AHLAKSIZ KİM.! KİM BU AHLAKSIZLAR.?.!

Seyircilerin Çığırından Çıktığı, Küfür Ve Şiddete Başvurduğu Maçları İncelediğimizde Karşımıza En Fazla Hakem Hataları Çıkmaktadır.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

AHLAKSIZ KİM.?

Seyircilerin Çığırından Çıktığı, Küfür Ve Şiddete Başvurduğu Maçları İncelediğimizde Karşımıza En Fazla Hakem Hataları Çıkmaktadır.

TARAFTAR, SADECE TARAFTARDIR.

Bir De Hakemlerin Güçler Karşısında Etki Altında Kalması Problemi Söz Konusudur. Bu Tamamen Ahlak Zafiyetidir.

Eğer Bu Ahlaksız Ortam Devam Ederse, Futbol Seyircisi Bir Tüketici Olarak Haklarını Aramaya Başlayacaktır.

Tekin Küçükali, İstanbul–Ocak.2014 tekinkucukali@gmail.com,

AHLAKSIZ KİM.? -8-

Tekin Küçükali

Yayınlanma Tarihi: 16 Ocak 2014 -10.19

Belki de şu teşhisle başlamak gerekir. Futbolda ahlaksızlığın kaynağı “aşırı kazanma hırsıdır.” Sonuca odaklanmaktır. Geçmişte hep beraber gördük ki. Bazı takımlar hatalı penaltı kararlarıyla sayısız maç kazandılar. Elbette ki futbol kazanmak üzerine kurulu bir dizayn olarak görünse bile, temaşe sporudur. Rekabete heyecan ve keyif katan bu amaçtır. Ancak buradaki kazanmanın anlamı profesyonellik adı altında hızla değişti.

Son dönemlerde futbolda kazanmak amacı paraya odaklanmış durumdadır. İşte ahlaksızlığı ve seyirciyi acımasızca tahrik etmeyi meşru kılan amaç da budur. Daha çok para kazanmaktır. Maç kazanmak, görsel güzellikler nihai amaç olmaktan çıkmıştır. Nihai amaç para kazanmak olmuştur.

Şimdi her futbol sohbetinde seyirciyi ahlaksızlıkla, şiddet unsuru olmakla suçlayan futbol aktörlerini tek tek analiz edelim. Futbol denilen vakıadan para kazanan ve futboldan para kaybedenler kimlerdir.

Futbolculara bakıyoruz, oynuyorlar para kazanıyorlar, oynamıyorlar profesyonelce tapu gibi sözleşmeleri var yine para kazanıyorlar. Hatta maç sırasında oynanan iddiadan para kazanmak için profesyonelce şike tavırlarına girenlerine bile şahit olduk.

Hakemler aşırı profesyonel bir şekilde sadece alacakları meblağlara odaklanmışlar. Bazıları hak ettiklerinin dışında çeşitli hediyeler kabul ediyorlar.

Yöneticiler maçı kazandıklarında alacakları para ile kaybettiklerinde alabilecekleri para arasında hesaplama yapmakla meşguller. Onlar için her maç bir ihale. : “Hasan değil, basan alır.”

Federasyon yöneticileri profesyonelce toplantılarını, kararlarını, tavırlarını paraya dönüştürmenin hesabını yapmaktalar. Çoğunun futbolla ilgisi yok. Kimi tüpçü, kimi avukat, kimi tekstilci, kimi borsacı… Çoğu maçları seyretmiyorlar bile. Sadece sonuçları merak ediyorlar. Bunların meslekleri çok önemlidir. Ancak futbolla ilgi ve alakaları  yaptıkları görev gereği daha da önemlidir.

Futbol medyası geçimini futboldan sağlayan bir başka tayfadır. İçlerinde futbolu keyif ve heyecan noktasından seyirciye aktaran bir kaç namuslu ve dürüst arkadaşın dışında durum içler acısı. Bu âlemde de amaç para ve paranın kılıfı da profesyonellik.

Menejerler için bir şey söylemiyoruz. Onlar zaten profesyonel celepci gibiler. Futbolcular ile yöneticiler arasında parayı dağıtan ve ardından parmağını yalayanlar tayfası. Futbolcuyu ve kulübü sağmal mal gibi düşünüyorlar.

Teknik heyetler ise tüm bu parayı amaç edinmiş sözde profesyonellere ayak uydurmuş, sahadaki futbolu bu çerçevede şekillendirmeye çalışıyor.

Burada geçmiş yıllarda aynı takımda top koşturan şimdiler de ise teknik adamlık yapan iki hocanın beyanlarından bahsedeceğiz. Futbolunu çok beğendiğimiz Trabzonsporluğundan asla şüphe etmediğimiz, insan olarak sevdiğimiz, hatta kulübede görünce kendimize güven aşıladığımız Hami Mandıralı’nın açıklamalarını hatırlayalım. “Bizi sevenler yanımızda, sevmeyenler bu mutluluktan mahrum kalıyor. Taraftar bazında yeterli desteği alamadık. Ama bizi sevenler yanımızda.”

Diğer taraftan Sergen Yalçın; “Ben ikinci yarı bu şartlarda bu takımın başında olmam. Futbolcuların alın teri verilmedikçe benim para almam söz konusu olmaz.” diyor. Taraftar nasıl motife edilir, futbolcu sahada nasıl savaşır.?

Tam da on ikiden vurma buna denir. Bizimki de on ikiden vurulmayı ancak böyle yapabilirdi. Niye mi.?

Yirmi iki bin kişilik statta üçbin kişi  seyircin olur. Böyle konuşursan Bazı kalitesi bile tartışılmayan futbolcuların maçın bitmesi için sabırsızlanır. Netice de.. Antep’i kaç misli daha katlayan takımın oyuncusu ancak böyle sonuç alır.

FATİH TERİM DE BOL KESEDEN ATIYOR.

Çam ağacı gibi ne meyve verir ne altında ot bitirir. Yeni yetiştirdiği kimse yok. Bol bol felsefe yap Dibe vurmuş bir milli takım da az bir başarı ortaya koy, ülkemiz futbolu ilerlesin. Hadi hep beraber gülelim ağlanacak halimize. Mustafa Akçay  garibime gelince sızlanıp duruyor. Savaşıyor, didiniyor. Sonuca odaklanıyor  kulübün ve kendi geleceğini planlıyor. Geç saatlere kadar kulüp binasın da çalışıyor. Ama yine de çaresizliklerle başa edemiyor. Onu da  böyle sızlatanlar utansın.

Şimdi özetleyelim: Futboldan herkes profesyonellik adı altında para kazanıyor. Bir kısmı meşru bir kısmı gayrı meşrudur. Peki, para kazanmayan, futbola para harcayan kim.?

TARAFTAR, SADECE TARAFTARDIR.

Tüm kazandığınız bu paralar karşılığında taraftara ne veriyorsunuz.?

Futbol mu, keyif mi, heyecan mı yoksa bin bir türlü sahtekârlıklar mı.?

Sizce böyle bir manzaradan ahlak çıkar mı.?

Böyle bir adaletsiz düzenden küfür ve şiddet çıkmaz mı.?

Kalın sağlıcakla…

Tekin Küçükali, İstanbul–Ocak.2014 – tekinkucukali@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb61@gmail.com,

 

 

AHLAKSIZ KİM.? -7-

Tekin Küçükali

Yayınlanma Tarihi: 09 Ocak 2014 -09.39

Yaklaşık iki aydır tribünlerimizde yaşanan küfür ve şiddet gibi ahlaksızlıkları ele alıyorum. Bu ahlaksızlıkların temeline inmeye çalışıyorum. Aslında ahlaksızın kim olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Şu ana kadar ulaştığım en temel gerçek, seyircilerin tavır ve davranışlarının sadece birer sonuç ve yansıma olduğudur.

Altı yazıdır saydığım sorumlu gruplara bu hafta teknik direktörleri ve genel anlamda teknik heyetleri ekleyeceğim.

Normalde stadyumdaki gerilimleri düşürme konusunda en yetkin aktörlerden biri teknik direktörlerdir. Futbolcu ya da hakem gerginliğe sebep olmuşsa bu gerginliği futbolcunun kenar yönetimi sakinleştirebilir. Ancak biz bunu tam tersini görüyoruz. Futbolcu kendisini ahlaksızca numara yaparak yere attığında, hakemin kararıyla tüm tribünler ayağa kalktığında; futbolcusuna numara yapma ayağa kalk diyen bir hocaya rastladınız mı.?

Tam tersine kenar yönetimi de koşarak saha kenarına geliyor ve kendisini adeta abartılı hareketlerle parçalıyor. Herkes bu kandırmacaya ayak uyduruyor. Nihayetinde kabak hakemin ve taraftarın başına patlıyor. Küfür ve şiddet bir anda ayyuka çıkıyor.

Hâlbuki teknik direktörden daha sakin, daha ağır başlı ve daha dürüst olması beklenir. Hocaların ekseriyeti futbolcu camiasından gelir. Futbolculuk zamanında yaptıkları hafiflikleri artık yapmamaları gerekir. Dürüstlük ve ahlaklı davranış onlardan beklenir. Çünkü sahada koşmayan, yorulmayan ve bu nedenle de akli melekeleri en iyi durumda olanlar teknik direktörlerdir. Aslında sahadaki gerilimden ve ahlaksızlıklardan birinci derecede onlar sorumludur.

Gelin görün ki maçı kaybedeceğini anlayan her hoca maç bitmeden aklını kaybediyor. Futbolcuyu tahrik ediyor, seyirciyi galeyana getiriyor. Böylece kendi başarısızlıklarını örtüyor. Yöneticilerin başarısızlıklarını örtüyor. Bir de basın toplantısı hakkı var. Saha kenarında yaptığı hataları örtme ya da hatasını kabul edip özür dileme imkânını basın toplantısında yakalıyor. Futbolcu bile ayaküstü ya da akşam bir TV kanalında yaptığı hatalardan dönerek kendisini affettirme imkânına sahip.

Peki, maç oynanırken tahrik edilen ve hatalar yapan taraftar bu hatasını kamuoyuna nasıl affettirecek.?

Camianın ahlaklı imajına verdiği zararı nasıl telafi edecek.? Aynı imkânlar taraftara verilmiş değildir. Ancak örgütlenmiş bir taraftar kitlesi yapılan hatalarla ilgili bir özür beyan ederse telafi kısmen mümkün olabilir. Türkiye’de futbol seyircisinin çok ciddi bir kesimi sağlıklı taraftar örgütlenmesine sahip değildir.

Ayrıca şunu merak ediyorum. Hakemlikten gelen teknik direktör neden yok. Onlar da sahadalar ve onlar da futbolu detaylı bir şekilde izliyorlar. Bence hakemlerden çok başarılı hocalar çıkabilir. Çünkü takımların saha içindeki tüm iyi ve kötü yönlerini bağımsız bir gözle görebiliyorlar. Nitekim hatırlayın, biz zamanında en iyi yabancı transferlerimizden biri olan Şota’yı bir hakemin tavsiyesiyle Trabzonspor’a almıştık. Demek ki iyi futbolcuyu sahada tespit edebiliyorlar. Örneğin; hakemlikten gelen bir teknik adamımız olsa, önümüze çıkan her takıma karşı standart bir şekilde tek forvet oynamamamız gerektiğini, çoğu maçta Trabzonspor’un çift forvet oynaması gerektiğini, Henriuqe’nin tek başına golcülüğü üstlenemediğini, o çocuğa yardımcı olunması gerektiğini rahatça görebilir.

Teknik ekiplerin ahlakla para arasında sıkıştıkları gerçeğini de unutmamak gerekir. Hocalar heyecan ve ruhlarıyla para arasında adeta bocalamaktadırlar. Bu noktada teknik direktörlerin profesyonellik sınırı üzerinde de durmak gerektiği kanaatindeyim. Çünkü futbolumuzda ahlak sorunuyla profesyonellik sınırı arasında çok ince bir çizgi olduğuna inanıyorum.

Son dönemde. Trabzonspor da beraber futbol oynayan iki teknik adamın taraftara yaklaşım mesajları hakkın da değerlendirme yapacağım.  Gelecek yazımda, bu ve benzeri tavırlar üzerinden ahlak ile profesyonelliği ele alacağım.

Kalın sağlıcakla..

 

Tekin Küçükali, İstanbul–Ocak.2014 – tekinkucukali@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb61@gmail.com,

 

 

AHLAKSIZ KİM.? -6-

Tekin Küçükali

Yayınlanma Tarihi: 26 Aralık 2013 -10.20

Meşhur bir söz vardır, “balık baştan kokar” diye. Türkiye’de futbolu yöneten esas patronlar ne kadar sporun özüne uygun  davranışlar sergiliyorlarsa, stadyumda keyif almak amacıyla buluşan futbol aktörlerine ne derece örnek olabiliyorlarsa, futbol da o derece insanlara, taraftarlara haz ve heyecan verir.

Bu gün yapılan uygulamalara baktığımızda, şöyle bir art niyetle karşı karşıyayız:  “Ben öne çıkmalıyım.?  Benim televizyonum daha fazla reklam almalı.” Bu art niyetlerle yola çıkanlar, kamuoyunun önüne aslı astarı olmayan ifadelerle çıkarlar ve taraftarı bağırma, çağırma, küfür, kavga gibi olumsuz yönlendirmelere maruz bırakırlar.

Futbolun patronları heyecan ve hazdan önce parayı düşünürlerse; ahlaksızlığın temel kaynağı olan haksızlıklar ortaya çıkmaktadır.

Tribünlerde eğer bir taşkınlıkla  karşılaşıyorsak bu davranışlar futbolu yönetenlerden öğrenilmiş davranışlardır. Örneğin, kayırmacılık, ayrımcılık, gerçekleri saptırma, yalan dolan, arkadan iş çevirme, vicdanının sesine kulaklarını tıkama… Tüm bu davranışları taraftar sürekli izler. Futbolun en kaliteli analizcisi, sosyologu taraftardır. Sistemin ahlak üzerine mi yoksa ahlaksızlık üzerine mi bina edilmeye çalışıldığını oyunu sahada seyir ederken çok daha net görüyor. İşte tam bu noktada isyan ediyor. Sistemin yukarıda saydığım ahlaksız davranışlar üzerinden yürüdüğünü görünce, ayna gibi bu ahlaksız davranışları sahaya yansıyor.

Sahaya yansıma deyince yine aklıma düştü şu, “sahaya yansımadı” safsatası. Bu safsata o dönemde futbolu yönetenlerin tarihe düşmüş en ahlaksız ifadelerinden biridir. Bu ahlaksızca çıkıştan sonra, Türk Futbolu adaletsizlik ve vicdansızlık bataklığına düşmüştür. Futbolu yönetenler değişiyor, ancak bu ahlaksız yaklaşım değişmiyor. Bir sonuç olarak karşımıza ne çıkıyor.?

TRİBÜNLERDE KÜFÜRLÜ TEZAHÜRATLAR…
Dikkatinizi çekerim, taraftarımızın aklı ile alay ediliyor.“Şike sahaya yansıdı mı, yansımadı mı.?

Eğer burada bir ceza varsa takıma değil yapana vermek gerek.” safsatasını ortaya atanlara şu soruyu sormak istiyorum:

Seyirci tribünde küfürlü tezahürat yaptığında hangi mantıkla ceza veriyorsunuz.?

Sizce bu küfürler yatağa yansıyor mu.?  Eğer şike sahaya yansımadı diyorsanız; kusura bakmayın ama bu küfürler de yatağa yansımıyor. O zaman küfrü edene ceza ver takımı bu işe karıştırma bakalım.

ARKADAN DOLAN İKİ PUANI AL, BU NASIL SPOR.?

Bunu neden örnek veriyorum. Gördüğünüz gibi taraftarlar Federasyon yöneticilerinin zannettiği kadar aptal değil. Her ahlaksızlığı detayıyla görüyorlar.

Federasyon yetkililerini yakından takip ediyorlar. Geçenlerde ekrana ve mikrofona yansımadığını düşünerek Federasyon Başkanıyla bir diyalog kulaklarımıza yansıyor.
“Başkanım, bu S… bizim O…..yu bitireceğim diyor.” Federasyon Başkanı da cevap veriyor.

“Bitirsin valla, iyi olur.”

O….. dedikleri önemli  Kulüplerimizin Başkanlarından biri. Diğeri de o önemli kulübümüzün başkanlığını yapmış olanlardan bir diğeri. Hadi başkan olmasını bir kenara bırakalım, nereden bakarsanız bakın bir ahlak problemiyle karşı karşıyasınız.

İnsanların arkasından kuyu kazmak mı dersiniz, taraflar arasında fitne yaymak mı dersiniz, kendi kulübüne açıkça zararlı olacağını bildiği halde kulübüne menfaatleri için ihanet etmek mi dersiniz, ne derseniz deyin. Ne tarafından bakarsanız bakın, taraftar bu davranışları görünce ahlaksızlığı meşru bir zemine oturtuyor.

Ben bunları duyunca  bu takımın çok iyi başlayıp sonra neden tökezlediğini anladım vesselam.

Sonuç olarak şu gerçeği ortaya koymak gerekir: Taraftarın küfürlü tezahüratı, hırçınlığı, kavgacılığı, dürüst davranmak yerine yanlı ve ayrımcı davranışlarının arkasındaki en temel dinamik diğer etkenler kadar Federasyon yönetimleridir. En büyük tahrik o cenahtan gelmektedir. Cezaları vermek kolay, ancak olayların tekrarlanmasını önlemek zordur. Çünkü futbolda ahlaksızlığı önlemek için önce yöneticilerin aynaya bakması gerekir.

Gelecek yazımda teknik direktörlerin ve teknik heyetlerin taraftarı nasıl ahlaksızlığa yönlendirdiği konusunu ele alacağım. Kalın sağlıcakla…

  

Tekin Küçükali, İstanbul–Ocak.2014 – tekinkucukali@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb61@gmail.com,

 

 

AHLAKSIZ KİM.? -5-

Tekin Küçükali

Yayınlanma Tarihi: 19 Aralık 2013 -10.45

Taraftarı yöneten ve yönlendiren en önemli futbol aktörü yöneticilerdir. Yöneticinin başarılı ya da başarısız olmaları, yönettikleri ve görüntüledikleri ile biçimlenir.

Taraftarlar yöneticilerin gözüne bakar. Onlar bir adım atarsa, taraftar tribünde üç adım atar.

Bu nedenle futbolda şiddet ve ahlaksızlığın yaygınlaşmasında en büyük pay yöneticilerindir. Çünkü taraftara verdiği mesajlar çok önemlidir.

Örneğin yönetici medya önünde, ağır bir ifade kullanırsa, bu tribündeki taraftarın çok daha ağır ifade ya da hareketine dönüşebilir. Hiç kuşkusuz Meriç kenarındaki çobanın hayatından nasıl sorumlu ise Kaçkar Dağlarındaki sürünün vebalinden de sorumludur.

Bazı maçlarda yaşanan olayların ardından açıklamaları izledim. Maçta olaylar çok büyük, ama bazı yöneticilerinden ses seda yok. Ancak bazı yöneticiler de “katletme” ifadesiyle olayı kınamış. Bu tabir açık bir şiddet tabiridir.

Peki, bu tabiri kullanan Başkanın taraftarı bu katlin karşılığında ahlaklı ve sakin bir tavır geliştirebilir mi.?

Örneğin aynı yöneticiler, sahada yaşanan şiddetin kınanmasından çok maçın tekrarını öne çıkarmışlar. İşte bu yüzden taraftara yansıyan ahlaksızlığın en önemli kaynaklarından biri de özeleştiri yapma istidadı gösteremeyen yöneticilerdir. Diğer takımın yöneticilerinin sesiz kalışı da algıyı farklı boyuta taşımış olur. Örneği görülmemiş bir olayı susarak tahrik gücünü tetiklemek olur. Dürüstlüğü es geçmek yöneticilerimizin alışkanlığı haline gelmiştir.

Yöneticilerden taraftar normal zamanlarda değil, kriz durumlarında sağlıklı kararlar ve açıklamalar bekler. Krizi yönetemeyen yöneticiler şiddete ve ahlaksızlığa neden olabilirler. Yöneticinin en büyük başarısı problemi taraftar üzerinden çözmek değildir. Problemi taraftar tribünde küfür sloganları atarak çözecek olsaydı; yöneticilere ne gerek vardı.

Bu gerçeklerden hareket ederek Trabzonspor’a bakalım. Anadolu’da hızla taraftar kaybeden bir takım konumundayız. Çünkü ortada haklarını ararken bile haksız duruma düşen bir yönetim anlayışı var. Belki şehir insanımızın hoşuna giden, heyecanını artıran açıklamalar olabilir. Ancak olaya sağduyu ile bakan bir Artvin İli var.

Burada Trabzonspor taraftarlığının geldiği son noktayı hiç araştırdınız mı.?

Artvin insanı bizim için çok önemli bir taraftar kitlesidir. Giderek azalan böylesine önemli taraftar kitlemizin bu soğukkanlı, mazlumdan yana ezilmişin yanında olan bu hoşgörülü insanları bile yavaş yavaş kaybediyoruz. Örneğin, anamızın ak sütü kadar hakkımız olan bir meselede böylesine kavgacı ve üslupsuz ifadelerle taraftarın karşısına çıkmak Trabzonspor’u büyütüyor mu.?

Yoksa tereddütleri artırıyor mu? Unutmamalıyız ki düşünceler iyi ve cesur yöneticilerin beyinlerinde gelişir ve hayat bulur. Yoksa bu düşünceler hayal ve rüya olmaktan öteye geçemez.

Agresif tavırlarla, ahlak sınırlarına değen üslupla hak aranmaz. Bu üslup Trabzonspor’u Anadolu’da eritir. Taraftarı yönetilemez hale getirir.

Sahada oynanan futbol zaten ne şehir taraftarını ne de Anadolu taraftarını memnun ediyor. Yöneticiler bir bir dökülüyor.

Her kötü futboldan sonra, üstüne bir de taraftarın asabını bozan, gereksiz, futbolda yaşadığımız sıkıntıları örtbas etmeye yönelik açıklamalar geliyor.

Türk futbolu, futboldan ekonomik olarak beslenen yöneticilik yapısı olduğu sürece ahlaksızlık bataklığına mahkûmdur. Çünkü menfaatine dokunulan bir yönetici şirazeyi kaybeder, yanında itidal çağrısı yapanları, stratejik hareket etmeyi önerenleri kovar. Taraftarı para yöntemleriyle kontrol altında tutabileceğini düşünür. Nihayetinde ortaya şiddet ve ahlaksızlık çıkar. Her zamanki gibi kriz durumlarında, savaş alanına taraftar sürülür ve kurban edilir.

Bu kısır döngüyü kırmak zorundayız.

Örneğin, hiç parası olmayan, iletişimi güçlü, saygın bir kişi neden bir kulübün başkanı olmasın.? 

Bence parası çok olan bir kişiden daha başarılı olur. Çünkü kulüplerin doğru yönetimle kendi parasını kazanması ve kazandığı bu parayla da daha büyük başarılara imza atması mümkündür. Misal göstermek gerekirse Beşiktaş’ın eski başkanı Sayın Süleyman SEBA oldukça önemli bir örnektir. Çok parasıyla yönetici olmuş ve kulübe büyük paralar bırakıp arkasına bakmadan gitmiş bir kişi gösterebilir misiniz.?

Dedikoduları ve şovları bir kenara bırakalım. Herkes futbol üzerinden parasına para  itibarına itibar katmanın peşindedir.

Yöneticilerimizde bu para ve itibar hırsı varken, tribünde taşkınlıklar mukadderdir.

Gelecek yazımda, futbolda şidete, ahlaksızlığa ciddi katkısı olan bir başka grubu, Federasyon yönetimlerini ele alacağım.

Kalın sağlıcakla…

 

 Tekin Küçükali, İstanbul–Ocak.2014 – tekinkucukali@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb61@gmail.com,

 

 

AHLAKSIZ KİM.?-4-

Tekin Küçükali

Yayınlanma Tarihi: 12 Aralık 2013 -11.44

Türk Futbolunda yaşanan küfür, şiddet, ayrımcılık, ırkçılık, zorbalık ve adaletsizliklerin tümüne ahlaksızlık diyoruz. Yaşanan bu ahlaksızlıkların da sadece futbolun taraflarından herhangi birine ait olmadığını; futboldaki tüm aktörlerin bu olumsuz yapıyı desteklediğini düşünüyoruz.

Bu itibarla, yazılarımızın başlığından hareketle taraflardan birini ahlaksız ilan edeceğimizi düşünenler yanılırlar. 

Bizim derdimiz bu büyük suçun sadece taraftara atılmasının yanlış olacağını ortaya koymaktır. Yaşanan bu karmaşa ve kaosta herkesin ciddi bir payının olduğunu tartışma konusu yapabilmektir.

Türk Futbolunun tarafları arasında en tuzu kuru kesim futbol medyasıdır. Elbette ki çok ahlaklı ve sorumlu davranmaya çalışan iyi niyetli oldukça fazla futbol medyası yazarı çizeri mevcuttur. Türkiye’de bir Halit Kıvanç örneği vardır. Hiç kimse bu konuda geçmişimizi sorgulayamaz.

Futbol medyasının geçmişi bugünlerle karşılaştırılamayacak kadar parlaktır. Biz yaşanan yozlaşma ve bozulmadan rahatsızlık duyuyoruz. Bugün futbol medyasının maalesef özeleştiri yaptıklarını pek göremiyoruz.

Bu nedenle, futbola aşıladıkları ahlaksız davranışları dile getirmek de yine biz medya mensuplarına düşüyor.

Futbolun köşe yazarları, hafta boyunca televizyon kanallarında para karşılığı yorum satanlar, muhabirler ve hele hele foto muhabirleri ellerini başlarının arasına alıp bir kerecik olsun düşünsünler. Şu seyircilerin kızgınlıkla sahaya attıkları çakmakta, korkudan babasının kucağında ağlayan çocuğun gözyaşında, tribünlerde aynı anda onlarca insanın tek bir kişiyi linç etme hıncında, henüz sahaya çıkarken yuhalanan hakemin hüznünde hiç mi katkıları yok. Masa başından ahkâm kesmenin ve paraları cebe doldurmanın vebali esasta ne kadardır.?

Her meslekte helal para ve haram para vardır. Eğer haksızlık, adaletsizlik, şiddet ve ahlaksızlığa neden olan bir yorumla, bir fotoğrafla, bir görüntüyü yaymakla para kazandıysanız, fetva vermek bana düşmez ama kazandığınız o para eminim ki helal olamaz.

Türkiye’de futbol yorumcusunun tuttuğu bir takım vardır ve bu takım asla yenilmez. Çünkü hayali bir takımdır. Esasında gerçekte sahaya çıkıp top oynayan böyle bir takım yoktur. Bu takımın tüm pozisyonları ağır çekimde yaşanır. Futbolcunun, hakemin 1 saniye içinde düşünüp karar vermesi gereken anlar için futbol yorumcusu 10 dakika düşünür, analiz yapar. Bu başlı başına bir haksızlıktır.

Hep söyledik, futbolun nihai tüketicisi taraftardır. Hedef, her zaman taraftarın futbola doyurulması olmalıdır. Aksi halde taraftarın, futbol seyircisinin tüketici olarak hakları vardır. Hiç kimsenin taraftarın canını sıkmaya, onu mutsuz ve huzursuz etmeye, tahrik ederek üzerinden para kazanmaya hakkı yoktur. 

Eğer bu ahlaksız ortam devam ederse, futbol seyircisi bir tüketici olarak haklarını aramaya başlayacaktır. Örneğin; bir futbol muhabiri ben bildim bileli, maçın başlamasıyla birlikte, hemen büyük takım diye bilinen takımların rakibinin kale arkasında pozisyon alır. Çünkü golü fotoğraflama ihtimalini orada daha yüksek görür. Sadece bu davranış bile o Anadolu takımının seyircisini ne kadar yaralar biliyor musunuz.?

Anadolu takımının oyuncuları ve seyircileri muhabirler tarafından hemen oracıkta yenilgi psikolojisine sokuluyor.

Bir hafta boyunca televizyonlarda taraftarlar doldurulup, gırtlağına kadar strese sokup  stadyumlara gönderilince, yaşanan en küçük olay kıvılcıma dönüşüyor. Ardından herkes böyle basit bir nedenden ötürü seyircinin verdiği aşırı tepkiyi sorguluyor. Seyirciyi suçluyor. Futbol medyası keyifle yeni yorumlar yaparak gündem değiştiriyor.

Sonuç olarak; Türkiye’de futbol taraftarı futbol medyasının yoğun tazyiki altında inlemektedir. Yapılan programlarda şiddet, kavga ve gürültüye ayrılan zamanla futbolun güzelliklerine ayrılan zaman bir karşılaştıralım; futbol seyircisinin ne derece tazyik altında olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Bir sonraki yazımda, seyirciyi tahrik eden, seyircinin sinirlerini yıpratan bir başka futbol aktöründen, futbolun yöneticilerinden bahsedeceğim.

Kalın sağlıcakla…

 

Tekin Küçükali, İstanbul–Ocak.2014 – tekinkucukali@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb61@gmail.com,

 

 

AHLAKSIZ KİM.? -3-

Tekin Küçükali

Yayınlanma Tarihi: 05 Aralık 2013 -10.20

Son üç yazımızda Türk Futbolunda yaşanan ahlak dejenerasyonunu ve bunun seyirciye bir maliyet olarak yansımasının kaynağını araştırmaya çalışıyoruz. Taraftarın küfür etmesinin esasında bir sonuç olduğunu; asıl müsebbiplerin futbolcular, hakemler, futbol medyası, kulüp yöneticileri ve Federasyon yönetimleri olduğunu tekrar hatırlatmakta yarar var.

Seyircilerin çığırından çıktığı, küfür ve şiddete başvurduğu maçları incelediğimizde karşımıza en fazla hakem hataları çıkmaktadır. Hakem hatası demek adaletsizlik, haksızlık demektir. Seyirci adaletsizliğe isyan ederken ölçüyü kaçırıp haklı iken haksız pozisyona düşmektedir. Bu duruş bir toplum algısıdır. Herkes ahlaki davranmaktan kaçmakta; kabak seyircinin başına patlamaktadır. Örneğin; hakemler de yanlış çaldıkları düdüklerle maçın kaderini etkiledikleri zaman özeleştiri yapma ahlakına sahip olmalıdır.

Hiçbir futbolcu verilmeyen bir penaltı için hakeme gidip,“neden penaltı vermedin” bugüne kadar demedi. Hiçbir hakem de, “evet ben bu maçta emeğe saygısızlık ettim, haksız penaltı verdim.” demedi. Sonrada çevir kazı yanmasın misali seyirci küfürbazmış. Sevsinler seni demezler mi adama. Futboldan anlamayan için mevzu bahis değil. Çünkü sahada ne olup bittiğini bilmiyor. Peki ya bilen için.?

Geçtiğimiz haftalarda Sivas spor’un bir maçında hakem yoğun kartlar göstermişti. Verilen kırmızı kartların sonucunda, maç sonrası bir seyirci mahkemenin yolunu tuttu. Neden biliyor musunuz.?

Hakemin sahadaki yönetimi nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu iddia etti. Hakeme ruh sağlığını bozduğu için manevi tazminat davası açtı. Davayı açanla konuşabilsek, esas rahatsız olduğu konunun istemeden ahlakının bozulduğu gerçeği olduğunu tespit edebiliriz.

Bu seyirci bizim yazılarımızdan mı etkilendi,  onu tam bilemiyoruz.

Ancak önemli bir gerçeği fark etti. Böyle bir mağduriyeti hak etmediğini düşünerek kendisinin küfür ve şiddete zorlandığını fark etti. Burada zorlayan kişi hakemdi. Sorumlu hakemdi ve bu nedenle davayı ona karşı açtı. Ben bu orijinal ve akıllıca çıkıştan sonra, hakemlerin daha dikkatli davranacaklarını, her kararlarının insan hak ve hukukuyla ilgili olduğunun bilinciyle hareket edeceklerini umut ediyorum. Ayrıca bu tür ahlak arayışı ifade eden çıkışların futbolculara karşı da yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Örneğin, her an bir başka seyircimiz, futbolculardan birine “beni açıkça yanılttı” diye dava açabilir. Ya da “kamuya açık bir ortamda yaptığı davranışlarla benim ve çocuğumun ruh sağlığına zarar verdi” şeklinde bir doktor raporu ile pekâlâ davacı olabilir.

Gelin görün ki hakemleri sahada böylesine sersemleştiren, ahlaksız ve adaletsiz kararlar vermelerine neden olan çok ciddi nedenler de vardır. Doğrusunu ararsanız, futbolda seyircilerden sonra en çok tacize uğrayan ve ahlaksızlığa zorlanan camia hakem camiasıdır. Futbolda yaşanan ahlaksızlığın sondan ikinci mağdurları da hakemlerdir. Çoğu zaman onların verdiği hatalı kararların arkasında, başka yapısal sebepler vardır.

Ben aklıma gelen birkaç tanesini hemen burada dile getireyim. En başta hakemlerin ücretlendirilmesi sistemi çok yanlış ve adaletsizdir. Elazığ’da oynanan bir maçla İstanbul’da oynanan bir derbinin ücreti eşit ve sabit olamaz. Milyon dolarlık futbolcuyu yöneten hakem ile geçimini sağlayacak kadar ücretle oynayan bir futbolcuyu sahada yöneten hakem aynı ya da benzer ücretleri alırsa; hakem milyon dolarlık futbolcu karşısında aciz kalır. Etki altında kalmaması mümkün değildir. Zaten birçok futbolcu tavır ve davranışları ile bunu hissettiriyor.

Bir de hakemlerin güçler karşısında etki altında kalması problemi söz konusudur. Bu tamamen ahlak zafiyetidir. Gelecek korkusudur. Kişilik problemidir. Hani derler ya,“bak anasına al kızını” tamda onun gibi bir şey. Az da olsa bu baskıya inatla direnen hakemlerin durumu hepimizin malumudur. Örneğin,  çok genç yaşta büyük bir aşkla hakemliğe soyunan Hamza Mısır kardeşimiz, etki altında kalmadan ahlaklı maçlar yönetmek için çıktığı yolda, ülkemizin Doğu kesiminde maç yönetirken engellerle ve silahlı baskılara maruz kalmıştır. İnatla, ahlaki değerlerden ve adaletten ayrılmayacağı anlaşılınca da hakemlik müesses nizamı tarafından dışlanmıştır.

Evet, seyircilerimizin tribünlerde ahlaksız tavırlar sergilemesine hakemler sebebiyet vermektedirler; ancak hakemlerin de nasıl bir ahlaksızlık baskısı altında olduğunu görmezden gelemeyiz. Demek ki futboldaki ahlaksızlık futbolun tüm tarafları tarafından destekleniyor. Bu destekleri kesmek ahlaksızlığın kaynağını kurutmak için şarttır.

Bir sonraki yazımda seyircileri ahlaksızlık konusunda taciz eden en önemli gruplardan biri olan futbol medyasını ele alacağım. Kalın sağlıcakla…

 

Tekin Küçükali, İstanbul–Ocak.2014 – tekinkucukali@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb61@gmail.com,

 

 

AHLAKSIZ KİM.? -2-

Tekin Küçükali

Yayınlanma Tarihi: 28 Kasım 2013 -10.02

Futbolun perakende olarak tüketildiği yer tribündür. Sahada ve saha dışında futbol adına yaşanan her şey döner dolaşır tribünde karşılık bulur. Çünkü futbolun nihai tüketicisi seyircidir. Bir yönüyle sahada yaşananlara ayna tutar. Futbolcular, hakemler, futbol medyası, yöneticiler ve Federasyon yetkilileri o hafta ne ekerlerse, bakarsınız hafta sonu onu biçerler.

Bu hafta futbolcuları ele alacağız. Bu noktada, futbolcuların sahada yaptıkları yanlışların, aldatmaların ve ahlaksızlıkların seyirciye mal edilmesinin haksızlık olduğunu tekrarlamakta yarar vardır.

En başta futbolcularımız ahlaklı sevinmeyi bilmiyorlar. Bakıyorsunuz bazıları yumruğunu sıkarak ve kolunu yukarı kaldırarak bazı ahlaksızlıkları tarif etmeye çalışıyor. Bir başkası, insan için dünyanın en tehlikeli köpeği gibi pozisyon alarak yürüyor. Vücut dillerini analiz ettiğimizde, karşımıza küfür ve şiddet çıkıyor.  Hatta vücut dili ve davranışlarıyla bir başka futbolcu arkadaşına doğrudan tacizde bulunan futbolculara bile rastlıyoruz. Bunların bir kısmının yabancı futbolcu olması da Türk Futbolunun yabancılar karşısındaki çaresizliğini ortaya koymaktadır.

Futbol seyretmek üzere stadyumu doldurmuş, bayanlı ve çocuklu seyircilerimiz maç bitene kadar türlü küfür, hakaret ve itişmelere şahit oluyor. Melek olsa bu tahriklere dayanamaz. Nitekim bir noktadan sonra ya ahlaksızlığı yapan futbolcunun yanında yer alarak küfüre ve şiddete başvuruyor; ya da tam karşısında yer alarak küfüre başvuruyor. Sahada böylesine ağır tahriklere kim dayanabilir.?

Futbolcuların sahadaki aldatma girişimleri ise artık ahlaksızlık değil, zekâ ve yetenek sayılıyor. Küçük bir dokunuşun karşılığında kendini aniden yere atıp acıdan kıvranıyor numarası yapanı mı ararsın; ceza sahasına girer girmez topu unutup çimenleri gözetlemeye başlayanını mı ararsın; vücut dili saygılar sunarken ağzı küfredenini mi ararsın…

Futbol oynamaya niyeti olmayan her futbolcu dikkati hemen hakem ve seyirciye yönlendirmeye çalışıyor. Seyirciyi koro halinde hakeme küfrettirdi mi o futbolcudan bahtiyarı yok. Muzaffer bir komutan gibi sahada gezmeye başlıyor. Takım kaptanları ahlaksızlık yapma yetkileriyle donatılmış komutanlar gibi dolaşıyorlar sahada. Bazı futbolcular ise imtiyazlı. Onlara küfretmek, şiddete başvurmak bir tarafa ırkçılık yapmak bile serbest.

Çoğu zaman seyirciler, maçtan çıktıktan sonra yanında getirdiği çocuğunun ya da bayanın yüzüne bir müddet bakamayacak hale geliyor.

Futbol seyircisi böylesine ahlaksızca hareket eden futbolcuları seyretmek için mi bu kadar meşakkate katlanıyor. Futbolculardan dürüst ve ahlaklı davranış görme hakları yok mu.?

Futbolcular dürüst, centilmen ve ahlaklı davrandıklarında ne zaman alkış almadılar. En kritik dakikalarda bile sakatlık nedeniyle durmuş oyunu centilmence başlatan oyuncuyu Türk seyircisi her zaman alkışlamıştır.

Hani Nasreddin Hoca demiş ya; “hırsızın hiç mi kabahati yok” diye. Ben de diyorum ki; futbolcu arkadaşlar, lütfen sahada taraftarınızı tahrik etme teşebbüslerinde bulunmayın.

Bu millet sahada yaşanan her şeyi ağır çekim olarak detaylı bir şekilde görüyor ve aslında yaşanan çirkinliğin kimden kaynaklandığını bir kenara yazıyor.

Bazı futbolcuların yıllar geçmesine rağmen “çirkef” olarak, bazı futbolcuların ise “beyefendi” olarak anıldığını aklınızdan çıkarmayın.

Gelecek hafta seyircinin bir başka tahrikçisi olan hakemleri ele alacağım. Kalın Sağlıcakla…

 

Tekin Küçükali, İstanbul–Ocak.2014 – tekinkucukali@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb61@gmail.com,

 

 

AHLAKSIZ KİM.? -1-

Tekin Küçükali

Yayınlanma Tarihi: 21 Kasım 2013 -10.30

Zaman zaman liglere ara verilmesi yararlı oluyor. Gündemin sürüklemesinden kurtulup meselelerin özüne inen çalışmalar ve düşünceler geliştirmemizi sağlıyor. Ben futbolda ahlak ve kültür konusunu çok önemsiyorum.

Futboldaki sorunların temel kaynağının kültür ve ahlak sorunu olduğunu düşünüyorum. Bildiğiniz gibi her zaman da mağdur duruma düşürülen taraftarın gözünden olaylara bakmaya özen gösteriyorum.
Rahmetli Atatürk şu sözü sanki bugünleri görmüş de söylemiş: “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.”

Bir toplumda kültürel düzey düşüklüğü, kimlik bunalımı ve kültürel karmaşa gibi problemler ortaya çıktığında karşımıza kaçınılmaz bir başka problem çıkar. Bakarsınız ki her faaliyette, her organizasyonda bir ahlak problemi baş göstermiş.

Toplumumuzda yaşanan bu toplumsal karmaşanın bir sonucu olarak mı bilinmez; Türk Futbolunda da ciddi bir ahlak krizi yaşanmaktadır. Daha acı olanı ise yaşanan bu topyekûn ahlak krizinin sadece futbol seyircisine mal edilmesidir. Sanki tüm futbol camiası ahlak abidesi, sadece taraftarlar küfürbaz. Türk Futbol seyircisinin bu çelişkilerini öne çıkarıp kendi ahlaksızlıklarını örtmeye çalışan tüm futbol taraflarını buradan kınıyorum. Taraftarlara, futbolun olmazsa olmaz tarafına yapılan bu haksızlığa onlar adına isyan ediyorum.

Konuyu detayına inerek hakkaniyetle incelediğimizde, futbol seyircisinin ahlaksızca ve acımasızca tahrik edildiğini rahatlıkla görebiliriz. Futbol seyircisinin tam beş farklı futbol grubu tarafından ağır tahriklere maruz kaldığını vurgulamak istiyorum. Her bir grubun futbol seyircisini nasıl tahrik ettiğini ve nasıl ahlaksızlık örneklerine imza attıklarını bir yazı dizisiyle sizinle paylaşmak istiyorum. Seyirciye yapılan bu ahlaksızlık tahriklerini hatırladığımızda, taraftarların başvurduğu küfür ve şiddet olaylarının ne denli masum ve kaçınılmaz sonuçlar olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Şöyle bir düşünün seyirci neden futbolcuyu yuhalıyor, hakemi yuhalıyor. Başkanına istifa çağrısı yapıyor, Federasyonu lanetliyor.?

Çünkü herkes onların üzerine oynuyor. Herkes onları istismar edip kendisini örtme, perdeleme peşinde.Peki kimdir bu futbol seyircisini istismar eden beş grup.?

En başta hakemler camiası var. Sonra futbolcular geliyor. Gece yarılarına kadar futbol medyasının oyunlarıyla karşılaşıyorsunuz. Balık baştan kokar misali işin en başında elbette ki Federasyon var. Son olarak da seyirciyi istismar ederek rant peşinde koşan yöneticiler camiası karşımıza çıkıyor.

Bizim de görevimiz, bu yanıltıcı örtüyü kaldırmak ve altındaki yalın gerçekleri, seyircinin nasıl ahlaksızlığa teşvik edildiğini siz okuyucularımızla paylaşmaktır. Bu perdeleri küfür ve şiddeti mazur göstermek için değil, meselenin gerçek sorumlularına ulaşmak için aralayacağız.

Gelecek yazımda bu beş grubun en masumlarından, futbolculardan bahsedeceğim. Sağlıcakla kalın…

 

Tekin Küçükali, İstanbul–Ocak.2014 – tekinkucukali@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb61@gmail.com,

 

 

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Ocak.2014 - okkesb@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/  - okkesb@turkfreezone.com,

https://twitter.com/okkesb E.mail: okkesb61@gmail.com,

https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,

MEDYAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Kasım.2013 - okkesb@gmail.com,

 

 

Diğer Haberler

  • TRABZON NASIL BU HALE DÜŞTÜ.?
  • Adnan Kahveci’den İki Federasyon Meselesine...
  • MAVİ ÇIĞLIK; BAKRAÇ SANAT GALERİSİNDE.!
  • BÜYÜK SORUNUMUZ*RİCANİA SİMULANS**VAMPİR KELEBEK*
  • FAROZ; MAHALLENİN ÖTESİNDE BİR KÜLTÜR.!
  • 3.KAHRAMANMARAŞ TANITIM GÜNLERİ ANKARA'DA
  • TDF'DA SAYGISIZLIK ve HUKUKSUZLUK DEVAM
  • HÜSEYİN AYAZ; TEHDİTLERE HODRİ MEYDAN DEDİ.!
  • TOLGADIRLILAR TÜRKMEN TOYU YAPILDI
  • TRABZON’UN FETİH TARİHİ 15.Ağustos.1461, PAZAR
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP