Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
SWOBODA'NIN KUYRUK ACISISwoboda'nın Kuyruk Acısı Nereden Geliyor.?
Kılıçdaroğlu, Siemens'in Türkiye'de Rüşvet Dağıtıp Dağıtmadığını Sormuş; Ancak Başbakan Erdoğan, Cevap Verme Gereği Duymamış.!
Türk Medyası, biri Başbakan Erdoğan tarafından ABD’ye, diğeri CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tarafından Avrupa’ya, aynı günlerde gerçekleştirilen iki ziyareti tartışıyor. İlkindeki hüsranı örtmek amacıyla ikincisinde Swoboda’nın yaptığı kabalığı “demokrasi kültürü” ile açıklamaya çalışmalarını, ibretle ve üzülerek izliyoruz. İlkinde hüsran vardı; zira Başbakan, Kilis, Gaziantep ve Hatay’da çıplak gözle de görülebilecek bir terör havasını egemen kılan El Nusra Örgütü de dâhil, demokrasiden hiç nasibini almamış bir muhalefetle Suriye’deki rejimi yıkmak ve bu yıkım sürecinde başta ABD olmak üzere Batı dünyasının desteğini almak istiyordu. ABD’deki görüşmelerin ana ekseni buydu ve Obama, her ne kadar adını anmasa da Erdoğan’a terörist örgütleri dışarıda tutmak lazım geldiğini kabul ettirdiği anlaşılıyor. Erdoğan’ın, Esad’sız ama Baaslı çözüme de ilk kez evet dediği de dikkate alınırsa, ABD gezisi, Başbakan Erdoğan’ın Suriye politikasının çöktüğünü gösteriyor. Swoboda’nın Tuhaf Tepkisinden Demokrasi Kültürü Çıkmaz.! Türk medyası, çıplak gözle gördüğü bu çöküşü yazamıyor; onun yerine Swoboda’nın nasıl bir demokrasi kültürüne sahip olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor. Kılıçdaroğlu’nun, demokrasi kültürü açısından Erdoğan ile Esad arasındaki benzerliğin “ton farkı” ile ayırt edildiğine ilişkin saptamasına sonradan tepki gösteren Swoboda, bir anda “demokrasi kahramanı” oluveriyor. Erdoğan’dan artırdıkları kahramanlığı Swoboda’ya uygun gören Türk Medyasından Kılıçdaroğlu’nun payına da “zılgıt” düşüyor. Kimisi doğrudan Kılıçdaroğlu’nu suçluyor; kimisiyse danışmanlarını dahi doğru dürüst seçemediği için gene Kılıçdaroğlu’na yükleniyor. Swoboda, Kılıçdaroğlu’na yönelik suçlamalarına, “Benim Misafirim, Benim Kurallarıma Uymalı” diyerek başlıyor. Nedense Kılıçdaroğlu henüz konuşurken, toplantıyı terk edip gitmesindeki kabalığa kimse dikkat çekmiyor. Görüşmelerine ilişkin bilgilendirmek amacıyla basının karşısına çıkıldığına göre toplantının sonucuna kadar beklemek, dünyanın her yerinde demokrasi kültürünün, Swoboda’nın o çok önem verdiği “misafirlik-ev sahipliği” denkleminin önemli bir parçası olduğu da nedense unutturulmak isteniyor. Kendisi yapınca iyi, Kılıçdaroğlu yapınca mı kötü.? Öte yandan Swoboda’nın Erdoğan-Esad benzetmesine gösterdiği tepki nedeniyle kendisiyle çelişiyor. Zira 16 Mart 2000’de Avrupa Parlamentosu’na yazdığı mektupta Jörg Haider’i, Hitler ile karşılaştırdığını biliyoruz. Kılıçdaroğlu, Erdoğan ile Esad arasında “ton farkı” na vurgu yaparken, Swoboda’nın, Haider ile Hitler arasında hiçbir “fark” görmediği anlaşılıyor. Swoboda’nın “Sivilleri Katleden Bir Diktatörün Erdoğan İle Kıyaslanması Bizim Savunduğumuz İlkelere Terstir” sözünü alalım ve henüz hiç kimseyi katletmediği bilinen Haider ile “sivilleri” kitlesel olarak katleden ve Yahudi soykırımı ile tarihe geçen Hitler kıyaslamasının karşısına koyalım. Ortaya çıkan şey, yalnızca Swoboda’nın kendisiyle çelişkisi değil; aynı zamanda, mümtaz Türk medyasının içler acısı durumudur. Demek ki, sorun, demokrasi kültürüyle ilişkili değilmiş. Asıl sorun, Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan ile Esad arasında “ton farkı” belirlemesi yapmasaydı da Swoboda’dan aynı tepkiyi göreceği gerçeğinde gizlidir. Zira Kılıçdaroğlu hiçbir şey söylemeseydi de Swoboda, bir yolunu bulup, Kılıçdaroğlu’na çatacaktı. Siemens’in Rüşveti, Türkiye’ye ulaştı mı.? Çünkü kuyruk acısı, kolay kolay unutulmuyor. Swoboda’nın Kılıçdaroğlu tepkisi, kurdun, “suyumu bulandırdın” diyerek kuzuya yüklendiği şu meşhur kurt-kuzu öyküsüne benziyor. Her zaman ve her yerde olduğu gibi Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğü ve yetim hakkını korumada gösterdiği kararlılık, dönüp dolaşıp, Swoboda üzerinden karşısına çıkmış bulunuyor. “Hamburger Çağı” erken tükettiriyor ama mümtaz Türk medyası, unutturmak için özel çaba harcasa da, tarih, isteyene gerçeği hatırlamakta yardım ediyor. Swoboda’nın “kuyruk acısı”, 2008’lere dayanıyor. SURDA GEDİK AÇILDI
Kılıçdaroğlu, 4 Ağustos 2008’de, Başbakan Erdoğan’ın cevaplaması isteğiyle Siemens firmasının Avrupa’da dağıttığı rüşvetlerin izinin Türkiye’de nerelere kadar uzandığını soruyor. Siemens yetkililerinin Mahkeme’de, Yunanistan’da siyasi partilere 12 milyon Euro rüşvet dağıttığını itiraf etmesine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’dan, benzer bir rüşvet ağının Türkiye’de gerçekleşip gerçekleşmediğini ve 2003’de Siemens’in Mali İşler Müdürü Michael Kutschenreuter’in bir bakanla görüştüğüne ilişkin iddiaların doğru olup olmadığını cevaplamasını istiyor. Merak edenler, TBMM’nin yazılı soru önergelerine bakabilirler. Başbakan bu sorular gerçeği yansıtmadığından değil, “surda gedik açılması” nı istemediği için cevaplama gereği duymuyor. Bu arada Siemens’in Mali İşler Müdürü Michael Kutschenreuter’in Swoboda’nın eşi olduğunu da not düşerek yeniden başa dönelim. Ucuz köşe yazılarıyla CHP lideriyle dalga geçen Türk medyası, Kılıçdaroğlu’nu eleştireceklerine dönüp kendilerine baksınlar. Başbakan istemese de, Swoboda, çırpınsa da “surdan gedik açıldı” bir kere.! SWOBODA CHP'DEN NE İSTİYOR
CHP’nin AP Sosyalist ve Demokrat Grubu ile güçlü ilişkileri olmasına karşın Grup Başkanı Hannes Swobada’nın CHP Genel Başkanının son Brüksel ziyaretinde yarattığı siyasi nezakete ve protokole aykırı husumetinin ve gerginliğinin ardındaki sis perdesi aralanıyor. Bunun bir nedeni CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun henüz Grup Başkan Vekili iken Swoboda’nın karısının üst düzey yönetici olarak çalıştığı Siemens firmasının Türkiye’de dağıttığı rüşvetlere ilişkin gerekli soruşturmaları açtırmadığı için Başbakan Erdoğan hakkında verdiği soru önergesi. 1999-2006 dönemini kapsayan ve Münih Savcılığınca yürütülen soruşturmaların sonuçlarına göre tespit edilen yolsuzluğun boyutu 420 milyon Avroyu aşmıştı. Siemens Yönetim Kurulu Başkanı - CEO’su Klaus Kleinfeld, gruba yöneltilen yolsuzluğun boyutlarının tahmin edilenden de büyük olduğunu, söz konusu soruşturma sonuçlarına dayanarak açıklamıştı. SWOBODA AKP ANAYASANIN YILMAZ BİR SAVAŞÇISI Yaşanan bu skandallar döneminde Swobada’nın eşi Avusturya’nın eski Devlet Bakanı Brigitte Ederer, Siemens’in Türkiye’deki telekom, rüzgâr enerjisi ve nükleer alandaki yatırımlarından sorumluydu. 2010 yılındaki Anayasa referandumunda CHP'nin "Evet" demesini isteyen Swobada şimdi de Avrupalı bir "sosyalist" olarak AKP'nin kurmak istediği yeni düzenin ve yeni Anayasanın yılmaz bir savaşçısı. Mayıs-Haziran 2014'te yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri ile Swoboda'nın AP Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Başkanlığı ve milletvekilliği bitiyor, ardından danışmanlıklar dönemi başlıyor. Siemens Türkiye'de ihalelere giriyor, Almanya mahkemeleri rüşvetten ceza veriyor, dönemin CHP Grup Başkan vekili Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP'li milletvekilleri Siemens yönetiminin de sorumluluklarını Kabul ettikleri bu davanın ve rüşvetin peşini bırakmıyorlar. 2010 yılında Avrupa Parlamentosu Sosyalistler Demokratlar Grubu Başkan yardımcısı, 2012 yılı başından itibaren Grup Başkanı olan Hannes Swoboda'nın eşi, Avusturya’nın eski Devlet Bakanlarından eski siyasetçi Brigitte Ederer ise bu dönemde Siemens'in Türkiye'yi de içine alan "Central Eastern Europe" bölümünden sorumlu yönetim kurulu üyesi. Siemens telekomdan nükleere kadar pek çok alanda iş yapıyor. 2010 yılında Anayasa referandumunda Swoboda çok kritik bir dönemde, Türkiye’deki oylamaya bir hafta kala Cihan Haber Ajansı'na "CHP sosyal demokrat bir parti olsaydı referandumda "evet" oyu verirdi. Biz sosyal demokratlar böyle düşünüyoruz" diyor. Zaman gazetesi ve hemen hemen bütün medya bu haberi çok büyük biçimde veriyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatı ve onayı ile CHP AB Temsilcisi Kader Sevinç, Sosyalistler ve Demokratlar Grubu'na bir mektup yazıyor ve hem partisinin neden "hayır kampanyası" yaptığını açıklıyor hem de grup adına yapıldığı görüntüsü verilen Swoboda’nın bu açıklamalarının anlamını sorguluyor. Bunun üzerine böyle bir açıklamadan haberi dahi olmayan AP sosyal demokrat ve sosyalist milletvekilleri Swoboda'ya büyük tepki gösteriyor. Grup kararı olmadan böyle saldırgan bir açıklamayı hem de kardeş partisini zora sokacak biçimde neden yaptığını soruyorlar. O grup toplantısı çok sert geçiyor. Bu durum Martin Schulz'un AP başkanı olmasıyla yerine geçmesi için tüm şartları hazırladığı Swoboda'nın seçimini de zora sokacak kadar sert tartışmalara varıyor. Swoboda'nın Zaman ve AKP yanlısı medyaya açıklama ve CHP'ye saldırıları sürerken CHP'den gönderilen iki kardeş siyasi grup arasındaki yazışmayı Anadolu Ajansı'na "Skandal mektup" olarak sızdırıyor. Bütün bu olanlardan zaten fazlasıyla rahatsız olan dönemin Sosyalist ve Demokrat Grup Dış ilişkilerden Sorumlu Başkan yardımcısı Adrian Severin grup adına bir açıklama yapıyor ve Swoboda'yı yalanlıyor. SWOBODA & F.GÜLEN CEMAATİ & ELDAR MAMEDOV Fakat AKP yanlısı medya bu haberi de görmezden geliyor. Euractiv.com 'da yayımlanan haber Swoboda'nın Fethullah Gülen cemaatine yakın Eldar Mamedov gibi danışmanlarını kullanarak CHP'ye yönelik gizli bir kampanya açmasına kadar uzayıp gidiyor. Bu danışmanlar Türk gazeteci, sivil toplum örgütleri ile görüşüp onlara görünüşte AKP hükümetini eleştiren bir profil çiziyorlar. Hatta bazı durumlarda eleştirilerinde son derece ileri gittikleri de oluyor. Bu yolla topladıkları kişi ve kurumlar hakkında edindikleri bilgileri ise Swoboda ve yakın çalıştıkları Brüksel'deki Gülen Cemaati temsilcilerine aktarıyorlar. Bu arada CHP'de işlerine gelmeyen, bu olayların farkında olan herkesin aleyhlerine konuşarak kampanyalarını sürdürüyorlar. Brüksel'e bir vesileyle gelmiş olan sivil toplumcu, yazar veya gazeteci Türkler ise yıllardır Avrupa Parlamentosu'ndan -üstelik sözde AKP'yi de eleştirir gibi görünen- bu gizli cemaatçileri dinleyip, konuşup söylediklerinin nereye aktarıldığının bile farkına varmadan Brüksel'den ayrılıyorlar. Swoboda ise grup başkanı olduğundan bu yana grup içindeki milletvekillerini ürkütmemek ve grup başkanı olarak dikkatli olması gerektiği için CHP ile nispeten ılımlı bir süreç izlemeye dikkat ediyor. Hatta bazı CHP’lileri de kendi etkisi altına almaya çalışıyor. Haziran 2013 itibariyle Swoboda'nın önünde emekliliğine kadar bir yıllık bir zaman var. Mayıs-Haziran 2014'te yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri ile Swoboda'nın AP Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Başkanlığı ve milletvekilliği bitiyor, ardından danışmanlıklar dönemi başlıyor. Türkiye yine referandumda olduğu gibi kritik bir süreçten geçiyor. Anayasa tartışmaları sırasında Swoboda yine sahne alıyor, bu kez CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Brüksel ziyaretini fırsat bilerek aklı başında hiç kimsenin anlam veremeyeceği bir kriz çıkartarak CHP'ye saldırılarını artırarak sürdürüyor. 64'ÜNCÜ AKİL ADAM HANNES SWOBADA Avrupa Parlamentosu İlerici Sosyalist ve Demokratlar İttifakı Grubu Başkanı Hannes Swobada’yı görenler onu kıyafetinin biçimine ve renklerine bakarak kolaylıkla bir şirketin CEO’su sanabilirler. Swoboda’nın çalışma yaşamı ise Siemens’te yönetim kurulu üyesi olan karısının ve kendi aldatıcı görüntüsünün tersine hep kamu sektöründe geçmiş. Kırmızı kemik çerçeveli marka gözlükleri onun bir mimar olduğunu da düşündürebilir. Bu çok da hatalı olmaz çünkü hevesli ve sergiler açan bir fotoğrafçı olan Swobada Viyana’da Şehir Planlamacısı olarak da çalışmış. Kendisine 2000’lerin başında bir teklif gelmiş ve komünist dönemde Cumhuriyet Sarayı olarak kullanılan bir binanın kaderini belirleyecek bir komisyonu yönetmesi istenmiş. Alternatif olarak da 66 yaşındaki Swobada’yı bir diplomatla karıştırmanız da hata sayılmaz. Parlamenter yaşamının 17 yılı Avrupa Birliği’nin genişlediği yıllara rastlamış. Belki karşımızda bir sınıf savaşçısı yok ama yine de güçlü sol inançlara ve eski moda söylemlere sahip boğazına ve lokantalara düşkün bir sosyal adalet savaşçısı bulduğumuz bile söylenebilir. 68 kuşağından Swoboda’nın bu durumunu zamanının sosyalist şehri Viyana’nın bir ürünü olarak görmek de mümkün. Fransızca ve İngilizce konuşan Swoboda, “Viyana her zaman kendine özgü bir atmosferi olan uluslararası bir şehir oldu ” diyor ve ekliyor: SOLCU PRAGMATİST & PRAGMATİST SOLCU Demirperde’ye birkaç kilometre uzakta sosyalist olmayan bir doktor ve öğretmeni çocuğu olarak bir köyde doğmuş. Seneler öncesinden Çek ve Macar bir geçmişe de sahipmiş. 68 Hareketi sırasında politik bilinç kazanmış. Bu çekirdek fikirlerinin üniversitede hukuk ve ekonomi okuduğu o günlerinden itibaren de değişmediği de söylenebilir. “Kendimi her zaman solcu bir pragmatist ya da pragmatist bir solcu olarak tanımlarım. Değerler hep aynı kalıyor ama koşulların değişimiyle kişinin bu değerleri algılayışında farklılıklar oluyor. “ Eğitiminden sonra 14 yıl boyunca Viyana Emek Odası’nda çalışmış. Daha sonra da 2. Dünya Savaşı sonrası Avusturya’nın önemli politik figürlerinden olan Bruno Kreisky’nin altında çalışan bir grup genç ekonomist arasına katılmış. Görevleri Sosyalist Parti’nin manifestosunu yeniden yazmakmış. BOP UZMANI OLAN BİR PARLAMENTER 1983-1996 yılları arasında Viyana Belediyesinde çeşitli sorumluluklar üstlendikten sonra Avrupa Parlamentosu’na girmiş. 2012 yılı başından itibaren de İlerici Sosyalist ve Demokratlar İttifakı grubunun başkanı olarak görev yapıyor. Parlamenter çalışmaları da Balkanlar, Ortadoğu, Türkiye ve Kuzey Batı Afrika odaklı. İrfan Taştemur - Londra Odatv.com Swoboda'nın eşi Brigitte Ederer, Türkiye’de yaşanan Siemens rüşvet olayı ve Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan hakkında verdiği gensoru hakkındaki linkler: https://www.cee.siemens.com/web/at/de/corporate/cee/Pages/CEE.aspx http://en.wikipedia.org/wiki/Hannes_Swoboda http://www.siemens.com/about/en/management_structure.htm http://www.siemens.com/about/en/management_structure.htm http://www.patronturk.com/siemens-gebzede-ruzgar-turbini-uretecek http://www.xing.com/net/bae/diger-other-103347/nukleer-enerji-ve-turkiye-30276680/ SWOBODA = YOLSUZLUK Swoboda’nın Adı Bulgaristan’da Da Yolsuzlukla Anılıyor CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Brüksel’deki Çıkışıyla Gündeme Gelen Ve Sık Sık Skandallarla Ve Yolsuzluk İddialarıyla Anılan Avusturyalı "Sosyalist" Politikacı Hannes Swoboda’nın Adı Bu Kez De Bulgaristan’da Bir Yolsuzluğa Karıştı. Swoboda’ya yakınlığı ile tanınan Bulgaristan eski Başbakanı Sergei Stanishev’in Avrupa Sosyalist Partisi ‘PES’ Başkanı olmak için 16 milyon avro değerindeki bir devlet ihalesini 116 milyon avroya Swoboda'nın eşinin sorumlu olduğu Siemens’e verdiği iddia ediliyor. Yurt gazetesinden İrfan Taştemur'un haberine göre, son günlerde Avrupa Parlamentosu Sosyalist ve Demokrat Grup Başkanı Avusturyalı politikacı Hannes Swoboda’nın ve eşinin adı içinde yine Siemens'in de yer aldığı yeni bir yolsuzluk iddiasına daha karıştı. Bulgaristan eski İçişleri Bakanı Tzvetanov’un iddiasına göre Stanishev’in Başbakan olduğu dönemde vatandaşların kimlik kartlarıyla ilgili bir devlet ihalesi Swoboda’nın bu pozisyon için çalışan eşinin Siemens şirketine veriliyor. İddialar üzerine Stanishev bu ihalenin Siemens’e verilmesinde Başbakan olarak bir etkisinin bulunmadığını açıklıyor. Tzvetanov’un iddialarını ise Avrupa Halkları Partisi ve Avrupa Parlamentosu’ndaki grubu da destekliyor ve peşini bırakmıyor. Stanishev’in Avrupa Sosyalist Partisi (PES) Başkanı olması süreci bir önceki PES Başkanı, Danimarka eski Başbakanı Poul Nyrup Rasmussen’in ani bir şekilde sağlık gerekçesi göstererek ayrılmasının ardından sürpriz biçimde olmuştu. Bulgaristan eski Başbakanı Sergei Stanishev’in bu göreve gelmesinde Siemens kontratının etkisini bilemeyiz ama yine Swoboda ve yine eşi ve yine Siemens’in karıştığı bir siyasi skandal olması son derece dikkat çekici ve kayda değer. Swoboda ise hakkındaki iddialara yanıt vermekten kaçıyor. Yolsuzluğun Siyasi Boyutları Avrupa Parlamentosu’nda Tartışılıyor Bir tek Türkiye’de olaylar karartılmış ve CHP’nin verdiği soru önergeleri AKP oylarıyla reddedilmişti... Şimdi konunun siyasi boyutları da bir bir ortaya çıkıyor. Üstüne üstlük her iki olayda da Swoboda ve eşi Bayan Ederer’in adının geçmesi dikkatleri çekiyor. İnternetteki kaynaklarda yine Bayan Ederer’in sorumluluk alanındaki Siemens’in Bulgaristan’daki yatırım açılışlarında dönemin Başbakanın Stanishev olduğu görülmekte. http://haber.sol.org.tr - 27 Mayıs 2013 Pazartesi Abdullah Gözaydın, İstanbul – Mayıs.2013 http://www.medyagunebakis.com/ agozaydin@hotmail.com, TDFAJANS – Toplum Dinamikleri Fikir Ajansı Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda; Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.! Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa; Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur. Abdullah Gözaydın, İstanbul – Mayıs.2013 Who İs İt.? Wanted.!. “Dili Çatallı, İki Dilli Beyaz Erkek.!” Türkçesi; Yalancı, İki Yüzlü Adam.!. Kızılderili Deyişi.... Hiç Bir Şey İçin Aşırı Endişe Etmeyin. Bakarsınız; Yarın Ya Deve, Ya Deveci Ya da Üstündeki Hacı Ölebilir. İ.İnönü Nene dedim. “Dedem Sana Hiç Çiçek Aldı mı.?” “Bana Aldığı Fistanların Hepsi Çiçekliydi.!.!” |
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP