YÜCEL FEYZİOĞLU'NUN MAHİYE MORGÜL'E
CEVABI
ELEŞTİRİ Yerine SALDIRI.!
İlköğretim 4 „İnsan
Hakları, Yurttaşlık Ve Demokrasi“ Ders Kitabımızı Mahiye Morgül, Zahmet
Buyurmuş, 24 Sayfa Dolusu Bir „Eleştiri“Ye Tabii Tutmuş. 
Kendisine
teşekkür ederiz. „Yol gösterici, ön açıcı“ olmuştur diye biz de bu sıkışık
zamanımızda merakla okumak zorunda kaldık.
Fakat eleştiri
değil bir saldırı düzenlediğini, bu kitap üstünden şan şöhret elde etmek için
bir olay çıkarma hevesine kapıldığını, bizi Talim Terbiye Kurulu Başkanlığına, MEB
Temel Eğitim Daire Bşk’na, MEB Ders
Materyalleri Daire Bşk.‘na, Genel
Kurmay Eğitim ve Doktrin Daire Başkanlığına, TBMM Parti Grup
Başkanlıklarına, Jandarma Genel
Komutanlığına, Ankara İdare Mahkemesi Başkanlığına ihbar ve şikayet ettiğini,
kitabın okullardan kaldırılma talebinde bulunduğunu gördük.
Ciddiye alıp cevap vermeye değmeyeceğini düşündük ancak o ve arkasındakiler
“sükût ikrardan gelir” demesin diye:
1. Resim ve grafik eleştirisine,
2. “Türkçe yazım hataları ve genel yanlışlar”ı hakkında
sözlerine,
3. Masallar konusundaki görüşüne ve Saldırılarına; kısaca cevap vereceğiz.
Kendisine nasıl bir eleştiri yapılması gerektiğini de öğrenmesi bakımından
bir kolaylık sunmuş olacağız. (Meraklıları
şu siteden onun eleştirisini okuyabilir: Medya günebakış internet
gazetesinden okuyabilir.)

RESİM VE GRAFİK
1-) Eleştirmenimiz“ kitap kapağından başlayarak „resimlerin, çocuğun ruh
sağlığını bozacağını, bu devlete, bu topluma güven duymayacağını, yazıların
arasına renkler ve resimler girilirse kafa karmaşası yaratacağını, 26-27
sayfalarda yazıya giren renklerin PKK renkleri olduğunu,“ iddia ediyor. “Resimlerin
sayfalardan taşmasını” “yazı ile resimden kolaj yapılmasını” ve kelimelerin “hareketlendirilmesini”
tehlikeli buluyor, çocuğun kafasının karışacağını“ yineliyor“. “Resimlerdeki
karakterler farklı” diyor. Cetvelle çizilmiş sıralı grafikler bekliyor.
Hiç bir ressam ve hiç bir grafik sanatçısı bir mühendislik görevi ya da
fotoğraf makinesi işlevini üstlenmez. Resim ve grafiğin kendi yasallığı vardır.
Nasıl ki gerçek edebiyat okurun hayal dünyasını geliştirir, beynin sınırlarını
zorlarsa resim ve grafik de öyledir, belli kalıplar ve sınırlamalardan insanı
çıkarır, çocuğu (insanı) sınırsız düşünmeye sevkeder, estetik zevkini
geliştirir, bu bir. İkincisi sayfaları çerçeveye koymak, “senin sınırın bu
kadar!” demektir, biz artık sınırsız düşünen kuşaklar istiyoruz.
Renkleri PKK renklerine benzetmeye gelince, „eleştirmenimiz“ koyu kırmızı,
gül rengi, yeşil ve zeytin yeşili renklerden; kırmızı, yeşil, sarı renkler
sonucuna vararak iftira ediyor. Kitapların yasaklanmasını istediği Türkiye
Cumhuriyeti’nin en üst kurumlarının renk körü olduğunu sanıyor.
Yazı içinde bazı sözcüklerin „hareketlendirme“sine gelince; hiç bir sakınca
yoktur bizce, gereklidir de. Statik değil, „harekette bereket var.“ Daha M.Ö.
300-180’li yıllarda Bergama sanata ilk kez „hareket“ kazandırarak dünya
sanatını hâlâ etkilerken, „eleştirmenimiz“ bizi 2300 yıl öncesine mi götürmek
istiyor.?
„Resimlerdeki karakterler farklı“ diyor. Elbette farklı olacak, insanlar
farklı, çocuklar farklı, düşünceler farklıdır. Ölü, cansız, sıralı, ikonalar ya
da fotoğraflar koymamızı bizden beklemesin.

TÜRKÇE YAZIM HATALARI ve GENEL YANLIŞLIKLAR
2-) “Eleştirmenimiz”in gördüğü, her kitapta olabilecek gözden
kaçmış birkaç hatayı kendisinden önce biz zaten tesbit ettik. İkinci baskıda
düzeltilecek. Ancak “eleştirmenimiz” asla iyi niyetle bir eleştiri yapmayı, bu
çalışmayı ileri taşımayı hedeflemiyor. O nedenle söylediklerinin hepsine cevap
verme ihtiyacı duymuyoruz. Şu kadarını söylemek isteriz ki, bu kitap üç
kafadar’ın bir araya gelerek oluşturduğu bir çalışma değil, tam tersine
çocuklarımızı sadece yabancı kültüre mahkum eden, kendi öz kültüründen
uzaklaştıran bir uygulamaya karşı acil bir ihtiyaçtır.
Bakanlık kendi alanında yetkin insanlara bu çalışmayı yaptırmıştır.
Üniteler 400’den fazla öğretmenle tartışılmış, kitap hazırlandıktan sonra Talim
Terbiye Kurulu üyelerinin de katıldığı 60’tan fazla uzman öğretmen ve
akademisyenle yeniden tartışılmış, gruplar kurularak her ünite onar kişilik bir
grupla işlenmiş, grup görüşleri de kitaba yansımıştır.

“EĞİTİMCİ YAZAR”
3-) Kendisine “eğitimci yazar” diyor “eleştirmenimiz”. Ama masalların eğitici
rolü konusunda ilkokul seviyesinde bile bir bilgiye sahip değil. Masalları
eleştirmeye yelteniyor. Masalın derslerde kullanılması durumunda çocukların
gerçek hayattan kopacağını, eğitimin öğretimin amacına ulaşmayacağını
dillendiriyor.
Bu yeni bir görüş değil. Jean-Jacques
Rousseau da Emile adlı romanında aynı görüşü dile getirmiş ve ciddiye bile
alınmamıştır. Çünkü daha okullar olmadan, binlerce yıl boyunca her halk,
çocuğunu masallarla eğitmiş, her masal defalarca işlenmiş, her bir masal devasa
bir hazinenin nadide incileri haline gelmiştir.
Bir halkın tarihi, anadilinin incelikleri ve
renkleri, düşünce zenginliği, geleneği, göreneği, inancı, töresi, duygu ve davranış
biçimleri, terbiye ve edebi masalların içinde anlatılmıştır. Her masalcı
çocuğun merakını keşfettikçe masala hayal dünyasını katmış, masala çeşitli
işlevler yüklemiş, gerçekleri fantaziye katarak ballandırıp anlatmıştır.
Çocuğun psikolojik durumuna uygun olan ve çocuğun
ihtiyacı olan budur. Siz bunun yerine mesleği yazarlık bile olmayan insanlara
metinler yazdırır çocukların önüne koyarsanız, o metinler çocuğun ne yüreğine
ne de beynine ulaşır. Hiç bir etkisi de olmaz. Bu şekilde yazılmış kitapların
da hiç bir etkisi olmamıştır. 
SALDIRILAR
4-) “Eleştirmenimiz” bu
kitapta her halkın olduğunu ama Türklerin olmadığını söylüyor. 213 sayfalık kitapta kendi deyimiyle “156 gizli sessiz
mayın” keşfediyor. Öğrenciler her sayfayı açtıkça ellerinde mayınlar patlıyor,
elleri, zihinleri darmadağın oluyor. Önce şunu söyleyelim: Her yenilik
yadırganır, yargılanır, çıkarlarının sürgit devamını isteyen bir avuç insanı
tedirgin eder. Bu ders kitabı da bu niteliğinden ötürü bir tepki çekeceği
belliydi. Ama düşmanca bir saldırı olacağı beklenmiyordu.
Bir kez bizim kültür hazinemiz Türkiye coğrafyasıyla
sınırlı bir kültür değil. O, dünyanın altıda birini kapsayan bir coğrafyada
üretilmiştir.
Altaylar, Anadolu,
Azerbaycan, Gagavuz Yeri,Tataristan, Dağıstan,
Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, Makedonya, Özbekistan, Yakutistan, Türkmenistan, Uygurlar, Çuvaşistan, Kıpçak, Hakas ve Tuva’dan,
Kerkük-İran Türkmenlerinden,
Başkurtistan, Makedonya, Nogay, Karay,
Kumuk ve Mezopotamya coğrafyasıdır bu. Türklerin tarih boyunca yaşayıp
ürettikleri, etkiledikleri ve etkilendikleri coğrafya. İşte bütün bu
Türk topluluklarının ve Mezopotamya’nın binlerce yıllık geçmişe dayanan masal
geleneğinden yola çıkarak ünitelere uygun konular seçilmiş ve eğitim
tarihimizde ilk kez böyle birleştirici bir ders kitabı hazırlanmış, bütün
Türkiye’de çocukların ve öğretmenlerin en çok dikkatini çeken kitap olmuştur.
Bu masalların derlendiği süreçte bir Rus Türkolog: “Neden Rusya’daki
Türklerle bu kadar ilgileniyorsunuz.?” sorusunu sormuştu.
Ve “eleştirmenimiz” de “Meğer ne kadar çok özerk Türk cumhuriyeti varmış;
çocuklarımız şaşkınlıkla bunları öğrenecek ve sonra, kendi ülkesinin de özerk
cumhuriyetlere bölünmesini demokratik hak gibi öne sürenlere karşı hiçbir tepki
gösteremeyecek...” diye Türk yurtlarının çokluğundan korkuya kapılıp,
“Türklerin adı yoktur bu kitapta” diyor, “Türk çocuklarının kendi kültürel ve
fiziksel varlığını korumalarına mani olmak üzere onları akıl gücünden mahrum düşürecek
şekilde sinsice sessiz mayınlarla doldurulmuştur kitap.!” diye iftiralar
atıyor.
Dört yıl savaşıp yüz yıl “düşman” diye tanımladığımız komşularımızı ya da
bu toprakların evlatlarını kitapta görmek tahammül sınırını aşıyor. İlle de bir
gerginlik bir düşmanlık tehlikesiyle çocuklarımızı büyütmemizi öneriyor.
Edebali’nin Osman Gazi’ye: “Ey oğul, geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam adım
atasın!” dediğini, aynı sözleri 400 yıl sonra ünlü şair Goethe’nin Alman halkı
için tekrarladığını bilmiyor. O içine kapanıp büzüşmeyi öneriyor. İçine
kapandıkça da orada iflah olmaz hastalıklar buluyor.
Ve “eleştirmenimiz” tıpkı Moğol Vali Nured-din Caca gibi “Çok Türk” görünüp
Anadolu Selçuklularının belkemiği, örgütleyicisi, bu topraklara kültürel ve
fiziksel kök salan Ahi Evren’i ve onun bütün taraftarlarını, Mevlana’nın oğlu
Alaaddin Çelebi’yi katlettiği gibi o da bizim kültürümüzü yok etmek için,
kitabın okullardan kaldırılmasına çağrı çıkarıyor.
Ne yaparsanız yapın, Türkiye Cumhuriyeti, en ücra köşesine kadar yaydığı
okullarda bu yurtların ürettiği kültürü de çocuklarına yayacaktır. Bu kültürün
kökleri o kadar derinlerdedir ki, işte yeniden filizlendi bile, bütün
dağlarımızı, tepelerimizi yeşillendiriyor. Peki bu çıkmaz yolu niçin seçersiniz
ey “eğitimci yazar?” Neden ille de Kraldan çok kralcı görünerek ve bilmediğiniz
o “pedagoji ve çocuk psikolojisine” sığınarak bu ülkenin evlatlarına iftira
atarsınız? Tıpkı sizin deyiminizle “akıllara ziyan bir iş.!”
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Kasım.2016 – okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ –okkesb@turkfreezone.com,

Ökkeş Bey,
Medya Güne Bakış adlı İnternet Gazetenizde Mahiye Morgül
07.11.2016 tarihinde "İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi" 4.sınıf
ders kitabımız hakkında bir yazıyı 2. kez yayımladı.
Üstelik adımı gizleyerek bütün masallarımı Eyyüp Nakir
adıyla okurlarınıza tanıttı. Sizden ricam bu yanlışı düzeltin ve cevabi yazımı
lütfen yayımlayın.
35 yıldan beri bütün Türk yurtlarından ve Mezopotamyadan
derleyip 32 ciltte yayımladığım bu dizi 3760 yıllık bir birikimi içeriyor.
Bu kadar kapsamlı çalışma tarihimizde ilk kez yapılmış
oluyor. Bunlardan bir seçki yaparak kendi kültürümüzü yine bu yoğunlukta ilk
kez çocuklarımıza sunmuş oluyoruz. Bu hanım neyin peşindedir.? Anlamak mümkün
değil. Hayat hikayemle cevap yazısı ilişikte.
Saygılar. Yücel Feyzioğlu
|