DEĞİŞMEYEN
İSTANBUL; DEĞİŞME İSTANBUL.!
İstanbul'da “Dönüşüme Evet, Kültürün Kaybolmasına Hayır.!”
Dünya kentleri ünlerini değişmemelerine borçlu. Kentlerin
ilk kuruldukları merkezlerdeki yapıların korunması onları dünya kenti yapan en
büyük değerleri. Dünü bugüne taşıyan, bugünü yarına tanıtan ön önemli kaynak
tarihi binalarımız, meydanlarımız. Kentin görselliğini ne kadar koruyabilirsek
toplumun hafızasını da o kadar canlı tutabiliriz. Turizmi artırabiliriz.
Tarihimizi daha iyi özümseriz. Farklı oluruz. Çekim merkezi haline geliriz.
Hayatımıza
giren ve kenti saran yeni bir kavram olan kentsel dönüşüm planlarında bu
köşelerin korunmasını unutulmadan hareket etmek önemli.
İstanbul’da da özellikle sur içi denilen bölgede
eskimeyen, değişmeyen köşeleri bulmak mümkün. Bu nedenle kentsel dönüşüm
içerisinde olan İstanbul için “Dönüşüme evet, kültürün kaybolmasına hayır”
denmeli.
Kente eski yaşanmışlıkların kattığı anlamı da vererek bir de bu açıdan bakmak
şüphesiz şehirlere ilgiyi artıracak.
Bu kural İstanbul’un kültür sembolleri için de geçerli. İstanbul denince akla
gelen figürler arasında pek çoğu yarınlara miras bırakılacak ve korunacak
değerler arasındadır.
İstanbul’daki
Yaşamla İlgili Düşününce Aklımıza İlk Gelen Örneklerden;
Eminönü-Tahtakale’den sırtlarınla yük ile
çıkan hamallar, Yeni Camii’nin önünde kuşlara yem atılması, Kurukahveci Mehmet
Efendi’nin kapısındaki kahve kuyrukları, sünnet kıyafetli çocukların Eyüp
Sultan Camii’nin avlusunda koşuşturmaları, Sarıyer’deki Tellibaba’ya giden
gelinler, çay simitle yapılan kahvaltılar,
Kanlıca’da sahilde yoğurt yenmesi,
Küçükpazar’da bir bakkalın besmele ile kepengini açması, Kapalıçarşı’da her
sabah işe başlamadan okunan dua, çocukların spor tesislerinde top oynamaları,
Avrasya Koşusundaki ihtiyar gençlerin pür hali, otistik bir gencin mehterandaki
görevinden seyirciye gülümsemesi,
Toplu taşıma aracına binmek isteyen bir
engellinin yardımına koşulması, elinde poşeti olan bir teyzeye teklifsiz
yapılan yardım, Sultanahmet köftecisinden girmeye çalışan turiste aynı
kuyruktaki bir Türk ailenin yol vermesi, vapurdan martılara simit atılması,
sabah ayazında işe çıkan her yaştan balıkçıların yaşam sevinci, çiçek mezatında
ortadan geçen çiçekleri açık artırma ile satın alan emekçi kadınlar,
Kitap fuarındaki kalabalık, sahaflarda kitap
arayan bir araştırmacının çocuk gözleri, kütüphanede araştırma yapan ciddi
genç, Rock'n Coke festivaline katılan müzisyenlerin sahne arkası telaşı,
tiyatro izleyicisinin hiç modası geçmeyen nezaketi, caz izleyen gençlerin
dağınık keyfi, Adalar’da fayton sefası, Yeşilköy’de semt pazarı telaşı, Mercan
Yokuşu’ndaki basmalar, aksesuarlar,
Eminönü’nde sallanan balık ekmek tekneleri,
sokak başındaki akan akmayan çeşmeler, bir çocuğun başının okşanması, bir
yaşlının sırtının sıvazlanması, edilen bir teşekkür, cenazelerde bütün
komşulardan yemek gelmesi, evlenecek kızların çeyiz sermesi, yüzmeye vapurla
gidenlerin yorgunluğu,
Sarıyer börekçisinde edilen kahvaltı, Boğaz
kıyısındaki muhteşem yalıların pencerelerinden bakmak hayali, Ortaköy’de kumpir
zevki, Moda’da her mevsim yenen dondurma, İstiklal Caddesi’ndeki özgürlük,
turistlere hiç konuşmadan yapılan adres tarifleri, umutsuz Plakçılar Çarşısı,
ucuz Terkos Pasajı, İstiklal Caddesi kalabalığını yaran tramway, Ulus’un
sosyete pazarı,
Metro çalgıcıları, bir kırık Darülaceze
ziyareti, Pierre Loti’ye çıkıp gün batımı eşliğinde kahve içmek, Üsküdar
sahilinde Kız Kulesi’ne bakarak dalmak, Miniatürk maket eserleri ziyaret, Oruç
Baba Türbesi’nde Ramazan ayında sirke ve ekmekle oruç açmak,
Beşiktaş maçı öncesi köfte ekmek kokuları,
Emirgan’da kahvaltı, Balat sokaklarındaki evlerin arasında çamaşır germek,
Kadıköy Moda Kahvesi’nde kahve içerken akşam günbatımını seyretmek, sahil
kenarında bakla falına bakan falcılar, sokak çalgıcıları, Karaköy’ün arka
sokaklarında Alaçatı makyajlı kafeleri ve Boğaz motoruna binme telaşının her
biri bu sembollerden değil mi.?
Ben “İstanbul Değişmesin, O Değişince Anılar Da Unutulur” diyenlerdenim.
Beyoğlu Beyoğlu’nda sessizce oturup kimsenin gösterildiğinden
haberi bile olmadığı bir filmi izleyemeyeceksem, Suriye Pasajı’nda sedirlere
yayılıp da demli bir çay içemeyeceksem ve oradan Kumbaracı yokuşundan aşağıya
süzülüp Tophane’ye inemeyeceksem eğer anlamsızlaşmaz mı bugün. Dünden koparsam
yarına umut kalır mı o zaman…
En
İyisi Acısıyla Tatlısıyla İstanbul Dün Bıraktığım Gibi Dursun. Değişme İstanbul.
Aslı Didari - 22 Mayıs 2016 Pazar
aslididari1@gmail.com
Aslı Didari, İstanbul –Ekim.2016-
aslididari1@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ -
okkesb@turkfreezone.com,
https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,-okkesb@gmail.com,
Aslı Didari, İstanbul –Ekim.2016-
aslididari1@gmail.com,
|