Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
GAZZE “ORTA
DOĞU'NUN RİVİERASI” OLACAK!..
ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze
ile ilgili plânını duydunuz mu?
İç siyasetin yakıcı gündemine takılı kalıp
dünyada ne olup bittiğini takip etme fırsatını kaçıranlar için bir kez daha
tekrar edeceğim.
Göreve başladıktan sonra, 5 Şubat 2025 günü
kendisini ilk ziyaret eden devlet İsrail'in Başbakanı Binyamin Netunyahu ile
görüşmesinden sonra basına yaptığı açıklamada:
“ABD'nin Gazze'yi yeniden inşa edeceğini ve
burada yaşayan Filistinlileri bölge ülkelerine yerleştireceğini, çatışmalı
sürecin sona ermesiyle İsrail'in bölgeyi ABD'ye devredeceğini” söyledi...
Uluslararası kamuoyunda sürpriz olan, fakat
emperyalizmi hakkıyla özümseyip öğrenenler için beklenen bir açıklamaydı.
Trump, bu açıklamadan bir gün sonra sosyal
medya hesabından:
“Filistinlilerin bölgedeki güvenli ve güzel
mahallelerde, yeni ve modern evlere yerleştirilebileceğini... Mutlu, güvende ve
özgür olmak için bir şanslarının olacağını” savundu...(1)
İsrail Savunma Bakanı Israel Katz da ordusuna;
isteyen tüm Gazzelilerin bölgeyi terk etmesine olanak sağlayacak bir plân
geliştirmeyi emrettiğini açıkladı.
Sonra da, “İsrail'in HAMAS'a karşı savaşını
eleştiren ülkeler, bu kişileri almakla yükümlüdür” dedi...
Türkiye de bu ülkeler arasındadır...
Her ne kadar savaş süresince Türkiye, İsrail'e
yaptırım uygulamayıp, tam aksine ticarete devam ettiyse de; yine de İsrail
saldırılarını kınayan/eleştiren ülkelerin başında gelmektedir!..
BU GELİŞMELERE GÖRE:
13 milyonu bulan Suriyeli ve Afgan göçmenlere
ek olarak; 2 milyon civarında Filistinli de sınırlarımıza dayanırsa, hiç
şaşırmayalım.
Halil İbrahim Sorfası'nda evelallah onlara da
yer vardır.
İsrail'in Filistinlilere ödettiği fatura
gerçekten çok ağır oldu.
HAMAS'ın, 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği
saldırıda yaklaşık; 1200 kişi hayatını kaybetmiş, buna karşılık İsrail
başlattığı kara ve hava operasyonları ile Gazze adeta yerle bir edilmiş ve
aralarında HAMAS yöneticilerinin de bulunduğu 46 bin 600 kişi yaşamını
kaybetmişti...
Yaralıları saymıyoruz bile...
Bana göre 2 milyon Filistinli “ağır”
yaralıdır!..
Bu sonuç yetmiyormuş gibi, bir de sağ kalan
Filistinliler yurtlarından edilecekler!
Trump'ın bu konudaki sözleri açıklamaya ihtiyaç
göstermeyecek kadar açıktır:
“Orayı devralacağız, kalkındıracağız ve (Gazze)
Ortadoğu'nun gurur duyacağı bir yer olacak” diyor.
Trump, Gazze için “Orta Doğu'nun Riviera'sı
olabilir” (2) vurgusu ile geleceğe ilişkin plânını açıklarken, Binyamin
Netenyahu da “İsrail'in Beyaz Saray'da bugüne kadarki en büyük dostusunuz”
övgüsü ile memnuniyetini ifade etmiştir...
İsrail'e Gazze Savaşı sırasında; soykırım, insanlığa karşı işlenmiş diğer suçlar ve savaş suçları nedeniyle kayda değer bir yaptırım uygulanmadığı gibi, dünya kamuoyu da yeterli tepkiyi göstermedi/gösteremedi.
Bir tek Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM/ICC)
(3) geçen Kasım ayında; İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu, eski Savunma
Bakanı Yoav Gallant ve Hamas Lideri Muhammed Deyf hakkında “yakalama kararı”
çıkartmıştır.
SIRASI GELMİŞKEN BU MAHKEMEYİ DE KISACA TANITALIM:
UCM/ICC, 1 Temmuz 2002 tarihinde uluslararası
ilgiye mazhar en ciddi suçlar olan; soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş
suçları ile saldırı suçunun faillerini yargılamak ve hesap verilebilirliği
sağlamak amacıyla, “Roma Statüsü” (4) uyarınca Lahey'de kurulan ilk daimî
uluslararası ceza mahkemesidir.
Roma Statüsü, 17 Temmuz 1998 tarihinde “Birleşmiş Milletler Uluslararası Ceza Mahkemesi Diplomatik Konferansı”nda 120 katılımcı ülke tarafından kabul edilmiştir.
İlk sürekli mahkeme niteliği taşıyan ve bir
antlaşma zemininde oluşturulan UCM, en ağır suçların cezasız kalmamasını
hedeflemektedir...
ABD ve İsrail gibi Türkiye de UCM’nin kurucu
sözleşmesi olan Roma Statüsü'ne taraf değildir.(5)
İsrail'den yana taraf olan Türkiye, neden bu
statüye taraf değildir, anlamak mümkün değildir...
31 Ocak 2025 tarihinde Filistin'le dayanışma ve
İsrail'e yönelik ortak politikalar geliştirmek amacıyla; Belize, Bolivya,
Kolombiya, Küba, Honduras, Malezya, Namibya, Senegal ve Güney Afrika'nın
oluşturduğu "Lahey Grubu" kurulmuştur.(6)
Lahey'de düzenlenen toplantıda bir araya gelen
ülke temsilcileri, ortak bildiri yayımlayarak İsrail'in Gazze'deki eylemlerini
"soykırım" olarak nitelendirdiler.
Türkiye niye aralarında yoktur?!
Yoksul ülkelerden oluşan bu insancıl grup,
Uluslararası Adalet Divanı'nın 18 Temmuz 2024'te İsrail'in işgalinin hukuka
aykırı olduğunu ve derhal sonlandırması gerektiğine ilişkin danışma görüşü ile
UCM'nin 21 Kasım 2024 tarihli yakalama emri çıkarılması kararını destekleme
taahhüdünde bulunmuştur...
Peki, bilin bakalım bu karara
karşı ABD'nin tutumu ne olmuştur?
Bilemediniz, bilemediniz, bilemediniz
efendim!..
UCM'yi “Amerika ve yakın müttefiki İsrail'i
hedef alan gayrimeşru ve temelsiz eylemlerde” bulunmakla suçlayan Trump, “ABD
vatandaşları ve müttefikleri hakkında soruşturmalara yardım eden bireyler ve
aileleri hakkında maddi yaptırımlar ve vize kısıtlamaları” uygulanmasına olanak
sağlayan bir kararnameyi imzalamıştır.(7)
Bu paragrafı bir daha okumanıza gerek yok,
doğru anladınız!
Evet, Trump İsrail'in soykırımını
desteklemiştir ve buna karşılık UCM'yi gayrimeşru ilân etmiştir!..
Bu karar emperyalizmin ne olduğunu bilenler
için sürpriz olmadı...
Ya sizin için.?
ŞİMDİ GELDİK ZURNANIN “ZIRT”
DEDİĞİ YERE:
Gayet iyi biliyorsunuz ki, bugünlere HAMAS'ın 7
Ekim 2023 günü başlattığı saldırı ile gelinmiştir.
Peki, o saldırının amacı neydi?
İşte bu sorunun yanıtı, “zurnanın 'zırt'
dediği” yerdir...
Pek çok “Radikal İslâmcı Örgüt” (8) gibi İran
destekli HAMAS da İsrail devletinin yok edilmesini savunur.
11 Mayıs 1949 tarihinde Birleşmiş Milletler'e
59. üye devlet olarak kabul edilen; meşru, tanınmış bir devleti “yok etme”
amacı ile kurulan ve faaliyet gösteren örgütlere karşı yapılacak olan her
operasyonu dünya kamuoyu, “terörle mücadele” olarak algılar...
Bu nedenle en masum eylemlerine
bile ihtiyatla yaklaşılır.
Bu tür örgütler, ABD ve Rusya gibi süper
güçlerin maşası olmaktan hiçbir şekilde kurtulamazlar.
Ve sonuçta onların amaçlarına hizmet ederler:
Ancak emperyalizme hizmetkâr ettikleri sürece varlıklarını sürdürebilirler. Raf
ömrü bitenler, tarihin çöplüğüne atılırlar...
HAMAS, ne yazık ki, bu acı
gerçeğin tipik bir örneğidir...
Ne yazık ki, “Siyasal İslâm” ın fıtratında bu
“kader” vardır.! Ve görüldüğü gibi:
7 Ekim’de İsrail’e karşı başlattıkları saldırı
sonunda, Gazze'yi “Orta Doğu'nun
Rivierası” yaptılar...
46 bin 600 insanın hayatını kaybetmesi de bu
gayretlerinin cabasıdır...
“Riviera”dan yararlanacak olanları saymamı
ister misiniz.?.!
Hiç sanmıyorum, istemiyorsunuz.!
Av. Cemil Can
#www.medyagunebakis.com, #Toplumsalmuhalefet, #ÖkkeşBölükbaşı,
DİPNOTLAR
( 1 ) https://www.bbc.com/turkce/articles/cglyd0x3286o
(2) Riviera, Akdeniz
kıyısında bulunan ünlü bir sahil şerididir ve genellikle Fransa ve İtalya arasında
uzanan bölgeyi tanımlamak için kullanılır. Kelime bazen diğer lüks kıyı
bölgeleri (Fransız Rivierası, İtalyan
Rivierası, Meksika Rivierası, Amerikan Rivierası, Türk Rivierası) için de
kullanılabilir.
(3) Uluslararası Ceza
Mahkemesi (UCM); taraf ülkelerin devlet sınırları içinde veya bir taraf ülke
vatandaşı tarafından işlenen Anlaşma'da belirtilen suçlar UCM yetkisindedir.
UCM sadece kişileri yargılayabilir. Devletleri yargılama yetkisine sahip değildir.
UCM normal koşullar altında ulusal mahkemelerin yetkilerini devralamaz.
Antlaşma'da "tamamlayıcılık ilkesi" temeldir. Ulusal mahkemelerin
kendi vatandaşlarını veya yüksek makamlardaki sanık adaylarını yargılamak
istememesi, iç çatışmalar nedeniyle çökmüş olan yargı sistemi gibi durumlarda
UCM devreye girebilir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_Ceza_Mahkemesi
(4) https://www.mfa.gov.tr/uluslararasi-ceza-divani-ve-turkiye.tr.mfa
(5) ABD hükûmeti, 1995'ten
2000 yılına kadar UCM'nin kurulmasını destekledi ancak Amerikalılar UCM'nin BM
Güvenlik Konseyi tarafından kontrol edilen veya Amerikalı yetkilileri ve
Amerikan vatandaşlarını mahkemenin yargı yetkisi dışında tutacak bir mahkeme
olması için çaba harcadılar; bu çabalar başarısız kalınca, Roma Statüsü'ne
attıkları imzalarını geri çektiler. https://asp.icc-cpi.int/states-parties#A
(8) İsrail devletinin yok
olmasını savunan radikal İslamcı gruplar, genellikle Filistin'deki direniş
hareketleri, bazı bölgesel silahlı örgütler ve İran gibi devlet destekli
ideolojik yapılarla ilişkilidir. Bu gruplar, ideolojilerine ve yöntemlerine
göre farklılık gösterir. İşte bazıları:
1. Hamas:
Filistin'de faaliyet gösteren Sünni İslamcı bir örgüttür.
1987'de Müslüman Kardeşler
hareketinin bir kolu olarak kurulmuştur.
İsrail'in yok edilmesini
savunan bir tüzüğe sahipti ancak son yıllarda daha çok 1967 sınırlarına
çekilmesini talep eden bir çizgiye kaydığı görülüyor.
2. İslami Cihad
(Palestinian Islamic Jihad - PIJ)
1981'de Filistin'de kurulmuş
olan, Hamas'tan daha küçük ama daha radikal bir örgüttür.
İsrail'in tamamen yok
edilmesini savunur ve hiçbir şekilde barış görüşmelerine yanaşmaz.
İran'dan önemli ölçüde destek
aldığı bilinmektedir.
3. Hizbullah:
Lübnan merkezli Şii bir örgüttür.
İsrail’e karşı silahlı
mücadele yürütür ve sık sık İsrail’e yönelik saldırılar düzenler.
İran tarafından güçlü şekilde
desteklenmektedir.
4. El Kaide ve
IŞİD Gibi Küresel Cihatçı Gruplar
El Kaide, İsrail’in varlığını
Batı’nın İslam dünyasına karşı bir komplosu olarak görmektedir.
IŞİD, İsrail'e doğrudan büyük
saldırılar düzenlemese de varlığını reddetmektedir.
5. İran Rejimi
ve Bağlı Milisler
İran, ideolojik olarak
İsrail’in yok edilmesini savunan en büyük devlet aktörüdür.
Devrim Muhafızları, Kudüs
Gücü ve Hizbullah gibi örgütler aracılığıyla İsrail karşıtı faaliyetlerde bulunmaktadır.
Bu grupların ideolojik
temelleri ve yöntemleri farklıdır, ancak ortak noktaları İsrail'in meşruiyetini
reddetmeleri ve onun yok edilmesini savunmalarıdır.
#www.medyagunebakis.com,
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP