AYNADAKİ HUKUKSUZLUK UCUZCULUĞU
“Türkiye’de Adalet Aramak; Kerhanede Bakire Aramaya Benzer...!” Nazım Hikmet
Bayrama girerken yandaşı, cemaati, sözde bağımsızı haber
kanallarının çoğunda birden, canlı yayın olarak verilen uzun basın
toplantısında hükümet adına Ergenekon davası sonuçlarını, gelişmeleri
değerlendiren Bakan’ın yaşananların bütününe ilişkin değerlendirmesinde
kullandığı sözcüğü başlığa aldım...
Sayın Bakan’ın kastı Ergenekon davasının ağır sonuçlarını
eleştirenlerin tepkilerinin bütününü hakaretle eleştirmekti...
Aslında iktidarları cephesinin karar açıklanması sonrası
takındıkları ortak tavır, dilin, ağır insan
hakları ihlalleri içerikli haksızlık, hukuksuzlukları örtbas etmeye yönelik
saldırganlıktaki “ucuzluğun” aynadan yansıması
olmuş gibiydi...
Dün bayram tebriği kartı niyetine çok yaygın gönderilen Nâzım Hikmet’in özenilmiş görseli; “Türkiye’de adalet
aramak; kerhanede bakire aramaya benzer...” sözleri, sonuç
kararların algılanmasına yönelik tepki duygularının bir özeti...
İktidar cephesinin haz duygularının özetinde ise artık çok açık
dillendirilen en yaygın ortak vurgulamanın anlamı üzerinde durmak gerek...
Hani Ergenekon davası, askeri darbe girişimi, iktidarlarını
devirmeyi amaçlamış silahlı terör örgütü ile hesaplaşma operasyonu,
yargılamasıydı.?
Bakanı, hukukçusu, gazetecisi... Ağzını açan, iktidarlarını
devirmeyi hedef almış örgüt, eylemlerinden sözü açıyor, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatma davası, AKP’yi iktidardan
düşürme çabalarına karşı savunma atağı olduğu sonucuna geliyorlar...
Dava, özel yargıda, ortada çok büyük bir silahlı terör örgütü, askeri darbe
operasyonu gerçeği varmış gibi, çok sayıda ağır müebbet, ağır suç cezaları ile
karara bağlandı ya...
Adil yargılama, hukuk devleti düzeni, sivil yargı, hukukunun işlediği savunmalarının yapılabilmesinde zorlanılıyor
ya... Adaletin tartı aracının dengesinin işlediğini ortadan kaldıran tabloda,
en haklı, en anlamlı itirazların tümüne yönelik “Üst yargı var, onun üstünde Anayasa
Mahkemesi, uluslararası yargı, hukuku var...” cümleleri tekerleme...
Ergenekon davası kapsamında geçerli, ağır insan hakları, hak, hukuk ihlalleri,
sıradan, kolayca onarılabilecek yaralar, ayrıntılarmış gibi... Kanayan
vicdanlara, adalet duygusuna yönelik tek çarpıcı karşı cephe oluşturma
savunması ise iktidarları adına bağımsız yargılama hakkına doğrudan müdahale,
intikam, hesaplaşma, rövanş duygularının özetlenmesi gibi;
“AKP’yi iktidarda
iken, seçim kazanmışken, Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatmaya kalkıştılar. İktidardan
düşürme cephesi, ittifakı oluşturdular... Ergenekon yargılamaları, örgütlenmeleri
bu suçların, eylemlerin davalarının bileşkesi...”
Benimki
iktidarlarının saçtığı, medyatik cephe, güç kazanılmış havada, münasebetsiz işe
yaramaz bir anımsatma olacak biliyorum... Ancak AKP’nin seçim kazanmış,
iktidarda iken Anayasa Mahkemesi’nde açılmış kapatma davasında, yürürlükteki
anayasal düzene göre işlenmiş suçlardan, “Laiklik karşıtı odak
oluşturduğu...” saptaması
vardı ki... Seçim kazanmış, iktidardaki bir parti için Anayasa Mahkemesi’nin
söz konusu kararı ile ortaya çıkmış toplumsal, rejimin tehdit ediliyor olgusu,
öyle sıradan bir saptama hiç değil...
Marjinal Bir
Partinin Suçu Boyutunda Kalsa Neyse... Çoğunluk oyunu
katlayan seçim sistemi sayesinde kazanılmış Meclis gücü, yasama, yürütme, yargı
güçler ayrılığını sarsan kadrolaşma, iktidar denetim gücünü elde etmiş olma
ile... ülkenin geleceğini, rejimini ipotek altına alan çok daha büyük bir
tehdit gücüydü...
İktidarları intikam gerekçesi yapılan Anayasa
Mahkemesi kararı ile mağdur değil, tehdit odağı oluşturmaktaydılar.
Ergenekon
yargılamaları, cezalandırmalarında kullanılan suçlamaların içinde, yaygın
biçimde iktidar karşıtı muhalefet, sivil örgütlenmeler, eylemler, görüşlerin,
Cumhuriyet mitingleri, gazeteci görüşlerinin kanıt sayılmaları ise, silahlı
terör örgütü suçlarının değil, olsa olsa, demokratik muhalefet haklarının gasp
edilmesi kanıtları yapılabilir...
Tabii ki askeri,
silahlı terör örgütü varlığına ilişkin, hukukta
nakıs teşebbüs boyutunda bile olsa, yargılamaya konu edilen kanıtların
gerçekliği, hukuken geçerliliklerinin tartışılması gerçekten yargılamanın,
hukukun görev alanında olarak bu köşeye taşınamazlar.
Ucuzculuk insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeninin olmazları,
muhalefet yapma haklarının, yanılsatma ile suç algılaması kapsamına
sokulmaları, gasp altına alınmalarında...
Gerçek askeri darbe,
silahlı terör örgütü için geçerli,
cezalandırmalardan vicdanlar kanadığında, havadan atılan gazlı bombalarla,
tarlaların yanmasına yol açmış olarak dağıtılanlarla, gözaltına alınanlarla
dalga geçmek...
Dayanışma için
Silivri’ye gelmek isteyenleri ülkenin her yerinden yola çıkartmamak, aileleri
salona sokmamak... İktidarları adına övünülecek
demokratik güç değil, polis devleti gücü, sivil diktatörlük niteliğine
dönüştürülmüş, iktidarının güç gösterileri olabilirler.
Bayrama milyarlarca Müslüman, dünyanın her yerinde, İslam dininin, Allah’ın
emrettiği değerlerden, bayram havasından çok uzakta, siyasal İslamcı
mezheplerin kanlı çatışmalarının tuzağında giriyor...
Şükran Soner - soner@cumhuriyet.com.tr
Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul– Eylül.2016–okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ –– okkesb@turkfreezone.com,
https://twitter.com/okkesb ––––––– E.mail: okkesb@telmar.net,
https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,
Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Eylül.2016 – okkesb61@gmail.com,
|