“BİZİM” DÖNEKLER DAHA ÇOK DÖNECEKLER!...

Günümüzde döneklerinin kendilerini ispatlamaları; geçmişlerine ve eski fikirlerine saldırıp, gelmek istedikleri yeri ve çizgiyi belli etmeleri ile başlar… Önce bir fırsat yaratıp kurnazca yeni efendilerine göz kırparlar!… İyi bir başlangıç için bu yılışmalar, döneğin kendine yeni bir ‘yol haritası’ çizdiğinin işaretidir!…

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

“BİZİM” DÖNEKLER  DAHA ÇOK DÖNECEKLER!...

 

Günümüzde döneklerinin kendilerini ispatlamaları; geçmişlerine ve eski fikirlerine saldırıp, gelmek istedikleri yeri ve çizgiyi belli etmeleri ile başlar… Önce bir fırsat yaratıp kurnazca  yeni efendilerine göz kırparlar!… İyi bir başlangıç için bu yılışmalar, döneğin kendine yeni bir ‘yol haritası’ çizdiğinin  işaretidir!…

Bilgiyi içselleştirememiş, donanımsız insanların doğal olarak medeni cesaretleri de çoktur!... Sol görüşlü birinin (tersi de olabilir)  durduk yerde “gerçekte ben sağ görüşlüymüşüm!” demesi, şaşırtıcı olduğu kadar inandırıcı da değildir!... O nedenle bireyin “döneklik makamına”(!) atanmadan önce bu inandırıcılık sorununu aşması gerekir… Hem dönek, hem de inandırıcı olmak öyle kolay değil… ‘İnandırıcılık sınavından’  da geçmesi gerekir…

İnandırılacak olan,  dönülecek tarafın kanaat önderleri değil;  taraftarıdır çoğu zaman… Bu bakımdan döneğin önünde ‘kendini kanıtlamak’ gibi bir de ağır işi var...

Dönekler bu işi genellikle eylemli olarak yapmak zorundalar…

Kuşkusuz en etkili eylem:  Önceki kanaat önderlerine sövüp saymak; ya da eski liderine ulu orta sözlü veya yazılı saldırmaktır… Döneğin eski ‘fikirlerini’ inkar etmesi, onda ‘yeni’ fikirlerin olduğuna(!) işaret eder mi bu belli değil!… Döndüğü yerdekilerin belki de doğuştan (!) veya çok az bir eğitimle elde ettikleri bilgileri, o 30-40 yıl sonra  öğrenip benimsemiş olmakla övünebilir!… Sorsalar, sonunda ‘doğru yolu’ (!) bulmuştur hazret… Dönek, fikri anlamda mensup olduğu eski gurubuna saldırmakta çoğu kez yetersiz kalır… Böyle zamanlarda imdadına yetişileceğini de bilir!… İşte böyle bir durumda şartları varsa, saldırıyı bir adım daha ileriye götürmeyi tercih edebilir… Fiziki saldırıyı da öne çıkartarak; yeni yerinde sıradan biri gibi ‘kıdeme tabi’ değil, fakat nitelikli bir üye gibi yer almayı garanti edeceğini sanabilir!… Dönek, ancak o zaman yeni yerinde rahat edebilir!... Artık sıradan bir ‘taraftar’ değildir; deneyimli bir ‘militan’ gibi kendisine verilecek yeni ödevleri ezberlemeye başlayabilir!…

Dönekler, hayatın her alanında varlar…

Ama en çok göze batanlar medya organlarında görevli olup, her gün yorumları ile karışımıza duranlardır… Bunlar bütün ihanet projelerinde en ön saftalar… İdeolojik ve sosyolojik temelleri genellikle onlar atarlar... Toplumu ikna çabaları azımsanamaz... Böyleler, kendileri için asla bir şey istemezler!… Bütün yaşamlarını o an anlattıkları ‘evrensel değerler’ ve ‘insanca şeyler’ e adadıklarını söylerler…

Gerçekten inanmadıkları halde, cahil çoğunluğun yanında yer alma sebeplerini açıklamaları ise, oldukça ilginçtir… Güya ‘elit kalıp haktan kopmamak’ , ‘halka tepeden bakmamak’, ’halkın içinde bulunmak’ ve ‘halkın sesine kulak vermek’ tir asıl amaçları… Böylece, o güne kadar ‘insan yerine konmadığı’ için ‘aşağılık duygusu’ içinde yaşayanları ‘kafalamaktır’ asıl hesapları… Doğrusu bu hesap tutmaktadır da bizim gibi geri kalmış toplumlarda… Nerdeyse ‘dönek’ baş üstünde taşınacak bir ‘kurtarıcı’ olmaktadır!… Dönek, bu basit fakat etkili oyunuyla, çoğunluğun ‘kontrolsüz gücünü’ eline geçirerek, yerine göre onlar adına kullanmaktadır… Giderek bu oyunun içinde daha da güçlenmektedir…

Döneğe çok da fazla iş düşmemektedir yeni yerinde… Yapılması gerekenleri; çoğu kez ‘birileri’(?)  yapılmaktadır zaten… Ona düşen,  yaldızlı cümleler kurup,  yapılan yanlışları savunmaktır!… Artık ‘cahil güruhun’ ağzı laf yapan iyi bir sözcüsü vardır!…

Söz gelimi, bir gün ülkenin ana muhalefeti “Yugoslavya veya Irak’ın başına gelenler Türkiye’nin de başına gelebilir” cümlesiyle dile getirse haklı kaygısını; hükümete düşen bu kaygının yersiz olduğunu ortaya koymak iken; dönek hükümetin açıklamasını  beklemeden, verebilir fetvasını: “Bu fikri savunanlar demokrasiyi içine sindirememiş olan ve bu çatışmalardan nemalananlardır.” diyebilir!…  

Eğer bir gün, gerçekten Sovyetler Birliği ve ona bağlı olarak çözülen devletlerin başına gelenler, kapımıza dayanır da; savunmasız ve hiçbir şey yapamaz durumda hazırlıksız yakalanırsak eğer, bunun baş sorumlusu bu döneklerdir… Onlar ki, bir ulusun yaşamı içinde,  kelebeğin ki kadar olan ömürlerini her şeyin üstünde tutarlar; megaloman ve  korkunç bencildirler;  onlardan her kötülüğün gelmesi beklenir!…

Durduk yerde Apo; ‘40 milyon Kürt’ten ve bunların ‘iyi örgütlenmiş’ kesimlerinden söz etmiyor; orduya da meydan okuyabiliyorsa,  “40 milyon Kürt ayağa kalktığında ortada devlet-mevlet kalmaz” diyebiliyorsa biraz da bu yüzdendir…

Döneklerin,  bir de ekrana çıkamayan,  köy kahvelerinde esip gürleyenleri vardır… Onlar, toplum içinde dolaşan ‘serseri mayın’ gibi daha da tehlikeli olanlardır… Fırsat düştüğünde ellerine, testere ile kesebilirler insanları!…  Saçının bir teli göründü diye ‘Allah’ adına taşlayarak öldürebilirler yeni gelinleri!...  Kasabanın ‘kurnazı’ da denen bu ‘taşra dönekleri’; eğitimsiz oldukları halde,  eğitimli olanların yanında dolaşırlar… Ve modern bir insan şeklindedir görünümleri…  Doğal olarak da iktidarın yandaşlarına dağıttığı ufak tefek nimetlerden ilk defa bunlar yararlanırlar!…

Fikri anlamda bir katkıları olamayacağı için, daha çok farklı fikri savunanlara kanıt sorarlar; ‘terbiyesizlik yaparlar’; ‘fiziki saldırıya hazır’ olduklarını anlatmak için volta atarlar;  ‘kol kasları içinde sakladıkları  fikirlerini’ göstermek için fırsat kollarlar!… Böylece; grup için ne kadar ‘yararlı’ olduklarını kanıtlamış olurlar… Her hal altında ‘gruba kabul edilme testi’ni  geçebilirler!…  Tıpkı Bernard Shaw’ ın (*) “Hareket halindeki cehaletten daha korkunç hiçbir güç yoktur” özdeyişindeki  ‘cehaletin vurucu gücü’dür bunlar!…

‘Dönme‘ de denen bu taşra magandaları, bilgisizliklerini ‘gizlemek’ için herkesten önce ileri atılırlar; atılganlığı bir‘kamuflaj’  gibi kullanırlar!… Her konuda bir ‘fikirleri’ vardır… Uğur Mumcu’nun ifadesiyle ‘bilgisiz fikir sahi olanlar bunlardır’… Sanki bilinmesi gerekenler,  o anda ‘vahiy’(**) yoluyla bunlara indirilir!… Konudan habersiz, ve oldukça uzağında iken bile, ‘ezberlerini tekrarlayarak’,  en doğru sözleri bile boğabilirler!…

İşte bu nedenledir ki,  gündemi oluşturan Apo ve adamları,  sonunda 40 milyonu (!) buldular!… Bilmem bu sayıya daha kimleri eklemeli!...  Karşımızdaki güç örgütlü ve hareket halindedir… Karşımızdaki güç korkunçtur!... Yine Bernard Shaw’ın bir sözünü anımsatarak bitirelim:”Akılsızın biri, ülkesinin en akıllı insanını asabilir; hatta bunu yapmaya can atabilir de!...”

Şimdi de bilgi kirliliğinden beslenen bu korkutucu güruha(***) karşı ulusal bir görev gibi duran etkili bir yöntem söyleyelim: O da en doğru bilgilere hızla ulaşıp, bu eli ve düşünceleri kirli olan hainlerden önce, onları halka ulaştırmaktır…

Bu nedenle  daha çok işimiz var bizim!...

 

Av. Cemil CAN - 01.09.2009

 

DİPNOTLAR:

(*) George Bernard Shaw (d. 26 Temmuz 1856, Dublin, İrlanda - 2 Kasım 1950, Hertfordshire, İngiltere), İrlandalı yazar. Oyun yazarı olarak ünlenen yazar, altmıştan fazla oyuna imza atmıştır. Hem 1925'te Nobel Edebiyat Ödülü'nü hem de 1938'de Pygmalion için Oscar'ı alarak, bu iki ödülü de alabilen ilk ve tek insan olmuştur. Sosyalizm ve kadın haklarının koyu bir savunucusu olmuştur. Shaw, vejeteryan olmasının yanında ayrıca içki ve sigaradan da hayatı boyunca kaçınmıştır. Ayrıca resmi eğitime de karşı çıkmıştır. Shaw, 94 yaşında geldiği 1950'de, ağaç budarken merdivenden düştükten sonra oluşan yaralarının iyileşmemesi sonucunda olaydan birkaç gün sonra ölmüştür.

Bazı Sözleri :

”Hareket halindeki cehaletten daha korkunç bir şey yoktur.”

Akılsızın biri, ülkesinin en akıllı insanını asabilir. Bunu yapmaya can atar hatta...

Mysterieux 19.49, 27 Temmuz 2009 (UTC)

(**) Vahiy:  bir buyruk veya düşüncenin Allah tarafından bildirilmesidir. İslamiyet'e göre vahiy, peygamberlere Cebrail aracılığıyla iner. Allah'ın insanlara vahiy göndermesinin bir takım nedenleri bulunmaktadır, bu nedenlerin en önemlisi Allah'ın insanları uyarmak istemesidir. Allah Kuran'ın bir öğüt olduğunu ve anlaşılmak için indirildiğini belirtmektedir. Özet olarak vahiy, insanlığa gerçek inanç esasları, iyi, doğru ve güzel olanı öğretmek için gönderilmiştir.

(http://tr.wikipedia.org/wiki/Vahiy)

(***) Güruh: Değersiz, aşağı görülen, küçümsenen topluluk, derinti, sürü..


 

Diğer Haberler

  • ŞEYHİMİZ, ŞIHIMIZ ÇOK, FİLOZOFUMUZ YOK.!
  • BEYAZ KÜRTLERİN GİZLİ İKTİDARI
  • BÜYÜK YAHUDİ GÖÇÜNÜN GERÇEK HİKÂYESİ
  • 74 YILLIK FAİLİ MEÇHUL: NURİ KİLLİGİL PAŞA
  • BUGÜN GÜNLERDEN ÂŞIK VEYSEL
  • CHESTER PROJESİ, OLTADAKİ BALIK TÜRKİYE
  • BAD-EL HARAB-ÜL BASRA.! & BAD-EL HARAB-ÜL TÜRKİYE.!
  • YENİ İSRAİL DEVLETİ KARADENİZ’DE KURULUYOR.!
  • SELANİK’TE BİR EVİN HİKÂYESİ
  • ADNAN KAHVECİ HAKKINDA.!
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP