Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
GÖRME ENGELLİLERİN EĞİTİMİNDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR
Görme Engelliler Alanında Çalışan
Sivil Toplum Örgütlerine Düşen Görev Dünyada Görülen Baş Döndürücü Gelişmeleri
Günü Gününe İzleyerek Ülkemiz Görme Engellilerine Aktarmalarıdır.
Bazı çocuklar doğumdan önce, doğum
sırasında veya doğumdan sonra pek çok hastalığa, kazalara veya kalıtımsal
(genetik) nedenlere bağlı olarak görme yetisini tamamen veya kısmen
kaybedebilirler. Biz bu kişilere genel bir tanım olarak görme engelliler demekteyiz.
Görme engelinin derecesi ne göre de
bu insanlar, az görenler ve total körler olmak üzere iki guruba
ayrılmaktadırlar. Örneğin Yapılan bütün düzeltmelere rağmen en iyi gören
gözündeki görmesi bir bölü/on ya da daha az; görüş alanı da 20 derecenin altında
bulunanlara kör denir. Yine yapılan tüm düzeltmelere rağmen en iyi gören
gözündeki görmesi 1 bölü /10 ile 2 bölü/7 arasında olanlara da az görenler
denilmektedir.
Elbette bu tanımların tıbbi, yasal
ve eğitsel olanları arasında farklar bulunmaktadır. Yasal tanımlar nesnel yani
kişiden kişiye değişmeyen; eğitsel tanımlar ise özneldir yani her bireye göre
farklılıklar gösterebilir. Görme yetersizliğinin pek çok türü varsa da ben
burada bunların ayrıntılarına girmek istemiyorum. Ancak şunu belirtmeliyim ki,
bundan 50–60 yıl kadar önce Ülkemizde en çok görülen körlük sebepleri arasında
Kızamık, çiçek ve trahom gibi hastalıklar ilk sırada gelirken, günümüzde
neredeyse bu gibi hastalıklardan kör olan yok gibidir.
Son zamanlarda ise başta mikro enjeksiyon-akıtma
yöntemi ile yapılan tüp bebek uygulamaları olmak üzere özellikle çoklu
doğumlarda görülen erken doğmuş (premature) bebeklerin küvezde fazla oksijen ve
ışığa maruz bırakılmaları yüzünden ortaya çıkan bebeklik retinopatisi ya da
oksijen yanması dediğimiz körlük durumu en ön sıralarda görülmektedir.
Ayrıca Bazı annelerin
hamilelik döneminde geçirdikleri hastalıklar ve yetersiz beslenme Gibi nedenler
görme özrüne yol açabilmektedir. Yine akraba evlilikleri yüzünden ortaya çıkan ve
kalıtımsal nedenlere bağlı olarak soya çekim yüzünden bir ailede çoğu kez
birden fazla çocuğu etkileyen körlük nedenleri de ülkemizdeki eğitim
seviyesinin artmasına rağmen hâlâ devam etmektedir.
Çocukların ve yetişkinlerin maruz
kaldıkları bazı kazalarda yine ülkemizdeki görme engelli nüfusa hatırı sayılır
bir katkı sağlamaktadır. Ülkemizde görme özrünün görülme sıklığı kızlar ve
erkekler arasında hemen hemen eşittir.
Hiç kuşkusuz görme özrünün tanılanmasından hemen sonra eğitim etkinliklerinin devreye girmesi gerekmektedir fakat bu o kadar kolay olamamaktadır.
Öncelikle
ailelerimizin büyük bir çoğunluğu görme özrünü bir türlü kabullenmemekte uzun
yıllar tüm güçlerini ve maddi olanaklarını çocuklarının görme özrünü tedavi
ettirmek umuduyla harcamaktadırlar. Elbette bu durumu son derece anlayışla karşılamak
gerekir ancak doktordan doktora koşma ve tedavi süreci devam ederken ki bu
durum bazen 5–6 sene sürebilmektedir; çocuğun ve ailenin eğitiminin ihmal
edilmemesi gerekmektedir.
Çünkü bizler biliyoruz ki çocukların
0–5 yaş arasındaki zihinsel, duygusal ve bedensel gelişimleri çok önemlidir ve
bu dönemin iyi değerlendirilememesi ileride düzeltilmesi olanaksız geriliklere
yol açabilmektedir. Tabii 0–5 yaş arası dönemin iyi değerlendirilmesi de önce
görme engelli çocuğa sahip ailelerin aydınlatılmasına ve onlara moral destek
verilmesine bağlıdır.
Ailelerimiz çocuğu görme özürü ile
olduğu gibi kabullendiği anda sorunun çözümü başlamış demektir. Zira günümüzde
doğumdan itibaren özürlü çocuklara sahip olan ailelere devlet desteği mevcuttur
bu destek para yardımı ve eğitim desteğidir.
Şimdilik Ülkemizde özürlü çocuk
sahibi olan ailelerimizin çocuğun özürlüğü konusunda yeterince eğitilebildiğini
söyleyemeyiz.
Durum böyle olunca da
ailelerin görme engelli çocukların gelişimi yetenekleri ve davranışları
hususunda beklentileri çok düşüktür. Oysa bu doğru değildir ve çocuğun sağlam kalan
duyularına yönelik uyaranlar yeterince verildiği takdirde görme engelli
çocuklarda gözleri gören akranlarına yakın gelişim özellikleri
gösterebilmektedirler.
Bu çocuklara sahip ailelerimiz
bilmelidirler ki görme engelli çocukların 0 sıfır yaştan başlayarak altışar
aylık dönemlerde hangi davranışları başarmaları gerektiğini gösteren kontrol
listeleri, gören çocuklarla ile karşılaştırmalı olarak hazırlanmıştır ve Bu
kontrol listeleri görme engellilere eğitim veren kurumlardan ve rehberlik
merkezlerinden elde edilebilir.
Bu ailelerimiz Ülke
çapında hızla yaygınlaşan Rehberlik ve araştırma merkezlerine başvurduklarında
kesinlikle geri çevrilmezler ve kendilerine mutlaka gerekli yardım
sağlanır.
Ailelerimizin görme özürlü çocukları
için sağlanan her türlü haktan yararlanabilmeleri için, ilk yapacakları şey
çocuğun özür türünü ve derecesini Tam teşekküllü bir devlet hastanesinden
alacakları sağlık kurulu raporu ile belgelemeleri olmalıdır.
Çocuğun özrünü bildiren bu raporla
birlikte ikamet etmekte oldukları yere en yakın Rehberlik ve Araştırma
Merkezine başvurdukları taktirde Ülkemizde son zamanlarda yaygınlaşan ve
özürlülere destek eğitimi veren özel eğitim ve rehabilitasyon-iyileştirme
merkezlerinden tüm giderleri devlet tarafından ödenmek üzere çocukları okul
öncesi eğitim alabilecektir.
Ayrıca İl sosyal
Hizmetler Müdürlüğü’ne başvurdukları takdirde de kendilerine ne tür maddi
yardımlar yapılabileceğini öğreneceklerdir.
Görme engelli çocuklarımız 4 yaşını
doldurduğunda varsa çevrelerinde bulunan görme engelliler okulunun okul öncesi
bölümünden şayet böyle bir okul yoksa diğer çocukların devam ettiği okul öncesi
kurumlarından yararlanabilirler.
Ülkemizde temel eğitim çağına giren
görme engelli çocuklar 6 yaşından itibaren Çeşitli illerimizde bulunan görme
engelliler için açılmış olan İlköğretim okullarına gidebilecekleri gibi. Milli
Eğitim müdürlüklerince gerekli düzenlemeler yapılmışsa kendilerine en yakın
olan kaynaştırılmış eğitim programı yürütülen İlköğretim okullarına devam
ederek zorunlu eğitimlerini tamamlayabilirler.
Ancak görme engelli öğrenci kaynaştırılmış
eğitime devam edecekse bu eğitim süresince kendisine yardımcı olacak gezici
öğretmen bulunup bulunmadığı dikkatle araştırılmalıdır. Yine çocuklarını
kaynaştırılmış eğitim programlarına göndermeyi düşünen ailelerimiz çocuklarının
eğitim öğretim sırasında gereksinim duyacağı özel araç gereç ile Braille yazı
ile hazırlanmış kitap ve benzeri kabartma ders materyallerinin Kaynaştırma
eğitimi veren okulda devlet tarafından ücretsiz olarak karşılanacağını garanti
etmelidirler.
Zira bu gibi görme
engellilere mahsus özel araç gereçler özel eğitim okullarımızda ücretsiz olarak
sağlanmaktadır.
Ülkemizde görme engelli çocuklarımızın örgün eğitimini Milli Eğitim Bakanlığı
Özel Eğitim Rehberlik Ve Danışma Hizmetleri genel müdürlüğü üstlenmiştir ve
Görme engelliler okullarımıza gündüzlü ya da yatılı olarak devam edilmesi
mümkündür. Ancak ailelerimiz çok zorunlu olmadıkça çocuklarını yatılı öğrenci
yapmamalıdırlar.
İlköğretimden sonra görme engelli
öğrenciler gören çocukların devam ettikleri liselere giderler ve burada da Braille
yazı ile hazırlanmış olan ders kitapları devlet tarafından kendilerine ücretsiz
olarak sağlanır. Lisenin bitiminde ise dileyen öğrenciler üniversite giriş
sınavlarına katılarak sınavı kazanmaları halinde tercih ettikleri yükseköğretim
programına devam ederler.
Ben bu yazımda görme
engellilerin özel eğitiminin ayrıntılarına girmek istemiyorum.
Bunun yerine son günlerde yapılan
araştırmalarla ortaya çıkan ve bu güne kadar çok iyi bilinmeyen görme engelli
bireylerin bazı özelliklerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bunlardan birincisi Doğuştan kör
olan ve hiç ışık algısı olmayan körlerin beyninde bulunan görsel corteksin boş
kaldığına göre ne işe yaradığının araştırılmasıdır. Araştırmalar göstermiştir
ki körlerde kullanılmayan beyinin bu bölümü diğer duyular tarafından
kullanılmakta ve bu sayede hiç ışık görmeyen körlerin dokunma duyuları
kuvvetlenmekte ve bunların Braille yazı ile okuma hızları hatırı sayılır ölçüde
artmaktadır.
Gerçekten ben de
öğrencilik yıllarıma geri dönüp düşündüğümde bu durumda olan arkadaşların
kabartma yazıyı benden çok hızlı okuduklarını hayretle hatırlıyorum. O zamanlar bunu bu arkadaşların özel
yeteneklerine verirdik. Şimdi bu araştırmaların ışığında Görme engellilerle
çalışan özel eğitim öğretmenlerimizin tüm öğrencilerini bu bakımdan yeniden
gözden geçirmeleri çok yararlıdır. Yine hemen ilave etmeliyim ki, doğuştan kör
olan ve hiç ışık algısı olmayan kişilerde içsel vücut ritmi bozulabildiği için
bu kişilerde sık olarak uyku bozukluklarına rastlanmaktadır.
Zira beyinde ışık algısı
olmadığından vücut içinde bulunduğu ortamı hep gece zannetmekte ve günün
herhangi bir saatinde uykuya dalmakta hiçbir sakınca görmemektedir. Uyku düzeni
bozulan bu gibi kişiler için uyku ritmini düzenleyen melatonin hormonunun çok
yararlı olduğu görülmüş; başta Amerika birleşik devletleri olmak üzere birçok
ülkede melatonin tabletleri doktor kontrolünde kullanılmakta ve çok yararlı
olduğu bildirilmektedir.
Öte yandan bilindiği
gibi görme engellilerin bağımsız hareketinde en yaygın olarak başvurulan
yöntemler:
Gören bir rehber yardımıyla yürüme,
baston kullanma, rehber köpeklerden yararlanma ve şimdi uydu navigasyon
(navigation) sistemlerinin de eklendiği elektronik cihazların kullanılmasıdır..
Tabii bunların çoğu Ülkemizde şimdilik bulunmadığından bizde kullanılan en
gözde yöntemler yine gören bir rehberle yürüme ve bizim sadık yârimiz olan
beyaz bastondur.
Bağımsız hareket eğitiminde ortaya çıkan bir çarpıcı gelişme de işitme duyusunun farklı şekilde kullanılması olup Buna da kısaca echo-location adı verilmektedir. Yani yankı yoluyla yer belirleme olayıdır. Aslında birçok görme engelli bunu zaten yıllardır günlük yaşamlarında ve bağımsız hareket ederken kullanmakta fakat ayrıntılarını ve bu becerinin nasıl daha etkili kullanılacağını bilememektedirler.
KISACA ÖZETLEYECEK
OLURSAK:
Her görme engelli kişi yürürken
ayakkabısının yapısına ve yürüdüğü zeminin niteliğine göre adımları değişik ton
ve şiddette belirli sesler çıkarır. Ayrıca görme engelli kişi baston
kullanıyorsa bastonun yere vurulması çok daha güçlü bir ses çıkarır ve bu arada
görme engelli kişinin çevresinde bulunan bütün engellerden geriye doğru bir ses
yansıması bir yankı gelir. Engel yerden ne kadar yüksekse gere dönen yankı da o
kadar güçlü ve net olacaktır.
Yürünen alan tamamen
gürültüden arınmış olursa hiçbir görme engelli, önünde park etmiş bir araca
çarpmaz.
Hatta daha bastonunu bile
dokundurmadan 1–2 metreden önündeki, yanındaki nesnelerin varlığını çıkan
seslerden elde ettiği yankı yoluyla hisseder. Yine bir bina içinde yürüyen
görme engellilerin hemen hepsi ortam sessiz olmak kaydıyla önünden geçtikleri
oda kapılarının açık mı, kapalı mı olduğunu bile derhal hissederler.
Bu algı Görme engelli çocuklar
yürümeye başladıkları andan itibaren yani 2 yaş civarında gelişmeye başlar.
Ancak o dönemde görme engelli çocuğun elinde baston ve ayağında da kuvvetli ses
çıkaran sert topuklu bir ayakkabı olmadığından bu gibi çocuklarımızın
önlerindeki engellere birkaç kez çarpıp kafalarını incittikten sonra korunmak
için ellerini uzatarak veya ellerini şıkırdatarak ya da dil ve dudaklarını
şaklatarak ses çıkarıp yankı elde ettiklerini çoğumuz ilgi ile izlemişizdir.
Ancak çoğu gözü gören
kişiler bunun bir oyun olduğunu zannederler fakat olay yarasaların
kullandıkları tekniğin hemen hemen aynısıdır.
Ancak yarasaların kulakları 200 bin
frekanslı ses dalgalarını algılayabildiğinden onların bu yöntemle yer ve yön
belirlemeleri bir radar hassasiyeti ile gerçekleşmektedir. İnsan kulağı ise
ancak 20 bin frekansa kadar olan sesleri duyabilmektedir.
İşte bunu keşfeden bağımsız hareket
öğretmenleri şimdi bu eko yönteminin eğitim yoluyla körlerde daha erken
yaşlardan itibaren ve daha etkili ve kesin sonuçlar verecek şekilde
kullanılmasının bu engelli çocuklara eğitim yoluyla kazandırılmasına
çalışmaktadır.
Kendileriyle görüştüğüm İngiliz
bağımsız hareket öğretmenleri Echo-Location yönteminin etkili öğretimi sonunda
görme engelli bireylerin eko yoluyla yalnızca çevrelerindeki engelin farkına
varmakla kalmayıp, bu nesnelerin direk mi ağaç mı yoksa taşıt aracı mı
olduğunu bile anlayabildiklerini belirtmişlerdir.
Korkarım ki
Ülkemizdeki bağımsız hareket uzmanları bu alanda görme engelli çocuklarımıza
herhangi bir eğitim verememektedirler.
Bunun en önemli nedeni de
Öğretmenlerimizin çağdaş gelişmeleri izleme ve kendilerini yenileme konusunda
pek vakit ayırmamalarıdır. Yine Çok açıklıkla belirtmeliyim ki Eğitim
sistemimiz içinde öğretmenlerin sürekli kendilerini yenilemelerini zorunlu
kılacak bir önlem de bulunmamaktadır.
Son 20 yıl içerisinde görme
engellilerin eğitim-öğretimlerinde ve çalışma yaşamlarında gelişen teknoloji
sayesinde önemli aşamalar kaydedilmiş, Özellikle bilgisayar teknolojisi ve
diğer elektronik araçlar görme engellileri daha bağımsız kılmıştır. Böylece,
görme engellilerin sahip oldukları yetenekleri daha kolay ve daha etkili ortaya
koymaları mümkün olabilmektedir.
Ayrıca bilgiye ulaşma konusunda
önceleri tamamen başkalarına bağımlı olan görme engellilerin önünde şimdi
sınırsız dünyalar açılmıştır. Ancak bu gelişmeler klasik eğitim araçları ile
modern araçlar arasında kalan görme engelliler için bazı sorunlar çıkmasına
neden olmuş gibi görünüyorsa da bu araçların birbirlerinin yerine geçmesi söz
konusu değildir.
Yeter ki
eğitimcilerimiz her aracın önemini ve gerekliliğini söz ve davranışlarıyla
çocuklarımıza kavratsınlar.
Ancak devrini doldurmuş araç ve
yöntemlerin insan hayatını kolaylaştıran, üretimi artıran ve sonuçta insan
zenginliğini ve refahını artıran teknolojilere direnmesi tarih boyunca olduğu
gibi bugün de söz konusu olamayacaktır ve her şey tarihteki yerini almak
zorundadır.
Her gün biraz daha küreselleşen
Dünya’mızda Ülke yöneticilerimize düşen şey; tüm görme engellilerimizin çağdaş
gelişmelerin nimetlerinden uygun şekilde yararlanmalarını sağlamaktır. Oldukça
pahalı olan görme engellilere yönelik teknolojik araçların devletin maddi
desteği ile görme engellilere kazandırılması uygar toplumun ve sosyal devletin
gereklerindendir.
Öte yandan görme engelliler alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerimizin üzerine düşen şey de Dünyamızda görülen bu baş döndürücü gelişmeleri günü gününe izleyerek Ülkemiz görme engellilerine tanıtmaları; bu araçların temininde ilgililere rehberlik yapmaları ve görme engellilerin bu araçlara en ucuz şekilde sahip olmalarını sağlamalarıdır...
Adil Koçak, Okul Psikoloğu Ve Rehber Öğretmen
@ #ÖkkeşBölükbaşı © #medyagunebakis.com, #ToplumsalMuhalefet,
http://www.altinokta.org.tr/yazardetay.asp?idnourun=88
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP