KALBİM TURKUAZ KİTAPÇILARDA
-Niver Lazoğlu-
Nıver LAZOĞLU'nun
Kalbim Turkuaz adlı Romanı Çivi Yazıları Yayınevi Tarafından
Yayımlandı.
25 Ocak 2017 Çarşamba’dan itibaren Kitapçılarda.
Yaşamın tüm menfiliklerine rağmen ayakta dimdik duran
bir kadının gerçek hayat öyküsü.
Turkuaz, yani Firuze, yani Peruz’un hüzün kaplı
yüreğinin yarına yürüyüşünde dünlerin Anadolu’sundaki renkler coşkun bir dille
güne ulaşıyor.
Bu toprakların kadim Ermeni halkına sıcak bir bakışla,
gizli kalmış sevdanın gönül telindeki sızısı bir yönetmenin gözünden
resmediliyor adeta.
Yazar okurunu dönemin diliyle, yerel şivesiyle, yaşam
kültürüyle merak dolu soruların cevaplarını aramak için farklı bir yolculuğa
çıkarıyor.
Yazarın kendi köklerinden bulup romanlaştırdığı bu
hikaye aynı topraklarda yaşayanların kardeşliğini ve iç içe geçmişliğini de
ortaya koyuyor...
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Ocak.2017 – okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,
https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Ocak.2017 – okkesb61@gmail.com,
NIVER
LAZOĞLU’NUN İLK ROMANI KALBİM TURKUAZ
Gazeteci
Niver Lazoğlu’nun ilk romanı Kalbim Turkuaz yeni yılın ilk ayında raflarda
yerini almaya hazırlanıyor. Yazıldıktan yaklaşık iki sene sonra basılabilen
romanın sancılı bir süreci var. Yayınevleri romanı basmaktan çeşitli
gerekçelerle uzak duruyorlar. Nıver Lazoğlu’nun, www.finansgundem.com internet
sitesinde Celalettin Kafesoğlu’nun yayımlanan röportajını aşağıda
okuyabilirsiniz:
Bana
bakıyor. Peruz gözlerinde, görüyorum. Işıldıyor.
MEÇHUL ROMANIN BİÇARE KIZI
Peruz’u hatırladınız değil mi.?
Kim unutabilir ki.? Provadan okuduğum üç beş sayfayla beni sağa sola savuran küçük Ermeni kızı. Köklerinden koparılmış bir hayatın büyüyen
dramı. 6 yaşında çıktığı yolculuğun kanayan hayatı. Hani şu Müslüman bir ağa
babanın şefkatinde yaşama yeniden sarılan, serpilen, güzeller güzeli Peruz.
Niver Lazoğlu’nun o acıyı tatlandıran, vicdanlara soru batıran, sessiz
çığlıkların üstünü örttüğü “Kalbim
Turkuaz”ın kahramanı Peruz… Benim için konusu hala meçhul olan romanın biçaresi.
“BU SEFER OLDU, KİTABIM BASILIYOR”
Sohbete başlıyoruz. Dolanmıyor,
bodoslama dalıyor Nıver. “Tamam,
bu sefer oldu. Romanım basılıyor. Ocak ayında çıkıyor.”
Tamam, oldu, basılıyor,
çıkıyor. Ne kadar kolay dile gelen, çoğu zaman cümlelerin içinde kaynayıp giden
kelimeler. Oysa burada her biri o kadar kıymetli ki. Hele bir bilseler, iki
yıldır bu anı bekleyen Niver’in çektiklerini. Kasıp kavuran ızdıraplarını…
Yayınevinin dayattığı yaptırımlarla ortada bıraktığı, 2015 Mayısında raflarda
olması gereken kitabın başına gelenleri. Peruz’a, Nıver’e vurulan o darbeyi. Ah
bir bilse o kelimeler.
YAYINEVLERİNDEN KOMİK YAKLAŞIMLAR
“Başka yayınevleri ile
görüştüm. Hepsinin ortak dili ‘Bu kitap mutlaka basılmalı’ oldu ama çok komik
yaklaşımlarla geldiler. Öyle böyle değil…”
Yaşadığı hayal kırıklığını bir
yere sığdıramıyordu Niver.
Editörlerle, yayınevi
sahipleriyle neler konuştuğunu paylaşırken o keyifli hali biraz öteleniyordu
sanki. Sesi hırçınlaşıyor ara ara, konuşması nefes kesiyordu. Çok
derin çekti sigarayı. Bir yudum da kahveden… Biri, “Bu romanda şive var,
olmaz” demiş. Diğerinin yanıtı, “Konu, kurgu çok iyi, daha önce rastladığım bir
tarz değil, karakterlerine bayıldım ama bir sürü karakter var, bir tane
olmalı.” Öbürü niyet okuyucu. “Evet bu kitap olmuş ancak buradakiler Ermeni
isimleri. Okurun Ermeni adlarıyla kafası karışabilir, o nedenle basamıyoruz.”
Oysa yazan da Ermeni. Hele biri var ki olaya körükle girmiş. “Burada
Türkleri kötülememişsin, kötüle. O zaman basarız belki.” Bu ise hakikaten
komedi. “Sen ileride çok iyi bir romancı olacaksın ama, kitabını basamıyoruz…”
BASMAYACAKSAN KIVIRMA, ALDATMA.!
Dinledikçe dumur oluyor insan.
Roman mı saçma.? Dili mi zorba.? Kin mi saklı.? İntikam mı cilalıyor.?
Sahtekarlık mı kokuyor.?
Kimse bunların birine bile evet diyemiyor. Edebiyatın raconu yerlerde
sürünüyor.
Hava ağırlaşıyor. İçimize hüzün
çöküyor. Garip, çelişkili, korku dolu itirazlara, kırıcı taleplere nasıl karşı
koyduğunu anlatıyor Lazoğlu. “Ben de kendim ile ilişkimde çok büyük sorgulara
girdim. Ama her şeyi bir ders gördüm. Kendime ve kalemime daha fazla güvendim.”
Şimdi
Nıver, kitabını savunurken, “Bu evrensel ve iyi bir noktaya gidebilecek
gerçek bir hikaye, belki alışkın olduğumuz bir dil yok ancak, sürükleyici, su
gibi..” dese haksız mı.? Haklı.! Diyor da zaten.
İŞİN ÇİVİSİ ÇIKAR, BİRİSİ CHİVİ ÇAKAR.!
Bir telaş, bir uğraş içinde,
kapıları tek tek çalarken, devran dönüyor. iki sene sonra…
Tam çivisi çıkmış işlerin
derken, çivi gibi bir yayınevi çıkıyor karşısına birden.
Chiviyazıları Yayınevi’nin
sahibi, “Kitaba biz de bakalım, bir haftada haber veririz” diyor Nıver’e. Ama
ertesi gün dönüyor. ”Elinize, yüreğinize, gönlünüze, kaleminize
sağlık. Biz bu kadar sağlam ve iyi bir şey beklemiyorduk. Hemen araya alıp
yayınlayalım çünkü çok yorulmuşsunuz. Bu kitabın aslında zamanı eylüldür ama
size öncelik yapmak istiyoruz.“
Tarih de veriliyor. “Ocağın üçüncü
haftası çıkarıyoruz.”
Uğruna çok şeye katlandığı
kitabı basılacak ya kendini dışarı atıyor Nıver. Bir yürüyüşü, çevreyi bir
süzüşü var ki görenler aşık oldu sanıyor. E ne de olsa ikisi de yürek yakıyor.
BU KİTAP SEVGİ TOHUMLARI EKİYOR
“Bu Kitap Nefret Tohumları
Ekmiyor” Evet,
henüz ben de okumadım, bilmiyorum. Nıver’den dinledim. Anladım ki, Peruz bir dram ama faturası
öfke değil. Kalbim Turkuaz, sırlarla kaplı bir hayatın küçük Ermeni kızına
biçtiği rolü önünüze, elinize, evinize getiriyor. Anadolu’nun renkleriyle.
Zaten Nıver’in yaşama ve insana olan inancı, saygısı bunun aksine izin
vermez. Bir daha vurguluyor. “Kitabım kimseyi kötülemiyor, nefret tohumları
ekmiyor. Umut yeşertiyor…”
“Hepsine güldüm, hatta
kahkahalar attım ama keşke, ‘Niver bu roman olmamış’ denseydi daha yakışırdı”
diyor Lazoğlu. Ekliyor. “Kitabımın doğum sancısını iki sene çektim. Çok
kötüydü”.
Kalbim Turkuaz’a bir yayıncı ararken,
yakışıksız ifadelerin kum torbasına döndürdüğü o beynin, o bedenin çektiği
üzüntüyü düşünüyorum da şimdi, bıçak kemiğe dayanmış gerçekten.
“BEN ÖNCE KENDİM İÇİN YAZIYORUM”
Olaylar ve insanlar yumağında
kendi ipini çekmiyor Niver. Küsmüyor. Kaçmıyor. Efkâr kadehine sarılmıyor.
Çünkü yaşama saygısı var. Her tokatta öbür yanağını uzatıyor. Her düşüşte
yeniden kalkıyor, dimdik duruyor.
“Hep, bu kitaba sahip olacak,
arkasında duracak ama her şeyden önce onu anlayacak bir yayınevi istedim.
Yılmadım, aradım. Bu süreçte çok büyüdüm. Her şeyden önce ben kitabıma çok şey
borçluyum. Çünkü insanları tanımam, kendimi bulmam konusunda bana çok yol
aldırdı. Aslında kalemimin ne kadar kuvvetli olduğunu, romanımın ne kadar iyi
olduğunu onlar bana anlattı.”
OKUR, ASIL FİNALİ KİTAPTA GÖRECEK.!
Parmaklarından
bir alev daha yükseliyor, sigaranın ucu kor. Dumanlar dağılıyor. Fincan masada,
dudak bekliyor. Nıver ise başka bir boyutta.
“Daha
önce yaşanmışlıkları hatırlıyorum da bu sancıyı geçirdikten sonra inanılmaz
enerjim yükseldi. Neden mi? Kendinize olan inancınızın onaylanması söz konusu
çünkü. Beni ben gibi görenler de varmış…”
Kalbim Turkuaz’daki finalin
ucunu açık bıraktığını ifade eden yazar, “Herkesin bana söylediği, ‘Biz
hiç böyle bir bitiş beklemiyorduk, olağanüstü bir tokat attın bize’ oldu.
Şimdi bu ezber bozan yerden başlıyorum” diyor. İkinci kitabında yaşayan
karakterlerle asıl finale gideceğini söylüyor.
Yeni romanının da mesajını
veriyor Niver.
“Heyecanla yazıyorum, okurlar
asıl finali o kitapta görecek. Neden bilmiyorum bu süreçte kalemim müthiş
coştu. Harika bir karakter ortaya çıktı, şimdi onu büyütüyorum.”
Müthiş bir öykünün dostluğu
beni de büyütüyor.
Kalpten kalbe geçecek bir
hayatın, yüz yıllık yalnızlığın yolcusu artık yalnız değil. Yazarı ve kahramanı
birlikte yeni bir yürüyüşe başlıyor… Peruz -Nıver el ele geliyor…
MEVLANA DİYOR Kİ;
Küle Döndüysen, Yeniden Güle
Dönmeyi Bekle.
Sanki Nıver’i Çoook Uzaktan Görürcesine…
Bir yazarın düşmanı tektir;
kendisi.
Küserse biter. Kalem başını
eğer.
Yoksa ne önüne konan takozlar,
ne de üzerine oynanan oyunlar,
Hiçbiri durduramaz, yolundan
çeviremez.
Hiçbiri, ruhuna giremez,
fırtınayı dindiremez.
Yeter ki sabır kapısını
kapatmasın.
Niye hayata garip, bıkkın
bakacaksın.?
Neden bunları hak ettiğini sanacaksın.?
Bilmelisin ki, rüzgarını
bulduğun an uçacaksın yeniden.
İşte Nıver Lazoğlu.
Dün ahlaki olmayan bir tavrın
suya indirttiği yelkenler
Şimdi fora. Ayakları kesilmiş
bile yerden, sevinçten…
KİTABIN TEK BİR DİLİ SEVGİ VE
İNSAN
İki yıl önce sosyal medyada çok
konuşulan, büyük merak uyandıran Kalbim Turkuaz, raflara konacakken ‘oyun
bozan’ kurbanı oldu. Niver şaşırdı, parçalandı.
Kitapseverler mi.? Bekleyip durdu. Şimdi artık rafa kalkan hayal kırıklığı.
Kitap Chiviyazıları Yayınevi tarafından basıma hazırlanıyor. Nıver Lazoğlu’nun
içi içine sığmıyor. Hasret bitiyor. Yeni bir yıl, büyük bir heyecan. Kavuşma
anı, Ocak ayının üçüncü haftası. Herkes Kalbim Turkuaz’ı okumaya hazır olsun.
Kitap aynı zamanda İngilizce ve Ermenice de basılacak. Esasında hangi dil
olduğu önemli değil çünkü bu kitabın tek bir dili olacak. Sevgi ve insan…
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Ocak.2017 – okkesb61@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,
https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,- okkesb@gmail.com,
Ökkeş
Bölükbaşı, İstanbul – Ocak.2017 – okkesb61@gmail.com,
Arkadaşımı, Bu Zorlu Yolculuğun
Üstesinden Gelmesi Nedeniyle Kutluyorum. Her Ne Kadar Kitap İçin Onca
Sıkıntılar Çekmiş de Olsa, Bu Durum Kitabın Değerini On Kat Artırmış Oldu.
İnsanların Dilleri, Renkleri, Biçimleri Farklı da Olsa Sevgi ve Gözyaşlarının Rengi
Yoktur. Kalbinde Sevgi, Gözlerinde Yaş Olmayanların Vicdanlarında Sızı da
Olmaz. Bu Nedenle Kitaba İlgi Göstermeyenleri Anmaya Değmez.! Eline Sağlık
Niver Lazoğlu, Bu Olayla Basın Yayın Dünyasının Fenowoman'i Oldun. Tebrikler.! Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul – Ocak.2017 – okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,
|