BU KATİL KİMİN KATİLİ.?
Bu Katil Bizim Katil mi, Onların Katili mi.? Katilleri
Cezalandırmalı mı, Korumalı mı.? Kimin Katili olduğuna bakmalı mı.?
Olayı biliyorsunuz, gencecik bir kadın polis memuru Şeyda Yılmaz, bir suç
makinasının kurbanı oldu; önünde yaşayacağı çok uzun yıllar olacaktı, mutlu bir
evliliği vardı, büyük hayaller kuruyordu, çocuk sahibi olacaktı, çocuğuna
annelik edecek, büyütecekti, kariyerinde yükselecekti, daha neler neler... Tüm bunlar, bir suç makinasının tetiği basmasıyla son buldu. Herkesi üzdü bu acı son.
26 suç kaydı olan biri nasıl serbest olabilir de, gencecik bir polis memurunu
şehit eder diye herkes isyan etti.
Amerikan filmlerinde izliyoruz, polis katili söz konusu olunca, her senaryoda,
o katili bir punduna getirip nasıl öldürürüz diye hesap yapıyor, gerçekten
punduna getirince de öldürüyorlar.
Türkiye'de, Şeyda Yılmaz'ın meslektaşları insaflı davranıp, katili yakaladıktan
sonra soyup, üzerine bir çöp torbasına geçirmişler ve hayvan taşıma aracında,
adeta hastalıklı bir hayvan gibi taşıyarak adalete teslim etmişler.
Bu, gencecik polisin ölümüyle yanan kalplerdeki ateşi söndürse de, sonuç
verecek bir uygulama değil. Ayrıca hukuka da insan hakları kurallarına da
aykırı. O yüzden pek çok tepki aldı.
BİZİM KATİL Mİ, ONLARIN KATİLİ Mİ.?
Ama şunu unutmayın: Maalesef bu ülkede katilleri sınıflara ayırıp, 'Bizim
katil', 'Onların katili' diye gruplandırma merakı var.
Bu ülkenin eski bir başbakanı, televizyon ekranına çıkıp, gözlerimize baka
baka, "Bana milliyetçiler adam öldürüyor, dedirtemezsiniz" dedi.
Bu ülkenin bir başka başbakanı, "Bu ülke için kurşun atan da yiyen de
şereflidir" diyerek yine katilleri savundu.
Daha bu ay içinde, 8 yaşındaki küçücük bir kız olan Narin'i canavarca
öldürdüler ve katilini korumak için, genciyle yaşlısıyla, koca bir köyün, politikacı
desteğiyle cansiperane direndiğini gördük.
Geçmişte suç makinelerinin, devletin yasal zırhı altında yıllarca aramızda
yaşadığı gerçeğiyle yüzleştik.
Sadece Türkiye'de değil, üniforma ayrıcalığıyla Kıbrıs'ta gazeteci öldürüldüğü
bile kayıtlara girdi.
Başkentte güpe gündüz adam öldürenler bile kurtarılmak istendi.
Katilleri koruyanların veya cinayet emri verenlerin, karun kadar zengin olup,
beşer onar Amerikan cipli konvoylarla, onlarca korumayla dolaştığına şimdi de
tanık oluyoruz, hala öyle yaşayanlar var.
SUÇ İŞLEYEN ALLAME-İ CİHAN OLSA, CEZALANDIRILMALI.! Emin olan 26 suç kaydı olan biri, bir polisi öldürmek alçaklığına cesaret
buluyorsa, bunun nedeni de işte bu saydığımız atmosferdir.
Kendisinden daha büyük suçları olanların ikbalini görenler, bundan cesaret
alır.
Cinayet işleyen ve işletenlerin suçlarının yanlarına kar kaldığını görenler,
bunu teşvik olarak görür.
Yapılacak şey, bu atmosferi değiştirmek, suç işleyen allame-i cihan olsa, bunu
onu ödetmektir.
Eğer aracından sokağa sigara izmaritini atana cezayı basarsanız, bir daha kimse
atmaz.
Eğer vergi kaçıranı, usulsüzlük yapanı, rüşvet alanı, yolsuzlukla zenginleşeni,
uyuşturucu satanı cezalandırırsanız, bedeli ağır olursa, buna kimse tevessül
etmez.
SUÇU İŞLEYEN KİM OLURSA OLSUN CEZALANDIRILACAK.!
Bir katili, hak ettiği gibi davranarak, belki kızgınlığınızı o gün
giderirsiniz ama, katili yaratan ortamı düzeltmezseniz, yeni cinayetleri
önleyemezsiniz.
O yüzden kural, kanunlarda da yazdığı gibi şöyle olmalı:
Suçu işleyen kim olursa olsun cezalandırılacak, suçu işleyeni savunan da suçlu
sayılacak, suç suçtur ve yapanın kim olduğu suçu değiştirmez. Ülke ancak o zaman suçtan arınır.
Doğan Satmış,
#ÖkkeşBölükbaşı,
#www.medyagunebakis.com, #Toplumsalmuhalefet,