Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
SCHINDLER’İN İKİNCİ LİSTESİ.! Başbakan Odatv yöneticilerinin, düşünce ve kanaatlerini söyledikleri için değil, “başka suçlar işledikleri için” tutuklandıklarını söylemiş.! Tutuklama nedenlerini tutuklama kararını veren hâkimden daha iyi kimse bilemez. Önce bunu aklımızın bir köşesine not edelim. Tutuklama kararına her zaman olduğu gibi yine gerekçe yazılmamış. CMK’nda sayılan klasik tutuklama nedenleri işte; delilleri karartma, kaçma şüphesi vs. Bu durum hukuk dışı fakat, artık ilginç değil.! Şüpheliler Emniyet’te susma haklarını kullanmışlar, son derece isabetli. Dolayısıyla bu aşamada şüphelilerin, ne ile suçlandığını bilememek gerekiyor. Ama nedense “yandaş basın”a sorulacak sorular da sızdırılmış. Onlar sanıkların neyle suçlanacağını ilan etmişler bile. Sorulardan biri “Ergenekon” davasına bakan hâkim ve savcıların 2008 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün vermiş olduğu “iftar yemeği” nde çekilen fotoğraflarla ilgiliymiş… Burada aklınıza gelen soruları tahmin ettim. Aynı soruları ben de soruyorum: Devletin bir dairesi olan İstihbarat Şube Müdürlüğü: 1.) “Muharrem Ayı”nda da aşure dağıtacak mı? 2.) Kilise’nin belirlediği özel günlerde ayin ve kutlamalar da yapılacak mı? 3.)”Noel”de ren geyiklerinin çektiği kızakla gelip, hediyeler de dağıtacak mı? Bu soruları daha da uzatabiliriz… Dilerseniz; laik bir devlette iftar yemeği vermenin “laiklik ilkesine” aykırı olduğunu söyleyip konumuza dönelim. Odatv yöneticilerine sorulan bir diğer soru da; Hüsnü Mübarek’e 30 yıllık iktidarını bıraktıran “ayaklanma” ile ilgili haberlermiş.! Telefonuna “sehven” “Hizbuttahrir Örgütü” üyelerinin telefonları yüklenen Teğmen M. Ali Çelebi ile ilgili haberler de sorulmuş. Anlaşılan o ki, şüphelilere sorulan sorular, meslekleri icabı yaptıkları haberlerle ilgiliymiş. Dolayısıyla Başbakan’ın Odatv yöneticilerinin tutuklanma sebebini, hakim ve savcılardan daha iyi biliyor olması sürpriz değildir.! Ne de olsa kendileri bu davaların “Başsavcısı”dır.! Dolayısıyla tutuklanma sebebini de en iyi o bilebilir.! Başbakan daha sonra tutuklanan 10 gazeteci ile ilgili olarak: ”Gözaltılar bizim talimatımız değil, güvenlik, emniyet, savcılık yetkilerini kullandı, bu süreçlerin süratle neticelenmesini arzuluyorum” demiş. Bence bu açıklama oldukça inandırıcı.! Açıklamanın yapıldığı sırada, şüpheliler Emniyet’teydi ve onlar da susma haklarını kullanıyorlardı… Anlaşılan halk Edirne’den Kars’a kadar susturulmadıkça, tutuklamalar da durmayacak!.. Soruşturmayı yürüten savcı ise tutuklama talebini; “bu aşamada açıklanması mümkün bulunmayan bir kısım deliller” nedeniyle istediğini söylemiş. Savcı delilleri gizliyor mu ne.! Şüpheliler aleyhlerindeki delilleri bilmeden, nasıl savunmalarını yapacaklar.? Lehlerine olan delillerin toplanmamış olmasından çoktan vazgeçtik! Aleyhte olanları çürütebilmek için, ne olduklarını bilmek gerekmez mi.? Bu nasıl bir yargılamadır anlamadım.! 21 yüzyılda DELİLLER GİZLİ TUTULUYOR ülkemizde.! Buna rağmen şüphelilerden savunma yapmaları isteniyor.! “Açık oy gizli tasnif” gibi bir şey işte.! Bu şekilde bir sorgulama, boş zarf atıp içini şüphelilerin doldurmasını beklemekten farksızdır. Başka bir ifade ile elinde kanıt olmayan iddia makamının, sanıklardan suçlarını itiraf etmelerini beklemesidir. Geldiğimiz aşamada bu da ilginç değildir.! Bu yazı ekinde Nedim Şener ile Aydın Şık’a sorulan soruların tamamını “promosyon” olarak veriyorum.! İlginç bulduğum iki soruyu paylaşıyorum: ”Kitabın Soner’in bilgisayarında ne arıyor”, “Nedim sana kitap mı, yazı mı yazdırıyor”… Savcıya “sana ne” diyecektim. “Özel yetkili” olduğu aklıma geldi, korktum diyemedim.! Time Dergisi bu son operasyonlar için “Medya ve muhalefeti susturma kampanyası” demiş. Newyork Times’a göre, “yapılanlar muhaliflere gözdağı” imiş.! Bu defa “darbe” karşıtı oldukları, yazdıkları kitaplardan belli olan yazarlar “darbecilikle” suçlanıyor!.. Bunun da mantıklı bir açıklamasını beklemeyin!.. Schindler'in Listesi’ (2) mi dediniz.? Bana sormayın, o listeyi ben nereden bileyim? Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç: ”Bu 7 yılda 5 bin gazeteci hakkında soruşturma, 4 bini hakkında dava açılmışken, 61 gazetecinin tutuklu olduğunu” vurguladıktan sonra, “eskiden başarı olarak görülen telefon defteri ve kişisel arşiv zenginliği şimdi suç olarak kabul ediliyor” demiş. Karnesi “pekiyi” notlarla dolu olan bir öğrenciyi “falakaya yatırmak” gibi oldu bu seferki gidişimiz.! Cumhurbaşkanı Gül “kaygı duyuyorum” demiş. Bu sihirli sözcüğün başka bir anlamı olabilir mi diye, Tük Dil Kurumu’nun sözlüğüne baktım. Karşılığında: Üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa yazıyordu. Sözlüğe göre, Cumhurbaşkanı’nın üzüldüğünü kabul edebilirim. Beden dilinden bir şey anlayamamıştım, hiç kusura bakmasın. TBMM’nin Başkanı M. Ali Şahin’in: ”Rahatsızım, ancak…” ile başlayan cümlesini ise hiç takip edemedim. “Ancak” tan sonra gelen kısımlardan bu sıralar çok korkuyorum!.. Bu nedenle de “imparatorluğu” tanıyorum.! Son iki olaydan sonra, aklıma tuhaf sorular gelmeye başladı: Acaba bu soruşturmaların kontrolü hükümetin elinden kaçtı mı.? Yoksa hiçbir zaman kontrol hükümetin elinde değil miydi.? Günlük Aydınlık Gazetesi’nin 4 Mart 2011 tarihli nüshasına göre: “Ergenekon operasyonlarını yürüten Recep Tayyip Erdoğan’a bağlı ‘özel örgüt’, 400 kadar CIA kadrosunun görev yaptığı karargahla ortak çalışıyor” ve devlet bunlardan sadece Buraya kadar anlattıklarımı fasa fiso sayın, izin veriyorum. Şimdi size bomba gibi bir haberim var. Onu dinleyin: “Stratejik Düşünce ve Araştırma Vakfı” bünyesinde, aynı adla kurulmuş olan “Enstitü” nün Başkanı Prof. Dr. Yasin Aktay, bir televizyon kanalında özetle şunları söylemiş: Nedim Şener, “Ergenekon” gibi yapılanmalara karşıymış; Ahmet Şık, Hrant Dink davası ile ilgili olarak bir kitap yazıp, sorumlular hakkında dava açılmasını sağlamışmış. İkisi için de iyi çocuklar deniyormuş. Böyle bilinmiş olmaları onların “masumiyetinin delili olamaz”… Duydunuz değil mi? Şu işe bakın hele, nereden nereye gelmişiz. ”Masumluk ilkesi” buharlaşıp uçtu anlaşılan. Bundan böyle “masumiyet için delil” göstereceğiz.! Şüphelilerin masum olduklarını kanıtlama dönemi başladı.! Bizim bildiğimiz “masumluk” esastır. Suçluluğu kanıtlanana kadar, kimseye suçlu muamelesi yapılamaz. Dolayısıyla masumiyet için delil de aranamaz.! “Enstitü” nün Prof. Dr. unvanlı başkanının düşüncesini gördünüz.! Vakıf bünyesinde kurulmuş olan enstitünün gerçek amacı da bu açıklama ile ortaya çıktı: Evrensel hukuk ilkelerini yok ederek, faşizme kılıf giydirmek işi onların üzerine yıkılmış.!
Bir kişi daha var; “prof” dan daha ağır bir görev üstlenmiş. Onun ismini not etmeyi unutmuşum. 7 Mart günü, o da televizyonların birinde canlı yayındaki tartışmaya katılmıştı. Sözüm ona bir “hukuk derneği” nin başkanı imiş! Mesleğinin gereği sanık haklarını savunacak yerde, iddia makamının savunmasını yapıyordu. Umarım İstanbul Barosu bu açıklamasından sonra, ruhsatını iptal eder de millet kurtulur!.. Ona nasılsa bir şey olmaz işi hazırdır... Çok kızdırdı beni. Ona bir iki söz söyleyeyim: Seni iddia makamının yamağı seni!.. Dua et ki, ismini aklımda tutamamışım! Yoksa seni Baro’ya ben ihbar edecektim. Pek çok insanın canını yakacağın belliydi. Zavallı iddia makamı, senin gibi yeteneksiz bir kişiyi avukat tutmak zorunda bırakılmış. Ona da acıdım, ne yalan söyleyeyim.! Bu delikanlı dönüp dönüp, CMK’nun 157. maddesine sarılıyor. (2) Sanki 157. madde kurtuluşlarını sağlayacak.! Aklınca izleyici bu maddeyi bilebilecek durumda değil.! Halkı aldatmak için, bakın ilerleyen günlerde ne sürprizlerle karşılaşacağız der gibidir. Bundan önceki bütün tutuklamalardaki söylem de aynı değil miydi? Bekledik de ne gördük? Hiçbir şey tabii Çocuğa masal anlatıyor sanki.! Hâlbuki 157. Madde; “savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla” soruşturma evresindeki usul işlemlerinin gizli olduğunu hüküm altına almıştır. Avukat efendi hiç sıkılmadan karşımıza geçip, bir de ceza avukatı olduğunu söylüyor. Yemin ederim, böyle bir rezalet İkinci Dünya Savaşı’nda bile görülmemiştir.! Haksızlıkları savunmakla “görevli” olan böylelerine rağmen, şüphelilerin ne ile suçlandıklarını kendilerine sorulan sorulardan çıkartmak, basit bir muhakeme ile imkân dâhilindedir. Örneğin cinayetle suçlanan bir kişiye anneannesinin ortaokul arkadaşlarını sormaz savcı.! Sorular ilişikte bilginize sunulmuştur. Okuyun da rezaleti kendi gözlerinizde görün. “Ahval ve şerait” böyle olunca, bundan sonra “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu ile suçlanmaktan bir Allah’ın kulu kurtulamaz.! Hükümete muhalif olan her düşünce ve eylemi bu kapsamda değerlendirmek olasılık içine girmiştir! Çünkü hangi eylemlerin, halkı “kin ve düşmanlığa tahrik” edebileceği kanunlarımızda yazılı değil. Bu durum tamamen savcının ve hakimin takdirine bağlıdır!.. Hakim bağımsız ve tarafsız değilse, o zaman “yandı gülüm keten helva.!” Son bir şey kaldı geriye, bitiriyorum: Bu hukuksuzluklar karşısında “sabırlı” olunmasını öneren siyaset adamları var. Biliyoruz ki, Silivri’deki tutukluluk süresi 10 yıla kadar çıkabilir. Üstelik “tecrit” uygulaması da başlatılmış. Her iki ayda bir ana davaya yeni bir dava daha ekleniyor. Böyle giderse açılacak olan bütün davalar, birbiri ile irtibatlı kabul edilip, ana dava ile birleşebilir. O zaman davalar 100 yılda bile bitirilemez. Zaten yapılanlar biraz da bunun için değil mi? Bitmeyecek bir dava içinde, şüpheli sıfatıyla yargılanmayı kim göze alabilir ki? Muhalifleri korkutacak olan da bu durumdur. Bu nedenle “biraz daha sabır” demek, yerinde bir öneri olamaz.! Av. Cemil Can DİPNOT (1) http://tr.wikipedia.org/wiki/Schindler'in_Listesi (2) MADDE 157. - (1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir. (3) Ahval ve Şerait: Durumlar ve koşullar http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/ TDFAJANS – Toplum Dinamikleri Fikir Ajansı Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda; Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı. Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa; Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur. * * * * * * * * * * TEK YOL DEVRİM.! YA İSTİKLAL YA ÖLÜM. Yaşasın Halkların Kardeşliği.! KURTULUŞA KADAR SAVAŞ.! ÜLKÜMÜZ TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE. |
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP