KIBRIS MAĞUSA'DA AŞK BAŞKADIR.!

43 Yaşındaki Larkos, Kendisinin Bölünmüş Adanın Rum Tarafından Olmasının Eşi Hatice’nin İse Türk Tarafından Olmasının Evde Bir “Mevzu Bile Olmadığını” Söylüyor.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

KIBRIS MAĞUSA'DA AŞK BAŞKADIR.!

43 Yaşındaki Larkos, Kendisinin Bölünmüş Adanın Rum Tarafından Olmasının Eşi Hatice’nin İse Türk Tarafından Olmasının Evde Bir “Mevzu Bile Olmadığını” Söylüyor.


Mağusa Limanı türküsünü bilirsiniz. Peki türküde geçen Arap Ali'nin hikayesiyle hiç karşılaştınız mı.? Ve onun bugün Kıbrıs'ta barış için yırtınan oğluyla.? Ya da Ali'nin türküsünü birbirinin gözünün içine bakarak söyleyen Hatice ve Larkos'la.? İki Kıbrıs flörtleşiyorken bu öyküler çok şey anlatıyor.

Meyhaneye Girdim Üş Gonyag İşdim
Düşmannarı Gördüm Gendimden Geşdim
Yedi Süngü Yedim Sekizde Düşdüm
Uyan Alim Uyan, Uyanamaz Oldun.
Yeni Gamalara, Dayanamaz Oldun.
Siyahi olduğu için Arap Mahmut Efendi diye bilinen Mahmut, gönlünü bir “beyaz”a, Hatice Hanım’a kaptırdığında mesela ABD’de henüz siyahla beyazın evlenmesi yasaktı. Ama Akdeniz’in güzelim Kıbrıs adasına henüz ayrımcılık uğramamıştı. Evlendiler, Limasol’un şirin Arnavut Mahallesi’nde dört çocukları oldu.


Babasından kelli, oğulları Ali’nin de lakabı Arap Ali oldu. Yakındoğu Üniversitesi’nden Doçent Dr. Şevket Öznur’un aktardığına göre Mağusa Limanı’nda gümrükte çalışırdı. Kimi kaynaklar, hamal olduğunu söylüyor. Bıçkın, deli dolu, “Limasolluların sevgilisi” Ali, bir gün yorgun argın “üç konyak” içmek için gittiği meyhanede İngiliz askerleriyle önce atıştı, ardından kavga çıktı. Ali, “yedi sekiz” süngüyle yere yığıldı.


İşte “Mağusa Limanı” diye de bildiğimiz “Arap Ali Ağıtı” bunun üzerine yakıldı.
Şimdi, nereden çıktı bu türkü demeden evvel, ağıtı kimden dinlemek gerek, onu konuşalım.
Koca bir coğrafyayı didik didik tarayıp melodi arayan Muammer Ketencoğlu’dan mı.? CNN’de, “Burada Laf Çok” programında durup dururken türküyü halası Selda Bağcan’a hediye olsun diye okuyan Serenad Bağcan’dan mı.?

Büyüleyici Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’ndan mı.? Yanık sesli Volkan Konak’tan mı.? Yüreğiniz kaldırırsa internette Ali İsmail Korkmaz fotoğraflarıyla sunulan bir klipini izleyebileceğiniz Grup Abdal yorumunu mu yoksa.? Ne derin bir türkü ve ne güzel söylenmiş, defalarca.


Kıbrıs Türküsü Gibi Bir Aşk

Ama gelin siz gelin bugün bu türküyü Larkos Larkou ve Hatice Ardost’tan dinleyin.
Hatice, Kıbrıs şivesiyle söylerken tıpkı türküde geçen Arap Ali’in annesi, adaşı Hatice gibi, Larkos’un gözlerine baksın…
Reuters muhabiri Michele Kambas, bu hafta müzisyen çiftle Kiti’de bir röportaj yaptı.
43 yaşındaki Larkos, kendisinin bölünmüş adanın Rum tarafından olmasının eşi Hatice’nin ise Türk tarafından olmasının evde bir “mevzu bile olmadığını” söylüyor.
İki müzisyenin bir konserde, bir stüdyoda karşılaşmalarını beklersiniz ama adayı ikiye ayıran teli sosyal medya sayesinde aşmışlar.
Hatice durumlarına şaşıranlara şaşırıyor. “İki İnsanın Birlikte Olmasının Mucizevi Bir Tarafı Yok” diyor.
Larkos’un annesi Türkçe öğreniyor. Hatice’nin ailesi, “kimse sözünü bile etmiyorken biz Kıbrıs’ta barış istiyorduk” diyor.
İki müzisyene de okulda adanın karşı yakasında kötü bir şey olduğu anlatılmış hep. Onlarsa adalıları Türk-Rum diye değil, Türkçe konuşanlar, Rumca konuşanlar diye ayırıyor. Her iki dilde de şarkılar söylüyorlar.


Kıbrıs’ta Hatice ve Larkos gibi çiftlerin sayısı epey az. Ama tarihi bariyerleri aşarak evlenen, birlikte olan başka çiftler de var.
Gazete arşivleri 1989’da 17 yaşındaki Cengiz Coksun Şeytan ile 16 yaşındaki Aleksiya Kronia’nın Türk tarafında evlendiklerinde ortalığın birbirine girdiğini yazıyor. Bu, 1974’ten bu yara adada Rum ve Türkler arasında yapılan ikinci evlilik diye de not etmişler.
Kıbrıs görüşmeleri, özellikle Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından epey hızlandı. Beraber zivaniya ve kahve içtiği Rum muadili Nikos Anastasiades, haftaya meclisi görüşmelerin ne aşamada olduğu hakkında bilgilendirecek.
Akıncı’nın da benzer sorumlulukları var. Bir yandan Türkiye’nin vizesiz Avrupa umutları Kıbrıs görüşmelerine bağlanmışken, tarafların acele etmeye hiç niyeti yok. Anastasiades, BM başkanına zamana ihtiyaçları olduğun söyledi geçen gün. Zaman, ancak Hatice ve Larkos’unkileri gibi öykülerle dolarsa kıymetli hale gelir.

Söz Arap Ali’nin Babasında

Bakın bu öykülerden biri de Önder Konuloğlu’ndan dinleyelim. Konuloğlu’nu tanımayanlara: Sıkı bir sendikacı, 2014’te kaybettiği eşi Çağla Hanım ile birlikte ömrü sosyalist mücadeleyle geçmiş bir ihtiyar delikanlı. Türkümüzdeki Arap Ali’nin de öz oğlu.
Barış yıllarında Rumlarla Türklerin birbirine ikram ettiği yemekleri unutamayan Konuoğlu’nun konuştuğu bir belgeselden aktarıyoruz şimdi:
“Bugün Kıprıslı Rumlarla Kıprıslı Türklerin bugün yaşadığı açmazın başlangıç günlerini yaşadım ben. Kıprıslı Rumlarla Türkleri öyle bir hale getirdi ki emperyalist güçler… Gece nöbette, mevzide, gündüz limanda beraber çalışırlardı. Yorgo ile Ahmet aynı yerde çalışır, Ahmet akşamüzeri işten çıkınca evine gelir, silahını alır, Yorgo da silahını alır öbür taraftaki mevziiye giderdi. Gündüz beraber, gece karşılıklı.”
Yine de dostlar birbirlerine gündüz mevzide olduklarını söylemezdi diyor.



“O güzel yapıyı bozmamak için ellerinden geleni yaptılar. Özellikle Limasol’da.”
“Limasollu Rumlar sevecen insanlardı. Sosyalisttiler. Sol düşünceliydiler. Türkerin de çoğu öyleydi.”
“Şimdi size ben esir düştüğüm günden bir örnek verirsem, hayretler içinde kalırsınız. Ayel’in bir Gina’sı vardı, müdafaa oyuncusu, esmer... Benim gibi… Gina, benim dedemin kız kardeşinin oğlu.. [Dedem Arap Mahmut Efendi] Afrika’dan geldiğinde iki oğlu Türk tarafına, bir kardeş Rum tarafına gitmiş.”
İşte o Gina, Konuloğlu’na ve birçok Türk’e Rum esir kampında kol kanat germiş. Nasıl mı?
“Esir kampında biz esareti de bozduk. Dışarıdan kebap, konyaklar gelsin, oyun kağıtları gelsin. İzin almadan asker seni alır evine götürür, çocuk çocuğunu gösterir. Ters olaylar olmadı mı.? Karşılıklı oldu. Ben işin insanlık tarafına bakarım.”

Mağusa Limanı türküsü: 
https://www.youtube.com/watch?v=0Nj3X-InWQ4

 

@ Medya Günebakış

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,-okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

 


BENİ ÖLDÜRENDE YOKTUR DİN İMAN.!

Şu mübarek Ramazan gününde dahi durduramadığımız terör olayları, trafik kazaları, soygunlar, yolsuzluklar, cinnet vakaları, intihar olayları, kahir ekseriyeti Müslüman olan bir memlekette nereden nereye geldiğimizin açık net resmidir, biliyor musunuz.?

Her günün sabahında yeni bir olayla güne başlıyoruz. Kimilerini kızgınlıkla, kimilerini lanet okuyarak, kimilerini ağlayarak seyrettiğimiz haberlerin neden ardı arkası kesilmediğini bir gün olsun düşünmedik, düşünemiyoruz. Çünkü İslami hassasiyetimizi yitirdik, olaylara bakış tarzımız hafifleşti, sıradanlaştı, vaka-ı adiden oldu hadiseler.

Oysa Allah Kur'an-ı Kerim'de "Her kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın, haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim de bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler ama bunlardan sonra da onlardan çoğu, yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler." (Maide, 32) buyurmaktadır.

İnsanı frenleyip vicdan muhasebesi yapmasını sağlayan, ona engel olan işte bu iman ölçüsüdür. Bu ölçüyü yüreklere koymadığınız ve bir de adaleti sağlamadığınız zaman işte oturup bu türkülere ağlarsınız durmadan. "Mağosa limanı limandır liman Beni öldürende yoktur din iman."  İki gündür bütün bir Türkiye Aybüke öğretmenin bu türküsüne ağlıyor. Ağlıyor da sonra ne oluyor. Bir çözüm üretemediğimiz, caydırıcı tedbirler alamadığımız, adil bir yargılama yapamadığımız hadiseler birbirini takip ediyor ve biz her gün ağlayacak yeni bir şeylerle karşılaşıyoruz.

Şimdi bu Aybüke kızımızı vuran teröristin geçmişini kurcalayın, mutlaka dağa çıkmadan önce veya sonra herhangi bir eylemden gözaltına alınmıştır. Sonra... Sonra hafifletici sebepler, yok iyi hal, yok mahkemede sergilediği uslu duruş yüzünden bırakılmıştır. Bu da ona teşvik primi olmuştur. Oysa Allah hükmünü ortaya koymuştur. Haksız yere bir cana kıyanın cezası ölümdür. Siz idamı bir zulüm olarak görürseniz, bağışladığınız zalimlerin zulmü de sizi boğar, altında kalırsınız.

Bir devlet memuru bir suç işler, soruşturma geçirir. Bir karar verilir. Sonra hafifletici sebepler, sebepler, sonra affedilir. Adam bakar ki suçlar cezasız kalıyor, melanetine devam eder. Farzedin bir iki üç soruşturma geçirdi ve görevden atılması için bakanlığa dosyası gönderildi. Bu defa da devreye siyasiler girer ve maaş kesme cezası veya yer değişikliği ile yetinilir.  İşte bu memur için en kötü şey bu adaletsizliktir. Çünkü işlediği suç cezasız kalmıştır. Her şey buna benziyor.

Kalıcı tedbirlerin alınmadığı, adaletin sağlanmadığı bir ülkede insanlar kendi haklarını (ihkak-ı hak) kendileri kollamaya kalkışırlarsa bu defa da çeteler, tetikçiler, şantaj çeteleri memleketi sarıp sarmalar. Siz de gece gündüz adam kovalarsınız. Şu mübarek ramazan ayı bize bir daha gösterdi ki, hesap var hesap. Kendi çıkarları için çetelere göz yuman siyasiler, bürokratlar, sanayiciler, mevki makam sahipleri, unutmayın ki beslediğiniz, göz yumduğunuz köpekler bir gün sizi de ısırır.

Şu kısacık ömrümüzde en az 30 kere taraf değiştiren, kazananın yanında görünmek için 40 takla atan ve kaybedeni anında satan yalakalar dalkavuklar, en itibar gören adamlar olarak aramızda yaşadıkları sürece, hatta bir çoğunun cep harçlığını bu kazanma ve kaybetme riski bulunan devletlüler verdiği sürece bizler daha çok ağıtlar yakar, dizimizi döveriz.

15 Temmuz darbe girişiminin bütün bir devlet sistemimizi altüst ettiği şu günde devletimiz hiç vakit geçirmeden bir an önce yeniden sistemini oturtmalı, hainler temizlenmeli, suçsuzlar iade-i itibarlarını yeniden kazanmalı ve bütün bir millet olarak yeniden dış düşmanların kışkırtmalarına odaklanmalıyız. Şimdilerde görünen o ki, Kabine ve teşkilatlardaki değişiklik ihtimali herkesin uykusunu kaçırmış, korku dağları sarmış, belden aşağı vuruşlar tavan yapmış, tetikçi çeteler de bayram yapmaktadırlar.

Korkunun ecele faydası yok, insan bir kere ölür. Dik durun, çetelere prim vermeyin, saflarınızı sıklaştırın ey memleket sevdalıları. Sizi metheden de, zemmeden de nezdinizde bir olmadıkça asla takvaya erişemezsiniz. Geçici dünya hevesleri için heba ettiğiniz ömrünüzü kaybettiğinizle kalmaz, bir de zalime meyletmekten yargılanırsınız, yevm-i mahşerde. 

Ey durakta beklemeyi hiç sevmeyen, gelen ilk trene atlamayı marifet sayan insanoğlu. Bazen bindiğiniz trenin hükmü makasçının bir anlık gafleti kadardır, unutmayın.  Tekrar başa dönersek 22 yaşındaki Aybüke öğretmenle karşılaşacağımız mahşer gününden sakınınız. Diri diri toprağa gömülen kızcağıza suçu sorulduğu zaman (Tekvir, 8-9) Aybüke öğretmene de sorulacak, suçun neydi diye.

O Şehadet şerbetini içerek bütün suallerden kurtuldu da biz ne yapacağız. Bunca şehit ve gaziye, onların dul ve yetimlerine ne cevap vereceğiz. Gölgesine sığındığınız siyasilerle sorgulanmaktan kurtulduğunuz melanetleriniz bir bir ortaya döküldüğü ve defterlerin açıldığı gün  "Ey insan.! Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan (mağrur kılan) nedir" (İnfitar, 6) hitabına nasıl cevap vereceksiniz ey müminler. Allah, hesabını kolay verenlerden eylesin cümlemizi. Hayırlı ramazanlar.

Not: Yarın akşam 13.06.2017 Salı günü Abdulhamidhan Camii'nde Kardeşlik İftarı var. Yemeğinizi alın gelin. Gariplerle cami bahçesinde paylaşın. Ramazanın hazzına erin. Saygılarımla.
Kahramanmaraş Manşet Gazetesi


@ Medya Günebakış

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb@telmar.net,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,-okkesb@gmail.com,

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Haziran.2017 - okkesb61@gmail.com,

" title="YouTube video player" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>

Diğer Haberler

  • DARBE KİMDEN GELİRSE GELSİN KARŞIYIZ..
  • TRABZONLULAR BİRLEŞİNİZ
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI…
  • KUL VE MAHLÛKAT HAKKI..
  • ADAM OLMAK–OLAMAMAK VE GAZETECİLİK
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI..
  • DERNEKLER KANUNUNA MUHALEFET
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP