TÜRKÇE DERS KİTABI HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Türkçe 1.Sınıf Ders Kitabı Hakkında Suç Duyurusuna Devam

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

TÜRKÇE DERS KİTABI HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Türkçe 1.Sınıf Ders Kitabı Hakkında Suç Duyurusuna Devam

Daha önce yaptığım suç duyurusuna Başsavcılığın verdiği “yasal unsurlarının oluşmadığı” kararına itiraz ediyorum, ettim. Bugün itiraz dilekçemi götürüp verdim.

Dilekçemin gerekçe bölümünü okurlarıma sunuyorum.

DERS KİTABINA SUÇ DUYURUSU YAPMAK ZARURETİ

Öncelikle bilinmelidir ki, ilkokul çağında çocuğun beynine atılan her faydalı resim ve faydalı yazı gibi, her zararlı resim ve zararlı yazı da çocuğun beyninde tıpkı toprağa atılmış tohum gibi çimlenmeye durur, büyür ve bir süre sonra çocuğun aklına ve davranışlarına bunlar yön verir.

Ders kitaplarında 2005 yılından beri baş gösteren zararlı görsel ve yazıların zihinsel kaosa sebebiyet verdikleri, tarafımdan açılmış olan davalarda, bilirkişi raporlarıyla da tescillenmiştir. Mahkeme kararıyla “okutulması sakıncalıdır” raporu verilen Türkçe 1.sınıf (2015-2016 ders yılı)  kitabındaki yanlışlar ertesi yıl daha büyük yanlışlar eklenerek devam ediyorsa, üstelik her yıl “öğrenme güçlüğü” tanısıyla psikologlara götürülen çocuk sayısı artıyorsa, artık böyle ders kitapları basanların çocuklara karşı suç işlediklerini yargıya taşıma zamanı gelmiş demektir.

Basın Savcılığının suç duyurumuza verdiği kararda “Şikayete konu hususların herhangi bir suç tipine uymadığı bu nedenle kanunilik ilkesi gereğince şüphelilerin üzerlerine atılı suçların yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakta” denilmektedir.

Sonuçları ortada olan hatalı bir eğitim kitabının hangi cezaya tabi olacağını bulabilmek, çocuğun aklını çelip ona hırsızlık yaptırmak gibi düşünülürse, mutlaka hangi ceza maddesine girdiği tespit edilebilir.

Çocuk Siberton Kilisesine ve Beberobo Şirketine Yönlendiriliyorsa…

Dilekçemi Sayın Başsavcı’ya sunarken, “Çocuğu ailesinin bilgisi dışında Siberton adlı bir kiliseye ve Beberobo adlı bir şirkete yönlendirmenin hangi ceza maddesine karşılık geldiğini bilemedim” demiştim ve bana “Merak etmeyin, biz onu buluruz” demişti.

Verilen kararda bu konuya, Siberton Kilisesi ve Beberobo şirketi konusuna hiç girilmediğini gördüm. Anlıyorum ki şikâyetimiz dikkatle okunmamıştır.

Bu nedenle bu bölümü yeniden dikkatinize sunmak istiyorum.

1.Sınıf Türkçe kitabında, “Bilim ve Teknoloji” (s.113) ünitesinde çocuklara,

a-Robot bebek Beberobo ile bir küresel pazarlama şirketine erişime aracı olunuyor.

b-Robot köpek Siberton ile ABD Siberton Baptist kilisesine erişime aracı olunuyor.

Robot ile bebek kelimesini yan yana getirmek bile yanlıştır; çünkü robot kelimesi sıcak aile ortamına dair değildir. Ancak merak edip internete Beberobo yazıp bakınca robot bebek pazarlama şirketi çıkıyor. Bu noktada, çocuğu eğitimin dışına sürükleyen bir tuzak söz konusudur ve cezası mutlaka vardır.

Aynı ünitede Siberton robot köpek adı sıkça kullanılıyor. Bunu internete yazınca ABD’de ticaret de yapan Siberton Baptist Kilisesinin videoları çıkıyor.

Bu iki kelime, Siberton ve Beberobo, çocuğun aklını çelici nitelikte olup mutlaka ceza karşılıklarının olması gerektiği kanaatindeyim.

Kamu Spotu:

“DİSLEKSİ ÖZEL BİR ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜDÜR”

Ocak 2018 itibariyle Kamu Spotu olarak televizyonlarda zorunlu yayına konulan “Disleksi bir hastalık değildir, özel öğrenme güçlüğüdür”  mesajı ile velilere “Disleksi tanısı konulmuş olan çocuğunuzu psikologa götürün” uyarısı yapılmaktadır.

Bu kamu spotunun, Başsavcılığa yaptığımız suç duyurusuyla aynı tarihe denk gelmiş olması bir tesadüf değildir. Öğrenme güçlüğüne yol açan grafiksel virüslerle doldurulmuş ders kitapları sayesinde üretilen bataklıkta, bataklığı kurutmak yerine çocuklarımız üzerinden yeni bir piyasa kurulduğunu görüyorum. Çözüm değildir, çünkü çocuk ertesi gün yine aynı ders kitaplarını açacak önüne.

Kamu spotundan anladığımız…

Birincisi; Disleksi yaygın bir sorun haline gelmiştir.

İkincisi;“Disleksi tedavi edilebilir” demekle veli psikologa yönlendirilmektedir.

Oysa kamu spotunun, çocuğu disleksiden koruyucu önlemler alması için veliye uyarıcı mesajlar vermesi gerekir.

Üçüncüsü; veliler, ders kitaplarında doğrudan disleksi tohumu eken, yani leksikolojiye (anlambilime) aykırı cümleler ve resimler olduğunu bilmiyor.

Pek çok okul da çocuğun kitaplarını okulda tutarak velinin bunları görmesine fırsat vermiyor. Öğretmenler ise bu sorunu görmezden gelerek kendini uzak tutuyor.

İşte bu nedenlerle, biz duyarlı davranan eğitim-bilimciler, hukukçuları da yanlarına alarak “ders kitapları üzerinden disleksiye sebebiyet vermek” suçu üzerinde çalışmamız bir zaruret haline gelmiştir.

Veli bilmez ki, anlambilime aykırı yazı/resim (grafiksel virüsler) ile hazırlanmış kitaplardan dolayı çocuğu disleksi olmuştur. Ders kitapları neden bu kadar abartılı resimlerle şişirildi acaba diye soramaz veli. Bilmez ki ayağı yere basmayan uçuk kaçık orantısız (kiç estetik/çöp) resimler, çocuğun beyninde ayrık otu (veya çöp) işlevi görür; anlamlı cümlelerin orada tutunmasına (kök salıp protein molekülü oluşturmasına) alan bırakmazlar.

Veli bilmez ki, çocuğun beyni toprak gibidir. Toprağı nasıl ki, ayrık otu gibi gereksiz ve naylon poşet gibi toprağa karışmayan çöplerden korumak gerekiyorsa çocuğun beynini de aynı şekilde korumak gerekir. Hatta üretimin devamı için toprağı çapalamak gibi, zaman aralıklarıyla havalandırmak nasıl ki toprağın doğal ihtiyacıdır,  çocuğun zihinsel faaliyetinin devamı için de, resim, müzik, beden eğitimi gibi kültür dersleri aynı doğal ihtiyacı karşılamaktadır.

Kültür sözcüğü bu benzerliği nedeniyle hem ziraat için hem insan beyni için kullanılır, ikisine de tohum ekilir, birine bitki diğerine bilgi tohumu ekilir. Eğer ikisi de tohum ekilemez hale gelmişse/getirilmişse bunun bir suçlusu mutlaka vardır.

Çocukların beynini kültür ekilemez hale, yani disleksi tarlası haline getirmek ciddi bir suçtur.

 

Anlamsız isimlendirmeler;

insana da hayvana da benzemeyen çizimler…

Ne olduğu belirsiz yaratık adlarıyla çocuğun beyni bombardıman ediliyor. Daha sonra bu uyduruk sözcükleri çocuk hiçbir anlamlı cümlede kullanamıyor. Böyle uydurma sözcükler çocuğun beyninde gereksiz yer işgal ediyor, ortalığa saçılmış çöp gibi disleksi malzemesine dönüşüyor.

Çizgi filmlerde kullanılan uyduruk çizgi tiplerine verilen adların aynen ders kitabında kullanıldığını görüyoruz; kırçıl, tüytop, sevimli hayalet, beberobo, ekranza,  zıpzıp, bay yavaş, vb. Bu durumda çocuklar düş ile gerçeği birbirinden ayıramaz hale geliyor.

Eğitimin amacı çocuğun ayaklarını yere bastırmaktır. Kitapta bu yapılmıyor, çocuklar sürekli sanal alemde tutuluyor.

 

Yaşamla bağı olmayan okuma metinleri,

isimsiz çocuklar ve korkutucu öyküler…

Örneğin; s.47’de, “Kanat Çırpan Uçurtma” öyküsünde belli bir öykü de yok. Kahramanı bir uçurtma, sahibinin adı yok, adı yerine “birinci gelen çocuk” geçiyor.

Çok büyük pedagojik hatadır, isimsizlik boşluk duygusu yaratır, boşluk algılanabilir değildir. Metne göre, uçurtma yarışında “birinci gelen çocuk” bir hile yapıyor ve sonra uyduruk ötesi, havada asılı halde geçen isimsiz çocuklar öyküsü başlıyor. Bu öyküde adı olan hiç kimse yok. Oysa isimsiz kimliksiz kişi olmaz, isimsiz kahraman hiç olmaz; çünkü aklı bulandırır, boşluk/hiçlik duygusu verir, ürkütücü bir durumdur.

Öyküde yüzlerce çocuk uçurtmaya ve birbirinin ayaklarına asılmış halde gökte uçup duruyor, sonra bunlar bir göle düşüyor. Uçurtma uçmaya devam ediyor. Öykü böyle bitti. Bitiş duygusu bile vermiyor; ruhsal gerilim yaratır.

Bütün pedagojik kurallara aykırı akla ziyan bir okuma parçasıdır. Çocuğu boşlukta bırakan, kâbus görmesine sebep olacak kadar korkutucu bir öykü. Boşlukta sallanırken kendini hayal etmek çok ürkütücü bir şeydir, çocuklara öyle anlar hayal ettirilmez. Bunlar çocuğun beynine yararlı değil zararlıdır, bunlarla çocuğun beyni delik deşik kevgire döndürülmez. Ondan sonra biz bu çocuğun beynine ne kadar su dökersek dökelim, akar gider, su tutmaz.

Bu uyduruk öyküden bir bölüm alıyorum:

“…Çünkü sabahleyin bir ağaçta uyumakta olan kuşlardan ikisini beyaz uçurtmanın kenarlarına bağlamıştı. Beyaz uçurtmanın böyle hızlı yükselmesinin sebebi bu kuşlardı. Sonra otuz beş, sonra da yüz altmış iki tane daha kocaman kuş geldi. Beyaz uçurtmayı daha yükseğe çekmeye başladılar. Çocuklardan biri uçurtmanın sahibi olan çocuğun ayaklarını havada yakalayıverdi. Yerden yükselen çocuğun ikinci çocuğun ayaklarından üç çocuk daha yakaladı. Sonra onbeş çocuk ve sonra diğer bütün çocuklar. Yüzlerce kuş yüzlerce çocuğu almış götürüyordu. Kuşlar ötüyor çocuklar bağırıyordu. Az sonra gözden kayboldular. Bir gün sonra, çocuk küçük bir gölün üzerinden geçerken beyaz uçurtmanın ipini kesince hepsi göle düştüler. Sonra da içleri pır pır evlerine geri döndüler. O beyaz uçurtma ise kim bilir belki de hala uçuyordur. (Mevlana İdris ZENGİN)”

Yazarın adını internete girdiğimizde korku ve sinir bozmak üzerine kitaplar yazdığı anlaşılmaktadır. Böyle bir yazardan metin almak bile çocuğa karşı işlenmiş günahtır, suçtur.

 

KİTAPTA ANLAMSIZ İSİM VE CÜMLELER.

A- s.28: e-l-el-le-elle ….

Çocuğun ilk öğrendiği fiil “elle” oldu. Çocuk bundan anlamlı güzel bir cümle kuramaz. Çocuk doğal olarak öğrendiğini göstermek ister. O zaman da evde annesine “şuramı elle, buramı elle” gibi cümleler kurmaya başlar ve çocuk daha ilk kurduğu cümlede bilmeden porno ile tanışır. (Bu durum bu sene velilerin en çok şikayet ettiği husus olmuştur.)

Mahkeme kararıyla önceki yıl kaldırttığımız Türkçe 1 kitabında “Ata at elle” Lale elle” gibi anlamsız cümleler vardı, oysa at da ellenmez lale de ellenmez.

B- s.197: Tüytop Ormanda

a-Tüytop diye bir hayvan yoktur, çocuk bu ismi bir yere oturtamaz. (Disgrafi!)

b-Ormanda kitaplık kurulmaz. (Disleksi)

c-Metin içerisinde şifrelenmiş resimler var; çocuk kelime atlayarak okumayı burda öğreniyor. (Öğrenme bozuğu, dikkat dağınıklığı)

d-“Kitaplık” diye okumasını istediği resim kitaplık değil “kitaplar” resmidir. (Disleksi)

e- Metnin içine yerleştirilen resimler dikkat dağıtıcı, kelime atlayarak okumaya sebeptir. (Öğrenme güçlüğü, Disleksi)

Türkçe 1 Ders Kitabında yer alan “Kırçıl Nasıl Kitap Okuyacak?”(s.151-152) okuma parçasında çok sayıda anlambilime aykırı kavram ve görsel yanlış bulunmaktadır. (Suç duyurusu dilekçemizde örnekleri verilmiştir.)

Disleksi bombardımanı altında bıraktığımız çocuklarımızın velisine bugün kamu spotu ile “çocuğunuzu psikologa götürün” diyoruz. Oysa yapılması gereken şey sineklerin teker teker avlanması değil, bataklığın kurutulmasıdır.

 

ÇOCUĞU SANAL ORTAMA ÖZENDİRME…

Sh.119, “Ekranza” parçasında robot köpekle gerçek iletişim kurmuşlar gibi anlatımlar var. Aynı zamanda çocuk sanal ortama özendiriliyor.

Metinden, akla uymayan ve çocuğa önermeyeceğimiz birkaç cümle:

-Birazdan robot köpek Siberton gelip onları uyandıracak.

-Siberton Emre ile Eren’in yanına gitmek istiyor.

-Ödevlerini elektronik posta ile öğretmenlerine yollayacaklar.

-Sanal ortamda ders yapmaları çok kolay oluyordu.

-Üç boyutlu gözlükleri takınca her şeyi gerçekmiş gibi yaşıyorlardı.

-Her yerde ekran vardı. Cep telefonundan bıkınca tablete, tabletten bıkınca bilgisayara koşuyorlardı.

-İnternetsiz bir hayat düşünemiyorlardı.

-Tuvalete bile tabletle gidiyorlardı.

-Ekrandan uzak kalamıyorlardı.

 

Türk Bayrağını Boyamak Bahanesiyle Yapılan Yanlışlar

1970’li yılların ders kitaplarında yukarıda açıkladığım pedagojik nedenlerle bayrak boyama etkinliği yoktur, bunu da hatırlatarak başlamak isterim. Zaten o yıllarda ders kitabı aynı zamanda boyama kitabı olarak çocuğun önüne konmazdı.

Şimdiki kitapların aynı zamanda hem boyama hem yazı defteri olarak kullanılmasıyla, çocuğun algısında kitap nedir, defter nedir, resim nereye yapılır, gibi kavramlar alt üst edildi, çocuk disleksi olmaya bu noktada başlıyor. Hatta, işi biten kitap geri dönüşüme gönderilir, diye belliyor çocuk.

Türkçe 1. Ders Kitabında çocuğun matematiksel algısıyla nasıl oynandığını bu kez bayrak boyama etkinliği üzerinde açıklamak istiyorum.

Sh.151’deki etkinlikte ilk fark edeceğimiz şey bu çocuklarla bayrak arasında herhangi bir anlamlı bağ olmadığıdır.

 

Bu Görseldeki Diğer Pedagojik Yanlışlar:

a-Bayrak milli değerimizdir, bayrağın yeri en yukarıdadır, sayfanın dibine konulamaz. Milli değerlerin aşağıda resmedilmesi ona değer kaybettirir.

b-Bayrak, boyama etkinliği olamaz, çünkü çocuk boyarken bayrağı bozar. (Bayrak çizimi ise 5.sınıfın geometri konusudur.)

Çocuğun el kasları yeterince gelişmemiştir, henüz düz çizgi de düzgün dairesel hareket de yapamaz ve hilalin içini taşırmadan asla boyayamaz. Çocuk istemeyerek bayrağa kirli görüntü verecek, bayrağın altın oranını istemeyerek bozacaktır. Burada çocuk, çirkin bayrak boyamış durumuna düşürülmemelidir.

Ek: Bayrak resmi gibi, Anıtkabir ve Kâbe resimleri de boyama yaptırılmaz; maalesef bunların yaptırıldığı MEB ve DİB basımı kitaplar var.

c-Resimdeki çocuklar, bayrakla aynı düzlemde değildir:

-Bayrak dikey düzlemde,

-Çocuklar ise yatay düzlemde resmedilmiştir.

Böyle düzlem farkı içeren uyumsuz görseller çocukta matematiksel düşünmeyi engeller, çocuğun beynine Diskalkuli tohumu eker.

d- Yatay düzlemde resmedilmiş çocukların boyanması esnasında çocuğumuzun sağ eli bayrağın üzerine geleceğinden, bayrağı elinin altında ezme pozisyonunu yaşayacaktır. Buradan çocuğun alacağı “bayrağı ezmek normal bir durumdur” fikri, büyük hatadır. Bunları çocuğun beynine işleyen bir ders kitabı MEB yayını olamaz.

e- Değişik açılarda duruş verilen çocukların hayatta bu şekilde durabilmeleri mümkün değildir, bu çizimle farklı düzlemler sınırsız atmaktadır. Algıda kaos yaratılmaktadır.

f- Çocuk resimlerinin bakış noktası bayrağı boyayacak olan çocuğun dikkatini çeldirecek şekilde onunla göz göze gelmeye ayarlanmış haldedir. Bayrağa dikkat edeceği yerde “bana bak” der gibidir. Bu dikkat çeldirici öge aynı anda bayrağa olan saygıyı azaltır.

g- Yerde yatan çocukların üzerini boyamak veya bedenleri üzerinde kalemle karalamalar yapmak, istemeyerek de olsa çocuğun beynine “altta kalan çocukları ezmek” imajı yerleştirir, bu da hiç doğru imaj değildir.

 

PEDAGOJİK HATIRLATMA:

Bu etkinlikte biri dikey konumda (bayrak), diğeri yatay konumda (çocuk resimleri) olan iki düzlem üst üste getirilmekle zihnin doğasına aykırı bir iş yapılmıştır.

İnsan beyni aynı düzlemde olmayan nesneleri algılama özelliğinde değildir. Yani insan aynı düzlemde olan nesneleri algılayabilir, onları sayabilir, aralarında bağlantı kurabilir, onları hafızasına kaydedebilir.  Bu etkinlikteki gibi açıları farklı olan nesneleri insan birbiriyle ilişkilendiremez, aralarında anlamlı bağ kuramaz, basitçe söylersek insan bu durumda “aklım durdu” der. Gerçekten de böyle durumlarda akıl dediğimiz ışıklı bağcıklar akışını keser, çocuğun yüzünde boş bakışlar belirir, anlarız ki o bakışlar bize “ben bunu anlamadım” demektedir.

Son yıllarda giderek artan sayıda on yaş civarında erkek çocukların Dispraksi tanısıyla pedagoglara götürülmelerine şahit oluyoruz. Yürüme dengesini kaybetmeye başladıklarında aileler bunu fark edip doktora başvurmaktadır. Fiziksel bir nedene bağlayamadıkları için bir de psikologa götürün denilince, onlar da sorunun ders kitapları içerisinden yayıldığını, ders kitaplarına yerleştirilen özel olarak hazırlanmış görsellerden kaynaklandığını bilmediklerinden, aileler çaresiz kalmaktadırlar. Böyle bir aileyi çok daha yanlış bir yer olan spastik çocukların gittiği fizik tedavi salonuna yönlendiren bir psikologla bizzat tanışıyorum, gerçeği itiraf etmeye korkan böyle psikologlar nedeniyle sorun gittikçe derinleşmektedir.

SORUNU HUKUKA TAŞIRKEN;

Disleksi hatalarıyla dolu daha pek çok ders kitabı 2005 yılından beri ülkemizde basıldı ve kullanıldı. Bu yolla bir çeşit disleksi bataklığı üretildi ve çocuklarımız bu bataklıkta yaşamaya mecbur bırakıldı.

Yeni nesillerin akıl sağlığını ders kitapları üzerinden gelen bu tehlikeye karşı koruma noktasında, Sosyal Bir Hukuk Devleti olan ülkemizde, şefkatli kollarını çocuklarımıza uzatan hakimlerin olduğunu görmek yüreğimizi ferahlatacaktır.

SONUÇ VE İSTEM:

Gerek suç duyurusunda gerekse karara itiraz dilekçemizde açıklamaya çalıştığım yukarıdaki nedenlerle;

a-Basın Soruşturma no 2018/681 sayılı karara itirazımızın kabulünü;

b- Çocuğu ailesinin bilgisi dışında ulusötesi Siberton Kilisesine ve Beberobo adlı robot bebek şirketine yönlendirmek suretiyle;

c- Çocuğun akıl ve ruh sağlığına zararlı Türkçe 1 Ders Kitabını hazırlamak suretiyle,

İşlenen suçun failleri olan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş ve kitabı hazırlayan EDAM Şirketi ile kitabın yazarlarını, görsel tasarım ve metin yazarlarını, bu eylemleriyle örtüşen tespit edeceğiniz TCK maddelerine göre cezalandırmanızı, Saygılarımla arz ve talep ederim.

Mahiye Morgül, 6.2.2018


@#MedyaGünebakış ©#MedyaGünebakış

Mahiye Morgül, Ankara Şubat.2018 -–- mahiye@gmail.com,

http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,

Diğer Haberler

  • AKM YENİ SEZONA HAZIR. EKİM.2024
  • DÜNYANIN GENÇLİK BULUŞMASI & TÜRKİYE
  • DEĞERLİ VİCDAN SAHİBİ ERDEMLİ İNSANLARA.!
  • *ÇEŞME’NİN Rüzgârı SANATIN Rüzgarıyla* BULUŞTU
  • GÖRME ENGELLİLER SATRANÇ TURNUVASI
  • AYDEMİR AKBAŞ UĞURLANDI
  • MUSTAFA GÜZELGÖZ VE EŞEĞİ
  • KARDEŞ KÜLTÜR AZERBAYCAN KONYA’DA
  • TÜRKİYE, AZERBAYCAN DOSTLUK KONSERİ
  • ZENGAZUR SANATKARLIĞI EL SANATLARI SERGİSİ
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP