SÖZCÜKLER CAN YÜCEL'İ ÖZLER
Duygu Asena, Nazım Hikmet İçin Kartpostal Şairi Der. Can Yücel Telefonla Bağlanır. "Kart Sensin Postalda Sana Girsin” Der. Yurdagül Yurtseven
Yıllar önce bir Milli Eğitim Bakanı’nın odasının kapısı çalındı. İçeriden kararlı ve tok bir ses "girin" diye seslendi. Oldukça mütevazı döşenmiş odaya iki tane lise talebesi girdi. Tombul yanaklı olan Milli Eğitim Bakanı’nın yanına yanaşarak "Babacığım merhaba. Elini öpmeye geldik Gazi ile beraber" diyerek arkadaşını gösterdi. Mezun olmuşlardı iki samimi arkadaş liseden, Gazi ve Can. Bakanın elini öptükten sonra masanın karşısındaki koltuklara oturdular. Tombul yanaklı çocuk söz aldı, “Babacığım biliyorsun okulumuzu her ikimiz de başarı ile bitirdik. Ve bir yıldır para biriktiriyorduk. Eğer senin de iznin olursa Bakanlığın bursundan yararlanıp Amerika'ya okumaya gitmek istiyoruz." Bakan küçük bir sessizlikten sonra "Oğlum biraz dışarı çıkar mısın.? Bizi arkadaşınla bir iki dakika yalnız bırak" dedi.
Oğlu dışarı çıktıktan sonra uzun boylu çocuğa şöyle dedi. "Bak evladım, ben sizler gibi başarılı öğrencilerin yurt dışında öğrenim görmesini her zaman desteklerim. Fakat bir bakan olarak oğlumu Amerika'ya gönderirsem, bunu başkaları farklı değerlendireceklerdir. Bu yüzden sadece sana burs vereceğim. Gerekli işlemlerin yapılması için talimatı veririm az sonra. Hayırlı olsun” deyip dışarı çıkmasını söyledi talebenin. Heyecan içinde kapının önünde bekleyen bakanın oğluna sarıldı çocuk. "Can sana bir iyi, bir kötü haberim var. Baban bana burs verdi ama senin gitmeni onaylamıyor." Tombul yanaklı çocuk elini cebine atıp bir mendil çıkarttı. İçi para dolu olan mendili arkadaşına verip, "Al bunları Gazi. Nasıl olsa bu para artık bana lazım değil" dedi, bir yıldır biriktirdiği Amerika hayaliyle olan parayı arkadaşına uzattı. Dönemin Milli Eğitim Bakan’ı oğlunun geleceğini bile ülkesinden sonra düşünen onurlu insan Sayın Hasan Ali Yücel’dir. Oğlu Can büyük edebiyatçı Can Yücel'dir. Onun lise arkadaşı Gazi ise dünyanın en ünlü beyin cerrahlarından Prof.Dr. Gazi Yaşargil'dir.
Bir televizyon programında konuk olan Duygu Asena, Nazım Hikmet için kartpostal şairi der.
Can Yücel telefonla bağlanır. "Kart sensin postalda sana girsin” der ve telefonu kapatır. Sonraki günlerde Can Yücel’den sözlerini geri alması istenir. Can Yücel ise "Kartı aldım, postal kalsın” der. "Sözcükler Can Yücel’i Özler" Tiyatro Simurg, Can Yücel’in yapıtlarından, anılarından ve ona dair anekdotlardan yola çıkılarak kaleme alınmış “Sözcükler Can Yücel’i Özler” adlı oyunu sergiliyor. Can Yücel’in yaşama ve sanata bakışını konu alan oyunu Mehmet Esatoğlu derledi, yazdı ve yönetti. İlk gösterimini Temmuz 2009 da İzmir Urla’da yapan oyun, ülkemizin Nasreddin Hoca, Şair Eşref, Neyzen Tevfik, Bal Mahmut geleneğinden bir yazarını, şairini konu alıyor.
Bilgesu Ataman ve Mehmet Esatoğlu’nun rol aldığı oyunun ışık ve efekt düzenini Fecri Taşdemir gerçekleştiriyor. “Sözcükler Can Yücel’i Özler” 16 Şubat 2011 de Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde… "Karanlıklar içinde bir kibrit olsaydınız etrafınızı aydınlatmak için kendinizi yakar mıydınız.?" Alkışlarımla, Yurdagül Yurtseven, suare@hotmail.com
TİYATRO SİMURG 1997 – 2014
Grubu Oluşturan Kişilerin Yola Çıkış Amaçları Önceleri Profesyonel Çocuk Tiyatrosu Kurmaktı. Değişik meslek gruplarından gelerek, MSM - Müjdat Gezen Sanat Merkezi Akşam Tiyatro Kursuna katılan Hale Üstün, Ali Cengiz Akdeniz, Bülent Arslan, Dilek Umul, Zeynep Yaldız, Eşref Kırbaş, Murat Bayar, Ebru Demiroluk, Belgin Belbüken, Arzu Ergönen, Çiğdem Canım, Saadet Özgül, Derya Gökdemir ve Ali Yanmaz 9 Kasım 1997’de Tiyatro Simurg’u kurmuşlardır.
Bu kişiler MSM’de Müjdat Gezen, Engin Alkan, Aliye Uzunatağan, Toron Karacaoğlu ve Yaman Tüzcet gibi sanatçılardan aldıkları tiyatro eğitimiyle birlikte, kişisel yetkinliklerini de katarak Beyaz Gemi Yayıncılık’ta Mustafa Turan’ın yönetmenliğinde oyunculuk çalışmalarına başladı. Grubu oluşturan kişilerin yola çıkış amaçları önceleri profesyonel Çocuk Tiyatrosu kurmaktı. Fakat ilerleyen süreçte tiyatronun bir yaşama biçimi olduğu fikrini benimseyenler yeni başlayan ve hiç bitmeyecek olan bu yolculuğa amatör bir ruhla devam etmeyi seçtiler. Böylece Tiyatro Simurg Kartal Sanat Tiyatrosu’nda yapılan ATÇ -Amatör Tiyatrolar Çevresi 27 Mart 1998 Dünya Tiyatro Günü kutlamasında Mustafa Turan yönetimindeki “Aşka Dair I” adlı kolaj çalışmasıyla ilk defa seyirci karşısına çıktı.
ATÇ’nin düzenlediği, Alman yazar, kuramcı, dramaturg ve şair Bertolth Brecht’in 100. Doğum Yıldönümü etkinlikleri kapsamında yapılan seminerlere katılmıştır. Bu seminerlerden biri 1998 Şubat ayında Boğaziçi Üniversitesi Turgut Noyan Salonu’nda Mutlu Parkan, Veysel Atayman, Kemal Özer ve Nuran Oktar’ın konuşmacı olarak katıldığı seminerdir. Diğeri ise Metin Balay, Mehmet Esatoğlu ve Kerem Karaboğa’nın katılımıyla gerçekleşen ve Hakan Gürel’in yönetimindeki seminerdir. Tiyatro Simurg bu etkinliklerde dinleyici olarak yer almış ve Brecht kuramı ile tanışmıştır. 1998 tarihinde Tiyatro Tiyatro dergisinin Türkiye’ye getirdiği Almanya’da ve dünyada önde gelen Çocuk Tiyatrosu Grips’in yönetmenleri Volker Ludwig ve Herman Vinck ile gerçekleşen ve altı hafta süren eğitim seminerine temsilci olarak Tiyatro Simurg’tan Bülent Arslan katılmıştır. Ve bu önemli deneyimi grubuyla paylaşarak Grips ekolü ile tanıştırmıştır.
Temmuz 1998’de Yaşam Radyo’da İstanbul Sahnesi’nin gerçekleştirdiği, “2 Temmuz 1993 Sivas Olaylar” na dair anma programına katılmıştır. Böylelikle Tiyatro Simurg ilk radyo tiyatrosu deneyimini yaşamıştır ve daha sonra da İstanbul Sahnesi’nin 2000 yılına kadar sürdürdüğü Radyo Tiyatrosu çalışmalarında çeşitli yazarların oyunlarını seslendirmiş ve böylelikle birçok yazarla ve oyunla tanışmıştır. Bu çalışmalarda oyuncunun metne bakışının nasıl olması gerektiği konusundaki öğrenimini geliştirmiştir. 1998 Ağustosu’nda Tiyatro Simurg, Evrensel Kültür Merkezi Tiyatro Kursiyerleri ile birlikte Beyoğlu Anadolu Pasajı’nda Mehmet Esatoğlu’nun ve Lale Ulutepe’nin yönetiminde Stanislavski yöntemine dair çalışmalara başlamıştır. 21 Kasım 1998’de Ankara’da Amatör Tiyatroların ülke çapında örgütlenmesi adına yapılan toplantıya katılmıştır. Bu toplantı sonucunda Amatör Tiyatrolar ülke çapındaki örgütlülüğe Amatör Tiyatrolar Üretim Kooperatifi (ATÜK)’ni kurarak ilk adımı atmıştır. Bu toplantının Tiyatro Simurg açısından bir başka özelliği de daha önce ortak etkinlikler yapmış olduğu Evrensel Kültür Merkezi Tiyatro Kursiyerlerinden Aynur Diz, Timur Ölkebaş, Heval Deniz Çakıcıoğlu ve Sevgi Dündar’ın Tiyatro Simurg’a oyuncu olarak katılımıdır.
Aralık 98’de ATÇ’nin gerçekleştirdiği Moskova Sanat Tiyatrosu’nun 100. Kuruluş Yıldönümü etkinliklerinde Moskova Sanat Tiyatrosu ve Stanislavski’nin kuramını ve tiyatroya bakışını inceleyen seminerlerde sergilenecek Anton Cehov’un Vişne Bahçesi, Üç Kız Kardeş, Martı, Vanya Dayı, İvanov oyunlarından bölümler sahnelendi.
Daha sonra “Moskova Sanat Tiyatrosu ve Stanislavski” başlıklı bu semineri Mehmet Esatoğlu, Cengiz Gündoğdu ve Berrin Taş’ın katılımıyla Bursa Ahmet Vefik Paşa seyircisine taşıdı. Bu çalışma sürecinde Tiyatro Simurg Anton Cehov’un oyunlarını, Moskova Sanat Tiyatrosu’nun yapısını ve Stanislavski kuramını araştırma – öğrenme – tartışma ve sahne üzerinde uygulama fırsatı buldu. Ocak 1999’da Selim Perek ve Esra Perek’in katılımı ile Şişli’de kapanan bir tekstil atölyesinde çalışmalarında sürdürdü. Bu dönem Mehmet Esatoğlu’nun derleyip yönettiği, Vasıf Öngören’in “Asiye Nasıl Kurtulur”u, Suat Derviş’in “Fosforlu Cevriye” romanı ve Maksim Gorki’nin Brecht’in aynı adlı romanı “Ana”dan uyarladığı, müziğini kompozitör Sarper Özsan’ın besteleriyle bütünlediği “Sarper Özsan’la Yüzyıl İçinde Yolculuk” adlı kolaj çalışmasına başlamıştır. Bu çalışmasını İstanbul’da çeşitli sahnelerde sergilemesinin dışında İATG’de ve ODTÜ Tiyatro Şenliğinde de sergilemiştir.
Tiyatro Simurg bu çalışma sırasında oyunculuk, dramaturgi, duygu çalışması, ses, dans gibi branşlarda çalışmalar yapmış kendini geliştirmiş ve pekiştirmiştir. Ayrıca 100 yıl içinde yaşanan olayları araştırmış, üç ayrı oyun ve yazarını tanımış, müzikçi-kompozitör S. Özsan’la tiyatroda mziğin duruşunu incelemiştir. 1999’da ayrıca ATÇ 27 Mart Dünya Tiyatro Günü etkinliğine Aziz Nesin’den “Bir Takım Azizlikler”, W. Shakespeare’in “Venedik Taciri”nden “Lanselet Gobo” ve Mehmet Esatoğlu’ndan “Bu hikaye böyle bitmeyecek”adlı meddah gösterisiyle katılmıştır. 1999 yılında İnsancıl Atölyesi’nde çalışmalarına devam etti. 2000 yılında ATÇ’nin belirlediği “Halk Tiyatrosu” konu başlıklı etkinlikler dizisine Tiyatro Simurg iki ayrı çalışmayla katıldı. Bunlardan biri, Çapa Tıp Fakültesi Hulisi Behçet salonunda gerçekleşen Halk Tiyatrosu ve Meddahlık başlıklı seminerdi. Mustafa Turan’la çalıştığı halk tiyatromuzdaki meddahlık kavramını ve tarihsel sürecini anlatan bu semineri Özdemir Nutku’nun “Meddahlık” kitabındaki “İstanbul’un Taşı Toprağı Altın” adlı öyküyü sahne üzerinde sergileyerek, bir meddah örneği ile destekledi. Diğeri, İATG’nin sergilenen “Alice Harikalar Olmayan Diyarda” adlı oyunudur. Dario Fo’nun aynı adlı öyküsünü oyunlaştıran ve aynı zamanda oyunun yönetmenliğini yapan Esatoğlu’yla ve Lale Ulutepe’nin katkılarıyla kadının sistem içinde durumunu sorguladı ve Comedia de l’arte oyunculuğunu inceledi. 24 Ocak 2000’de, 1999’da kaybettiğimiz Yazar-yönetmen-ressam-eğitimci Cem Yalın anısına düzenlenen ATÇ etkinliğine Mustafa Turan’ın yönettiği Cem Yalın’ın “Ulm’lu Terzi” isimli oyununu sergiledi.
27 Mart 2000’de ATÇ 27 Mart Dünya Tiyatro Günü etkinliğinde Mustafa Turan’ın yönetmenliğinde “Aşka Dair II” adlı oyunu oynadı. Ekim 2000’de M. Esatoğlu’nun yazdığı “Gençlik Oyunu” adlı oyuna dair sahne çalışmaları yaptı. 24 Ocak 2001’de Cem Yalın’ı anma etkinliği içinde Bakırköy Oyuncuları ile birlikte Cem Yalın’ın “Savaş Bitti” adlı oyunundan bir bölüm sergiledi. Tiyatro Simurg 2001 yılında belgesel tiyatroya yönelik biografik bir çalışma yaptı. Berliner Ensamble Tiyatrosu’nu yazar kuramcı Bertolt Brecht’den sonra yöneten Helene Weigel’in yaşam serüvenini onun 100. doğum yıldönümü için oyunlaştırdı. Tiyatro Simurg gösteriyi “Helene Weigel’in Sahnedeki İzleri” adı altında Mehmet Esatoğlu yönetiminde kentin değişik sahnelerinde, ATÇ 27 Mart Dünya Tiyatro Günü etkinliğinde, İstanbul 17.Gençlik Günleri’nde sergiledi. Ayrıca bu oyunu, Resim Heykel Müzeleri Derneği’nin düzenlediği “21. Günümüz Sanatçıları İstanbul Sergisi’nin” “İmaja Güveniyoruz” başlıklı enstelasyon sergisinde – İmaja Gereksinimi Yoktu Çünkü Sanatçıydı- sloganı ile AKM’de sergiledi.
Şimdiye kadar ilk defa amatör bir tiyatro topluluğu bir sergide tiyatro oyunu oynadı. Bu oyunla Tiyatro Simurg, Brecht kuramını tekrar irdeledi. Ayrıca Brecht’in tiyatro şiirlerini, Helene Weigel’i ve Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera” ve “Antigone” si ile tanıştı. 1 Mayıs 2001’de M. Esatoğlu’nun yazdığı “Dürüstleri mi seçtik Dürzüleri mi” adlı oyunu sokakta 1 Mayıs işçi bayramında oynadı. Haziran 2001’de B. Brecht’in “Mezbahaların Kutsal Kızı Johanne” sı üzerine atölye çalışması yaptı. Tiyatro Simurg 2002 senesinde, 27 Mart’a “Ne güzel anlaşırız biz kadınlarla” ve Haldun Taner’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” ndan bir bölümle katılım gösterdi. Aynı sezonda Tiyatro Simurg yazar, şair, öğretmen, gazeteci Rıfat Ilgaz’ın yaşam serüvenini alattığı “Ha Babam Rıfat de Babam Ilgaz” oyununu sergiledi. Bu oyun Bakırköy Oyuncuları’ndan Kemal Bilginer, İstanbul Sahnesi’nden Serkan Durak, Mehmet Esatoğlu, Erkan Kalkan’ın desteğiyle ve oyunda dansları Sibel Günart’ın koreografisinde Elif İlhan’ın da katılımıyla gerçekleştirdi. Rıfat Ilgaz’ın Çanakkale Savaşlarına denk düşen çocukluk yıllarından onu yitirdiğimiz 1993 Sivas Olayları günlerine geniş bir panaroma çizen oyun, fonda da Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze yaşanan ekonomik-politik serüvenimizi anlatıyor. Yazar Rıfat Ilgaz, öğretmen Rıfat Ilgaz ve gazeteci Rıfat Ilgaz’ın yaşam serüvenini yine onun mizahi diliyle anlatan bu oyunu Mehmet Esatoğlu yazdı ve yönetti.
Mayıs 2002’de ATÇ’nin katkılarıyla Lüleburgaz’da düzenlenen Yaşasın Tiyatro Şenliği’ne katıldı. Şenlikte, “Ha Babam Rıfat de Babam Ilgaz” oyununu oynadı. Özcan Temel’in “78” isimli şiirini oyunlaştırarak, sokakta sergiledi. Ayrıca daha önce hazırlamış olduğu “Meddah” ve “Ne güzel anlaşırız biz kadınlarla” adlı gösterilerini kültür parkında Lüleburgaz halkıyla paylaştı. Açılışta yapılan “Yaşasın Tiyatro Yürüyüşü”nde de kısa gösterilerde bulundu. Tiyatro Simurg 2003 senesinde, 27 Mart’a Kemal Özer’in edebiyatımıza kazandırdığı Cumhuriyet dönemi ve öncesini kapsayan Şiir Antolojisi’nden yararlanarak Mehmet 24 Ocak 2003 Cem Yalın’ı anma etkinliğinde Bakırköy Oyuncuları ile birlikte Cem Yalın’ın Abidin Dino’nun resimlerini değerlendirdiği “Abidin Bey’in Elleri” yazısını sahne gösterisi şeklinde sundu. Ekim 2003’te Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde Yurtsever Devrimci Ekrem Ekşi’yi anma etkinliğinde sanatçı Güler Gültekin’in katılımıyla Ekşi’nin biografisini okudu. 2003 Nisan’ında Kıbrıs’ın tarihsel süreci üzerinden Savaşı ve Barışı sorgulayacak olan oyuna dair ön çalışmalara başladı. 2004 yılında yazar, yönetmen, kuramcı Vasıf Öngören’in 20. ölüm yıldönümü anısına oyuncu Aslı Öngören’in çağrısı ve ATÇ - Amatör Tiyatrolar Çevresi’nin katılımıyla bir anma etkinliği düzenlendi. Bu etkinlikte Aslı Öngören’in yönettiği, Vasıf Öngören’in “Oyun Nasıl Oynamalı” adlı oyunu pkuma tiyatrosu biçiminde sergilendi.
Tiyatro Simurg bu etkinlik sayesinde, Vasıf Öngören’in tiyatro anlayışını, onunla çalışmış oyuncularla birlikte bir usta-çırak ilişkisi içerisinde yeniden tanıma ve deneme fırsatı buldu. 24 Ocak 2004’de Cem Yalın’ı anma etkinliğinde Bakırköy Oyuncuları ile birlikte Cem Yalın’ın “Yürümeyi Unutmuş Tel Cambazı (Mayın)” adlı oyunundan bir bölüm sergiledi. 27 Mart 2004 Dünya Tiyatro Günü’nde Yılmaz Güney, Vasıf Öngören, Cem Yalın ve Anton Cehov’un biografilerini sundu. Mart 2004 “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”nde Tuzla spor kompleksinde Aynur Tutkun’un yazdığı “Ben Kadınım” adlı oyunu sahneledi. 24 Ocak 2005’de Cem Yalın’ı anma etkinliğinde Bakırköy Oyuncuları ile birlikte Hale Üstün’ün yönettiği Cem Yalın’ın “Parkta Bir İmparator” adlı oyunundan bir bölümü okuma tiyatrosu olarak sergiledi.
27 Mart 2005 Dünya Tiyatro Günü’nde ATÇ’nin düzenlediği etkinliğe sokakta yürüyüş sırasında W. Shakespeare’in “Beğendiğiniz gibi” oyunundan bir bölüm sergiledi. Ayrıca M. Esatoğlu’nun yazdığı ve yönettiği “AB’li Noel Baba ve AB’siz Nasrettin Hoca” adlı oyunu ve halen çalışmakta olduğu “Eşekler Adasında İnsanlık Aranıyor”adlı oyundan bir bölümü sahneledi. 1 Mayıs 2005’te M. Esatoğlu’nun yazıp yönettiği “Kapkaççılar var gördünüz mü.?” adlı oyunla sokak tiyatrosu yaptı. 26-27 Kasım 2005’te Aydın’da yapılan, Amatör Tiyatrolar Üretim Kooperatifi (ATÜK) ve Aydın AYKARYAY Aydın Tiyatro’nun hazırladığı 1. Atük-Aydın Tiyatro Günleri’ne katıldı. Etkinlikte, Mehmet Esatoğlu’nun derlediği ve yönettiği “Asım Bezirci’nin Şiir Defteri” adlı gösteriyi Şükran Güngör Sahnesi’nde sergiledi.
1. Atük-Aydın Tiyatro Günleri çerçevesinde 26 Kasım günü tüm oyun kostümleri ve masklarıyla Aydın sokaklarında gerçekleşen “Yaşasın Tiyatro” yürüyüşüne katıldı. Yürüyüşte, Ferhan Şensoy’un “Şahları da Vururlar” adlı oyunundan bir bölüm sergiledi. Tiyatro Simurg, Aydın’da “Amatör-Gönüllü Tiyatro Yapılanma Proje”sine destek verdi. Etkinlikteki üretimlerin 1000’e yakın izleyiciye ulaşmasına katkıda bulundu. Tiyatro Simurg kurulduğu tarihten itibaren birçok insanın katılımı ve ayrılması sonucunda şu an Hale Üstün, Çiğdem Canım Akan, Timur Ölkebaş, Aynur Diz, Bilgesu Ataman, Neslihan Ümmetoğlu, Çağdaş Ataman olarak yedi kişilik bir kadro ile tiyatro çalışmalarına devam etmektedir. Tiyatro Simurg bu kadrosuyla Mehmet Esatoğlu’nun yönetmenliğinde “Eşekler Adasında İnsanlık Aranıyor” adlı oyunun provalarını sürdürmektedir.
Simurg Adımızın anlamına gelince de şöyle bir hikâyeden esinlenilmiştir. Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş... Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış); Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu bataklığını. Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; "SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş. Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş.
Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –Kasım.2014 - okkesb@gmail.com,
http://www.medyagunebakis.com/ -okkesb@turkfreezone.com,
https://www.facebook.com/okkes.bolukbasi,
Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –Kasım.2014 - okkesb@gmail.com, |