Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ DENİLİNCE.!
24 Kasım, Öğretmenin Gırtlağına Kaynar
Su Dökenlerin Günüdür.!
Sabah okula giden öğrenci ve velilerde bir telaş.
Hediye paketleri hazırlanmış öğretmenler günü için. Okul önlerinde çiçekçiler tezgâh
açmış.
12 Eylül'ün Öğretmenler Gününde (!) okullarda törenler
olur. Hediyeler kabul edilir, fotoğraflar çekilir. Öğleyin okulda topluca
yemekler yenir. Devletin büyükleri ekranlarda öğretmene ne kadar değer
verdiklerini anlatır. Kimi sendikalar da "Öğretmenler Günü Yemeği"
düzenler. Rakılar, biralar içilir, pistte şen şakrak oynanır. Böylece gün "kutlanmış"
olur.
NEYİ KUTLARIZ.? NİÇİN KUTLARIZ.? KİM
ÇIKARMIŞ BU GÜNÜ.?
Hiç sorgulamayız. Zaten bu günü ilan eden paşalar da
sorgulamamızı hiç istemiyordu. İstedikleri, bir düdükle toplanan, bir düdükle
dağılan öğretmendi. Bütün bunları düşünürken, aklıma öğretmen Enver Karagöz
gelir.
TÖB-DER Artvin Şube Başkanı, Edebiyat Öğretmeni,
Enver Karagöz.
12 Eylül 1980 sabahı Enver Karagöz ve eşi İşılay'ı, 12
Eylül faşist darbecileri gözaltına alır, Artvin Öğretmen Okuluna götürürler.
Çünkü okul, artık işkence haneye dönüştürülmüştür. Ağır işkencelerden geçer
Enver hoca ve eşi Işılay.
Güzel şiir okurdu Enver hoca.
Mitinglerde o gür sesi ile okuduğu şiirler, kitleyi adeta bir uçtan bir uca
dalgalandırırdı.
12 Eylül faşistleri anlaşılan buna hiç tahammül
edememişler. Ve işkence haneye döndürülen Artvin Öğretmen Okulunda, *Bundan
sonra Nazım Hikmet'in şiirlerini çok okursun* diyerek, Enver hocanın boğazına
kaynar suyu dökerler. Ses telleri yanmıştır artık. Gırtlak kanseri olmuştur
Enver hoca. Tedaviler de sonuç vermez ve yaşama veda eder kısık da olsa Nazım
şiirlerini okuyarak.
Artvin Öğretmen Okulunu işkence haneye çevirip,
öğretmenleri işkenceden geçirenler bir de öğretmenler günü icat ettiler.
Hediyeler alınsın, yemekler yenilsin, rakılar içilip pistlerde göbekler atılsın
diye.
Faşizm, Enver hocanın gırtlağına kaynar su döktü ama
bu sesi kısamadı. Bundan sonra da kısamayacak.
Çünkü öğretmen Enver Karagöz;
*Yalvarmadı, boyun eğmedi, el açmadı* İşkence
haneye çevrilen öğretmen okulunda direnerek bir DERS verdi.
Şuna yürekten inanıyorum ki öğretmen Enver Karagözler
çok.
Yarın daha da çok olacağız.
Yan yana, omuz omuza bir DERS daha vereceğiz.
Hüseyin Gün, Em. Öğretmen, 24_11_2023, Babaeski
#ÖkkeşBölükbaşı, #medyagunebakis.com, #ToplumsalMuhalefet,
ARAMIZDAN AYRILIŞININ 10. YILINDA ENVER KARAGÖZ
İşkenceciler bir daha şiir
okumaması için boğazına kaynar su dökerek onun gür sesini yok etmişlerdi.!
Enver Karagöz’ü tanır
mıydınız?. Bileniniz, göreniniz, tanıyanınız vardır elbet! Biz 12 Eylül siyasi
göçmenleri onu “Enver Hoca” olarak bağrımıza basmıştık. O da dostlarını,
arkadaşlarını, yol arkadaşlarını, can yoldaşlarını, insanları, hepimizi
kucaklamıştı.
Son kez Hrant Dink’in
19.1.2007 günü İstanbul’da katledilmesini protesto için Köln’de yapılan
mitingde Köln’de birlikte yürümüştük. Sessiz sesiyle haykırıyordu nefes nefese:
“Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz!” diye... Dom Kilisesi’nin önünde resimlerini
çekmiştim. Sırtında yeşil parkası, kalbinin üstünde Hrant’ın resmi vardı.
Çok resimlerini çekmiştim daha önceki
yıllarda. Fotoğraf makinamda, kalbinin üstünde madalya gibi Hrant’ı taşıyan son
resmi kaldı. Şimdi bu satırları yazarken bana bakıyor gülümseyerek!
Enver Karagöz aramızdan ayrılalı
10 yıl oldu.
Onun hayatını Sevgili Eşi Işılay anlatmış, ben kaleme almış, Anadolu’nun Evlatları adlı kitabımda 2009 yılında yayınlamıştım. Onunla yaşadığım hatıralar cap canlı duruyor hafızamda…
ENVER HOCA’YI KAYBETTİK.!
Çaresizliğin kahredici hüznü kaplıyor
dünyamı! Hatıralar denizine atıyorum kendimi! Enver Hocalı damlalara, dalgalara
tutunuyorum. Dünya başka türlü dönüyor, zaman başka zaman şimdi. Fakir
Baykurt’tan dinlemiştim onun hikâyesini... “Şavşat Ortaokulu’nda öğrencimdi
Enver. Akıllı, uslu, çalışkan, tutuğunu koparan bir öğrenciydi.
Sonra devrimci bir öğretmen oldu. Tüm
Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) içinde görevler aldı.
TÖB-DER Artvin Şubesi Başkanlığı yaptı. 12 Eylül 1980 darbesi başına büyük
belalar getirdi... Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. İşkenceler, zulümler
gördü.”
Enver Hoca’yla 1992
yılında, Türk-Kürt Dostluk Girişimi çalışmaları sırasında tanıştık. Enver Hoca
1989 yılında kurulan Türkiye/Almanya İnsan Hakları Derneği (TÜDAY) kurucuları
ve yöneticilerindendi. Zamanla birbirimizi daha yakından tanıdık; bağlandık
birbirimize.
Siyasi mücadelede gerilimler, tartışmalar, kırgınlıklar oluyor. Enver Hoca, her
zaman dürüst, her zaman tutarlı, her zaman sevecen, her zaman saygındı. Eleştirici,
ama birleştiriciydi. Yıkıcı değil, yapıcıydı.
Türk-Kürt Dostluk
Girişimi zamanla görevini tamamladı, TÜDAY’la birleşti. TÜDAY ise işlevini
yavaşlattı. Kapatalım mı, yaşatalım mı sorularına cevap aranır duruma gelindi.
Tam bu aşamada Enver Hoca, “İnsan hakları mücadelesi bitmeden, TÜDAY
kapatılmamalıdır!” düşüncesini savundu. Birkaç arkadaşla birlikte TÜDAY’ın zor
işlerini üstlendi.
Enver Karagöz, 1948
yılında Şavşat’ta doğmuştu. Okudu, öğretmen oldu. Artvin’de öğretmenlik yapıyordu.
Dünyada ve Türkiye’de rüzgârların soldan estiği bir zamandı.
Türkiye kabına sığmıyor, kendine yeni
bir yol, yeni bir düzen arıyordu. Yer yerinden oynuyordu. Devrim şarkıları
söyleniyordu şehirlerde, ovalarda, dağlarda. Yeni bir dünyayı; ekmek, gül ve hürriyet
günlerini kurabilmek için işçiler, gençler, devrimciler dişini tırnağına takmış
uğraşıyordu.
Türkiye, başka bir
Türkiye idi o zaman. Gençler okuyor, araştırıyor, düşünüyor, yazıyor,
örgütleniyordu. Enver Karagöz de o gençlerden biriydi.
Hem okuyor, hem yazıyor, hem haykırıyordu gür sesiyle.!
İyi bir örgütçüydü. Özü
sözü bir devrimci gençti. Kendinden çok seviyordu yurdunu, toprağını,
insanlarını...
Öğrencilik yıllarında
olsun, öğretmenlik yıllarında olsun toplantılarda, mitinglerde, gösterilerde şiirler
okurdu. En sevdiği şairlerden biri Nazım Hikmet’ti. Nazım Hikmet’in şiirleri
sadece okumaz, yaşardı, yaşatırdı. Enver’in sesi, dinleyenlerin damarlarına
girer, akar giderdi ta akla kadar!
Karanlıktan medet
umanlar, sermaye düzenini savunanlar devrimci kabarışı durdurabilmek için
12 Mart 1971 darbesini yapmışlardı. Ama ileriye akan nehir bu engeli aşmıştı.
Zaman 1975 sonrası yıllardı. Yeni bir
darbenin hazırlığı içindeki “gizli” güçler kan akıtmaya, can almaya başlamıştı.
12 Mart 1980 darbesine gelinceye kadar beş bin kadar gencin, aydının, işçinin,
emekçinin, insanın kanına girdiler.
İşte bu ölüm kalım günlerinde Enver
Karagöz, Artvin’de sözü geçen devrimci bir öğretmendi. Çok kez ölümle burun
buruna gelmişti. Kendisine kurulan pusulardan kurtulmuştu. O inadına
güzel günlerin bayrağını sallıyor; barış, kardeşlik, özgürlük şiirlerini
haykırıyordu...
12 Eylül 1980 günü,
tankların paletleri, silahların dipçikleriyle kesildi barışa, özgürlüğe,
kardeşliğe giden yollar. Sınırsız bir kinle saldırıyorlardı devrimcilere,
ilericilere, yeni bir düzen için mücadele edenlere.
12 Eylül sonrası altı yüz bin kadar insan gözaltına alındı, işkenceden
geçirildi, sorgulandı, hesap soruldu...
Enver Hoca, o insanlardan biriydi. Eşiyle
birlikte gözaltına alınmıştı.
Artvin Devrimci Yol Davası’ndan yargılanmıştı. Erzurum’a götürüldü. Oradaki işkence
hanede günlerce işkenceden geçirildi.
Enver Hoca, esir alınmıştı. Ama teslim
olmuyordu. Konuşmuyor, kimseyi ele vermiyordu. Ağır işkencelerle onu kana
buladılar. Enver Hoca, kana bulandı, ama alnına kara bir leke sürdürmedi.
İşkenceciler onun onurlu tutumundan çılgına dönmüştü.
YAPABİLECEKLERİ EN BÜYÜK
KÖTÜLÜĞÜ YAPTILAR:
“Haydi, bakalım bir daha oku o şiirleri!
Haydi, bir daha haykır bakalım o komünistin, o vatan hainin şiirlerini!”
diyerek boğazına kaynar su döktüler!
Enver Hoca’nın ses tellerini kaynar suyla yaktılar.!
Ey insanlık! Ey Türkiye! Sen o kaybolan
sesi duydun mu.? Ey Anadolu.! Sen öz evladının boğazına kaynar su dökenleri
unuttun mu.? O seni hiç unutmadı.!
Enver Hoca, boğazının
yakılmasından sonra gırtlak kanseri oldu. Hapisten çıktı. Tedavi için
Almanya’ya geldi. Almanya’ya iltica etti. İlticası kabul edildi. Tedavileri
aralıksız devam ediyordu.
Bazen bir lokma ekmek, bir damla su bile
geçemedi boğazından. Ama Enver Hoca direndi. Kanseri yendi. Sesi, sesini
kaybetmişti. Tısıltı halinde zorlanarak konuşabiliyordu. Gene şiirler yazdı. Gene
şiirler okudu. Susmadı.!
Eşi Işılay her zaman
kol kanat gerdi kocasına. Biricik kızı ve biricik oğlu sevgiyle, saygıyla, anlayışla
sarıldılar babalarına. Bunun zorluklarını, bunun onurunu yaşayan bilir ancak. Enver
Hoca’yı yaşatan en etkili ilaç eşinin, çocuklarının sevgisiydi.
“Elveda.!” bile diyemeden ayrılmıştı kendini
hem var eden, hem de kahreden topraklardan. Suçu insan olmaktı.!
O, tutarlı bir devrimci, dürüst bir yurtsever ve yılmaz bir insan hakları
savunucusuydu. Suçu, yurdunu özünden çok sevmesiydi.!
Uğruna ölümlere gidip geldiği yurdundan
ayrılmak ölümden beterdi.
Yurt özlemini, vatan hasretini yaşayanlar bilir. Dağını taşını, güneşini ayını,
gülünü dikenini özler insan...
TAŞ YERİNDE GÜZELDİR.!
Açan çiçekler meyveye durmaz hiçbir
zaman hatıralar içinde...
Enver Hoca, tam on sekiz yıl gidemedi Türkiye’ye.! Yollar ona kapalı, gökyüzü
ona yasaktı.! Uzun yıllar sürdü yurduna giden yolları açabilme uğraşı.
Avukatlar, dosyalar, araştırmalar, incelemeler derken yıllar geçti!
Nihayet 2004 yılında Türkiye’ye gidebilme imkânı doğdu.
Avukatı, “Türkiye’ye
girişte seni gözaltına alabilirler. Ama merak etme! Çabucak bırakırlar. Ben de
seninle olacağım!” demişti. Büyük bir heyecanla, 18 yıl aradan sonra İstanbul
Atatürk Havaalanı’nda ayaklarını kendi toprağına basmıştı. Etrafına baktı. İstanbul
ile göz göze geliverdi. Derelerden sel gibi, tepelerden yel gibi geçmişti zaman.!
Pasaport kontrolündeki polis: “Siz biraz
bizimle geliniz!” dedi.
Önce Havaalanı Polis Karakolu... Sonra Terörle Mücadele Şubesi’ne götürdüler. Sorgulama
başladı.! Sorgulamada bulunan polis yetkililerinden biri: “Beni tanıdın mı.?”
dedi ezilerek. “Tanımadım.!” dedi Enver Hoca. Ama anlamıştı karşısındakinin
kimliğini: “Nereden tanıyayım.? Gözlerimizi mi açmıştınız.?”
Karşındaki kendini tanıttı: “Ben
Erzurum’da sorgulamada bulunmuştum.!” dedi. Enver Hoca’nın boğazına kaynar su
döken işkencecilerden biri karşısında duruyordu.
Enver Hoca’nın işkencelerdeki
direnişini hatırlamıştı: “O günler öyleydi.!” dedi gözlerini kaçırarak. Sonra
yanındakilere “Hemen işlemlerini yapın.!” emrini verdi. İşkenceciler hâlâ
işbaşındaydı.
18 yıl aradan sonra
Artvin’e, Şavşat’a, Ankara’ya gitti. Anadolu’yu dolaştı. Hasretlerini giderdi. Çıkışta
engel çıkarmadılar. Türkiye kapıları, Enver Hoca’ya açılmıştı. İstediği zaman
gidip gelebilmenin zevkini de yaşadı.
Enver Hoca,
Türkiye’de dünyaya gelmişti. Almanya’da ayrıldı dünyadan! Doğduğu topraklara
“Elveda!” bile diyemeden, ömrüne doyamadan, özlediği günleri göremeden sessizce
yumdu gözlerini çok sevdiği hayata.!
Ey Anadolu.! Seni çok seven bir evladın geldi
geçti bu dünyadan!
İşkenceciler, bir daha şiir okumaması için boğazına kaynar su dökerek onun gür
sesini yok etmişlerdi. Senin bu barbarlıktan haberin oldu mu.?
2017_Nisan_03 –Kemal Yalçın
#ÖkkeşBölükbaşı, #medyagunebakis.com, #ToplumsalMuhalefet,
ENVER KARAGÖZ
ANILDI
12 Eylül’ün kararttığı aydınlardan birisi olan Öğretmen Enver Karagöz ölümünün 5. yılında dava arkadaşları ve sevenleri tarafından anıldı.
78’liler Araştırma Derneği merkezinde
yapılan anma etkinliğinde 78 Kuşağı olarak bilinen neslin Artvin’deki en önemli
kişilerinden biri olan Enver Karagöz yad edildi.
Anma gecesine 78’liler
Derneği başkanı Turan Bayraktutan, Başkan Yrd. Nurettin İhtiyar, CHP Artvin İl
Başkanı Selim Bilgin, CHP Merkez İlçe Başkanı Cüneyt Öztürk. Artvin Halkevi
Şubesi temsilcileri, Enver karagöz’ün öğrencilerinden İşadamı Ömer Öztürk.
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan ve dernek yönetimi, O yılları
yaşayan dava arkadaşları, Eğitim Sen
Şavşat Şubesi eski başkanı Mümtaz Temiz, İlçelerden gelen sivil toplum örgütlerinin
temsilcileri katıldı.
Saygı duruşu ile başlayan
programda kısa bir açılış konuşması yapan 78’liler Derneği Başkanı Turan
Bayraktutan Enver Karagöz’ün eşi ve ailesinden gelen mesajı okudu.
Ardından Enver karagöz’ü
anlatan konuşmayı Artvin Eğitim Sen Şubesi Eski başkanı Seyfettin Altıkulaç
yaptı. Merhum Enver karagöz’ün öğrencilerinden olan İşadamı Ömer Öztürk; “Biz,
Enver Hoca’dan adamlığı öğrendik.
Amerikan emperyalizmine karşı
çıkmayı, dik durmayı öğrendik. Vatan sevgisini öğrendik. Namus kavramını,
çalmamayı, halkın yanında olmayı öğrendik. O aydın olmanın yüzü, emperyalizme
karşı çıkışın sembollerinde birisiydi.
O bize Amerikan
Emperyalizmine karşı çıkmayı öğretti.” dedi. Dernek üyesi Hasan Yaşar ise sol
düşüncedeki insanların bir araya gelmesi gerektiğini, Enver Hocanın o yıllarda
kendilerine bunu anlattığını hatırlatarak “içimizdeki ayrışmayı bir tarafa
bırakmalıyız.
Aksi takdirde 2002 yılında
söylediğim gibi biz hep kaybeden oluruz.” dedi. Daha sonra CMOK Artvin
Temsilcisi Emekli Öğretmen Fuat İlbey’de bir konuşma yaptı. İlbey konuşmasında
geçmişte yaşananların acısını halen yaşadıklarını, ancak değişen bir şeyin
olmadığını söyledi.
Enver karagöz hakkında uzunca
bir konuşma yapan Eğitim Sen Artvin Şubesi eski başkanı Seyfettin Altıkulaç
konuşmasında; “Enver Karagöz 1948 yılında Şavşat da doğmuştu. Okudu ve öğretmen
oldu. Artvin’de öğretmenlik yapıyordu.
Dünyada ve Türkiye’de
rüzgârların soldan estiği bir zamanda Türkiye kabına sığmıyor, kendine yeni bir
yol, yeni bir düzen arıyordu, Yer yerinden oynuyordu, Devrim şarkıları
söyleniyordu şehirde, ovalarda, dağlarda yeni bir dünyayı; ekmek, gül ve
hürriyet günlerini kurabilmek için işçiler, gençler, devrimciler dişini
tırnağına takmış uğraşıyordu.
En Sevdiği Şair
Nazım Hikmet’ti
Öğrencilik yıllarında olsun,
Öğretmenlik yıllarında olsun toplantılarda, mitinglerde, gösterilerde şiirler
okudu. En sevdiği şairlerden Nazım Hikmetti. Nazım Hikmet in şiirlerini sadece
okumaz, yaşardı, yaşatırdı… Enver in sesi, dinleyenlerin damarlarına girer,
akar giderdi ta akla kadar.!
Karanlıktan medet umanlar,
sermaye düzenini savunanlar devrimci kabarışı durdurabilmek için, ABD’nin
bilgisi dâhilinde 12 Mart 1971 darbesini yapmışlardı. Ama ileriye akan nehir bu
engeli aşmıştı. Zaman 1975 sonrası yıllardı. Yeni bir darbenin hazırlığı
içindeki gizli güçler kan akıtmaya, can almaya başlamıştı.
12 Eylül 1980 darbesine
gelinceye kadar beş bin kadar gencin, aydının, işçinin, emekçinin, insanın
kanına girdiler. İşte bu ölüm kalım günlerinde Enver Karagöz, Artvin’de sözü
geçen, devrimci bir öğretmendi. Çok kez ölümle burun buruna gelmişti. Kendisine
kurulan pusulardan kurtulmuştu. O inadına güzel günlerin bayrağını sallıyor; barış,
kardeşlik, özgürlük şiirlerini haykırıyordu…
12 Eylül 1980 günü tankların
paletleri, silahların dipçikleriyle kesildi barışa, özgürlüğe, kardeşliğe giden
yollar. Cuntacılar sınırsız bir kinle saldırıyorlardı devrimcilere,
ilericilere, yeni bir düzen için mücadele edenlere.
Boğazının
Yakılmasından Sonra Gırtlak Kanseri Oldu
Enver Hoca boğazının
yakılmasından sonra gırtlak kanseri oldu. Hapisten çıktı. Tedavi için Almanya
ya geldi. Almanya ya iltica etti. İlticası kabul edildi. Tedavileri aralıksız
devam ediyordu. Bazen bir lokma ekmek, bir damla su bile geçemedi boğazından
ama Enver hoca direndi.
Kanseri yendi. Ses telleri
sesini kaybetmişti. Fısıltı halinde zorlanarak konuşabiliyordu. Gene şiirler
yazdı. Gene şiirler okudu. Susmadı! Eşi her zaman kol kanat gerdi kocasına.
Biricik kızı ve biricik oğlu sevgiyle saygıyla anlayışla sarıldılar babalarına.
Bunun zorluklarını, bunun
onurunu yaşayan bilir ancak. Enver hocayı yaşatan en etkili ilaç eşinin,
çocuklarının sevgisiydi. “Elveda!” bile diyemeden ayrılmıştı kendini hem var
eden hem de kahreden topraklardan. Suçu insan olmaktı.!
Devrimci
Dayanışmanın En Güzel Örneğini Sergiledi
Enver Hocayla ilgili bir
anekdot da dönemin halkevleri başkanı Sabri Çamur şöyle anlatıyor: Enver
Karagöz o zamanlar TÖBDER yönetim kurulu başkanlığını yapmaktaydı.1978 Ecevit
hükümeti döneminde Artvin e vali olarak Sami Sönmez atanır.
Vali aslında sosyal demokrat
biri; ancak kendisi daha Artvin’e gelmeden bir durum değerlendirmesini bir
yerel gazeteye yapar. Orada devletin istihbaratına dayanarak Halkevini hedef
gösterir ve suçlar. Artvin e geldiğinde Halkevi dışındaki demokratik kitle
örgütlerini huzuruna davet eder.
Platform bu durumu
değerlendirerek Valiye gidilmeye karar verilir. Vali kabul ettiği dernek
yöneticilerine tam konuşmaya başlarken Enver ağabey söz alır. Valiye Halkevinin
niçin davet edilmediğini sorar. Vali onları ayrı değerlendiriyorum onun için
kabul etmediğini söyleyince Enver ağabey gayet nazik bir şekilde Halkevinin
olmadığı, kabul görmediği ortam da biz bulunamayız diyerek müsaade ister ve
oradaki diğer arkadaşlarıyla beraber hiçbir şey konuşmadan çıkarlar.
Devrimci dayanışmanın en
güzel örneklerden birini daha göstererek belleklerimizde bu anıyı ve daha nice
anıları bırakarak gitti bu onurlu devrimci insan” Onun evi tüm devrimcilere
açıktı Artvin de devrimcilik yapan herkes onun evinde yemek yemiştir. Kazancını
devrimcilerle paylaşmaktan geri durmamıştır. Mücadele ile geçen yaşamı sona
ermiştir.
Victor Jara
yada Enver Karagöz
Can Dündar, bu büyük eğitimci
hakkında şöyle yazmıştı bir yazısında: “Siz Hiç Sessiz Kaldınız Mı? Kalan
birinden bahsedeceğim bugün: Enver Karagöz Artvin de öğretmen di. Töb-Der’liydi.
Eşiyle birlikte eğitimci
olarak çalışmış, bütün ilerici eylemlerde ön safta yer almıştı. Sesi gürdü,
edebiyata sevdalıydı. Mitinglerde ilk o söz alır, heyecanla şiirler okur,
kitleleri dalgalandırırdı.12 Eylül de 650 bin kişiyle birlikte o da eşiyle
gözaltına alındı. Gözetim yerine dönüştürülen Öğretmen okuluna götürüldü.
Orada ağır işkenceden geçirildi.
Kendinden geçip bayıldı Sonra ansızın boğazından büyük bir acıyla yandı.
İşkenceleri, kaşığın ağzını aralamış ve boğazından aşağı kaynar su boşaltmıştı
ve artık sesi yoktu. Bu vahşete, bütün bir toplumun zorbalıkla
suskunlaştırılmasının temsilini görüyorum ben…
Karagöz ün anılarını
belgeleyen insan hakları vakfı danışmanı Ülkü Özen hatırlattı: Karagöz ün
işkenceleri ile Victor Jara’nınkiler ne kadar da birbirine benziyor. Victor
Jara Şililiydi. Oda zamanında gitar çalıyordu. Ülkenin
muhalif sesi olarak bilinen, bizim kuşağın efsane grubu İnti-İlimani nin sanat
danışmanıydı. Viktor jara 1973 11 Eylül sabahı üniversitede bir konsere
giderken, elinde gitarıyla gözaltına alındı.
Askerler darbeyle yönetime el
koymuştu. Jara’da silah zoruyla evlerinden alınıp başkent Santiago’daki
stadyuma toplananların arasına kondu. Beklerken, gitarını çıkarıp ”venseremos”u
çalmaya başladı. Şili sosyalistlerinin dillere destan marşıydı bu… az sonra
sesler çoğaldı ve marş stadyuma doldurulan 5 bin kişilik tutuklular korosu
tarafından haykırarak söylenmeye başlandı.
Askerler ”kışkırtıcı”
bulmakta gecikmedi. Jara götürülüp dövüldü Özellikle gitar çalan ellerini
dipçikliyorlardı. Yetmeyince parmaklarını kırdılar. Buna rağmen ıslıkla marşı
söyleme devam eden Jara anacak dili ve bilekleri kesilerek susturabildi.
Ardından da kurşuna dizildi. Geride kalan sessizlik ta Şili’de 35 bin muhalif
öldürülecekti.
Gelelim bugüne Jara’nın grubu
inti-ilimani müzikle muhalefetine sürgünde devam etti. Jara’nın anısını
yaşatmayı sürdürdüler ve önceki yıl 11 Eylül de Şili darbesinin 30.yıldönümünde
Victor Jara’nın öldürüldüğü stadyuma onun adı verildi. Şili halkı orada hala
kazanacağız marşını söylüyor. Enver Karagöz mü.? Gırtlak kanseri oldu. Yıllarca
siyasi mülteci olarak yurt dışında yaşadı zor konuşuyor, ama yazılarıyla “ses”
vermeye devam ediyor.
12 Eylül darbesinin 30.
yıldönümünde Artvin Öğretmen Okulu “Enver Karagöz” adını alacak mı? Bilmiyorum.
Neden mi? 25 yıl önce bizim stadyumun çevresindeki alkış sesi kazanacağız
marşının ve sesi kesilenlerin haykırışını bastırdığındandır belki…
O zamandan beri şiirsiz ve
sessiziz. Bir kez daha ruhu şad olsun Enver Hoca yolun yolumuz onurun
onurumuzdur. Işıklar içinde uyu…” ifadelerine yer verildi.
Konuşmaların ardından yeni
piyasaya çıkarılan Enver Karagöz ve şiirlerini anlatan kitabı tanıtılıp
dağıtıldıktan sonra program sona erdi.
Artvin, 2012-04-02 09:07:59
#ÖkkeşBölükbaşı, #medyagunebakis.com, #ToplumsalMuhalefet,
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP