EKSEN KAYMASI DEĞİL ECEVİT SENDROMU

Bugünkü Konumuz Erdoğan Liderliğindeki İktidarın Dış Ve İç Serüvenleri. Özellikle Kafa Karışıklıklarına Yol Açan Son Uygulamaları.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

EKSEN KAYMASI DEĞİL ECEVİT SENDROMU

Kılıçdaroğlu’nun Ecevit’e benzetilmesi ve kendisinin de rahmetliye öykünmesi önemli ve komik bir gelişme olmasına rağmen yazımızın konusu bu değil. 

Bugünkü Konumuz Erdoğan Liderliğindeki İktidarın Dış Ve İç Serüvenleri. Özellikle Kafa Karışıklıklarına Yol Açan Son Uygulamaları.
Dış politikada Davutoğlu patentli gelişmelerle kişilikli bir Türkiye imajı yaratılarak bu birikim belli amaçlar için kullanılmak istenmektedir. Bunlara bir bakalım derim.
ABD Başkanı ve NATO, Dünyayı nasıl ele aldıklarını ve onun hangi stratejik yaklaşımlarla yönlendirileceğine dair temel ilkelerini içeren *belgelerini Mayıs ayı içinde yayınlamış bulunuyorlar. Bu belgelerden de anladığımız kadarıyla Türkiye’nin İran, Suriye Ve Hamas ile geliştirdiği ilişkiler ABD ve NATO’nun temel stratejilerine son kertede aykırı düşmektedir.

Obama’ nın açıklanan Milli Güvenlik Stratejisine göre İsrail ile yakın dostluk ve geniş işbirliği ABD’nin milli menfaatleri ile özdeşleştirilmiştir. Dolayısıyla İsrail’i deşifre etmeye yönelik son gemi girişimi Erdoğan’ı ABD ve NATO nezdinde güvenilmez yapmıştır. Hâlbuki Hamas dâhil İran, Suriye ve diğer Ortadoğu’daki ülkelerle ilişkiler ABD ve CIA’nin kesin denetimi ve onayı ile yapılmaktaydı.

Örneğin Türk-Brezilya girişimi ABD’yle eşgüdüm içerisinde planlanmıştı. Öyleki Obama, Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’ya bu konuda 3 sayfalık bir mektup göndermiş ve bu metinde ABD’nin neyi kabul edip etmeyeceği belirtiliyordu. Zaten İran ile varılan antlaşmada da bunlar tamamen dikkate alınmıştı.

Fakat ABD’nin bunları ret etmesi yeni bir duruma işaret ediyor ve bunun açığa çıkartılması gerekmektedir.

ABD ve Türkiye ilişkilerini doğru şekilde ortaya sermeden bölgedeki ve ülkemizdeki gelişmelerle ilgili sağlıklı bir değerlendirme yapmamız imkânsız hale gelmiştir.
Birincisi; Türkiye ABD’ye ‘Model ortaklık’ denen stratejik bir plan ile bağlanmıştır. Bu bağın ön önemli parçası da AB ile olan ilişkiler ve ABD ile 60 yıldır hiç aksamayan askeri işbirliğidir. Bu işbirliğinin karşılıklı ekonomik ve siyasi çıkarları içerdiği unutulmamalı. Sonuçta Türkiye Emperyalist sistemin bir parçasıdır.
İkincisi; ABD’nin başına Demokrat Obama da gelmiş olsa dünyanın nasıl yönetileceğine ilişkin temel stratejide Cumhuriyetçilerle arada ciddi bir fark hatta sosyal bazı yaklaşımları saymazsak hiçbir fark yoktur.

Özelliklede ABD’nin 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında NSS02 adında, 17 Eylül 2002’de resmileşen ‘Ulusal Güvenlik Stratejisi’nden sonra. Fark sadece önceliklerde ve askeri seçeneğin (‘sert güç’) kullanımında ki zamanlamadadır.

Diplomatik girişimleri (‘yumuşak güç’) ön plana alan yaklaşımlar Obama’nın önceliği olsa da sistemin varoluş nedeni olarak askeri seçenek her zaman vardır ve Demoklesin kılıcı gibi ulusların ve halkların başında sallanmaktadır. Sonuçta Türkiye’nin oyun alanı önceden bellidir ve ancak bu alan içerisinde inisiyatifler geliştirip farklılıklar yaratabilme şansı vardır.
Üçüncüsü; Bölgede İsrail Devletinin izlediği politika Obama Yönetiminin diplomatik girişimleri ön plana alan taktik adımları ile çelişmektedir. İsrail’in şiddete dayanan politika ile bölgede radikal dincilerin gelişmesinde kolaylaştırıcı bir rol oynadığı bilinmekte ve bu durum hem Türkiye’ye hem de İslamcı ülke ve örgütlere geniş bir manevra alanı sunmaktadır.

Dolayısıyla bu politika Türkiye’ye bölgede liderlik girişimleri için fırsat vermektedir. Zaten bu fırsat Büyük Ortadoğu’da ki ülkelerin Müslüman niteliğinden dolayı her zaman vardı. Sonuçta sistemin çizdiği sınırlar içinde İsrail ile Türkiye’nin bölgesel liderlik yarışı hızlanmıştır.
Dördüncüsü; Orta doğu ve Ön Asya’da Türkiye’nin diplomatik ilişkiler açısından İsrail’e karşı tartışılmaz bir üstünlüğü mevcuttur. Dolayısıyla İsrail’in ABD için askeri bir üs ve askeri vurucu tim dışında başkaca bir anlamı yoktur. İsrail ile Türkiye’nin kavgası bu açıdan Erdoğan İktidarının İslamcı geçmişi ve iç politika hesapları nedeniyle ön plana çıkmış bulunmaktadır.

Hatırlayın Suriye ile İsrail arasında barış sağlıyoruz diyerek sanal pembe bir tablo sunan AKP iktidarı Gazze katliamı ile şoka uğramıştı. Bu şok Davos vb toplantı ve ilişkilerde de devam etmiş ve son gemi organizasyonu ile ‘eksen kayması’ adı verilen sistemin sınırlarının balon yapmasına kadar varmıştır. Sonuçta son gelişmeler sistem açısından Türkiye’nin değil AK Parti İktidarının suyunun ısındığı anlamına gelmektedir.
Beşincisi; Acaba AKP ve Hükümeti ABD ile Türkiye arasındaki ve adına Stratejik Derinlik’ adı verilen planın dışına çıktığının ve İsrail=Amerika demek olduğunun farkında değil midir.? Farkındadır fakat çaresizdir.

Çaresizdir çünkü İslamcı genetik yapısı bölgede ki Müslüman kişi, grup ve devletlere karşı uygulanan acımasız şiddet ve terörü kabul etmesini engellemektedir.

Çaresizdir çünkü içerde giderek güç kaybetmekte ve iktidarını kaptırma tehlikesi yaşamaktadır.

Sonuçta AK Parti İktidarı kendince ve şarki dediğimiz kendisinin de göbekten bağlı olduğu sistemi zorlayan politikalar üretmek ihtiyacı hissetmiş ve bunları hayata geçirmeye çalışmaktadır.

Davos çıkışı ve son gemi girişimini böyle okumalıyız diye düşünüyorum.
İsterseniz içerde ki Kürt Açılımı’ndaki U dönüşü ve dışarıda izlenen anti-İsrail (güya Anti-Amerikan) kaynaklı politikanın nedenlerini ikinci devam yazısıyla sürdürelim derim. Sanırım böylece Ecevit’i taklit edenlerin başında Erdoğan’ın geldiğini de izleme fırsatı buluruz.


Selçuk POLAT – Mersin–05.07.2010
* 17 Mayıs da NATO’nun Akil Adamlar Stratejisi ve 27Mayıs’ta da Obama’nın açıkladığı ve Eylül 2002 den beri açıklanan Ulusal Güvenlik Stratejisi.

 

 

 

Diğer Haberler

  • BERAT’A BERAT.!,
  • TÜRKİYE'NİN MEDYA HALİ & BALKAN ÜLKELERİ
  • ÜÇ YILDIR DİRENEN BOĞAZİÇİLİLER VE NAZIM
  • İSKİ'YE HAK ARAMAYA GİTTİLER, KOVULDULAR
  • MEDYA DÜNYASINI ÜZEN ÜÇ KAYIP
  • YENİ “DOSTUMUZ” İNGİLTERE... HAYIRLI OLSUN.!
  • 100’ÜNCÜ YILINDA TÜRKİYE FOTOĞRAFI
  • TÜRKİYE’DE SOSYAL DEMOKRASİ
  • LGBT VE 250 BİN KİŞİLİK GÖSTERİ
  • FELAKETİN DEMOGRAFİK ETKİSİ
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP