CEMİL CAN’IN KEMAL ÇALIŞKAN’A YANITI

Kemal Çalışkan Diye Çağrılan Adam.! Benim Böyle Bir Arkadaşım Hiç Olmadı. Onu Tanımıyorum Bile Ortak Arkadaşımız Olduğunu Da Sanmıyorum.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

CEMİL CAN’IN KEMAL ÇALIŞKAN’A YANITI

Kemal Çalışkan Diye Çağrılan Adam.! Benim Böyle Bir Arkadaşım Hiç Olmadı. Onu Tanımıyorum Bile Ortak Arkadaşımız Olduğunu Da Sanmıyorum.

YANIT HAKKIMI BU ŞEKİLDE KULLANIYORUM:

Bu Kemal Çalışkan diye çağrılan adam; birkaç aydır arkadaş listeme bulunuyor.

Paylaşımlarıma “bilgiç” edalarla yorumlar yazıyor...

Dikkatimi çekmedi desem yalan olur...

Düşünce ve fikir özgürlüğünü savunan biri olarak, saçmalamalarına bile katlanıyorum...

Son günlerde bayağı bir ileri gitti. Nerede duracağımı, nereye kadar konuşacağımı bile belirlemeye kalkışıyor. Kendinden iyice geçmiş halde kollarını sıvamış, bana haddimi üzere işbaşı yaptı...

Cemil Can Yanıt Hakkını Bu Şekilde Kullanıyor

Yorumlarına ve hitap tarzına inanılırsa; kırk yıllık arkadaşım gibi...

Oysa benim böyle bir arkadaşım hiç olmadı. Onu tanımıyorum bile diyebilirim. Ortak arkadaşımız olduğunu da sanmam. Belki ortak tanıdığımız olabilir. Hepsi bu kadar...

Gerçek böyle olmasına rağmen, bazı yorumlarında benden söz ederken; “Arkadaşım Cemil...” diye hitap ediyor, doğrusu olmayan bir samimiyeti var göstermesini tuhaf karşılıyorum! Kemal Bey'le bugüne kadar ne oturup kalkmışlığımız olmuştur ne bir yerde sohbet yapmışız vardır...

Hemşeri olduğumuzu biliyorum, o kadardır yani...

Beni hiç tanımayan bu “adam”ın, Yeni CHP yönetimine karşı yazdığım eleştiri yazılarına, güya beni çok yakından tanıyan biri imiş gibi ;“yorumlar”la katılması dikkatimi çekti...

O ne kadar “yorum” dese de “laf ama” larını beğenmiyorum... Bana göre, Kemal Beyin “yorum” sandığı bu eylemi: Kasabanın bir elinde tespih sallayan kart delikanlılarının; kalaycı dükkânı önüne attığı sandalyeye ters oturup, sokaktan geçmekte olan liseli kızlara, laf atmalarından farksızdır...

Kaldırım düzeyini aşamıyor bir türlü...

Özel mesaj bölümünden birkaç kere, böyle yapmaması için kendisini uyardım: Karşı çıktığın fikirleri kıyasıya eleştirmek hakkındır. Siyasi birikimini, aldığın eğitim düzeyine yakışır şekilde dile getirmekle saygın bir iş yapmış olursun. Ülkenin doğru fikirleri ihtiyacı var, onlar ancak eleştiri ile bulunur dedim. Siyasette en çok ihtiyaç duyduğumuz; muhalefettir. Öyle bir muhalefet ki, kendini bile kıyasıya eleştirir...

Bu çerçevedeki eyleme katılmak kuşkusuz senin de hakkındır. Ne de olsa SBF gibi bir fakültede mürekkep yaladın...

Lakin bir fikre karşı çıkıyorsan; o fikrin nerelerinin hatalı olduğunu, doğru fikrin neden ibaret olduğunu da ortaya koymalısın. Eleştiri bu şekilde yapıldığında anlamlı ve yararlı olur... Böyle yaparsan, sana ve savunduğun fikre saygı duyulur. Aksi halde, fanatik bir spor taraftarı durumuna düşersin...

Benimle aynı cephede olduğum birine yaptığım dostça nasihat böyleydi... “Kızlara laf atma” örneğini de bilhassa verdim...

Hazret, bildiği gibi yapmaya devam etti, bir türlü ezberini bozamıyor çünkü. Önüne gelene sövüp, sayıyor...

Onu bu hale getirenlere ben ne diyeyim şimdi.!.?

“Yorumlarında;

“Bizim partinin adını ağzına alma”,

“Sen doğru Vatan Partisi'ne” ve

“Çok konuşma” gibi trafik memurluğu yapıyor.

60 yaşında çocuk böyle mi olunur acaba.!

Ne yazık ki, meramını ifade etmekte sorunu olanlar, bu kart çocuğun agresifliğinden yararlanıyorlar. Acele etmeyin kanıtlayacağım...

Aklen ve bedenin alil olan birine taciz yapmış gibi suçlular... Tıpkı Kemal gibi... Bu yüzden bayanların sayfalarında bile tutunamıyor, kibarca kovuluyorlar... Bildiğim böyle birkaç örnek var. Bu aşamada onları burada anlatmayı etik bulmuyorum...

Argoda ve sosyal medyada “kışkışlanma” olarak tabir edilen bu durum, üzülerek söylüyorum ki, benim sayfalarımda da bu arkadaşın başına gelecek...

Günah olduğunu biliyorum elbette.!

Bu yüzden “eleman” iyice depresyona girmesin diye, son bir kez daha uyarı görevimi yerine getiriyorum. Bu defa da sonuç alamazsam günah benden gider...

Kemal Çalışkan, ne yapmaya çalışıyorsun.?

Bu senin yaptığın çobanın değneğine kaşınan oğlağın yaptığından farksız.!..

Değnekle oyun oynanmaz...

Kendini “kuru fasulye gibi nimetten saydırmak” için mi böyle yapıyorsun, yoksa Ramazan eğlencesi mi arıyorsun bilemiyorum. Yaşına, tahsiline ve yaşadığın bölgenin insanına uygun davran...

Her şeyi bilmeye, her konuya maydanoz olmaya mecbur değilsin. Böyle bir görevin de yok. Ulu Önderin Gençliğe Hitabesi ile Bursa Nutku'ndan başka hiçbir yerden kendi kendine görev çıkartamazsın. Onlar da böyle bir görev tavsiye edilmiyor.!

Kemal Çalışkan kendinden menkul, her konuda söyleyecek sözü var, hemen hemen her şeyi biliyor...

Dilerseniz, yukarıdaki yorumda sarf ettiği sözlerine göz atın, sonra devam edelim:

Benim hakkımda, “Dev-Yol kimliğimi gizlemek için CHP'li göründüğümü” yazmış. Bu yetenekli çocuk, röntgenimi çekmiş galiba ve bu durumumu tespit etmiş. Kendinden oldukça emin konuşuyor.!.?

İşin ilginci, son derece de cahil biri: CHP'de Dev-Genç/Dev-Yol kimliğinin utanılacak veya gizlenecek bir bir şey olduğunu sanıyor.

Bilmiyor ki, CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı odasının kapısında, gençlik liderleri olan; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin Aslan'ın fotoğrafı asılı olduğun... CHP gençliğinin 1968 gençliğini örnek aldığını düşünemiyor bile...

Cahillik; terlemiş kenar mahalle dilberinin suratından akan makyaj gibi, Kemal'in de suratından akınca, böyle saçmalıyor işte...

Sırası geldiği için söylüyorum:

Çok emin veya bu konuda uzman olmadıkça, “gizli” sözcüğünü ve bu sözcükten türetilen sözcükleri cümle içerisinde, olur olmaz yerde kullanmak hiç hoş değil. Bazı konularda ipuçlarını dinleyenin eline veriyor...

Böyle bir durumda, biri çıkar da yerinde bir teşhis kondurursa, fazla şaşırmamak gerekiyor...

Bu kadarla kalsaydı katlanmayı sürdürebilirdim...

CHP Genel Başkanı, yardımcıları, Merkez Karar Yürütme Kurulu, Parti Meclisi, İl Başkanları, İlçe Başkanları, Belediye Meclis Üyeleri, Parti Yöneticileri ve delegelerin yapmadığı/yapamadığı bir işi, onları aşarak Kemal Çalışkan yapmaya çalışıyor: Bir daha CHP hakkında konuşmamamı öğütlüyor...

Bu arada, nasıl keşfettiyse, kendimi çok kıymetli saydığımı, aslında “kızıl faşist” kafasına sahip olduğum cevherini de yumurtlamış...

Kemal'in siyasi geçmişi bom boş olunca, bu şekilde bir siyasi sermaye biriktirebileceğini sanıyor...

İleride bir gün, birileri siyasi eylemlerinin neler olduğu sorunca, herhalde “mübarek ve tek gaza”sı olarak benimle olan bu tartışmayı anlatacaktır.!.. Yoksa sicili “tertemiz” kalacaktır...

Hepsinden önemlisi; “Biliriz birbirimizi az çok” diyerek, başkası adına konuştuğunu da itiraf etmiştir!..

Beni yakından tanıyan, medeni cesareti sıfır, biraz da arkadan konuşmayı adet edinmiş kalleş biri adına konuştuğuna hiç kuşkum kalmadı...

Truva kısrağı gibi kullanıldığı son derece açık olan Kemal Bey, yeterince zeki olmadığı için, arkasındaki patronunu bu cümleleri ile ele veriyor: “Özel sohbetlerimizden içi boş gaz tenekesi olduğunu çok iyi biliyorum” diyerek, yularını elime teslim etmiştir...

İster yularından çekerim, ister burnuna halka vurup öyle dolaştırırım. Vicdanıma kalmıştır.!.!

Benimle bir kere bile özel sohbet yapmayan biri, “boş gaz tenekesi” olduğumu nasıl tespit etmiştir acaba? Bunu mantıklı bir şekilde açıklaması gerekir... Yoksa remil falına mı baktın Kemal.?

Sırtında oturan adam her kimse, bugün değilse yarın, seni kaderinle başbaşa bırakacağına emin olabilirsin...

Özür dileyip de gözümde daha da küçülmese bari...

Bir ihtimal o zaman kendisini affedebilirim.!.?

Hiç kuşkum kalmadı demiştim değil mi.?

Kemal Çalışkan beni çok iyi tanıyan, korkak ve kişiliği oturmamış birinin dublorlüğünü yapıyorsun. Dışın Kemal Çalışkan, için fırtına artığı bir enkaz gibidir... İçindeki adamı fırlatıp at!..

Beni ve benim gibileri CHP için “safra” olarak görüp, Vatan Partisi'ne gitmemizi savunan Bay Kemal'in cümleleri; Kemal Kılıçdaroğlu, Mehmet Bekaroğlu, Rıza Türmen, Sezgin Tanrıkulu, Gürsel Tekin, Murat Özçelik Birnaz Toprak, Ercan Karakaş vb gibi CHP'li olmayan zevatın “Ulusalcılar” için söylediklerinden farklı değildir...

Tencere kapak misali yani..

CHP, Kemal Efendiye sanki dedesinden kalmış demirci dükkanı gibi; dilediğini orada tutuyor, dilediğini kovuyor!..

Şu haddini bilmezliğe bakar mısınız.?.!

GELELİM KİLİT SUÇLAMAYA:

Bay Kemal, konuştuğu patronu adına: “O kirli ellerinizi CHP'nin üzerinden çekin” diyecek kadar da kendini kaybetmiş biridir...

Ellerime “kir” nereden bulaşmıştır.?

Cinayetten mi, hırsızlıktan mı, yolsuzluktan mI, ahlaksızlıktan mı.?

Henüz bu konuda tatmin edici bir açıklama yapmadı!..

Kemal Çalışkan;

Doğrudan ve açıkça kişilik haklarıma ağır bir saldırı olan bu cümleyi, sana yedirmezsem, dünya âlem yüzüme tükürsün... Bana da Cemil Can demesinler...

Seni bu temiz sayfalardan temelli kovmadan önce, “ellerimin kiri” hakkındaki açıklama yapmak zorundasın...

Artık bir yere kaçma şansın kalmadı...

Kıvırma hakkın duruyor tabi!?

Bu “.kimin zavallısı”nın kıvrak bir zekaya sahip olmadığı çok aşikardır...

Bay Kemal, tetikçiliğini yaptığı o hasta adamın, bütün niteliklerini neredeyse saymıştır. Meğer devrimcilere kin kusuyormuş. İşgal kuvvetleri komutanı ile kol kola gezen kasaba eşrafı gibi herşeyden de haberdardır...

“Samimi” arkadaşlarımla yaptığım özel sohbetleri bile bilebiliyor!..

Korkum; tek yetenekleri, dünyalarını nankör bir evcil hayvanınki kadar küçülten asosyal yaratıkların, Kemal gibi saf yurttaşları kullandıktan sonra, bir mendil gibi fırlatıp atmalarıdır.

Buna gönlüm razı olmuyor.

Bu nedenle sözü uzattıkça uzatıyorum.

Belki, bu şekilde, örs ve çekiçle şekil verilmiş o köşeli kafasına bir şeyler girebilir umuyorum...

BİLMEDİKLERİM DE ÇOK

Böyle anlamsız ve gereksiz bir tartışmayı açan Kemal Çalışkan, gözüne girmek istediği kişinin/kişilerin dikkatini çekebildi mi bilemiyorum...

Kendini kanıtlayabildi mi, inanın bihaberim!..

Bana başpehlivanla güreşip, ikinciliği garanti etme kurnazlığı içerisindeki yalancı pehlivan gibi görünüyor...

Yeterince tanımadığı, fakat kolay lokma sandığı Cemil Can ile icra ettiği bu tartışmayı, CV'sine referans olarak koyabilecek mi onu da bilmiyorum tabi...

Yaylalarda torunu ile dede gibi keyfli keyfli dolaşmak varken, bu kadar azarı işitmeye değdi mi onu kendisinden duymak isterim...

Hiçbir yetkisi, görevi ve sorumluluğu olmadığı halde; sırf durumdan vazife çıkarttığı için; kişilik haklarıma ağır saldırıda bulunan, bu ikinci sınıf elemanın arkasındaki zavallı, amacına kısmen de olsa ulaşmıştır...

Çünkü bugün yapmayı planladığım çalışmayı engelledi; Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın çıkarttığı “Foreign Affair” adlı dergiden bazı önemli cümleleri tercüme edecektim. Sonra da sizlerle paylaşacaktım...

Kemal'i tamamen kaybettik mi, yoksa yeniden kazandık mı bundan emin değilim.!..

Üşümüş, aç ve ıslak bir kedi yavrusu gibi, kapımın eşiğinde onu tekrar görürsem, ne yapacağımı da tam kestiremiyorum doğrusu. Beni çok kızdırdı...

Büyük olasılıkla yine acıyacağım...

Artık bitirelim, değil mi.?..

Kemal Efendi; Bu sözlerimi iyi dinle bakalım.

Gerçek bir kimliğin sahibi olanlar, asla ve asla kim olduklarını gizlemezler.!

Demek ki, senin ve patronlarının fıtratında gizli kalmak gibi hasletler varmış...

Yakışır size gizli ve organize işler...

Kimliğimi gizlediğimi söylemiştin ya, bu sözleri onun için söylüyorum...

“Google” arama motoruna “Av. Cemil Can” yazdığında, birkaç yerden kim olduğum sorusunun yanıtını alabilirsin..

Bana ait olan sitelerde, ücretsiz olarak dağıtılan “e-kitap”da da kim olduğum hakkında yeterince bilgi var...

Herkesi kendin ve arkandan itikleyen abilerin gibi, çift kimlikli mi sanıyorsun.?..

***

Devrimciliğim ve siyasi kimliğim hakkında en son söyleyecek, adam bile olamazsın.

Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, Hüseyin İnanlar, Yusuf Aslanlar ve aynı yolu takip edip hayatını ortaya koyanlar; bizim abilerimiz, önderlerimizdir...

Bu fırsattan yararlanarak, başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tümünü bir kez daha saygı ve minnetle anıyorum...

Onların mücadelesinin Kuvayi Milliyeci'lerin başlattığı mücadelenin devamı olduğuna da yüzde yüz eminim...

Bunu savunmalarından biliyorum...

Yolumuz onlar gibi Tam Bağımsızlık Yolu'dur...

Emperyalizmi ilk defa dize getiren kahraman Türk Ordusu'na kurulan kumpasa ses çıkartmayan/çıkartamayan, fakat Kuvayi Milliyecilerin mirasını utanmadan yiyen o güruhun yanına pek yakışıyorsun.

Bir birinize hayırlı olun...

Programını tanımayan, Tüzüğünü çiğneyen ihanet içerisindeki bir yönetime olan hayranlığını anlıyorum...

İleride bir gün, sana da bir şeyler düşeceğine olan kör inancın, bugün itibariyle ihanet çizgisine kadar çekti seni. Bu teşhisin ilk sahibi benim galiba... Patentini de istiyorum...

Kafanın alamadığı ve yüreğinin yetmeyeceği kavgaları anlamakta zorluk çekebilirsin. Zaafiyetler de insanlığa dahildir koçum...

Böyle zamanlarda senin için doğru olan; yırtık dondan fırlar gibi araya girmek olmamalıdır, iğrenç bir şekilde parazit yapıyorsun, bunu da birinin söylemesi gerekirdi. Bana kaldı, söylüyorum...

Arada bir aynaya baksan iyi olur. Aynalar yalan söylemez çünkü. Gördüğün kişiye; ben kimim, birikimim nedir, bugüne kadar toplum için yaptıklarım nelerdir vb. gibi soruları sor bakalım... Hangi yanıtları alıyorsun.!..

Merak etme, sonunda ayna seni doğru yere yönlendirir...

KEMAL'İ TALİHSİZLİĞİ İLE BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM.!..

Ve geliyorum bu diyalogdan çıkartacağımız derse:

Çok net olarak söylüyorum, Dersimli Kemal'in CHP yönetimine gelmesiyle birlikte, CHP'de hızlı bir dönüşüm başlamıştır. Partinin “Yeni CHP”ye dönüştürmesinden hemen sonra, en büyük bölücülüğü yönetim yapmıştır... Artık CHP tabanında bir araya gelmesi oldukça zor olan CHP'liler ile “Yeni CHP 'liler olmak üzere iki grup oluşmuştur...

İşler öyle bir noktaya gelmiş ki, Gezi olayları sırasında göstericilere döner bıçağı ve sopalarla ceza vermek üzere, sokağa çıkanların bir benzeri bizde de oluştu. Böyle bir hakkı kendinde gören o İstanbul esnafı gibi, CHP içerisinde de partililere haddini bildirme görevli işgüzarlar türedi...

Büyük olasılıkla işlerinde başarısız olup, depresyonda yaşadıkları için, Yeni CHP 'nin iktidar ortağı olacağına ve bu yaptıkları “militanlığı” orada sermaye olarak kullanabileceklerine inanıyorlar!.. Bunlar düş tabi...

Bu cepheden bakıldığında, ana muhalefetin durumu gerçekten içler acısıdır...

Sonuç olarak; Kemal Çalışkan vak'ası ile; vatan-namus cephesi bir adamını kaybetmiştir.

Kemal'i karşı tarafın kazanması onların çabası sonucunda değildir tabi... Bunu da bir kenara not edelim...

Her neyse, bu şekilde; biz bir eksilirken, karşı taraf iki artarak, farkı açmıştır!...

Zaten bu yüzden değil midir 13 yıl muhalefette olmamıza rağmen, bir türlü taş taş üstüne koyarak artış sağlanamamıştır!..

Cemil Can

Cemil CAN, Ankara – Temmuz.2015 – av.cemilcan@hotmail.com

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi, - okkesb@telmar.net

Cemil CAN, Ankara – Temmuz.2015 – av.cemilcan@hotmail.com

Diğer Haberler

  • 90 YILLIK REKLAM ARASI BİTMİŞ.!
  • RASİM OZAN ÇARK ETTİ
  • YÜCEL FEYZİOĞLU'NUN MAHİYE MORGÜL'E CEVABI
  • BABA ŞEFKATİ GÖSTERMİŞ.! UTANMAZ.!
  • KILIÇDAROĞLU DEĞİŞSE NE OLUR, DEĞİŞMESE NE OLUR.?
  • BU ESEDULLAH TİMİ, KİMİN TİMİ.!
  • ERDOĞAN’I ERDOĞANDAN KURTARMAK-2
  • MHP’den Baykal’a CEVAP
  • YALÇIN AKDOĞAN CAN DÜNDAR'I YALANLADI
  • CEMİL CAN’IN KEMAL ÇALIŞKAN’A YANITI
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP