SAĞLIĞINI DÜŞÜNENLERİN DİKKATİNE

“SİYEZ” KROMOZOMU DEĞİŞMEYEN 12 BİN YILLIK BUĞDAYIMIZ..!

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

SAĞLIĞINI DÜŞÜNENLERİN DİKKATİNE

“SİYEZ” KROMOZOMU DEĞİŞMEYEN 12 BİN YILLIK BUĞDAYIMIZ..!

DNA’sı ile Oynanan ve Genetik Özellikleri Bozulan Günümüz Buğdayının Kromozom Sayısı 42 - 48’e Kadar Yükseltildi.

Türkiye'de Yetiştirilen Siyez Buğdayının ise Kromozom Sayısı 12 Bin Yıldır “14”de.

Eskişehirli Bakliyatçı İlhami Dayar, Bulgur Ve Unu Çok Faydalı Olan 'Siyez' Buğdayının Tam 12 Bin Yıldır Genetiğinin Ve Kromozomunun Hiç Bozulmadan Bugüne Kadar Geldiğini Söyledi.

37 Yıldır Bakliyat Ürünleri Satışı Yapan İlhami Dayar, Diğer Buğdayların Kromozom Sayılarının Zamanla 42-48’e Kadar Çıkarıldığını, Ancak Siyez Buğdayının 12 Bin Yıldır Kromozom Sayısının Değişmeden 14’de Kaldığını İfade Etti.

İlhami Dayar, " Siyez buğdayı dünyanın en özel ürünü. Şu anda mevcut buğdaylarını hepsinin genetiği değiştirilmiş, kromozom sayıları 42 ve 48’e çıkartılmış ürünler. Siyez buğdayı orijinaldir ve genetiği hiç değiştirilmemiştir.

12 bin yıllık ve kromozom sayısı 14 olan bir buğday çeşididir. Bu buğdaydan un ve bulgur yaptırtıyoruz. Buğdayda glüten diye bir protein vardır. Diğer buğdaylarda olan glüten insana zararlıdır ama Siyez’deki glüten insana faydalıdır.

Sağlığımızı düşünüyorsak mutlaka genetiği değiştirilmemiş Siyez bulguru ve ununu kullanmalıyız. Normal buğday ile aynı zamanda yani ekim ayında ekilerek temmuz ayında hasat edilir. Kastamonu'nun İhsangazi ilçesinden getirtiyoruz. Orada bir kara değirmene yaptırıyoruz, bir gram dahi katkı maddesi yoktur" diye konuştu.

"Buğday Alerjisi Olan Müşterilerimiz Kesinlikle Rahatsız Olmuyorlar"

Siyez buğdayından elde edilen ürünlerin buğday alerjisi olan kişiler tarafından da tüketilebileceğini belirten İlhami Dayar, "Buğday alerjisi olan insanlar var. Bunlar çölyak hastaları değiller. Onlara doktorlar buğday ve türevlerini kesinlikle kullanmamaları gerektiğini söylüyorlar.

Bizim buğday alerjisi olan müşterilerimiz bize gelerek Siyez buğdayından yapılma ürünleri alabiliyorlar ve kesinlikle rahatsız olmuyorlar. İnsanlar rahat bir şekilde tüketebiliyorlar.

Bulgurunu bulgur kullanılan her yerde kullanabiliriz. Ununu da ekmek, kek ve çorba yapımında kullanabiliriz. Lezzet olarak diğer buğdaylardan çok farklıdır. Ben kendi evimde her zaman Siyez ürünlerini kullanıyorum.

İnce Siyez bulgurunun kilogram fiyatı 15 lira, kalın pilavlık olan bulgurun da 16 lira. Unun ise kilogram fiyatı 15 lira. Ayrıca protein bakımından da çok zengindir. Siyez bulgurunu spor yapanlar kullanırlarsa gerçekten çok faydası olur. Çünkü protein ve enerji bakımından zengin bir üründür" dedi.

"Belçika’ya Dönerken Siyez Unu Ve Bulguru Götürüyorum"

Belçika’dan şifalı sular için Eskişehir’e gelen Hüseyin Kara isimli vatandaş; Eskişehir’e gelmişken Siyez unu ve bulgurunu almadan dönmek istemediğini belirterek şunları söyledi:

"Eskişehir’e geldim. Belçika’ya dönerken Siyez unu ve bulguru götürüyorum. İnternetten araştırdığım kadarıyla kaybolan bir buğday çeşidi. Diğer genetiği oynanmış buğdaylardan değil. Yani atalık buğday, Tadı diğerlerine göre mükemmel. Özellikle ekmeği çok güzel ve şifalı, Yan etkisi yok, ayrıca kilo yapmaz." 

20 Şubat 2019

 

AVRUPA NÜKLEER SANTRALLERİNİ KAPATIYOR

İspanya 2035 yılına kadar bütün nükleer santrallerini kapatmayı planlıyor. Ülkedeki enerji ihtiyacının tamamını yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı hedefleyen hükümet, nükleer santrallerin tamamını kullanım dışı bırakacaklarını açıkladı.

İspanya'da sosyalist Pedro Sanchez hükümeti, 2050 yılından itibaren sadece yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanma planı kapsamında 2025-2035 arası süreçte ülkedeki yedi nükleer santralin tamamını kapatmak istediklerini belirtti.

Enerji Bakanı Teresa Ribera, hükümetin bütçe tasarısının reddi halinde erken seçim çağrısında bulunacakları açıklamasıyla eş zamanlı olarak enerji planını duyurdu.

Fransa: Greenpeace insansız hava aracıyla nükleer santrale sızdı

Brüksel'de 35 bin genç iklim değişikliğine karşı yürüdü

Video | Zeytin ağaçlarını evlat edinerek ekonomiye katkı sağlıyorlar

Sanchez Hükümetinden İklim Değişikliğiyle Mücadele Adımı

Bakan Ribera, iklim değişikliğiyle mücadeye yönelik taslak planın hükümet tarafından parlamentoya 22 Şubat'ta sunulacağını söyledi.

Başbakan Pedro Sanchez ise elektrik ihtiyacının yüzde 40'ını yenilenebilir kaynaklardan sağlayan İspanya'nın enerji sisteminin yeniden düzenlenmesi için 2021 ile 2030 arası 235 milyar euro yatırım talep edileceğini açıklamıştı.

Geçen yıl hazırlanan taslağa göre hükümet 2040 yılından itibaren petrol, dizel ve hibrit araç satışlarını yasaklamayı amaçlıyor. Hükümetin bir diğer hedefiyse rüzgar ve güneş enerji santralleri gibi yenilenebilir enerji için yılda en az 3 bin megawattlık tesis kurulumunu teşvik etmek.

İspanya'nın elektrik ihtiyacının yüzde 20'den fazlası karşılayan nükleer enerji santrallerinin kaldırılması, muhafazakar seleflerinden geçen yaz güven oylaması sonrası görevi devralan sosyalist Sanchez hükümetinin seçim vaadiydi.

2000’li yıllarda yaşayan bir insan, 12 bin yılında veya 102 bin yılında yaşayan bir insanla nasıl iletişim kurabilir? Bu beklenmedik sorunun cevabı nükleer atıklarda yatıyor. Nükleer santrallerde enerji üretiminde radyoaktif hale getirilen maddeler 100 bin yıl daha dünya üzerinde varlığını sürdürecek.

Atom enerjisini bulup nükleer santraller kurmaya başladığımızdan bu yana oluşan radyoaktif atıkları toprağın derinliklerine, hep biraz daha derine gömüyoruz. Kamuoyu bu konuda ikiye bölünmüş durumda: Bir taraf nükleer enerjinin kullanılmaya devam edilmesinden yana, diğer taraf kesinlikle karşı çıkıyor.

Her şekilde gelecek nesilleri arkamızda bırakacağımız bu sıradışı mezar hakkında uyarmakla yükümlüyüz. Çünkü atalarının oluşturduğu tonlarca nükleer atıkla binlerce yıl boyunca baş etmek zorunda kalacaklar.

51., 130. ve hatta 1000. yüzyılda yaşayacak insanları toprağın altına gömdüğümüz bu atıkların tehlikeli, hatta ölümcül olabileceği hususunda uyarmamız mühim. Bugün dünya üzerindeki tüm nükleer santralleri kapatsak dahi bugüne kadar oluşturduğumuz 100 bin yıl sonra yok olacak nükleer atıkların idare edilmesi gerekecek.

Söz uçar yazı kalır

Kazalara engel olmak için alınması gereken en önemli tedbirlerden biri nükleer atıkların depolandığı alanların unutulmasına engel olmak. Peki ama günümüzden binlerce yıl sonra yaşayacak insanlar için anlaşılır mesajlar bırakmayı nasıl başaracağız? Bu mesajların yok olmayacağından, anlamını yitirmeyeceğinden nasıl emin olabiliriz?

Gelecek nesilleri korumak için kolay ulaşılır, anlaşılır, dayanıklı arşivler oluşturmalıyız. İnsanoğlu yazıyı bundan 5500 yıl önce buldu. Tarihin yazıyla başladığı sözünün de hatırlattığı gibi, bir şeyi unutmamak istiyorsak, not alırız. Fakat günümüzde, kayıt gereçleri hızla değişiyor: kağıt, usb anahtarı, bulut depolama sistemleri...

Nükleer enerji kullanmaktan yana olan Fransa’da soruna çözüm bulmak önemli. Fransız Nükleer Atıkları İdare Ofisi ANDRA, ortak belleğin korunmasında ve gelecek nesillere aktarılmasında tarihçilerin, antropologların ve dil bilimcilerin oldukça önemli bir rol oynadıklarının altını çiziyor.

Ofis depolama alanları üzerine iki tip arşiv oluşturuyor: İlki klasik kağıttan çok daha sağlam olan kalıcı kağıtlar kullanılarak oluşturulan arşivler. İkincisi ise 400 bin A4 kağıdına eşit bilginin depolanabileceği ve 2 milyon yıl boyunca varlığını koruyacak olan safir disk.

Bilgileri platinyum tabanlı levhalarda saklayan safir diskin içindeki sayfalar minyatürize ediliyor. Kısacası, bilgilere ulaşmak için tek ihtiyaç duyulan bir mikroskop olacak.

Nükleer atık tesislerinin 3 boyutlu denetimi

Avrupa'nın nükleer atıkları nerede saklanacak?

Repoter programı bu hafta Avrupa’daki nükleer santrallerin atık maddelerini nasıl sakladığını konu alıyor. Avrupa Birliği’nde alınan yeni karara göre, üye ülkeler nükleer santrallerin atıklarını nasıl ve nerede sakladıklarını açıklamak zorunda. Fransa, İsveç ve Finlandiya radyoaktif madde içeren bu atıkları nasıl saklayacak? Gelecek nesiller bu tehlikeden uzun yıllar nasıl korunabilir?

Hepsi Reperter programının bu haftaki bölümünde…

Burası belkide dünyanın en tehlikeli atıklarının konulduğu yer. Yani nükleer atıklar… Fransa’nın güneyinde, yüksek güvenlik şartları altındaki ANDRA laboratuarındayız. Burada bir milyon yıllık güvenli bir depolama alanı aranıyor. Alain yer altında bize rehberlik edecek. Avrupa Birliği Meclisi, üye ülkelerin nükleer atıklarını nasıl bir şekilde sakladığını açıklamasını istedi ve şu anda görüşmeler daha yoğun bir hal aldı. İsveç, Finlandiya ve Fransa’nın uzun yıllardır biriken nükleer atıklarını şimdi güvenli bir şekilde depolaması gerekiyor.

Alain Rolland, ANDRA Laboratuarı, Teknik Müdür: “Şimdi yerin 500 metre altına giden asansörü çalıştıracağız. Burada hala devam eden 50 tane deney yapılıyor. Bazıları 7 yıl sürdü ve bize birçok bilgi verdi. Amaç gelecek yıllarda saklama yapabileceğimiz alan hakkında en iyi bilgiye ulaşabilmek. Ayrıca bölgedeki sıcaklığı da ölçüyoruz çünkü bazen ısı çok yükselebiliyor. Buna rağmen killi kayaların yapısında bir değişme olmuyor.’‘

Almanya kaya tuzu ile bu işi çözmeye çalışırken Finlandiya ve İsveç yerin altında granit taşlı depolar inşa etti. Alain’in söylediğine göre Fransa, 80 bin metre küplük bir alana radyoaktif maddeleri depolayıp, burayı 160 milyon yıldır değişmeyen kil tabakası ile kaplayacak. Ancak yer altındaki bu alan, tamamiyle nasıl mühürlenecek?

Alain Rolland, ANDRA Laboratuarı, Teknik Müdür: ‘‘Ana fikir açıkta kalan yerleri kil ile doldurmak. Tazyikli su ile basınç uyguladıktan sonra duvarlar arasında açıkta kalabilecek küçük çatlaklar da kapanacaktır. Fakat milyonlarca yıl boyunca oluşan diğer kayaların kayması durumunda açığa çıkacak bazı sızıntı boşlukları olabilir. Bu sebeple killi katmanın genişlemesine kayaların tepki göstermesi çok doğal.’‘

Sesini herkese duyurabilmek. Bure kasabasının bu kilise sokağındaki eylemciler bir ahırı onarmışlar. Buraya ‘direnişin yuvası’ diyorlar. Yüzyıllarca sürecek güvenlik tedbirlerine inanmıyorlar.

Froncois da buna inanmıyor. Nükleer karşıtı bir eylemci olmadan önce kendisi otistik çocukların eğitmenliğini yapıyordu. Şu anda megafonu tamir ediyor. O sözünü esirgemeyen biri…

Francois Mativet, Nükleer Karşıtı Eylemci: ‘‘Durumun yalan olduğunu söylüyoruz ve bunu onlar da biliyorlar. Buranın inşası başladığından beri bazı zayıf güvensiz bölgelerin oluştuğunu gördük. Ancak bu toprakların canlı olduğunu unutmamalıyız. Bazı çatlaklar olduğunu biliyoruz. Bilimsel olarak suyun hiçbir şekilde sızmayacağını kim garanti edebilir? Bu utanç verici bir durum.’‘

Bölge görevlisi kesin bir şekilde durumun kontrol altında olduğunu söylüyor. Proje çok büyük. Yer altı tünelleri için yaklaşık 100 kilometre kazı yapılacak.

Şu ana kadar projeye bir milyon euro harcanmış. Ancak buradaki yetkili genel giderlerin toplam 16 milyar euroyu bulduğunu söylüyor. Meclisteki komisyon yetkilileri ise bu rakamın iki katına çıkmasından endişe ediyor.
Muhalefet partileri atıkların yere yakın bir yere gömülmesini teklif etmiş. Ancak bu konuda herhangi bir yetkisi olmayan bölge müdürü bu işin yerin altında yapılmasını savunuyor.

Alain Rolland, ANDRA Laboratuarı, Teknik Müdür: ‘‘Bu tehlikeli atıkları normal bir alanda nasıl güvenli bir şekilde saklayacağımızı kontrol edemeyebiliriz. Çözüm olarak yerin altındaki derin yerleri keşfettik.’‘

Cevapları ararken Finlandiya’nın uçsuz bucaksız ormanlarından geçiyoruz. Nükleer atıkları devasa kayaların içerisine gömmek acaba iyi bir fikir mi.?

Esa Harmada, Finlandiya Ekonomi Bakanlığı’nın enerji departmanında çalışıyor. Bizi evine davet etti.

Esa Harmala, Maliye Bakanlığı, Genel Müdür: ‘‘Buradaki kaya havzası çok eski ve dünyadaki en sert yapıya sahip. 2.500 milyon yıldır sabit duruyor ve daha çok uzun seneler de böyle kalacağa benziyor.’‘

Dört saatlik bir yolculuğun ardından Finlandiya’nın nükleer merkezi Olkiluoto şehrine varıyoruz. Bu yarımada da santral deniz suyu ile soğutuluyor.

Burada Jussi ile tanışıyoruz. Jeoloji mühendisi geçtiğimiz on sene içerisinde yerin altındaki kırık ve çatlakları incelemiş. Kendisine deniz suyunun nükleer atık alana girme riskinin olup olmadığını soruyoruz.

Jussi Mattila, Jeoloji Mühendisi, Posiva: ‘‘Çatlakların yoğun olduğu alanlarda deniz ile bağlantı kurmuyoruz. Ayrıca burada kırıkların olduğu yerler daha çok denizin altında ve suyu içeri pompalayacak hidrolik baskı yok.’‘

Jussi kapıyı açıyor. Finlandiya’nın yer altı derinliklerine iniyoruz.

Doksanlı yıllara kadar Finlandiya nükleer atıklarını Rusya’ya gönderiyordu. Ancak meclis radikal bir karar aldı ve bu işlem yasaklandı. Verilen mesaj şuydu: ‘Kendi nükleer atıklarımızla başa çıkmayı öğrenmeli ve dışa bağımlı olmamalıyız.’

Ancak derinlerde bir yerde su çoktan sızarak kayalık atık bölgeye ulaştı bile…

‘‘Aslında burada su bulunuyor. Bu sorun olur değil mi?’‘

Jussi Mattila, Jeoloji Mühendisi, Posiva: ‘‘Bu sorun olmaz. Nükleer atıkları metal saklama kaplarına koyduktan sonra bu kapları ve daha sonra da kayaların aralarını koruyucu çamurla dolduruyoruz. Ancak burası çok yoğun bir sıvı akışına maruz kalırsa işe yaramayacaktır çünkü koruyucu çamur eriyecektir.’‘

Yeraltı atıklarının beşte biri nemli olduğu için çok riskli. Bu sebeple kullanılamıyor.

Bu nükleer atık mağarası için bugüne kadar tam 3 milyon euro harcanmış.

Burada bazı çatlaklar bulunuyor. Nükleer atık depolarına bir gün zarar gelirse sonuçları ne olabilir?

Jussi Mattila, Jeoloji Mühendisi, Posiva: ‘‘Yeryüzüne çıkan patika yollar var. Engelleme sisteminin çökmesi durumunda ana kayaç bloklarının kapasitesi nükleer sızıntıyı durdurma gücüne sahip. Yani sızıntı devam etse dahi yeryüzüne ulaşması yüzyılları bulacaktır.’‘

Mağaranın bir kısmı, hafif ve orta derece nükleer atıklar için kullanılmaya başlanmış. Jussi bizi içeri götürüyor. Radyoaktif madde sığınağın 33 metre derinliğinde saklanıyor.

Finlandiyalı siyasiler gerekli kanunları çıkarmayı başarırsa, yüksek radyasyon içeren atıkların ilk kısmı 2022 yılında depolanacak. Yüzyıl sonra da mağaraların kapatılması planlanıyor. Ancak bu nükleer atık deposu gelecek buzul çağına dayanabilecek mi, bilinmiyor.

Jussi Mattila, Jeoloji Mühendisi, Posiva: ‘‘Finlandiya ve İsveç‘in kuzey kesimlerinde buzul çağı dönemine ait oluşumlar var. Eğer bahsettiğim buzul tabakasına zarar verirseniz yıkıcı bir deprem meydana getirirsiniz. Buradaki senaryo da aynı, Biz de Olkiluoto da benzer bir şeyi yaşayabiliriz.’‘

Radyo-aktif atıklar, dev silindirlerin içine konulacak. Finlandiya yer altında çok büyük bir bakır hazinesi saklıyor.

Jussi Mattila, Jeoloji Mühendisi, Posiva: ‘‘Bu dev boruların her biri için yaklaşık 7 ton bakır kullanıldı ve bunlardan bizde beş bin adet bulunuyor. Ancak hayati önem taşıyorlar. Çünkü gelecek nesilleri atık maddelerden bu yöntem ile koruyoruz.’‘

Fransa’ya geri dönüyoruz. Corinne, sanatını nükleer atıklardan korunmak için kullanıyor.

Corinne Francois, Nükleer Karşıtı Eylemci, Bure- Fransa: ‘‘İnsanlar bu bilgileri yıllar sonra unutabilir. Eğer torunlarımız bu atıkların saklandığı yerlere bilmeden girerse çok büyük sorun olur. Çünkü aradan yüzlerce, binlerce sene geçecek. Bölgeye hiçbir şekilde giriş yapılmamalı.’‘

Avrupa nükleer gücün altın çağını geride bıraktı. Peki ya Fransa? Şu anda elektrik enerjisinin yüzde 75’i nükleer santrallerden elde ediliyor ancak hükümet 2050 yılında bu oranı yüzde 50 oranına düşürecek.

Şu anda Avrupa’nın elektrik ihtiyacı yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ediliyor.

Finlandiya Maliye Bakanlığı Enerji Bölümü Genel Müdürü Esa Harmala, Finlandiya’nın nükleer enerji karşıtı kararlarını ve Finlandiya’nın nükleer atık depolama yöntemini ve bunun için inşa edilen yer altı saklama bölgelerini anlattı. Euronews ekibi kendisi ile Helsinki’de buluştu. Röportajın tamamını dinlemek için lütfen linki tıklayınız. (İngilizce)


Bonus interview: Esa Härmälä

Bure Stop 55 grubu üyesi, Fransız nükleer eneji karşıtı eylemci Corinne Francois, Bure şehrinde (Meuse/Haute- Marne) yapılması planlanan nükleer atık deposuna karşı bir savaş başlattı. Euronews ekibi kendisi ile Barle-Duc’da buluştu. Röportajın tamamını dinlemek için lütfen linki tıklayınız. (Fransızca)
Interview bonus : Corinne François, militante anti-nucléaire

Fransız nükleer enerji karşıtı eylemci FrancoisMativet, Bure şehrinde (Meuse/Haute- Marne) yapılması planlanan nükleer atık deposuna karşı gösterilerini devam ettiriyor. Röportajın tamamını dinlemek için lütfen linki tıklayınız. (Fransızca)
Interview bonus : François Mativet, militant anti-nucléaire

Bure’deki ANDRA Laboratuvarı Teknik Müdürü Alain Rolland, Fransa’nın neden nükleer atıklarını yerin çok derin bir bölgesinde inşa edilen bir depoda saklamak istediğini Euronews’e anlattı. İzlemek için lütfen linki tıklayınız. (Fransızca)
Interview bonus : Alain Rolland, directeur technique de l’ANDRA

 (Mâide 5) “Ey insanlar.! Yeryüzünde bulunanların helâl ve tayyib olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan, adı tayyib bile olsa sizin alenen düşmanınızdır. O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve bilmediğiniz şeyleri Allah adına söylemenizi, yapmanızı emreder.”

Can Kemal Özer

  

@#ÖkkeşBölükbaşı ©#MedyaGünebakış

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –Nisan.2019– okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

Diğer Haberler

  • PASTIRMALI KAŞARLI PİDE KAÇ LİRA.?
  • *GİDERLERSE GİTSİNLER.!* DEDİNİZ, GİTTİLER.!
  • MUĞLA NÜKLEER TIP MERKEZİ AÇILDI
  • IŞIK BİNYILI DERNEĞİ SU-GIDA-ENERJİ PANELİ
  • TARIM TÜRKİYE’SİNDEN AÇLIĞA.!
  • İTALYAN, *DEFNE SAHRA HASTANESİ* AÇILDI
  • HOLLANDA’DA TARIM.!
  • ÜRETİCİYİ KAZIKLADILAR, KANDIRDILAR.!
  • ONAY ALAN COVİD AŞILARI VE ÖZELLİKLERİ:
  • TÜRKİYE'NİN BUĞDAY KARNESİ.!
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP