Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
HALKIN YERİNE BİZ SEÇERİZ
88 YILDA OLGUNLAŞAN CESARET: “HALKIN YERİNE BİZ SEÇERİZ.!”
Türkiye’nin dört bir yanındaki profesörlerin ‘kararsızlara yol göstermek’ amacıyla ‘tavır belirlemesi’ önemli bir gelişmedir. Türkiye’yi emperyalist sisteme entegre etmeyi hedefleyen sürecin ilk halkası 12 Eylül 1980 ise, son halkası da 12 Eylül 2010’dur hiç şüphesiz. Profesörlerin kaleme aldığı bildiride: ”Söz konusu sürecin hedefinin; cumhuriyet değerlerinin yerine, ‘tarikatların’, ‘cemaatlerin’ ve ‘neoliberalizmin’ değerlerini geçirmek, üniter ulus-devleti yok ederek Türkiye’yi bölmek, ülkeyi iç ve dış çatışmalara sokmak” olduğu kaydedildi…
“Lidere itaat” ve “aklın lidere emanet edilmesine” dayanan tarikat ve cemaat kültürünün, demokrasi ile bağdaşmayacağı ve “hakkını arayan birey” modelini dışlayacağı son KPSS sınavı ile bir kez daha ortaya çıktı. Soruları çalan ve yandaşlarına dağıtanlar kimlerdir? Hükümetten neden ses çıkmıyor.? Daha önce de benzer yöntemlerle kamu kurumlarına yandaşlar dolduruldu mu.? Hak edenlerin yerine, cemaat üyelerine ve yandaşlara dağıtılan bu kadrolara yapılan atamalara kim dur diyecek.? Bir ülkede bağımsız mahkemeler yok edilirse, bu tür keyfilikler yasal hale getirilmez mi.? Benzer sorular birbirini kovalıyor…
Hak etmeden bazı önemli makamlara getirilen yöneticilerin, etraflarına kendileri ile aynı durumda olan kişilerden bir kalkan oluşturmaları her zaman beklenir. Haksız uygulamaları, üzerlerinden yürütecekleri kişiler de, bulundukları yerlere hak etmeden geldiklerinden, kendilerine verilen bütün kanunsuz emirleri harfiyen yerine getirebilirler. Bu al gülüm-ver gülüm gibi basit bir menfaat ilişkisidir. Aynı zamanda bu tiplerin önemli makamlardaki varlık sebebidir de… Bu tür uygulamalar, yargı denetimi dışında tutulduğunda ise, toplumda, bir kamu görevine gelebilmek için, ‘yandaş’ olmak şartmış gibi bir kanı da yerleşmeye başlar. Cehalet ve bilgisizliğin olgunlaşarak örgütlenmiş olduğu böyle dönemlerde, kamu kurumları içindeki örgütlenmeler de en üst seviyesine ulaşır. ‘Militanlar’ daha bir cesaretlenerek işe koyulurlar... KPSS sınavındaki soruları ele geçiremeyen kişilerde, ‘ben de yandaş olursam bir dahaki sefer soruları bana da ulaştırırlar.!’ inancı yerleşmeye başlar. Nitekim bugünlerde sınava katılan on binlerce kişiden, yeterli tepkinin gelmemesi bu saptamanın doğruluğunu gösterir. Toplumdaki ahlaki çözülmeyi de başlatan bu inanışın yerleşmesinde, sorumluluğu olanlar ise, hiçbir şey olmamış gibi pişkin, otobüs terminallerinde ‘öğrenci avını’ sürdürebilirler.!
Her ile bir üniversite açmakla övünen hükümetin, bu üniversitelerin yanına bir öğrenci yurdu açmamış olması bilinçli bir tercihtir.! Daha önceden denetimleri altında olmayan gençleri, bu yöntemle ‘yandaş’ yurtlarda kalmak zorunda bırakıp, cemaatlerin kucağına iteceklerdir. Böylece kendilerine güvenli bir ‘arka bahçe’ daha yaratacaklardır!.. Yakın tarihte kendilerini üniversite korkuluklarına zincirleyen ‘türbanlı’ militan kızları hatırlayın.! Şimdi nerededirler.?.!
Hükümetin, KPSS sorularının çalınması olayına, ahlaki temelde bile gerekli tepkiyi göstermemesi sizce ne anlama gelebilir.?
‘Sınav’ ve ‘seçim’le arası pekiyi olmayan AKP’nin, iktidarı boyunca “keyfiliğe” yol açan, en çarpıcı uygulamaların başında “seçilen üç aday arasından birinin cumhurbaşkanı tarafından atanması’ gelmektedir... Rektörlük seçimlerinde en az oyu alan adayın, YÖK tarafından önerilmesi ve bu öneri doğrultusunda cumhurbaşkanının atamayı gerçekleştirmesi, ‘seçim’ yapmayı da gereksiz bir hale getirmiştir!.. Bence bu yöntem de bilinçli bir tercihtir…
Ağır adımlarla da olsa ‘seçimsiz’ bir döneme doğru yol alıyor hükümet; bu endişe somut kanıtlara dayandığından bir ‘paranoya’ değildir.!
Bu demokratik olmayan uygulamanın, mantık olarak bir benzeri, Anayasa Mahkemesi ile HSYK’na üye seçimi için de getirilmek istenmektedir. İşte referandumda önümüze getirilecek ve asıl önemli olan değişiklik budur. Bu iki önemli kuruma, üye seçim işlemlerinde ‘seçme’ sözcüğünün bulunması pek de önemli değildir. Zira, tıpkı rektörlük seçimlerinde olduğu gibi, sonucu belirleyecek olan seçime katılanların iradeleri değil, yürütmenin iradesi olacaktır. Böyle bir durumun demokrasi ile bağdaşır bir yanı olmadığını açıklamaya bile gerek yoktur…
Referandum Sonucunda “EVET” Oyları Fazla Çıkar Da Değişiklikler Kabul Edilirse Ne Olur.?
Bu sorunun yanıtı değişikliklerin etkili olacağı her alanda şimdiden aranmalıdır. Hükümetin bütün icraatlarını denetlemekle görevli olan yargı organları, yürütmenin etkisine açık bırakılır da, iktidardaki partinin yandaşları ile doldurulursa, artık hükümetin hukuk dışı uygulamalarına kim ‘dur’ diyebilir.? Örneğin, ‘hile’ yapılmış seçimleri denetlemekle görevli olan kurullar; ‘hile yoktur” veya ‘hile var ama, sonucu etkileyecek düzeyde değildir’ diyerek, hileye ‘göz yumarsa’ ne yapılabilir.? Hiçbir şey elbette… Pratikte mümkün olan bu duruma karşı, daha şimdiden önlem almak varken, inisiyatifi hepten elden kaçırmanın bir mantığı olabilir mi?.. Bu vahim durum, iktidara CHP’nin gelecek olma olasılığı için de geçerlidir.!
Şimdi De Şu Anlatılanları Dikkatlice Dinleyin Lütfen:
CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, kısaltılmış adı “SEÇSİS” olan, seçim sistemimize benzer sistemlerin, Amerika ve Yunanistan’da daha önceden kullanılmış olduğunu ve ‘seçim güvenliği’ açısından, terk edildiğini söyleyerek; 12 Eylül referandum sonuçlarının ‘şaibeli’ olacağı konusunda uyarıda bulunuyor!.. Seyhan, sisteme müdahale edilerek ‘yazılımın’ % 52, % 53 dolaylarında ‘EVET’ çıkmasına programlanacağı, ‘oy kullanmayanların’ bir kısmının oy kullanmış gibi gösterilerek ‘EVET’ hanesine kaydırılacağı şeklindeki endişesini dile getirmiştir...
Pratikte mümkün olan bu olasılığa karşı ‘önlem’ alınması gerekmez mi.? Hükümet ve Yüksek Seçim Kurulu sağır mıdır.?
Nedense hükümet, bu endişelerin yersiz olduğu şeklinde bir açıklama yaparak, gerekli önlemleri aldığını söyleme yerine, referandumda kullanılacak olan oy pusulaları ile mühürleri, ‘korumasız’ bir şekilde, sandık başkanlarına dağıtıyor. Sanki bir şeyler önceden planlanmış gibi.!.?
Seyhan’ın dile getirdiği eksiklikler giderilmeden, bu program kullanılmaya devam edilir de, seçim hileleri yapıldığı şeklinde iddiaları gündeme getirilirse, bu durumun sorumlusu kim olacaktır.?
Bu şekildeki iddiaların, olası sorumluları olarak sandık başkanları şimdiden belirlenmiş gibi.!.? Daha vakit varken, Yüksek Seçim Kurulu’nun bu ciddi iddia karşısında gerekli güvenlik önlemlerini alması bekleniyor.!
Av. Cemil Can
http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/
TDFAJANS – Toplum Dinamikleri Fikir Ajansı
Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;
Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP