Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
DENİZ GEZMİŞ'İN SON MEKTUBU
Baba,
Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir.
Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın.
Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.
Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bu olacağını biliyordu.
Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, (…) anlayacağını inanıyorum.
Cenaze için, avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara´da 1969´da ölen arkadaşım Taylan Özgür´ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul´a götürmeye kalkma.
Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.
Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım…
Oğlun Deniz Gezmiş
Merkez Cezaevi
Deniz Gezmiş, 28 Şubat 1947'de Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğdu. Dedeleri İkizdere, Rize ilçesine bağlı Cimil köyündendir, kökleri Konya'dan bir vesile ile göç etmek zorunda kalmış Oğuzlara dayanır. Babası Erzurum, Ilıca nüfusuna kayıtlı ilköğretim müfettişi Cemil Gezmiş, annesi ise Erzurum'un Tortum ilçesinden ilkokul öğretmeni Mukaddes Gezmiş'tir. Ailenin üç erkek çocuğundan ikincisidir. Ağabeyi Bora Gezmiş, hukuk fakültesinden ayrılıp bankacılık yapmıştır. Hamdi Gezmiş ise, mali müşavirdir.
Gezmiş, ilk ve ortaöğrenimini Sivas'ta, liseyi İstanbul'da okudu. Henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu. İdam edilmeden önce Alman Der Spiegel dergisinde çıkan son yazısında "Yaşasın Marksizm-Leninizmin yüce ideolojisi! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Kahrolsun Emperyalizm!" dediği belirtildi. .[2]
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde,
Yusuf Aslan, (d. 1947 - ö. 6 Mayıs 1972) THKO kurucularından olan ve 1972 yılında idam edilen Marksist-Leninist devrimcidir. Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan'la birlikte idam edilmiştir. Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş'le birlikte Nurhak'a dağdaki gerilla grubuna katılmaya giderken, Sivas Şarkışla'da yaralı olarak yakalandı. Sıkıyönetim Mahkemeleri'nde yargılandı. 6 Mayıs 1972'de Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan'la birlikte asılarak idam edildi.Mezarı L/17 Ankara/Karşıyaka Mezarlığında bulunmaktadir.
Hüseyin İnan (1949–1972), 1949'da Kayseri/Sarız ilçesine bağlı Bozhüyük köyünde doğdu.[1] İlk ve ortaokulu Pınarbaşı’nda, liseyi Kayseri'de okudu. 1966'da ODTÜ İdari Bilimler Bölümü'ne kayıt oldu. Sosyalist Fikir Kulubü (SFK) ve bu derneğin bağlı olduğu Dev-Genç'e üye oldu.
Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan'
Sinan Cemgil, (d. 15 Kasım 1944, İstanbul – ö. 31 Mayıs 1971, Nurhak). THKO örgütünün kurucularındandır.1970 yılında, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Alpaslan Özdoğan, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin'le birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun kuruluş çalışmalarını yürütür. THKO'nun şehir gerillası eylemlerinde yer alan Sinan Cemgil, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, arkadaşlarıyla birlikte Ankara'yı terkeder ve Elbistan civarındaki Nurhak Dağı'na çıkarak burada arkadaşlarıyla birlikte THKO'nun gerilla kampını kurar. Sinan Cemgil komutasındaki gerilla birliği, planlandığı gibi Kürecik Radar Üssü'nü basmak için harekete geçer.
Kürecik Radar Üssü’ne yapacakları baskın öncesinde Sinan Cemgil ve arkadaşları, İnekli Köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatılır.
Mahir Çayan, Mahir Çayan (15 Mart 1946 - 30 Mart 1972), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi lideri.Marksist - Leninist ve Atatürkçüdür. 30 Mart 1972 tarihinde, Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere Köyü'nde güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada dokuz arkadaşıyla birlikte öldürüldü.
Samsun doğumlu olan Mahir Çayan ortaokul ve lise dönemlerini Haydarpaşa Lisesi'nde yani İstanbul'da geçirdi. 1963'te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Ertesi yıl Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenimine devam etti. Bu dönemde TİP ve FKF'ye (Fikir Kulüpleri Federasyonu) bağlı olan SBF (Siyasal Bilimler Fakültesi) Fikir Kulübüne girdi. 1965'te bu kulübün başkanlığını da üstlendi.
Mahir Çayan yaralı olarak ele geçirilir. Daha sonra arkadaşlarıyla birlikte Kartal Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçan Mahir Çayan bir süre İstanbul'da saklanır. Ocak 1972'de THKO ile ortak eylem kararı alarak arkadaşları ile birlikte Fatsa'ya geçer. Mart 1972'de Ünye radar istasyonunda çalışan 3 ingiltereli teknisyeni kaçırır ve karşılığında THKO (Türkiye Halkın Kurtuluş Ordusu) önderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın serbest bırakılmasını ister. Niksar'ın Kızıldere köyünde jandarmayla girdikleri çatışmada dava arkadaşları ile beraber öldürülür. Çatışmadan sadece Ertuğrul Kürkçü sağ çıkar. Mahir Çayan'ın mezarı Ankara Karşıyaka Mezarlığı L/3 adası 99 no'lu mezardır.
Taylan Özgür,
ilk yapılan soruşturmalarda taylan özgür'ü öldürenin polis memuru lisan çakıcı olduğu söylenmiştir. uzun süre aranan lisan yurdışında bulunmuş, yakalanmış yargılanması sırasında akli dengesinin yerinde olup olmadığının anlaşılması için bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastahanesi nde müşahade altına alınmış bir süre orada kalıp akıl hastası olduğuna dair teşhis koyulmuş ve davadan kurtuldu.
eski kurmay albaylardan talat turhan ise taylan özgür'ü öldürenin lisan çakıcı değil bir üsteğmen olduğunu iddia etmemiştir. deniz gezmiş'de taylan'ın yanına gömülmeyi vasiyet etmiş ancak izin verilmemiştir.
Taylan Özgür emekli bir binbaşının oğluydu. ODTÜ öğrencisiydi. 1969 yılının 23 Eylül günü İstanbul Üniversitesi öğrenci birliğinin Beyazıt'taki kongresi sırasında arkadan kurşunlanarak öldürülmüştü.
O yıla kadar belli bir noktada tutulan şiddet, Vedat Demircioğlu ve Taylan Özgür cinayetlerinden sonra birden dozunu artırmış ve 70'lerin başında 12 Mart'la sonuçlanacak kanlı perde böyle açılmıştı.
DENİZ GEZMİŞ, YUSUF ASLAN, HÜSEYİN İNAN,
Kısa adı THKO. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin tarafından kurulan, "tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye" hedefli; devrimin kırsal alanları ve şiddet politikasını cephe mantığı içinde temel alan bir savaşımla gerçekleşeceğini; işçi sınıfı-köylülük-şehir küçük burjuvazisi ittifakı temelinde sürdürülecek halk savaşının iki temel aracı olarak gördüğü proletarya partisi ve halk ordusunun, savaşın gelişim sürecinde kitle katılımı temelinde kurulacağını; kendisinin başlangıçta iki işlevi de yerine getiren bir örgüt olduğunu savunan; bütün Komünist Partilerden bağımsız milli demokrat devrimci bir siyasi örgüttü. 1965 yılından beri üniversite gençliği çevresinde sürdürülen bağımsızlık ve demokrasi savaşımının artık yasal zeminde kalınarak ve barışçıl savaşım yöntemlerini temel alarak sürdürülemeyeceği kararını alan THKO önderleri, 1970 yılı sonunda eyleme geçti. Gerçekleştirdiği eylemlerle Türkiye gündemini değiştiren THKO, Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan'ın Nurhak; Cihan Alptekin ve Ömer Ayna'nın Kızıldere'de öldürülmeleri; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmelerinden sonra dağıldı. THKO davasından yargılanan ve mahkum olan kadroların, 1974 affından sonra hapisten çıkanlarla dışardakilerin oluşturduğu Geçici Merkez Komite, hızla örgüt çizgisinden uzaklaşırken, komite üyeleri kendi aralarında da bir farklılaşma sürecine girdiler. Bir grup Çin Komünist Partisi- Arnavutluk Emek Partisi (sonra sadece AEP) yanlısı politikalar geliştirerek Türkiye Devrimci Komünist Partisi'ne; diğer bir grup ise SBKP eğilimli politikalarla Türkiye Komünist Emek Partisi'ne gidecek örgütlenmeler kurarken; örgüt çizgisine bağlı kalanlar, Türkiye Devriminin Yolu adı altında birbirinden bağımsız grupçuklar oluşturmaktan öteye gidemediler.
Deniz Gezmiş'lerin yargılandığı davanın savcılarından ve eski DYP Milletvekili Baki Tuğ , idamları hâlâ savunuyor.
ATV'deki "Hatırla Sevgili" dizisi, 68'i, 12 Mart dönemini, Kızıldere katliamını ve de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan 'ın idamını yeniden gündeme getirdi. Aylardır süren ve büyük bir ilgiyle izlenen bu dizi, bir anlamda Türkiye'nin kendi yakın geçmişiyle yüzleşmesi için bir olanak da sağlıyor. Yine bu dizi sırasında öğreniyoruz ki, bugünün gençleri o dönemin olaylarıyla belki de ilk kez bu kadar net bir şekilde karşılaşıyorlar.
Çevremdeki insanlardan çocuklarının diziyi izlerken "Anne, baba!. gerçekten bunlar oldu mu?" diye sorduklarını dinliyorum. Deniz'lerin idamının 5-6 yıl önceki bir yıldönümünde hazırladığım "Denizler İdama Giderken" (Güncel Yayıncılık) kitabım geçenlerde yeniden basıldı. Bir ayda üç baskı yaptı. Önce bu kadar ilgiye şaşırdık, daha sonra bu ilginin "Hatırla Sevgili" dizisi nedeniyle gerçekleştiğini fark ettik.
Bu diziye gösterilen yoğun ilgi, insanın ister istemez, yakın tarihimizin hâlâ karanlıklarda tutulduğu gerçeğiyle yüz yüze gelmesine neden oluyor. "Hatırla Sevgili" dizisi, önce Demokrat Parti dönemiyle başladı, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan 'ın idama gidiş öykülerinin ayrıntılarını da bu dizi gösterdi.
Gençlerin yakın tarihten haberli olmamasının nedenlerini de düşünmeliyiz. Çünkü ülkemizde ne yazık ki, geçmişle yüzleşmek, geçmişin eleştirel bir değerlendirmesini yapmak hâlâ mümkün değil.
Bu alanda bireysel araştırmalar ve çabaları kastetmiyorum, bunlar yapılıyor. Az da olsa yapılıyor. Asıl olan resmi tutum.
Tarih bu resmi tutumun yasaklarına teslim olmuş durumda. Örneğin Aziz Nesin, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl ve daha niceleri bu resmi tarihin içinde hiçbir zaman yer almadı. Resmi tarih askeri darbelerle hiçbir zaman derinlemesine hesaplaşacak bir noktaya gelmedi.
***
Deniz Gezmiş'lerin yargılandığı davanın savcılarından ve eski DYP milletvekili Baki Tuğ , idamları hâlâ savunuyor. " Hatırla Sevgili" dizisi belli ki onu öfkelendiriyor. Bir TV programında Baki Tuğ'la Deniz'lerin idamını tartışmıştık. Bana dönerek, "Ben bir savcı olarak eski bir mahkûmu muhatap kabul etmem" demişti. Durduğu yerde duruyordu.
Baki Tuğ hâlâ, idamlardan dolayı asla vicdan azabı duymadığını ifade ediyor. Baki Tuğ, kara kaplı kitap ve vicdanının sesini dinleyerek kararlar verdiğini anlatmayı sürdürüyor. Tabii en önemli söylediği de şu: Türkiye'yi kurtarmak adına üç genci feda etmekte sakınca görmedik.
"Hatırla Sevgili" dizisinde bir kez daha ortaya çıkan gerçek şuydu: Adalet Partililerin bazıları, Deniz'lerin idamını onaylarken, "Üçe üç" diye bağırıyorlardı. Yani Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamının intikamını Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'dan aldıklarını düşünüyorlardı.
Halbuki bu idamlar askeri darbe koşullarında gerçekleştirilmişti. İdamı yapanlar darbecilerdi. Ancak siyasette kin ve intikam hissinin gözleri ne kadar kararttığını göstermesi bakımından bu sahneler çok öğreticiydi. Siyasette intikam; demokrasiyi, en temel insani değerleri ayaklar altına almaktan çekinmiyordu.
***
Sözü yeniden Baki Tuğ'a getirmek istiyorum. Bu ülkede Baki Tuğ türü hukukçular yalnız var olmakla kalmadılar, hep taltif edildiler, terfi ettirildiler. Türkiye'ye egemen olan otoriter devlet anlayışının arkasında yargıya biçilen rol de önemlidir.
Aradan 36 yıl geçtiği halde Baki Tuğ'un dinmeyen öfkesi, dinmeyen bağnazlığından çıkarılması gereken dersler olduğunu düşünüyorum. Baki Tuğ anlayışındaki hukukçularla bu ülke hiçbir zaman hesaplaşmadı. Bu gidişle hesaplaşması da mümkün görünmüyor. Çünkü siyasette kamplaşma gözleri karartıyor ve siyasetin bir kin ve intikam yeri haline gelmesine de dönüşebiliyor.
***
Bu idamlar siyaseten yapılmış idamlardı. Orada hukuk tamamen göstermelik olarak kalmıştı. Baki Tuğ'lar tarihimizde hep oldu ve bundan sonra da olacak.
Önemli olan, siyasi hırs ve öfkeyle hukukun arasına sınır çekilebilmesi, siyasetin hukuka yön vermekten kurtulmasıdır...
Baki Tuğ ve Deniz Gezmiş... Oral Çalışlar
Cumhuriyet
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP