Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
TALMUTÇU KAFAYLA BAKMAK… Kız Çocuğuna Talmutçu Kafayla Bakmak… İslam’da kız çocuğuna nasıl bakıldığını eleştirmek üzere kalemi eline alan bazıları farkına varmadan İslam’ı küçük düşürme noktasına varabiliyorlar. Zaman zaman posta kutuma böyle yazılar geliyor. Onlara cevap olsun, bu konuda ne düşündüğümü açıklamak istiyorum. Bir kere, sermaye tarihini biraz bilmekte fayda var. Romalı Yahudi tefecilerin bizim topraklarımızda haramilik yaptıklarını, faizle borç verip karşılığında borçluyu ve ailesini köle olarak alıp satabildiklerini bilmeliler. Roma Ticaret hukuku kitaplarında köle fiyatları bile yazıyor. Afrika’dan, Asya’dan, Şiraz’dan, Arabistan’dan, Karadeniz’den Kafkaslardan, banka (havra) kurdukları her şehirden, vergi topladıkları her yerden köle taşıyorlardı Roma’ya… Böyle yüzlerce yıl yaşandı. Roma demek, orada egemen olan Yahudi bankerler, tefeciler, korsanlar ve insan tacirleri demekti. Roma’nın efendileri bunlardı, paraya tapanlar denilen tayfa bunlardı, paranın kontrolünü tek elinde tutan bir elit gruptu onlar. Para edecek her şey onlar için el konulup satılacak eşya idi, o nedenle Yahudi olmayanlar onlar için insan değildi. Cenevizli ve Venedikli Yahudi korsanlar, sermaye birikiminde ilk batılı merkezler buralar olduğu için bu isimlerle anıldılar. Birbiriyle çatıştıkları dünya paylaşım savaşlarını da gördük, şu anda da görüyoruz. Cenevizliler Atina’da hâkim olduklarında, Bizans da onların egemenliğine geçerdi, sonra Venedikliler gelir buralara saldırır, egemenlik el değiştirirdi. İyice dalaştıklarında Roma ikiye bölündü, Bizans Ceneviz hâkimiyetinde devam etti, acımasız olan tayfa Venediklilerdi, defalarca İstanbul yağma gördü, her seferinde Anadolu’ya kaçıp Türklere sığındılar, bugün Cenevizli tayfa sıranın kendilerini mali olarak yok etmeye geldiğini görüyorlar ve telaş içindedirler. Selanik Yahudileri daha önce Madrit’ten de kovulduklarını anımsatıyorlar. Dönelim Roma’ya, Yahudi korsanların birbiriyle de kıran kırana savaştıkları bir devletti. Kölenin insan sayılmadığı Roma Uygarlığı diye bir vahşetten söz ediyoruz bugün değil mi.? Amerikan Uygarlığı da bugün onun yerine geçmek niyetindedir. Kız çocuklarına Romalının sömürdüğü topraklarda ne reva görüldüyse, bugün ABD’nin sömürgesi haline getirilen topraklarda da o olacaktır. Babil’den MÖ.535’de, Efes’ten ve tüm Anadolu’dan MÖ.88’de kovduğumuz Yahudi tefecilerin, halka nasıl davrandıkları, halkın öfkesini nasıl sebep oldular diye merak eden olursa, Talmut’tan birkaç satır okusunlar, internette çokça var. Kız çocuğuna reva gördükleri zulme bile kurallar koymuşlardı. Talmut kitabı Babil’de yazılmıştı. O yüzden Yahudi tarihçiler Babil’den kovulma nedenlerini ve Talmut’u pek konuşmak istemezler. Sonraki yüz yıllarda Yahudi aydınları Talmut’a karşı çıktılar ve tarih boyunca “yakılacak kitap” ilan edildi ve onlarca defa yakıldı. Kapitalist-emperyalist sistemin ürünü olan Faşizmi “sermayenin kanlı diktatörlüğü” şeklinde tarif eden Yahudi aydınlar vardır. İzmir’in işgaline karşı ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin adıyla bilinen gazeteci Mustafa Nevrez’in de Türk Yahudisi olduğu söylenir, mümkündür. Onları Madrit’ten kovan sermaye grubunun İngiltere’yi mesken tuttuğunu ve ne kadar zalim olduklarını iyi bildiği için… Bugün de Türk Yahudileri aynı şekilde cezalandırılma riski altındadır ve başka gidecekleri yer de kalmamıştır. Hatta bence, İzmir yangını İngilizlerin Hasan Tahsin’e olan kuyruk acısından çıkartılmıştır. Dönelim konuya. Talmut’u konuşmak hiç hoş değil elbet. Ancak bazı Türk aydınları İslam’da kadın meselesini tarihi köklerinden bağımsız olarak ele alıp Talmutçu kafalarla İslam’ı bir tutmaya kalktığında bu konuya girme gereği duydum. Bana gelen böyle bir iletiye verdiğim cevabı okurlarımla paylaşmak istiyorum. İslamda kadın-kız çocuk konusunu Talmutçu kafalarla açıklamak büyük yanlış olur. Talmutçu Yahudi tefeciler, Kuran’da Semudi taifesi diye adı geçenlerdi. Onlar borç verdikleri adamdan faizini alamadıklarında borçlunun kızını karısını oğlunu, yetmediği zaman adamın kendisini alacağına karşılık esir alır, köle tacirine satarlardı. Köle taciri Yahudiler de ellerindeki köle çocukları insan yerine saymazlardı, götürüp geneleve satarlardı. (Kârhane.!) Tefeci ve köle tacirlerinin Babil'den kovulma nedenleri ile Efes'ten kovulma nedenleri budur. Talmut'un defalarca yakılmasının nedeni de budur. İslamiyet bu zulümleri durdurmak için ortaya çıkan direniş dinidir, birlik dinidir, en insancıl dindir, adil düzen kurmak ister, toplumcu dindir, parayı değil insanı itibarlı kılar, diğer dinlerle bu anlamda karıştırılmamalıdır, Allah’a inanıyor olmak yetmez, ameliniz (eyleminiz) İslam olacak.! BORÇ KÖLELİĞİ kavramını açmalıyız; yakında IMF’ye olan borcumuz nedeniyle erkek çocuklarımızı ABD’nin Protestan Siyonist Evangelist yöneticilerine asker-köle olarak vereceğiz, gidiş orayadır. Kızlarımızı daha sonra geneleve satmaya başlarlar. Dikkatinizi çekmiştir; son yıllarda ABD askerleri limana gelmeden önce genelevleri ve sokaklarını temizlemeler... Genelevde çalışma kartı alan kadın sayısındaki patlama... Genelev piyasası küresel piyasaya açılmaya başladı, kim kazanıyor bu işten acaba.? Lütfen, İslam’da kız çocukları meselesini daha gerçekçi konuşalım. Çocuğunu genelevde görmemek için borçlu baba kız çocuğunu toprağa gömüyordu, bunu bilmeden İslam tarihi anlatılamaz. Kime borçlu idi o baba? Zulüm kaynağı FAİZLİ BORÇ idi. Borç veren parasını alamazsa namusunu alıyordu... İslam buna dur dedi; FAİZ HARAMDIR, çünkü, dedi. TEFECİ YAHUDİ BANKERLERİN şehirlerden kovulmasına batı tarihçileri YAHUDİLER KOVULDU diye düz mantıkla bakarlar. TALMUT kitabı TEFECİLERİN KİTABIDIR, böyle biline. Kendi Yahudi bilim adamları yakmıştır Talmutu, MARKS gibi aydınları anımsayalım. Faiz yasaktır diyen OĞUZ atalarının ilki KURUŞ, adını parasına koydu, altın silindir üzerine de KÖLELİK YASAKTIR dedi, Londra müzesindedir şimdi. Kuruş’un özgür devletinin adı da AKMENİD (Egemenler) oldu, değil mi? Şimdi çıkartın cebinizden bakın kuruşunuza, üzerinde BUĞDAY yoktur, 2005'den beri yoktur. Okuyun şimdi tarihi yeniden, 2005 yılı aynı harami tayfası için yeni MİLAT'tır! …. Egemenlik sembolü olan buğdayı parasına koyan büyük kral 1.Kuruş’u bizim tarih kitaplarımıza hiç koymadılar, onu tarihten sildiler. İran ay takvimi onunla MÖ.560’da başlardı, 1980 Molla rejimiyle İran takvimi Hicri takvime dönüştürüldü. Hatta Karus’un devamı olan Şiraz’da yaşayan Kaşgari Oğuzlu Alevi Türkmenler, 8 yıl süren savaşta milyonlar kayıp verdi. (2,5 milyon telaffuz edilir) ve 1988’de Halepçe kırsalındaki kamplarına atılan meşhur kimyasal bombayla 5 bin kadın-erkek Şirazlı Alevi Türkmen yok edildi. Dahası bu katliam dünyaya Kürtler öldü diye duyuruldu. Oysa o savaşta Persepolis’ten intikam alıyorlardı. Perslerle Medleri birleştirerek Akhamenus/ Akmenid Oğuzlu İmparatorluğunu kuran büyük Kuruş, 1.Artemis’in babası olup Kürt ve Türk adını adında yaşatan büyük Oğuzlu Beyidir. Horasaniler, Karusiler, Kuretler, onlardır, Persepoli (Persbeli) başkentleridir. Kuret, Soldan sağa Türk, sağdan sola Kürt okunur, Sümer-Mersi (Persi, Farsi) gibi. Kureyşi adında bile kral Kuruş’un adını okuruz; Oğuzlu beyi Büyük Kuruş gibi Romalıdan borç almayı yasaklamak ve Üç Noktalı Kurus Kursu üzerinde sembolize edilen kutsal üç emirle güzel ahlaklı olmayı yasa haline getiren; İyilikle düşün, İyilikle davran, İyilikle konuş, ama asla Romalıdan borç alma, yoksa bu üç öğüdü yerine getiremezsin.!” demek... Bu öğütler, bence İslam’ın da toplumsal temelini oluşturur. Onun için vahşi batı sermaye sınıfı ne İslam’ı ne Şamanîleri, ne Şirazi’leri, ne Alevileri, ne Kürtleri ve ne de İslam’ın koruyucusu Türkleri hiç sevmez. Borç köleliğini ortadan kaldırmak, paranın insanı alıp satamadığı, Marks’ın İlkel Komünal Toplum dediği o büyük devlet bizdik, başka yerde aranmasın. Antik adları Klikya ve Kolkhis olan bölgeler için şunu der Roma tarihçileri; buralarda halk kendi kendini yönetirdi, Roma’ya vergi vermezlerdi… Bilmeyenler için, antik Kolkhis; (Kolk = halk) + (His =Eyzi /Oğuzi), Sirkasya / Kafkasya bölgesidir. Kuruş’un oğlu Serkas (Çerkez) tarafından yönetilirdi. İslam’ın kurucu ailesi de Karusi yani Kureyşilerden çıkmıştır, bu hiç tesadüf değildir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun aile kökeninde de (Kureyşi-an/Kureyşiler) adı var, kendisine bunu hatırlatmakta fayda var. Bu adlar, Tunceli’nin Zaza Alevilerinin sağlam Oğuzlu köklerine işaret eder. Ancak, tarihini doğru bilmeyenlerin coğrafyasını başkası çizer sözünü de hatırlatmam lazım. Suriye’nin Golan tepelerindeki Türkmen boyları da, Golan adından hareketle diyorum ki İslam’ın kurucu ailesiyle akraba görünüyor. Çünkü Kureyşan’ların Golan adlı bir kolu var, İsrail geçtiğimiz hafta Golan’ı yine topa tuttu. İslam kültürünün altında yüzlerce yıllık Akmenid Oğuzlu kültürü yatar, bütün sembolleri aynıdır. İslam’ı kendilerine benzetmeye çalışan Talmut kafalılara bunları söylemek lazım. İslam, Talmut’a tepkinin adıdır, ikisini yan yana getirmek asla kabul edilemez. Talmutçular, yeniden paracı-köleci bir sömürge imparatorluğu yaratmanın hesabındadır, kasalarına para girsin de nerden gelirse gelsin… Onlar, kız çocuklarına hep o pencereden baktılar. Dahası, Talmutçuların öyle bir kolu var ki, kendi eşlerinin saçını gerdek gecesi sıfıra kazırlar ki, çirkinleşsin de kocasını aldatmasın diye. Londra’da bu Yahudi tarikatından birileri var, adam lüle saçını kulağın kenarından indirir, cebinden tespih sarkar, karısını perukla dışarı çıkartır, kadın adamın birkaç adım arkasından yürür. Konuya dönelim. Parasal ilişkileri insandan önde tutarak İslam’ı bozmak, İslamı Talmutçu kafayla yazmak, bunlar bin yılın haçlı seferinin minik parçalarıdır. Yeniden birlik olmaya, yani Millet olmaya doğru bilinç sıçraması yaşamamız gerekiyor. Bu yolda ilerlemek gerekirken, İslam’a düşman olmak birliğimize zarar verir. İslam’a saldırmakla, Türk adına ve Mustafa Kemal’e saldırmak nasıl oldu da aynı zaman dilimine getirildi bunu bir kere daha düşünelim. Türk adını tarihten çıkartmaya çanak tutan Kürt ve Türk aydınları bilsin ki sıra Kürt adını da tarihten silmeye gelecek. İslam da o bildiğimiz İslam olmaktan uzaklaşıyor, Protestan Evangelist İslamına geçiriliyoruz, sayenizde anayasası geliyor. Uyanın, Talmutçular sizin töre cinayetlerinizi boşuna öne çıkartmıyorlar. Kürt insanını toprak ağalarına köle yaptıkları yetmedi.
Bir de Babil’den kovulan Talmutçuların gittikleri yerlerde kendilerini nasıl gizlediklerini iyi araştırın. Yahudi tarihçilerin konuşmak istemediği tek konu budur. 19.11.2012 - Mahiye Morgül /wwwmahiye.net Mahiye Morgül, Ankara – Kasım.2012 http://www.medyagunebakis.com/ okkesb61@gmail.com, TDFAJANS – Toplum Dinamikleri Fikir Ajansı Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda; Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.! Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa; Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur. Dünyada Her Millet İcraatına Tahammül Ettiği Hükümetin Mesuliyetine Ortak Sayılır…! Mustafa Kemal ATATÜRK TEK YOL DEVRİM.! YA İSTİKLAL YA ÖLÜM.! Yaşasın Halkların Kardeşliği.! KURTULUŞA KADAR SAVAŞ.! ÜLKÜMÜZ TAM BAĞIMSIZLIK VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE.! Hazırlanmakta olan AKP Anayasası Halkımız İçin Kölelik Anayasasıdır, KÖLELİK ANAYASASINA HAYIR.! BOP PROJESİNDE TÜRKİYENİN ROLÜ
Emperyalistler Tarafından, Müslüman’ın Müslüman’a Kırdırıldığı Ve Bunun Taşeronluğunun Da Kendine Müslüman’ım Diyen Kendi Liderleri AracılığıylaYapıldığının Ve Emperyalistlerinin Esas Amacının Da Ortadoğu’da Siyonistlere Hizmet Eden Sözde Kürdistan, Gerçekte Büyük İsrail'i Kurmak Olduğunun TümMüslümanlar Tarafından Bütünüyle AnlaşılmasıDileğimle…Ayşe Eren
EĞER BİR ÜLKEDE “Hukuk Üstün Değilse, Adalet Yok Hükmündedir...” "Türk Yargısında Kronik İşlev Bozukluğu Var" Bağımsız Bir Millet Olan Papua Yeni Gine, Parlamenter Demokrasi Sistemini Kabul Etmiş Ülkelerdendir. "Adil Yargılamayı Etkileme Suçunun Oluşabilmesi İçin, Öncelikle Adil Yargılamanın Olması Gerekir." Türkiye, ‘Hukuk Devleti İlkesizlikleriyle Malul’ Ülkeler Kategorisini Oluşturan ‘Hibrit Rejimler’ Arasında 88. Sıradadır. SU HAYATTIR… SU BİR HAKTIR… SU, KAYNAK DEĞİL, DOĞAL VARLIKTIR. SU YASASI ÇIKARILMALIDIR.! TEMA Vakfı Eko Siyaset Bildirgesi: “Salt ekonomi odaklı projeler dönemi bitmeli, Ekolojik Siyaset dönemi başlamalıdır.!” GELECEĞİN TÜRKİYE’Sİ İÇİN TEMA VAKFINDAN PARTİLERE..! “Yaşamın sürdürülebilmesinin” ve “sürdürülebilir gelişmenin” ön koşulu “çevrenin, toprağın, suyun, ormanın, biyoçeşitliliğin” korunarak yönetilmesidir. ÜLKEMİZ, TOPRAKLARIMIZ… GÖZ GÖRE GÖRE ÇÖL OLMASIN.! YEŞİL OLMASI İÇİN DESTEK OLUN.. |
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP