Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları.!.

John Perkins son yılların en önemli yazarlarından biri... "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" isimli kitabının ardından şimdi de yeni kitabı "Kafes" ile Türkçe'de.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları.!.
John Perkins son yılların en önemli yazarlarından biri... "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" isimli kitabının ardından şimdi de yeni kitabı "Kafes" ile Türkçe'de.
Perkins Deniz Bayramoğlu'nun konuğu oldu. Avrupa ve ABD'yi sarsan krizden arap baharına, Türkiye'nin ABD'den nasıl göründüğüne kadar gündemki tüm konularla ilgili soruları yanıtladı. www.cnnturk.com,
 
Bana kalırsa iflas etmiş bir sistemin doğal sonuçlarını izliyoruz. Benim yırtıcı kapitalizm olarak tanımladığım küresel boyuttaki bu ekonomiyi 1970’lerde tasarlamaya başladık.
1980’de Raegan ve Thatcher gibi birçok lider bu sistemi büyük bir hevesle kucakladı. Bugün ABD’de nüfüsun % 5’i tüm kaynakların % 30’unu tüketiyor. Buna karşın dünyanın yarısı büyük bir yoksulluk içinde yaşıyor. Yani kısacası bu sistem iflas etmiş bir sistem.  Bu sistemi dünyanın geri kalanına yayamazsınız. Yunanistan, Türkiye, Arap yarımadası... Düşünün tüm bu ülkeler kaynakların yüzde 30’unu kullanmaya kalksa bu mümkün olabilir mi. Yani kısacası bu sistem işleyebilir bir sistem değil. Zaten bu yolda sona gelmiş gibiyiz. 

- Peki, Ne Yapmamız Gerekli.?
Yeni bir model bulmalıyız. Dünyanın her tarafında işleyebilecek bir model. Herkesin  faydalanabileceği, insanların mutluluğu üzerine kurulmuş, sürüdürülebilir çevreyi koruyan ve adil bir sistem yaratmalıyız.
Bugünkü sitem feodal dönemleri andırıyor. Lord şatoda oturur. Etrafında muhafızları vardır. Şatonun etrafı yüksek duvarlarla çevrilidir. Ve geri kalan herkes Lord için çalışır... Hayır, bu sistem artık işlemiyor. Biz insanlar büyük şirketleri daha iyi işleyen bir sistem için zorlamalıyız. 

-ABD Ve Avrupa’nın Krizinin Arkasında da Ekonomik Tetikçiler mi Var.?
Kesinlikle. Ben bir tetikçi olarak nasıl çalıştığımı anlattım. Önce ülkeleri büyük borçların altına soktuk. Bu para Dünya Bankası ya da  başka uluslararası kurumlardan geldi. Daha sonra da hükümetleri, aldıkları bu borçları dev uluslararası şirketlerin altyapı projelerine yatırmaya ikna ettik.  Ama para hep ABD şirketlerine ve bir kaç kişinin cebine gitti. Nüfusun büyük kesimleri bu yardımlardan yararlanamadı. Üstüne üstlük borçlar onların üzerine yıkıldı. Doğal olarak bu borçlar ödenemedi.
Biz de tekrar bu ülkelere gidip borcunuz karşılığında petrolünüzü bize satın ama ucuz fiyatla dedik. Bunu devletler bazında yaptığımız gibi bireylere de uyguladık. Örneğin ABD’de... Bankalar 300 bin dolarlık bir ev alabilecek birini 500 bin dolarlık ev almaya ikna etti. Bu evlerin 1 yıl sonra 1 milyon dolar olacağı yalanını uydurdu. İnsanlar ödeyemeyecekleri  borçların altına girdi. Devasa borçların altına giren bu insanlar doğal olarak sistemin kölesi haline geldi. Kısacası Yunanistan’da, İspanya’da , İtalya’da İrlanda’da Portekiz’de olan buydu. Bu tam bir tetikçilik örneğiydi. Bu sayede  yönetici elit gücünü pekiştirdi. Ama bir kere daha söylüyorum bu iflas etmiş bir sistemdir. 

- Yani Sistem Önce 3. Dünya Ülkelerini Sömürdü. Sonra da Dönüp Aynı Sistemi Kendi Vatandaşlarına Uyguladı. Bu Sistemde Hiç Bir Etik Kural Yok mu Peki.?
Var elbette... Ama sistemin kendine ait bir etiği var. Chicago okulundan Ekonomist Milton Friedman’ın 1970’lerde ortaya koyduğu üzere bu sistemin tek sorumluluğu sosyal ya da çevresel sonuçlarına bakmaksızın karı maksimize etmektir.
Bu Keynesçi modelden dramatik bir ayrılmayı ifade eder. Keynes -ki ben de onun modelinin taraftarıyım-  bambaşka şeyler söyler. Bir yönetici önce toplumun saygın bir üyesi olmalıdır. Ama bu etik anlayışı artık yok. O zaman biz insanlar da bu sistemin değişmesi için şirketleri zorlamalıyız. 

- Peki, Nasıl Bir Sistem Öneriyorsunuz.?
Çözüm için yeni bir ekonomik model icad etmeliyiz. Bugün içinde olduğumuz ekonomiler ağırlıklı olarak askeri ihtiyaçlar etrafında şekilleniyor. Daha büyük arabalar, daha hızlı arabalar, daha parlak ve daha renkli kıyafetler; bir sürü ıvır-zıvır yani.
Ben buna ıvır-zıvır ekonomisi de diyorum. Bundan hızla uzaklaşmalıyız. Oysa elimizde dünyada açlık çeken insanların da işine yarayacak bir sistem oluşturmak için geniş bir oyun alanı var. Denizlerini havanın toprağın temizlenmesi gerek. Sürdürülebilir bir yapı oluşturulması lazım. Yapılması gereken çok şey var. Ve bu toplumun saygın bireyleri şirketlerin bu değişimi gerçekleştirmeleri konusunda ısrarcı olmalı. Bunu biz insanlar başaracağız. 

- Ama Büyük Şirketler Bu Değişime Güçlü Bir Şekilde Direniyorlar... 
Evet dierniyorlar ama hergün şirketler daha yeşil hale geliyor. Hartta Wal-Mart gibi dev şirketler bile bu yola girmeye başladı. Bu sadece göz boyama olabilir ama önemli olan bu yola girilmesi. Bu alkolizmden kurtulmanın 12 adımının ilki gibi. Beceremiyor olsanız bile, tam inanmıyor olsanız bile “ben bağımlılığımdan kurtulacağım” demek bunun ilk adımı. O zaman bakış açısı da değişiyor. Ama aslolan insanların bu şirketleri rahat bırakmaması. E-postalarla, mektuplarla, her alanda şunu söyelmeliler: Bize endonezya’da köle emeğiyle üretilen ucuz tişörtler satmayın, Amazon Ormanları’nı yok ederek çıkartılan petrolü kullanmak istemiyoruz... 

- Ama Bu Toplumsal Bir Bilinç Değişmesini Gerektirmiyor mu.? Bu Hiç Kolay Olmaz Gibi Görünüyor...
İşler dağılmaya başlayınca bu ister istemez olacak. Siz burada Türkiye’de görmüyorsunuz ama bir çok ülkede bu dağılma yaşanıyor .. Bunlar olmaya başlayınca, yani bir hırsızlık olduğunda polis gelmeyince, bir yangına itfaiye müdahale edemeyince  insanlar bir araya gelmeye başlayacak. Bu da yeni bir bilinç seviyesine taşınacak bizleri. 

- Yeniden Politikaya Dönelim. Arap Baharı Gerçek Bir Devrim mi.? 
Ben ekonomik tetikçi olarak Mısır, S. Arabistan ve İran gibi yerlerde çalıştım. O zamanlar bile düşünürdüm; bu insanlar bu koşullarda böyle bir baskı altında yaşamaya neden devam ediyorlar? Neden ayaklanmıyorlar.? Nihayet ayaklandılar. İnsanlar artık doydular. Sadece bu ülkelerde değil dünyanın her yerinde... Ama maalesef şöyle de bir gerçeklik var. Devrimi yapanlar genellikle devrimden sonra iktidara gelemiyor.
Şimdi asıl mücadele yeni yönetimlerin nasıl kurulacağı üzerinde yaşanıyor. Eminim ki bir sürü tetikçi ve çakal oralarda iktidara yeni Mübarek’ler getirmeye çalışıyor. Adı belki başka olacak ama uluslararası şirketlerle ya da İsrail’le eski ilişkileri devam ettirecek, statükoyu koruyacak bir isim peşindenler. Bana kalırsa bu devrimler halkın isteğiyle gerçekleşti ama şimdi asıl soru yeni dönemde iktidarda kimin olacağı....

- Ya Türkiye Bu Resmin Neresinde, ABD’den Türkiye Nasıl Görünüyor.?
Türkiye tüm bu ülkeler için bir model durumunda. Herkesin gözünü kamaştırıyor. Yeni hükümet eskilerinden radikal bir biçimde farklıdır. Hem ABD hem AB ile iyi ilişkileri var. Bunun yanında İsrail, Filistin, İran konularında sağlam bir duruşu var. Ekonomisi çok dinamiktir. Ama Türkiye ile ilgili bir sorun var. Hala eski, iflas etmiş modeli izliyor. Oysa bu kadar dinamik bir yapı içinde yeni bir model oryaya koyma şansınız var.
Bu  nedenle Türkiye ve Türk insanları kendilerine şunu sormalı: Gerçek bir dünya lideri nasıl olabiliriz? Bunun için yeni bir ekonomik modeli nasıl geliştiririz? Bütün Ortadoğu sizi izliyor. Buraya gelen insanlar Türkiye’ye bakıp “kendi ülkemizin de böyle olmasını istiyoruz, Mısır’ın da, Libya’nın da böyle olmasını istiyoruz diyorlar. Türkiye’ye bir model olarak bakıyorlar. Eğer Türkiye ABD’nin 70’lerden bu yana izlediği yırtıcı kapitalizm yolunu izlerse model olmaktan çıkar. Oysa Türkiye’nin aksini yapacak, gerçek lider olacak potansiyeli var. İnsanlar sizi izliyor. Onların yolunu aydınlatabilirsiniz.

- Türkiye İle İlgili Bir Ekonomik Tetikçi Hikâyeniz Var mı?
Ben Türkiye’de hiç çalışmadım. Ama İran’da Şah’ın devrilmesinden 1 yıl sonra bir askeri darbe olduğunu ve bu darbenin arkasında da benim dönemimden bir çok tetikçinin olduğunu biliyorum. 

- Peki, Kendinizi Nasıl Tanımlıyorsunuz, Bir Kahraman, Bir Tövbekar.?
Ben bazen geçmişte bir tetikçi olarak yaptığım şeylerden büyük acı  duyuyorum. Ama 29 yaşında olan kızım, onun da bir oğlu yani benim de benim de bir torunum var, gazetelere “babamla gurur duyuyorum, iyi ki sistemle mücadele ediyor” dediğinde rahatlıyorum. Buradan başka bir dünyaya gitmemiz mümkün değil. Yani bir şey yapacaksak burada birlikte yapmalıyız.
Torunumun iyi bir dünyada yaşamasını istiyorum ama Botswana’daki ya da nijerya, bolivya’daki bir çocuk iyi bir dünyada yaşamadıkça benim torunumun da iyi bir dünyada yaşayamayacağını biliyorum. Benim durumum daha özel, Kitaplarım var insanlar beni tanıyor. Ben de bu tanınırlığımı insanlara daha iyi bir dünyanın mümklün olduğunu anlatmak için kullanıyorum. 

- Siyasi  Olarak Nerede Duruyorsunuz.?
Siyasi olarak kendimi sosyal demokrat ya da daha doğrusu reformist olarak tanımlamayı yeğlerim. Ama politikanın durumu değiştirmeye yetmeyeceğini düşünüyorum. Mesela ABD’de önce muhafazakâr sağcı, şimdi ise liberal demokrat bir başkan var. Ama büyük resme bakınca ABD’de değişen pek bir şey yok.
Bu da işleri büyük şirketlerin yönettiğinin en iyi kanıtıdır. Dev şirketler her iki tarafın kampanyalarını destekliyor. Sonuçta kazanan hep kendileri oluyor. Bu sadece bizde değil dünyanın birçok ülkesinde de böyle. Ana akım medyayı büyük şirketler elinde tutuyor. Yani ülkeleri hükümetler değil şirketler yönetiyor. Ben bu yüzden şirketlerin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun çok zor olmadığını, şirketlerin aslında çok kırılgan olduğunu düşünüyorum. Yani yapmamız gereken karlarını maksimize etmeyi değil, sürdürülebilir ve herkes için kalkınma hedefleyen şirketler oluşturmak. 
Güç gerçekten şirketlerin elindedir. Eskiden dünyada büyük topraklara hükmeden imparatorluklar vardı. Dünya devletleri, Osmanlı, Britanya, Sovyetler gibi... Şimdi ise irili ufaklı 200 devlet var. Ama asıl güç sınır tanımayan bulutların arasına gizli şirketlerde. Çin’de Tayvan’da Hindistan’da Pakistan’da... Ülkelerin düşman olması bile önemli değil. Hepsiyle iş yapabiliyorlar. Yani anlamamız gereken şu: Değişim için şirketlerin değişmesi lazım. Şirketler de bizim varlığımıza bağımlı.
Dev şirketler görevlerinin insanlara hizmet etmek olduğunu anlamalı. Şirketler artık piyasa için değil, toplum çevre ve dünyanın yararına çalışmalı. Üretim çevreselleşmeli ve toplumsallaşmalı. Yeni bir dünya mümkündür. Bunu başarabilirsiniz, siz ben. Hepimiz... 
 
 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul Kasım.2012

http://www.medyagunebakis.com/  okkesb61@gmail.com,

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

 

TEK YOL DEVRİM.!

YA İSTİKLAL YA ÖLÜM.!

Yaşasın Halkların Kardeşliği.!

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ.!

ÜLKÜMÜZ TAM BAĞIMSIZLIK VE

GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE.!

 

Hazırlanmakta olan AKP Anayasası Halkımız İçin Kölelik Anayasasıdır,

KÖLELİK ANAYASASINA HAYIR.!

 

BOP PROJESİNDE TÜRKİYENİN ROLÜ
Emperyalistler Tarafından, Müslüman’ın Müslüman’a Kırdırıldığı Ve Bunun Taşeronluğunun Da Kendine Müslüman’ım Diyen Kendi Liderleri Aracılığıyla Yapıldığının Ve Emperyalistlerinin Esas Amacının Da Ortadoğu’da Siyonistlere Hizmet Eden Sözde Kürdistan, Gerçekte Büyük İsrail'i Kurmak Olduğunun Tüm Müslümanlar Tarafından Bütünüyle Anlaşılması Dileğimle…Ayşe Eren

 

EĞER BİR ÜLKEDE

“Hukuk Üstün Değilse, Adalet Yok Hükmündedir...”

"Türk Yargısında Kronik İşlev Bozukluğu Var"

Bağımsız Bir Millet Olan Papua Yeni Gine, 

Parlamenter Demokrasi Sistemini Kabul Etmiş

Ülkelerdendir.

"Adil Yargılamayı Etkileme Suçunun Oluşabilmesi İçin, Öncelikle Adil Yargılamanın Olması Gerekir."

Türkiye, ‘Hukuk Devleti İlkesizlikleriyle Malul’

Ülkeler Kategorisini Oluşturan ‘Hibrit Rejimler’

Arasında 88. Sıradadır.

 

SU HAYATTIR… SU BİR HAKTIR…

SU, KAYNAK DEĞİL, DOĞAL VARLIKTIR.

SU YASASI ÇIKARILMALIDIR.!

 

TEMA Vakfı Eko Siyaset Bildirgesi:

“Salt ekonomi odaklı projeler dönemi bitmeli, Ekolojik Siyaset dönemi başlamalıdır.!”

 

GELECEĞİN TÜRKİYE’Sİ İÇİN

TEMA VAKFINDAN PARTİLERE..!

“Yaşamın sürdürülebilmesinin” ve “sürdürülebilir gelişmenin” ön koşulu “çevrenin, toprağın, suyun, ormanın, biyoçeşitliliğin” korunarak yönetilmesidir.

 

ÜLKEMİZ, TOPRAKLARIMIZ…

GÖZ GÖRE GÖRE ÇÖL OLMASIN.!

YEŞİL OLMASI İÇİN DESTEK OLUN.. 

BIR EKONOMIK SUIKASTCININ ITIRAFLARI-2 http://youtu.be/EfGX50d5jHs " title="YouTube video player" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>

Diğer Haberler

  • DAR KORİDOR: LİBERALİZMİN LİBERAL ISLAHI
  • S-400’LERİN ALTINDA YATAN KORKUNÇ GERÇEK.!
  • TÜRKİYE'NİN SUDAN’DA KİRALADIĞI ARAZİLER TEHLİKEDE
  • EKONOMİDE KENDİNİ BEĞENMİŞLİK
  • ŞEKERDE BÜYÜK OYUN VE TEHLİKE
  • ASGARİ ÜCRETİN ADI İNSANCA ÜCRET OLSUN
  • YENİ VERGİLERİNİZ HAYIRLI OLSUN.!
  • STAGFLASYON.? RESESYON.? POLİTİKA FAİZİ.?
  • ENFLASYONLA TOPYEKÛN MÜCADELE BÜYÜYOR.
  • TÜRK TELEKOM SOYGUNU HAKKINDA.!
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP