncu genel kurulda büyük şehirlere göç eden Kürtlere “geri dönün” çağrısı yaparken, Şeyh Sait ayaklanması ile ilgili uluslar arası soykırım çalışması yapacağını da duyurmuş.! (1)

Türk halkının, işbirlikçi AKP iktidarına karşı başlattığı muhalefet hareketine karşı, Başbakan'ın takındığı tutum ile siyasi geleceğini bağlamış olduğu Esat rejimi için söyledikleri oldukça ilginçtir ve dikkat çekicidir.!

Başbakan, 2 aydır biber gazı ve tazyikli su altında hükümet istifa diye bağıran milyonları dinlemeyip “terörist” ilan edebiliyor ama Bitlis'in Güroymak İlçesi İlköğretim öğrencilerinin oluşturduğu Doğu Yorum Medeniyet Korusu'nu dinlemeye gidebiliyor.!

Erdoğan, buradaki konuşmasında:”Biz Suriye'deki rejime şu veya bu mezhepten olduğu için karşı çıkmıyoruz, her kesimden halkına açıkça zulmettiği için karşı çıkıyoruz. Şu ana kadar 100 bin insan öldü, hala öldürmeye devam ediyor bu rejim. Ben bu rejime katil demeyecek miyim.?” demiş...

En demokratik haklarından biri olan, toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını kullanan Gezi Parkı direnişçilerini, darbeye teşebbüs etmek ve “Halkı Türkiye Cumhuriyeti aleyhine isyana teşvik etmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek gibi en ağır ve akla ziyan suçlarla suçlayarak zulmeden, Erdoğan'ın savcıları değil mi.?

Bu haklı gösterilerde 5 gencimizi haksız yere öldüren ve 13'ünün de gözlerini kör eden polisleri, destan yazmaklaöverek, sırtlarını sıvazlayan ve 24 maaş ikramiye ile ödüllendiren bu ülkenin Başbakanı değil mi.?

Erdoğan, Esat'a katil deme hakkını kendinde görecek ama kimse ona bir şey söylemeyecek, öyle mi.?

Suriye'de 100 bin kişinin ölümüne çok üzülen Erdoğan; Irak'da bir buçuk milyon Müslüman'ın öldürülmesini hiç duymadı mı.?

Sudan'da yüz binleri katleden bir lideri kırmızı halı sererek, aynı Erdoğan karşılamadı mı.?

Elinden ödül aldığı Libya Devlet Başkanı Kaddafi'nin ve 300 bin Libyalı'nın öldürülmesine NATO işidir diye katılmadı mı.?

Türk halkını 11 yıldır aldatan bir hükümet gidicidir.!

Boşuna bölücü dil kullanıp da halkı birbirine düşman etmeyin.!

Zulüm, ölüm, gözyaşı, yoksulluk, yolsuzluk ve baskı; adeta AKP'yle özdeşleşmiştir.!

Boşuna debelenmeyin.!

Battıkça daha derine batıyorsunuz.! Artık yeter çekilin.!

Av. Cemil Can

 

DİPNOT:

(1) http://www.odatv.com/n.php?n=pkkdan-sok-karar-1007131200

 

 

Cemil CAN, Ankara – Temmuz.2013

http://www.medyagunebakis.com/ -av.cemilcan@hotmail.com,

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa Olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Cemil CAN, Ankara – Temmuz.2013

 

Sinan OĞAN @sinan_ogan2 sa

Oy Verin AKP'ye Gitsin PKK'ya...

Önümüzdeki Yerel Seçimlerin Sloganı

 

Rakı İçerek Yapılanları,

Ayran İçerek Sattılar, Yıktılar.!.  Bekir Coşkun

 

Who İs İt.?  Wanted.!.
"White Men Have Forked Tounge.!."

“Dili Çatallı, İki Dilli Beyaz Erkek.!.”

Türkçesi; Yalancı, İki Yüzlü Adam.!.

Kızılderili Deyişi....

 

Hiç Bir Şey İçin Aşırı Endişe Etmeyin.

Bakarsınız; Yarın Ya Deve, Ya Deveci

Ya da Üstündeki Hacı Ölebilir.!. İ.İnönü

 

Nene dedim.

“Dedem Sana Hiç Çiçek Aldı mı.?”
Durdu ve Şöyle Dedi:

“Bana Aldığı Fistanların Hepsi Çiçekliydi.!.!”

 

EĞER BİR ÜLKEDE

“Hukuk Üstün Değilse, Adalet Yok Hükmündedir.!”

"Türk Yargısında Kronik İşlev Bozukluğu Var"

Bağımsız Bir Millet Olan Papua Yeni Gine, 

Parlamenter Demokrasi Sistemini Kabul Etmiş

Ülkelerdendir.

"Adil Yargılamayı Etkileme Suçunun Oluşabilmesi

İçin, Öncelikle Adil Yargılamanın Olması Gerekir."

Türkiye, ‘Hukuk Devleti İlkesizlikleriyle Malul’

Ülkeler Kategorisini Oluşturan ‘Hibrit Rejimler’

Arasında 88. Sıradadır.  Av. Ayşe Eren

 

* * * * * * * * * *

TEK YOL DEVRİM.!

YA İSTİKLAL YA ÖLÜM.!.

Yaşasın Halkların Kardeşliği.!.

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ.!.

ÜLKÜMÜZ TAM BAĞIMSIZLIK VE

GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE.!.

 

Hazırlanmakta olan AKP Anayasası

Halkımız İçin Kölelik Anayasasıdır,

KÖLELİK ANAYASASINA HAYIR.!.

 

SU HAYATTIR… SU BİR HAKTIR…

SU, KAYNAK DEĞİL, DOĞAL VARLIKTIR.

SU YASASI ÇIKARILMALIDIR.!.

 

TEMA Vakfı Eko Siyaset Bildirgesi:

 “Salt ekonomi odaklı projeler dönemi bitmeli,

Ekolojik Siyaset dönemi başlamalıdır.!.”

 

GELECEĞİN TÜRKİYE’Sİ İÇİN

TEMA VAKFINDAN PARTİLERE.!.!.

“Yaşamın sürdürülebilmesinin” ve

“sürdürülebilir gelişmenin” ön koşulu

“çevrenin, toprağın, suyun, ormanın,

biyoçeşitliliğin” korunarak yönetilmesidir.

 

ÜLKEMİZ, TOPRAKLARIMIZ.!.

GÖZ GÖRE GÖRE ÇÖL OLMASIN.!.

YEŞİL OLMASI İÇİN DESTEK OLUN.!.

 

Bir Memlekette, Namuslular, Namussuzlar

Kadar Cesur Olmadıkça, O Memlekette

Kurtuluş Yoktur. İ.İnönü


Huzuri.1923 - Kurtuluş Savaşının En İyi Anlatımı

 

Kızardık, Bozardık, Yandık Yakıldık

Uzun Boylu Harareti Sor Bize.

Mateme Tutulduk, Yes’e Kapıldık,

Unutulmaz Sefaleti Sor Bize.!.

 

Çün Dest-İ Sakiden Nuş Ettik Kevser

Cennetle Cehennem Oldu Her Yer.

Atladık Sırat’ı, Kopardık Mahşer,

Gittik, Geldik Kıyameti Sor Bize.!.

 

Huzuri.1923 - Kurtuluş Savaşının En İyi Anlatımı


Ülkeyi Dini İrticadan Kurtarmanın Tek Yolu

Millete Kuran’ı Türkçe Olarak Okutmaktır.!.

Şartlar Gelişirse İhtilal’ler Hak Olur.!.

İrtica Başbakan’dan Cesaret Bulursa,

Kim Onun Sokağa Dökülmesini Önleyebilir.?

İrtica’nın Sokağa Dökülmesi İse Ülkenin Kana

Bulanmasıdır. İ.İnönü


Biz Açıkça Milliyetçiyiz...

Ve Milliyetçilik Bizim Yegâne Birlik

Unsurumuzdur. Türk Ekseriyetinde Diğer

Unsurların Hiçbir Etkisi Yoktur. Vazifemiz

Türk Vatanı İçinde Türklüğü Yaşatmaktır.

Türkleri Ve Türklüğe Muhalefet Edecek

Öğeleri Kestirip Atacağız. Ülkeye Hizmet

Edeceklerde Her Şeyin Üstünde Aradığımız

Türk Olmalarıdır. İ.İnönü

 

Kızıldere Şehitleri Ölümsüzdür
Onlar Halkın Yüreğinde Yer Edinmişlerdi
Her Şey Özgür Bir Vatan İçin Dediler
Hiç Bir Tereddüt Etmeden Toprağa Düştüler
Anıları Önünde Saygıyla Eğiliyorum.
Yaşasın Devrim,Yaşasın Sosyalizm.!.

 

"Siz Bana Din İle Refaha Ulaşmış Bir Toplum

Gösterin, Ben de Size Devrim İle Geri Kalmış

Bir Toplum Göstereyim".!. E. Che Guevara

 

“Yurda Ve Halkın Özgürlüğüne

Düşman Olanlar,

Her Zaman Halkın Soylu Davası

Uğrunda Kendilerini Feda

Edenlere

Haydut Gözüyle Bakmışlardır.”

Emiliano Zapata

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP