YOLSUZLUK VE RÜŞVET.!..

2010'da Yapılan Anayasa Referandumuna Bugünleri Yaşamamak İçin “Hayır” Demiştik. O Değişikliklere “Evet” Denilince;

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

YOLSUZLUK VE RÜŞVET.!..

2010'da Yapılan Anayasa Referandumuna Bugünleri Yaşamamak İçin Hayır Demiştik. O Değişikliklere Evet Denilince;

Ordumuza “kumpas” kurulabilir, yargı yürütmenin denetimine geçip adalet ortadan kaldırılabilir, iktidarı denetleyen -Sayıştay gibi- kurumlar işlevsiz hale getirilerek yolsuzluk ve rüşvet tavan yapabilir demiştik.

Hatta yabancı güçlerin desteği ile iktidara gelen AKP, diyet borcunu ödemek için ulusal çıkarlarımızdan olmadık tavizler verebilirdi.

Yıllardır yan yana yaşadığımız komşularımızla, sudan sebeplerle düşman hale getirebilirdik. Zorunlu olmadığı halde Telekom ve Tekel gibi kar eden milli kuruluşlarımız yok pahasına yabancılara satılabilir, yandaşlara peşkeş çekilebilirdi...

Dışarıdan aldığımız borçlar, halkın yararlanacağı yatırımlara dönüştürülme yerine, yandaşlara kredi olarak verilerek, bir avuç insanın zenginleşmesi sağlanabilirdi. Bu yolla iktidar kendi zenginlerini yaratıp, borçları her zamanki gibi yoksul halkın sırtına yıkabilirdi...

Hepsinden de önemlisi, o anayasa değişikliklerine “evet” demekle, demokratik devletin yaşaması için hayati öneme sahip kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılabilir ve hükümet egemenlik yetkisini keyfi olarak kullanmaya başlayabilirdi.

Bu sonuncusu ise son derece tehlikeliydi, zira rejimin otoriterleşmesi ve demokrasinin yok edilmesi sonucunu doğurabilirdi.!

Din ve dince kutsal sayılan değerleri sömürerek, yoksul kesimlerin desteğini alan AKP iktidarı, halka yakınlığını göstermek için ekonomiye hiçbir katkısı bulunmayan imam-hatip okullarını açmayı sürdürerek, demokrasinin olmazsa olmazı olan laiklik ilkesini ortadan kaldırabilirdi...

Nitekim kaldırıldı da... Dediklerimizin hepsi bir bir gerçekleşti...

2002-2012 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığının  5 bin 360 personeli MEB'na atanmıştır. Bu dönemde devlet bankalarının bile genel müdürleri imam-hatipliler arasından seçilmiştir.

AKP iktidarında, 5 bin okul imam-hatipe dönüştürülmüştür. Bunlardan mezun olacak imam ve hatipler nerede istihdam edilecekler.?

Her imam için bir cami yapılacak değil herhalde. 2002'de 74 bin olan Diyanet'in personeli, bugün itibariyle 129 bin 376'ya çıkmıştır.

Buna karşılık, 300 binin üzerinde ataması yapılmayan öğretmenimiz var.

Diyanet, 5.442 milyar liralık bütçesi ile genel bütçeden 13 bakanlıktan fazla pay almıştır...

Kuran kurslarında yaş sınırının kaldırılmasının ardından, Diyanet İşleri Başkanlığı “Kuran Kursları Okulöncesi Din Eğitimi Projesi” hazırladı. 4 - 6 yaş arasındaki çocuklara, “oyun ve şarkılarla” temel dini bilgileri öğreteceklermiş...

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi ana muhalefet partisi yeni CHP'nin Ankara Milletvekili Sinan Aygün de Ayasofya'nın ibadete açılmasını istiyor.

Aynı şekilde Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Meclis'te cemevi açılması için dava üzerine dava açıyor... Böyle bir devlete “laiktir” denebilir mi.?

Bu sakıncaların tümü, halkoylamasından önce, halka olabildiğince anlatılmaya çalışılmıştır.

Anayasa değişikliklerine, bu nedenlerle hayır denmesi gerektiği ısrarla vurgulanmıştır. Medya ve iletişim olanaklarının neredeyse tamamına yakını, iktidarın veya yandaşlarının elinde olduğu için onların yalan propagandaları daha etkili olmuştur. Bu yüzden de sonuç “evet” çıkmıştır. Anımsarsınız, o günlerde üzerinde en fazla durulan konulardan biri pozitif ayırımcılıktı ve geçen zaman içerisinde tamamen unutuldu gitti.!.

Korkulanların neredeyse tamamı gerçekleşti diyebiliriz.  12 yıllık AKP iktidarında; hükümet 400 milyar dolar civarında borçlanmıştır. Şimdilik durdurulabilen ikinci yolsuzluk operasyonundaki yolsuzluğun boyutu ise 100 milyar dolardan fazladır. Gazetelere yansıyan gözaltı kararından anlaşıldığına göre, 41 “işadamı” haksız yere, halkın cebinden 100 milyar dolardan fazla para çalmıştır.

Yani toplam dış borcumuzun dörtte biri bunlara gitti. Hortumlanan paraları her halükarda ödeyecek olan yoksul halkımızdır.!

Başbakan'ın “yedirmeyiz” dediği Halkbank'ı çoktan yemişler bile;

yüzde 48.9'u yabancılara satılmış olan bankanın, borsada işlem gören hisselerinin ise yüzde 78'i de zaten yabancıların elindeymiş.!

Sayıştay'ın 2012 yılı hesapları ile ilgili hazırladığı rapora göre, 30 Mart 2013 tarihi itibariyle 3 milyar TL üzerindeki batık kredi sayısı 124'tür ve bu şirketlerin bankaya olan toplam 627.7 milyar liralık borcu takiptedir.!

AKP iktidarı ise yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını  engellemeye çalışıyor. Soruşturmalar Başbakanın çocuklarına kadar dayanmış. Hükümet, soruşturmanın gizliliğini ortadan kaldırmak için yasalara aykırı yönetmelik çıkartmanın peşindedir. Soruşturmayı yürüten polisleri görevlerinden alıyorlar. Polisler, savcılığın gözaltı kararını yerine getirmiyor. Hükümetin adamı bir başsavcı, soruşturma yapan savcıları, yalan yanlış belgeleri basına sızdırmakla suçlayıp, dosyayı ellerinden alıyor.

Başbakan ise, bu gelişmeler üzerine polis savcılığın emirlerini uygulamalı diyen HSYK'yı hedef gösteriyor.

Yetkim olsa HSYK'yı yargılarımdiyerek, yargının tepesine gözdağı veriyor.!

İktidar bütün bunlara rağmen; utanmazlığın, arsızlığın ve yüzsüzlüğün zirvesinde oturabiliyor...

Sonuç itibariyle, faturası halka çıkacak olan bu gelişmelerin yaşanmaya başlanmasıyla, dolar 2.17' TLyi, avro ise 3 TL'yi aşmış. Faizler yüzde 10.36 seviyesine kadar ulaşmış. Halktan çalınan paralar, ayakkabı kutuları içinde dururken bile çoğalıyorlar. Bir faiz cenneti olan Türkiye'den son 11 buçuk yılda 101 milyar dolar, faiz adı altında transfer yoluyla yurtdışına çıkartılmış... O kadar mı yani demeyin lütfen. Borçlandığımız paraların yarısının trafiği böyledir.!

Yeter ki, parayı takip edebilin yolsuzluğa karışanları, hırsızlık yapanları bulabilirsiniz.!

Bu arada İstanbul Cumhuriyet Savcılığı da Gezi olayları nedeniyle iddianame düzenleyip, dava açmıştır. İlginç olan, iddianamede Bezmi Âlem Valide Sultan Camii'nde içki içildiğine  ilişkin bir delil bulunmadığı saptamasına yer verilmiş olmasıdır. Bunun anlamı, tam aksini iddia ederek aylarca ortalığı ayağa kaldıran Başbakan ve arkadaşlarının yalan söylediğidir. Başbakanın utanmadan, sıkılmadan din ve dince kutsal sayılan değerleri sömürüp, istismar ettiği bir kez daha kanıtlanmıştır.

Bu yalın gerçeğe rağmen, Başbakan Erdoğan Fetullah Gülen'i eleştirirken; “Kuran, Allah, peygamber diyeceksin ama adın kasetlerle, komplolarla anılacak. Hiç kimsenin bu aziz dine bunu yapmaya hakkı yok diyerek, Cemaatin Erdoğan'a karşı sözlerini “din”e karşı yapılmış gibi gösterebilmektedir...

“Birilerinin topu tüfeği varsa, birilerinin her türlü hilesi varsa, neyi olursa olsun bizim Allahımız var bize o yeter, bize millet yeter...” sözleriyle de din sömürüsünü en acımasız şekilde kullanmaya devam edilmektedir.

 

 

Yakında “Din elden gidiyor” diyerek, halkın sokağa inmesini isterlerse şaşırmamak gerekir.!

Türkiye baştanbaşa yolsuzluk ve rüşvetle çalkalanırken, hükümet yandaşlarını yargıya teslim etmiyor.

O yüzden olsa gerekir  “Kimin ne hesabı varsa, kendilerine güveniyorlarsa 30 Mart'ta seçim var, o seçime girsinler, hesabı orada milletle görsünler demektedir...

Bu ülkenin Başbakanı artık TSK'nın komuta kademesini demir kafese tıkan yargıya güvenmiyor. Bu yüzden iş kendisine gelince, mahkeme yerine sandığı gösteriyorlar.!

Birkaç hafta önce, Başbakanın konuşmalarını hazırlayan başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın eniştesi ile eski bakan Suat Kılıç'ın kayınpederinin şüpheliler arasında yer aldığı 112 acil servis yolsuzluğunda; yüzlerce müteahhit, 300'e yakın 112 acil servis istasyonu kurdurmak sahtekarlığı ile dolandırılmıştı. Dikkatler ikinci yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına yoğunlaşmışken, böylesine kapsamlı bir soruşturmada takipsizlik kararı verilebilmiştir.!

Belli ki, hükümetin istediği, kabineye doğru gelecek olan soruşturmaları jet hızıyla kesecek savcıların görevde olmasıdır. Başbakan'ın HSYK'yı yargılamak istemesi ve yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'in, basın açıklaması yapan HSYK'yı, anayasayı ihlal etmekle suçlaması bu yüzden olsa gerekir.!

Görünürde Erdoğan taraftarları ile Gülen taraftarları arasında geçen bu savaş, gerçekte CIA ile AKP  arasındadır.

ABD desteği ile iktidara gelen Erdoğan, iktidar sarhoşluğu içerisinde, gerçek efendisi olan AB ve ABD emperyalistlerine güven vermez duruma gelmiştir. Bu nedenle de üzeri çizilmiş ve Erdoğan'sız hükümet arayışları başlamıştır. Kendi deyimleriyle; Erdoğan raf ömrünü tamamlamış, deliğe süpürülme zamanı gelmiştir. Bu yerinde saptamanın temel nedenleri şunlardır:

Gazze'ye konulan ambargoyu Mavi Marmara gemisi ile delmeye çalışmak,

Davos'ta ABD'nin tartışmasız müttefiki İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e “one minute” diyerek kafa tutmak,

ABD'yi Suriye'ye karşı savaş ilan etmeye zorlamak,

ABD'nin yardımı ile iktidara getirilen ve yine CIA'nın marifeti ile devrilen Müslüman Kardeşler Örgütü Lideri Mursi'yi sahiplenmek,

Uranyum zenginleştirmesi nedeniyle ambargo uygulanan İran'a, altın ihracatı yaparak ambargoyu delmek, füze alım ihalesini NATO'ya rağmen Çinli bir firmaya vermeye kalkışmak,

Ve Türkiye'yi Şangay İşbirliği Örgütü'ne alması için Putin'e yalvarmak gibi tutarsız politikalardır.

Bütün bu gelişmeler ABABD’ce Erdoğan'ın kontrolden çıktığının kanıtları olarak kabul edilmiş ve ipi çekilmiştir...

Sıra Erdoğan'ın boğazına “kıllı örümceğe benzeyen eliyle” ipi çekecek zavallı çingeneyi bulmaya gelmiştir...

Yolsuzluk ve rüşvete bulaşmayanlar, bulaşanları görmezden gelmez artık. O bakımdan ipi çekecek olanlar da aralarından çıkartılacaktır.!

Biraz daha bekleyelim hele. Erken bir seçim ise, iktidarın kurtuluşudur, ona asla yanaşmamamız lazım.!

Av. Cemil Can

(cc1402@gmail.com)

Cemil CAN, Ankara – Ocak.2014 – av.cemilcan@hotmail.com

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,

MEDYAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Cemil CAN, Ankara – Ocak.2014 – av.cemilcan@hotmail.com

Diğer Haberler

TrabzonSporKlübü

Nasa

Kentim_İstanbul

Doga_İcin_Sanat

ABD_USA

Department_State

TelerehberCom

Google_Blog

Kemencemin_Sesi

Kafkas_Music

Horon_Hause

Vakıf_Ay

Dogal Hayatı_Koruma

Seffaflık_Dernegi

Telerehber

Sosyal_Medya

E-Devlet

Türkiye Cumhuriyeti

BACK TO TOP