Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
MUHALEFET ELİYLE “ILIMLI İSLAM CUMHURİYETİ”NE DOĞRU.! Muhalefet Eliyle “Ilımlı İslam Cumhuriyeti”Ne Doğru.! Gül'ün “Kuvvetler ayrılığı” konusunda Erdoğan'la ters düşmesi üzerine, sözlerini düzelterek “Cumhurbaşkanı İle Aynı Düşünüyoruz” dedi. Yalnız kalan Erdoğan, mecburen kaldığı için böyle bir düzeltme yaptı, gerçekte düşüncesi değişmiş değil! Erdoğan, demokrasinin temel direği olan “Kuvvetler ayrılığı” ilkesini içselleştirmiş değil. Bunu kanıtı: “Galataport satışını yapıyoruz ama yargı bunu engelliyor. Benim Bakanım şube müdürünü alıyor tayin yapacak. Ve bu tayini siz 11 kez 12 kez durduruyorsunuz” sözleridir. Başbakan hukuk tanımıyor. Ne istiyorsa olacak. Dolayısıyla idarenin keyfi işlemlerinin de denetlenmesini istiyor. Verdiği örnek bunu kanıtlıyor. Mahkeme şube müdürü bir memurun atamasını hukuka aykırı bulmuşsa, buna saygı gösterilecek ve hukukun gereği yerine getirilecek. Mahkemenin kararını boşa çıkartmak için çeşitli bahanelerle o memur 11 kez tayin edilmeye çalışılmayacak. Başbakan'ın rahatsız olduğu durum budur. İdarenin keyfi işlemlerine yargının “dur” demesini kabullenemiyor. Erdoğan'ın bilinçaltındaki düşünce böyledir ve bunu itiraf etmiştir. İstediği sultan olmaktır. Dikta rejimine olan hevesini “Başkanlık Sistemi” ile tatmin edebileceğini düşündüğü için “Anayasa Uzlaşma Komisyonu”nu kurarak bu suça muhalefeti de ortak etmek istemiştir. Nitekim gerçek amacının “demokrasi” olmadığı 12 Eylül Halkoylaması ile kabul edilen ve yargı erkinin bağımsızlığını tamamen ortadan kaldıran değişiklikleri “kırmızıçizgi” olarak ileri sürmesi ve değiştirmeye yanaşmamasıdır. Bu yalın gerçeğe rağmen muhalefet partilerinin komisyondaki sandalyelere yapışması suç ortaklığından başka hiç bir anlama gelmemektedir. Komisyon dışında kalmak suretiyle Erdoğan’ın “Başkanlık Sistemi” talebine karşı muhalefeti örgütleyip, bu talebi engellemek mümkündür. Komisyonda kalarak yapılmak istenen değişikliğe meşruiyet kazandırılmış olacak ve TBMM'ndeki görüşmelerde yeterli oy desteği bulunamazsa bu defa halkoylamasına gidilerek değişiklik gerçekleştirilecektir. Halkoyuna başvurulduğunda, muhalefetin yeterli iletişim araçları olmadığından halkın aydınlatması neredeyse imkânsız olacaktır. Kaldı ki, bu defaki değişiklikle birlikte Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın daha önce çekince konulmuş bulunan maddeleri de Anayasa maddeleri haline getirileceği için, BDP Anayasa değişikliklerine, bu arada “Başkanlık sistemi”ne de “evet” diyebilecektir. Aynı şekilde başta Kılıçdaroğlu olmak üzere, Y-CHP 'nin CHP mirasını reddeden milletvekilleri de söz konusu değişikliklere evet diyerek Mecliste aranması gereken çoğunluğa ulaşamasalar bile, halkoylamasından kolaylıkla geçebileceklerdir. Görüldüğü gibi bu defa AKP, BDP ve MHP ile Y-CHP'nin bir kısım milletvekilleri bu değişiklikleri destekleyeceklerini belli etmişlerdir. Dolayısıyla olası bir halkoylamasında Erdoğan istediği Anayasal değişikliği yaparak “Başkanlık Sistemi”ne geçişi sağlayacaktır. Olası başkanımız Erdoğan, demokrat ve hukukun üstünlüğüne inanmış bir lider olmadığı için, rejim kolayca faşizme doğru yönelecektir. Başbakan'ın istediği rejimde: Örneğin stratejik ve benzeri açılardan yabancılara satışını ülke çıkarlarına aykırı bularak Galata Limanının satışı engellenemeyecektir. Aynı şekilde (siyasi düşünceleri veya inancı farklı olduğu için Bakanı tarafından sevilmeyen) işinin ehli bir şube müdürü, haksız ve keyfi olarak tayin edildiğinde yargı yoluna başvurarak hakkını arayamayacaktır. Bir gecede 7 bin sağlık memurunun istekleri dışında yapılması karşısında yargı yoluna başvurup hak aranmasından iktidar rahatsızlık duymaktadır. Haksızlığa uğrayan memurlara hakkının verilmesine karar veren mahkemeleri Başbakan istemektedir. Başka bir örnek verelim: Köprülerin ve otoyolların özelleştirilmesine “Başkan”ın isteği dışında şirketler katılamayacak ve ihale AKP'ye yakın Ülker Grubu'nun bulunduğu konsorsiyuma 8 yıllık geliri karşılığında verilecek fakat kimse bu ihalenin iptali için dava açamayacaktır.!.. “Başkan”, oğlu Bilal ile Burak arasındaki “eşitsizliği” gidermek için 10,5 milyon Dolara ikinci bir “gemicik” satın alacak ve kimse bu kadar parayı nereden bulduğunu veya nasıl kazandığını, vergisini verip vermediğini soramayacaktır. Gerektiğinde yargı yoluna da başvurulamayacaktır.!.. Aynı şekilde yabancılara 1.43 TL'ye satılan benzinin Türk vatandaşlarına neden 4,7 TL'ye satıldığını kimse soramayacaktır. Sosyal medyada dolanan fıkra gibi bir başka örnek verelim: Başbakana en az 500 puanla girilen OTDÜ' ye, 8 TOMA, 3600 polisle ve 20 zırhlı araçlı girip, gaz ve biber bombaları ile çocuklarımızı hırpalamanın hesabını, kimse hiç bir organ önünde soramayacaktır. Erdoğan'ın istediği; şehit kanıyla sulanarak vatan yapılmış bu kutsal toprakların “NATO toprağı” olarak ilan edilmesinin, topraklarımızın yabancılara satılmasının, TELEKOM gibi stratejik kurumlarımızın düşmana satılmasının hesabını hiç bir zaman kimsenin soramamasıdır... Başka bir söyleyişle, Erdoğanların istediği rejimde; Deniz Fenerleri ve halkı soyanlar hiç bir şekilde yargılanamaz, hükümete muhalefet edenlerin ise, zindanlara doldurulurlar. Yargısız infaz edilirler... Erdoğan’ın şikâyetçi olduğu durum, yukarıdaki örnekleri soran, soruşturan ve gerektiğinde yargılayarak gereğini yapan kurumların varlığıdır. Bunun adı “Kuvvetler ayrılığı”dır. Ne yazık ki, böyle keyfi bir rejimin (faşizmin) gerçekleşmesi için yapılacak olan anayasa değişikliğine, en büyük katkı, masada oturan muhalefet tarafından verilmektedir... Bir kez daha vurgulamak gerekir ki, muhalefetin suç ortaklığı, bu gerçeklerin zamanında halka anlatılmaması ve anlatacak olan aydınlara zaman kaybettirmekle gerçekleşmektedir. TBMM'nde zaten bir şey yapamayacakları bellidir.!.. Bu durumun baş sorumluları Kılıçdaroğlu ile Bahçeli olacaktır...
Yeni rejimin her ne kadar adı “Başkanlık Sistemi” olara konulmuşsa da gerçekte Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye için öngörülen rejim “Ilımlı İslam Cumhuriyeti”dir, açık bir faşizmdir.!... Anlaşılmaktadır ki, bu yeni rejim içerisinde Y-CHP ile yeni MHP “muhalefet” görevi yapmayı kabul etmişlerdir. O bakımdan geçiş süresinde muhalefet yapar gibi yapmaktadırlar. Başka bir söyleyişle, iş işten geçtikten sonra, yapılanlara muhalefet etmek; gerçek muhalefet yapacak olanların ayrı bir merkezde örgütlenmesini engellemek anlamına geliyor. Av. Cemil Can Av. Cemil Can, Ankara – Aralık.2012 http://www.medyagunebakis.com/ okkesb61@gmail.com, TDFAJANS – Toplum Dinamikleri Fikir Ajansı Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda; Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.! Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa; Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur. Dünyada Her Millet İcraatına Tahammül Ettiği Hükümetin Mesuliyetine Ortak Sayılır.!. Mustafa Kemal ATATÜRK TEK YOL DEVRİM.! YA İSTİKLAL YA ÖLÜM.! Yaşasın Halkların Kardeşliği.! KURTULUŞA KADAR SAVAŞ.! ÜLKÜMÜZ TAM BAĞIMSIZLIK VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE.! Hazırlanmakta olan AKP Anayasası Halkımız İçin Kölelik Anayasasıdır, KÖLELİK ANAYASASINA HAYIR.! BOP PROJESİNDE TÜRKİYENİN ROLÜEmperyalistler Tarafından, Müslüman’ın Müslüman’aKırdırıldığı Ve Bunun Taşeronluğunun da KendineMüslüman’ım Diyen Kendi Liderleri AracılığıylaYapıldığının Ve Emperyalistlerinin Esas AmacınınOrtadoğu’da Siyonistlere Hizmet Eden SözdeKürdistan, Gerçekte Büyük İsrail'i Kurmak OlduğununTüm Müslümanlar Tarafından Bütünüyle AnlaşılmasıDileğimle…Ayşe Eren
EĞER BİR ÜLKEDE “Hukuk Üstün Değilse, Adalet Yok Hükmündedir...” Türk Yargısında Kronik İşlev Bozukluğu Var. Bağımsız Bir Millet Olan Papua Yeni Gine, Parlamenter Demokrasi Sistemini Kabul Etmiş Ülkelerdendir. "Adil Yargılamayı Etkileme Suçunun Oluşabilmesi İçin, Öncelikle Adil Yargılamanın Olması Gerekir." Türkiye, ‘Hukuk Devleti İlkesizlikleriyle Malul’ Ülkeler Kategorisini Oluşturan ‘Hibrit Rejimler’ Arasında 88. Sıradadır. SU HAYATTIR… SU BİR HAKTIR… SU, KAYNAK DEĞİL, DOĞAL VARLIKTIR. SU YASASI ÇIKARILMALIDIR.! TEMA Vakfı Eko Siyaset Bildirgesi: “Salt ekonomi odaklı projeler dönemi bitmeli, Ekolojik Siyaset dönemi başlamalıdır.!” GELECEĞİN TÜRKİYE’Sİ İÇİN TEMA VAKFINDAN PARTİLERE..! “Yaşamın sürdürülebilmesinin” ve “sürdürülebilir gelişmenin” ön koşulu “çevrenin, toprağın, suyun, ormanın, biyoçeşitliliğin” korunarak yönetilmesidir. ÜLKEMİZ, TOPRAKLARIMIZ… GÖZ GÖRE GÖRE ÇÖL OLMASIN.! YEŞİL OLMASI İÇİN DESTEK OLUN.. |
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP