Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
Yüreğimde hissettiklerim dile
geldiğinde boğazım düğümleniyor, tıkanıyor her defasında dizdiğim sözcükler
anlatmaya kifayetsiz kalıyor.. Yıkıldık ey halkım.!
Günlerdir kalemi elime alıyorum
yazmak için ve her defasında ben bu yaşanan büyük felaketi, bu büyük yıkımın
acısını nasıl yazayım, nasıl anlatayım çaresizliği, yoksunluğu.?
Tabiat ana bizi en büyük felaketiyle
karşı karşıya bıraktı. Bilimin ve aklın hizmet etmediği plansız yapılarda on
binlerce canlarımızı yitirdik enkazlar altında. Tarihimizin en büyük
felaketlerinden birini yaşadık.
ANADOLU HARAB OLDU
Anadolu’nun kadim şehirleriyle
beraber binlerce yıllık tarihi yapılarımız enkazlar yığınına döndü büyük
hasarlar aldılar.
Kahramanmaraş harap oldu, Hatay,
Antakya, İskenderun yok oldu, Adıyaman’da, Malatya’da, Kilis’te, Osmaniye ‘de
Diyarbakır’da, Şanlıurfa’da, Gaziantep’te, Elazığ’da nice ocaklar söndü.
Dile gelmez ki bazı acılar hanımlar,
efendiler. Nasıl gelsin ki.? Bir yanda deprem olurken enkaz altında kalmamak
için kendi çabasıyla kaçmış canını kurtarmaya çalışmış. Soğuk gecede yalın ayak
üzerinde uyku halinde giysisi ile sokakta kalan insanların enkaz altında
geride bıraktığı eşinin, çocuğunun, anasının, babasının, kardeşlerinin,
yengesinin, yeğenlerinin sesine ses verip de canına can verememesi. blok blok
üst üste yığılmış taştan betondan duvarları molozlar yığınını kaldırmaya
gücünün yetememesi, ihtiyacı olan iş makinelerini bulamaması, feryadına
karşılık bulamaması.
KARANLIĞIN VE KIŞ
SOĞUĞUNUN DERİNLİĞİNDEYİZ
Karanlığın ve kış soğuğunun
derinliğinde, aklının nereye gittiğini düşünemeden hesap edemeden tüm bu
yaşadıklarının içinde tüm soğukkanlılığıyla karışık duygu yoğunluğuyla ne
yapabilirim, nasıl eder de bir yol bulabilirim diye çözümler bulmaya çalışması
ben bunları nasıl hangi sözcüklerle anlatabilirim.
Vicdanlarımızın enkaz altında kaldığını bu büyük travmayı en iyi nasıl anlatabilirim efendiler..
On binlerce
insan yakınlarını, geçmişlerini kaybettiler geleceklerinin akıbetini
bilemiyorlar nereye gideceklerini, nerede nasıl yeniden başlayabileceklerini
bilemiyorlar gitseler bir türlü kalsalar bir türlü...
O çemberin içerisinde onca kayıp,
onca kargaşa, kışın ayazı bu halde aklını kaçırmadan artık yaşadığı sarsıntının
yarattığı şokun etkisi mi dersiniz, sağduyu mu dersiniz, empati mi dersiniz
soğuk kanlılık mı dersiniz nasıl anlatılır ve anlaşılır ki bu derin bu elem
çaresizlik..
HANGİ BİRİNİ NASIL
YAZAYIM HANIMLAR, EFENDİLER.?
İktidar mensuplarının yaşanan büyük
felaket sonrası yol şartları nedeniyle gecikme yaşandığını söylemelerine
karşılık diğer yandan Ulaştırma Bakanının ‘’Dayanıklı yollar sayesinde ulaşım
kesintisiz sağlanmıştır’’ dediği yaman bir çelişkiye nasıl şahit olduğumuzu mu.?
Ya da depremin ertesi gününde birçok ilimizden doğru düzgün haber bile alamazken
Türk Kızılay Başkanının "Ulaşılamayan bir nokta yok’’ diyerek kendini bile
inandıramadığı yalanına maruz kaldığımızı mı.? Ya da bir vatandaşımız enkazın
yanında "yardım edin bir vinç gelsin, bir ekip gelsin" diye
feryat ederken eski bir bakanın acılı bir babanın yüzüne bile bakmadan
telefonuyla ilgilenirken ki aymazlığını mı.?
KEPAZELİKLERİN HANGİ
BİRİNİ ANLATAYIM, YAZAYIM.?
Mesela binlerce insanımız enkaz
altında can verirken Hazine ve Maliye Bakanının tek sıkıntıyı sosyal medyadaki
haberlerden ibaret gördüğü ve kamera kadrajına girme peşinde eski bir başbakana
omuz atan bir büyük kepazeliği mi anlatayım hangi birini yazayım.?
Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan tüm insanlar ve hatta birçok ülke bizimle tek yürek oldu ne fayda hanımlar, efendiler.?
Deprem bölgesine ulaştırılmak üzere binlerce
kişinin koordine olması ve organizasyonuyla depremzedeler için hazırlanan
tüm ihtiyaçlar yardım noktalarından toparlanıp tırlara yüklenmesi ve bölgeye ulaştırılmaya
çalışılması dahi iktidarın organizasyonsuzluğu ve koordinasyonsuzluğu sayesinde
o kadar geç ulaştırılabildi ki.!. Oysa iktidar karar mercii olduğu kadar aynı
zamanda sorumluluk merciidir ancak bu iktidarda kimse sorumluluk almadı hiç
kimse hesap vermedi bir Allah’ın kulu bile istifa etmedi. Kimse zerre kadar
utanmadı.!
AMA BEN UTANDIM BU
AYMAZLIKLARI GÖZLER ÖNÜNE SERENLERDEN.!
Ben utanıyorum bu ciddiyetsizlikten,
böyle bir zamanda bile iktidardan yana olmayan eleştirilerde bulunan deprem
bölgesinde eksiklikleri dile getiren tüm gücünü her yönüyle kullanıp yardımda
bulunmaya çalışan insanlara ve muhalefet kanadında olan herkese karşı
sarf edilen çirkin söylemlerden, aşağılayıcı ithamlardan ben utanıyorum.!
Ben utanıyorum vatandaşını en zor anında
yalnız ve çaresiz bırakan bu liyakatsizlikten..
HATIRLAYALIM HANIMLAR,
EFENDİLER
2020 yılında Elazığ depreminde iban
numarası paylaşıp "Bu tür afetler bizler için büyük bir imtihandır’’
diyeni,
2021 yılında Rize’de ki sel
felaketinin ardından vatandaşlarımıza keyif çayı dağıtıldığını, 2022 yılında
Marmaris’te orman yangını mağdurlarına paket paket, kafalarına kafalarına çay
fırlatıldığını, yıl oldu.
2023 biz acaba onca yaşananlardan
sonra ders alınmış mıdır diye düşünürken bu seferde depremden 1,5 gün sonra
çıktığı ilk televizyon yayınında "Cuma günü geldiğinde şu anda tuttuğumuz
defteri açacağız" diyerek milleti tehdit eden bir konuşmayla
paylaşmaya devam ettiğini görüşlerini..
HANGİ BİRİNİ YAZAYIM.?
Enkaz altında kalan insanların yerini bildirdiği ve iktidarın yapamadığını yapıp organize olarak yardım istenilen sosyal medyaya kısıtlama getirilmesini mi? Sonra bir gün yeniden çıkıp her yaşanılan felaket sonrasında tekrarladığı gibi yine‘’ Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler ‘’dediğini mi yazayım?
’’Yine kader yine
tevekkül" derken aklım almadı güzel yurdumun güzel insanları ibretle
şaşkınlıkla baktım izledim kaldım olduğum yerde.. Sahi "Tevekkül
neydi? Bir amaca ulaşmak için gerekli olan her türlü önlemi alarak;
elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra kalben Allah’a bağlanıp ona
güvenmek, sonucu Allah’tan beklemek" değil miydi.?
HAMDOLSUN Kİ KADERE
İNANANLARDANIZ.
Hamdolsun ki birçoğumuz hatta
hepimiz kadere inananlardanız. Hamdolsun ki yine hepimiz hayrın ve şerrin
Allah’tan geldiğine inananlardanız ancak tevekkül tembelliğe açılan bir kapı
değildir. Yaşadığımız felaketin sorumsuzluğunu örtbas etmek için imanı
sömürmeye kalkmak hiç kimsenin ne hakkı ne de haddinedir.!
Tedbir alıp sorumluluğunu yerine
getirmeyip bilimden ve akıldan uzak üst üste beton yığınlarını dikip çıkarlar
adına bu yüksek binaların altlarını dükkân yapıp içerdeki kolonları kesmek yer
açmak istifadesiyle, gereğini yapmayıp bir de üstüne bunları yapan yaptıran
izin veren zihniyet tevekkülden bahsetmek meseleyi kadere havale etmek hangi
aklıselim insanı inandırır ki.?
NE ARA O KADAR
BETONLAŞMIŞTIK
Geriye dönüp baktığımda merkezi
Pazarcık olan Kahramanmaraş depreminde yaşanan 2 büyük depremde ilk
gözlemlediğim ve hayretler içinde kaldığım neydi biliyor musunuz.?
O koca koca yüksek yüksek çok katlı
binalar ne ara ne zaman yapılmıştı.?
Ne ara o kadar betonlaşmıştı, nüfus ne ara o kadar kalabalıklaşmıştı 10 – 15 katlı binalarda yaşayan halk bütün bunları düşündüğümde kendim hayıflandım buralardan uzun zamandır neden bu kadar bi haber kalmıştım.?
Hatırlatayım yine efendiler,
hanımlar; yine bu zihniyet değil miydi 2003 Bingöl depreminde ’’Deprem kader
diyerek geçiştirilemez, deprem felaketi kötü yönetimin sonucudur" diyerek
açıklamalar yapan. Yahu ne değişti o günden bu güne benim aklım almıyor siz ne
düşünüyorsunuz ben de bu konuyu size size havale ediyorum ..
DAHA NELER NELERİ
YAZAYIM KOL BİR YERDEN KIRIK DEĞİL Kİ.!
Kutsal kişilerin izledikleri yollar,
kutsal mekânlar, makamlar ve kabirler medeniyetler, asırlık kültürler yok oldu
canım efendim. Antakya farklı dinlere ev sahipliği yapmasına rağmen bu dinler
arasında hiçbir zaman çatışma yaşanmamıştır. Sinagog, kilise ve camiler bir
aradaydı... Hoşgörü, sevgi, saygı medeniyet buradaydı..
Dünyanın ilk kilisesi ST. Pıerre,
Aziz Simeon Manastırı Antakya da ve Antakya Hristiyanlığın Kudüs’ten sonra en
kutsal kentidir. Hazzan’ların ağzından ilahiler sustu... 14 Asırdır ayakta olan
Habib-i Neccar Camisi tamamen yıkıldı Ezanlar okunamadı.. Aziz Pavlus
Kilisesi yıkıldı Çan’lar çalınamadı...
Daha birçok birçokları… En önemlisi
Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararının alındığı Hatay Meclis Binası
yıkıldı..
EN ÇOK DA HATAY BENİ
ÜZÜYOR VE DÜŞÜNDÜRÜYOR...
İnsanoğlu var olduğu sürece ve
ülkemizin deprem kuşağında olduğu bilincine sahip olarak bununla nasıl
yaşayacağımızı öğrenmemiz gerekiyor. Aklın, bilimin, ilimin ışığında. Alanında
pek kıymetli bilim insanlarımıza artık kulak vermemiz gerekiyor ve millet olarak
üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor.
Değerli okurlarım önümüzde çok daha zor günler bizi bekliyor, daha depremin ilk gününde Türk jeolog, sedimantoloji ile deniz jeolojisi uzmanı ve Bilim Akademisi üyesi Sayın Naci Görür ne demişti hatırlayalım; "bağıra bağıra henüz bitmedi lütfen Hatay a dikkat edelim" dedi. Ve arkasından iki gün önce Hatay da beklediği deprem meydana geldi.
Yine
bitmediğini Adana ve Bingöl e dikkat etmemiz gerektiğini paylaşıyor üzerine
basa basa. Öte yandan Türk Yer Bilimcisi Prof.
Celal ŞENGÖR İstanbul için nerdeyse karış karış bölge bölge yer bildirdi üzerine
basa basa depremin getireceklerini yaşatacaklarını adım adım anlatıyor ve bir
an önce tedbir almaya başlamamız gerektiğini vurguluyor diğer bilim insanları
gibi ..
Bu önlem alma çalışmaları sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesinin altından kalkabileceği bir iş değil buna devletin de bütün imkânlarını seferber etmesi gerekiyor bir an önce binaları sağlamlaştırmak için eyleme geçilmeli.
Riski büyük ölçüde olan yapılar içinse yapılması gereken ne ise bir an evvel yapılmalı çaresine bakılması gerekiyor.
Kahramanmaraş depremi
hepimizi salladı aslında..
Ülke olarak teknolojinin
gelişmelerini uygulayarak yıkılmayan binalar inşa etmek durumundayız vesselam.
İnci Çiğdem Kaya *Savran
#ÖkkeşBölükbaşı, #medyagunebakis.com, #ToplumsalMuhalefet,
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP