Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
BABALAR “BİRİNCİ DERECEDEN”..! Erdoğan’ın “ileri Demokrasi” söylemine aldanmayın. Hükümet bir kavramın üzerinde çok duruyor ve onunla ilgili bir hak tanıyacağını söylüyorsa asıl o zaman korkun.! Anlayın ki ya o kavramın ya içi boşaltılacak ya da var olan bir hak geri alınacaktır. Bu dönemde: “Bağımsız yargı”, “adalet”, “bireysel başvuru”, “masumiyet ilkesi”, “toplu sözleşme ve grev hakkı”, “devlet memuru güvencesi”, “toplantı ve gösteri yürüyüşü” kavram ve hakların bu dönem kazaya uğrayan bir kaçıdır sadece… “Negatif kanun koyucu” görevini yapan Anayasa Mahkemesi’nin, evrensel hukuk ilkeleri ile çağdaş demokrasilerdeki benzerlerine göre yapılanması için başlatılan girişimler ne yazık ki cılız kaldı. Uluslararası anlaşmalara ve hukukun genel ilkelerine aykırı, hak ve özgürlükleri ihlal edici yasa hükümlerini, hukuk sisteminden ayıklamakla görevli olan en yüksek mahkemenin, bundan böyle kendisi “hak ve özgürlükleri” ihlal edecek.! Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa Tasarısı”sına göre, üyelerin okuyacağı “ant”taki “Türk” ifadesi de çıkartılmış.! Haçlıların yapamadığı şeyi bu hükümet neden deniyor.? Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya yerleşen Türkleri, Anayasa’dan “silmek” mümkün olsa da, Anadolu’dan “söküp atmak” öyle kolay değil! “Dinler Arası Diyalog, Ilımlı İslam, Medeniyetler İttifakı ve Büyük Ortadoğu Projesi” ile Türk Milliyetçiliğinin altını boşaltanlar, “ümmetçilik” ile ne kadar yol alabilecekler göreceğiz!.. “Freedom House“ adlı bağımsız düşünce kuruluşunun yayınladığı “Dünyada Özgürlükler TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na sunulan araştırma raporuna göre, kadınların içler acısı durumda olduğu ve: Türkiye’de halen, 186 bin kadının kuması olduğu, 5 milyon 439 bin kadının “çocuk yaşta”, 7 milyon kadının “aile kararı” ile 2 milyon kadının ise “başlık parası” karşılığında evlendirildiği ortaya çıkmış… Sadece “dini nikâh” ile evlendirilenlerin sayısı 452 bin 139 kadarmış! Sıkı durun, asıl yüz kızartıcı gerçeği okuyorum: Cumhuriyet Türkiye’sinde:1 milyon 700 bin kadın “birinci derece akrabası” ile evlendirilmiş.!.? “Birinci derece akraba” ne demek.? Dilerseniz bu hukuk terimini Türk Medeni Kanunu’ndan bakalım: Türk Medeni Kanununun 17’nci maddesine göre: “Kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli olur.” Bu kurala göre, bir kimsenin çocukları, annesi ve babası birinci dereceden akrabasıdır. (Kardeşler ikinci derece akraba sayılırlar) kavramın anlamını öğrendiğimize göre, yukarıdaki cümleyi bir daha okuyalım: Türkiye’de 1 milyon 700 bin kadın, babası veya oğlu ile evlidir.! Duydunuz mu.? Umarım ne dediğimi anladınız.! Bu “birinci sınıf” evliliklerden doğan çocuk sayısı ne kadardır.? Geçmiş yıllardan doğanlar bu sayıya eklenirse, sayı nereye çıkar? Bir de bunların evlilikleri var; o evliliklerden doğan çocukları da hesaba katın! “Sakatlık” durumunu ne kadardır, bir ara bir uzman çıkar onu açıklar. Bu çocuklar ne iş yaparlar? Okuyup bürokraside makam sahibi olanları var mı? Siyasetle ilgilenenler ne kadardır.? Sadece oy kullanmaya mı giderler.? Aralarından seçilenler olmaz mı.? Maçlara da giderler mi.? Sokakta gezerken fark edilebilir mi.? Araştırmada bu gibi soruların hiç birinin yanıtı verilmiş değil. Allah aşkına bırakın böyle “saçma sapan” araştırmaları; moralimizi bozmayın durup dururken. Çocukların sanki ne günahı var; onlara anne ve babalarını seçme hakkı mı tanınmıştı.?.! (1) Bunları boş verelim de annesi veya kızı ile “evlilik ilişkisi” içinde olan “erkeklerin”, ne kadar tehlikeli olduğuna bir göz atalım. Kendi kızını veya anasını beceren birinin eline, Allah göstermesin kamu gücünü kullanma yetkisi verilirse veya seçilerek önemli bir makama gelirse, halka neler yapmaz ki.! Allah korusun böyle adamlar, memleketin anasını ağlatmaz mı.?.!.. Bu tehlikeye karşı hiçbir tedbirimiz yok, hepten savunmasız bırakılmışız.! Bir de bu “babaların” örgütlü olduğunu düşünün.! O zaman “yandı gülüm keten helva”, yandık ki ne yanmışız.! TKİ’nin 2003’ten bu yana dağıttığı kömürün toplam maliyeti: 2 milyar 500 bir liraya ulaşmış. Bu miktarın 1 milyar 500 bin liralık kısmını “yandaş firmalar” dağıtmış! CHP geçen yıl TKİ’nin “ihalesiz” kömür aldığını tespit ederek, Cumhuriyet Savcılığına başvurmuştu. Hükümet alelacele “Torba Yasa”sına bir madde ekleyerek, TKİ’nin “ihalesiz kömür almasını” yasal hale getiriyor!.. Anlaşılan “kara elmas” bu seçimlerin de favorisi olacak... 1 Ocak 2002 - 24 Kasım 2010 tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı personeli olup, diğer kurumlardan muvafakat talep edenlerin sayısı, tam olarak 14 bin 941’e ulaşmış. 2 bin 947 personele de geçiş için izin verilmiş. İzin verilenlerin 1076’sı Milli Eğitim Bakanlığı’na, 340’ı Sağlık Bakanlığı’na, 165’i de üniversitelere, kalanları diğer bakanlıklara gönderilmiş. Kamu kurumlarındaki kadro açıkları bu dönem İmam Hatiplilerle bu şekilde doldurulmuş… Hükümet, zevahiri kurtarmak için seçimlere 5 ay kala, 6560 memur alınacağını açıklamış. Anlaşılan bu defa; kömür, makarna, bulgur, beyaz eşya ve İmam Hatipliler seçimi kazanmaya yetmeyecek.! İlave tedbirler bu nedenle alınıyor… Az kalsın Ali Sami Yen Stadyumu da “seçim rüşveti” olarak Galatasaray taraftarına kakalanacaktı. Ne var ki taraftar erken uyanmış ve “bir Allah’ın kuruşu yok” numarasını yutmamışlar. Tribünlerde başlayan ıslıklı protesto, Taksim’de hükümete “kırmızı kart” göstermesine kadar uzanmış. Galatasaray taraftarı tehditlere pabuç bırakmıyor.. Taraftar “Tek Yumruk” olunca etkisi Ankara’dan duyuluyor… Hizbullah Örgütünün Askeri Kanat sorumlusu Hacı İnan ile Mehmet Eşin, tahliye olduktan sonra düzenli olarak karakola gidip imza vermesine rağmen; “örgütü yeniden ayağa kaldırmak” iddiası ile yeniden tutuklanmışlar.. Tutuklamaların yasal olmadığını iddia eden Hacı’ya, bu aşamada kimse sahip çıkamaz. 180’den fazla insanı domuz bağı ile bağlayıp öldüren bir adam, hukuk dışı tutuklansa da onu hukuk devletinde bile dinleyen olmaz.! Diğer Hizbullah yöneticileri Edip Gümüş, Cemal Tutar ve Askeri Kanat Sorumlusu Mehmet Varol ise hiç imza vermeye gitmemişler. Büyük olasılıkla da yurt dışına kaçmışlar… Onların yerine Mersin ve Gaziantep’ten 12 kişi gözaltına alınmış. “Adalet”i tatile çıkarttığımız kesin de bu son tutuklamalar kamuoyunu tatmin etmiş değil.! Hizbullah Davası’nda örgüt üyelerinin savunmasını üstlenen “meslektaşım” sonunda kafayı yemiş!.. Katıldığı bir TV programında, “dinci örgüt” tarafından katledilenler için “münafıklık yapmışlardı” diyerek, boyundan büyük çam devirmiş! O günden beri kendini izliyorum, hazret “ağzından kaçan” bu ifadeyi hala düzeltmiş değil! Hukuk her taraftan ayaklar altında, “savunma makamı” bile sanıkların arasına karışmış. 21’inci yüzyılda geldiğimiz noktaya bakın siz… Ana Muhalefet Lideri, “AKP’nin Hizbullah’la işbirliği yaptığını bölgede herkes biliyor. Bütün seçimlerde bunu yaptılar, gidin sorun, bölgede konuşulan bir şey” diyerek, bu konuda hükümetin sorumluluğuna dikkat çekiyor. Bu tahliyeler de bir tür “seçim rüşveti” gibi… “BİLGEM - Bilge Adamlar Araştırmalar Merkezi”nin“ Kürtler ve Zazalar Ne Düşünüyor.? Ortak Değer ve Sembollere Bakış” adlı araştırmasına göre, Kürt sorununun “Bağımsız bir devlet kurularak çözüleceğine” inanlar, yüzde 9,9; “Türk bayrağı benim de bayrağımdır” diyenler yüzde 86; “Türklerle Kürtlerin geleceği ortaktır” diyenler ise yüzde 83,9 çıkmış… İlginç ama gerçek..! BDP’ ye oy veren Kürt kökenlilerin yüzde AB’nin bu sonuçlardan memnun kalmayacağı kesin. Onlar büyük bir Türkiye’yi istemiyor. Bilirsiniz büyük lokmanın sindirilmesi güç oluyor.! Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı almadığını sık sık vurgulayan Almanya Dışişleri Bakanı Westerwelle’nin, Washington’da Clincton ile yaptığı görüşmede: ”AB bu büyüklükteki ülkeyle bütünleşemez. Türkiye AB’ye üye olacak kadar modern değil. Ancak bu soru 5-6 yıl sonra güdeme gelir” demiş. “Süre” ve “modernlik” hususlarını halledebiliriz de “büyüklük” konusunda ne yapacağız onu bilemem.! Gördüğünüz gibi Kürtlerin çoğunluğu “ayrılmaya” yanaşmıyor. Terör örgütü ile gelinebilecek yere kadar da gelinmiş. AB sözcüsü ağzındaki baklayı çıkarmış: “Küçülün” de gelin diyor. Aslında bu son 8 yılda yerin dibine girecek kadar küçüldük küçülmesine de o şekildeki küçülmeyi yeterli görmüyorlar… Aslında bu sözler BOP ile son derece uyumlu: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden vazgeçip gelin. O zaman size AB’ye alırız. Öte tarafta “Free Kurdistan”ı mı kurarız yoksa o bölgeyi Ermenistan’a mı katarız, ona da siz karışmayın diyorlar. Söyledikleri sözler aslında çizdikleri harita ile de son derece uyumlu!.. Liberation gazetesinin 11 Ocak 2011 tarihli nüshasında; dünyaca ünlü Türk heykeltıraş Mehmet Aksoy’un inşası yarım kalmış, 30 metrelik devasa anıtına “ucube” denerek kaldırılmasını isteyen Başbakan için: “Başbakan böylelikle kültürsüzlük ve cehaletini, buna bir de siyaset ve ukalalık makyajı ekleyerek zenginleştiren Berlisconi, Putin ve Sarkozy gibi dünya liderleri arasında kendi isminin yanına bir çentik daha atarak üst sıralardaki yerini korumayı başardı” yorumunun yapılması hepimizi çileden çıkarttı.! Sonuçta Recep bizim Başbakanımız fena halde kızarız da. Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “one minute” diyerek kükreyebildi de bu “gavur” gazeteye neden haddini bildirememiş anlamadık. Yardımcısı Bülent Arınç, meslektaşı ve kabine arkadaşı için söylediği “Allah kimseyi Ertuğurul Günay’ın yerine düşürmesin” duasını Erdoğan için de yapabilir!.. Onun durumu Günay’dan iyi değil!.. Kabinenin en tahsilli bakanlarından, profesör ve iki üniversite mezunu olan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, İzmir’in Bergama İlçesindeki Yortanlı Barajı’nın gölet alanının tam ortasında kalan, “Allianoi “ buluntuları için bakın ne diyor:” Burada Peri Kızı adında bir heykel var, bir mozaik var, bir de sütun… Roma döneminden kaldıklarına göre, demek ki yıllardır toprak altındalar… Birkaç yüz yıl daha toprak altında kalmalarında bize göre bir mahsur yok.” Allah’tan Liberation gazetesi bu açıklamayı duymamış. Yoksa profesör mofesör demez, karikatürünü yapardı!.. TÜİK “2009 Yoksulluk Çalışması”nı açıklamış: 2009’da bir önceki yıla göre, yoksulluk yüzde 18.08’e yükselmiş. Aylık yoksulluk sınırı 825 TL olarak belirlenen ülkemizde, yoksul sayısı: 12 milyon 700 bine yaklaşmış. Emeklilerin çoğu yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. 25-30 yıl çalıştıktan sonra, evde oturup torunlarıyla vakit geçireceği düşünü kuranlar, fena halde duvara toslamışlar.! Emekliler, son emeklerini de satmaya hazır, kapı kapı iş arıyorlar.! Hükümetin icraat olarak tek övündüğü konu, “bölünmüş yollar”. 2003 yılından beri bölünmüş yollarda 35 bin insanımızı kaybetmişiz. 300 bin insanımız da sakat kalmış. Gerçekte bu yollar, emperyalizme ne kadar bağımlı olduğumuzu göstergesi. Emperyalizm, bölünmüş yolları ip gibi kullanarak “domuz bağı” ile her tarafımızdan bağlamış. Petrole bağımlılığımız her geçen gün biraz daha da artıyor. Otomobil yedek parçası için durum farksız değil. Topraklarımızda çıkması olası petrol bile, daha şimdiden onu arayan şirketlere tahsis edilmiş. Bunların neresi ile övünüyoruz.? Anlamak mümkün değil. Ülkeyi baştan başa demiryolu ağı ile mi ördünüz yoksa “metro” ile şehirlerin altından karşıya mı geçtiniz? Milletvekillerine alkışlattırdığınız o harita, aslında bizim bağımsızlığımızı alıp götüren bir projenin resmidir… Lanet olsun.! Oyum yine sizin.! Av. Cemil Can DİPNOT: (1) http://www.olay53.com/haber/ensest-magduru-bir-kizin-dramatik-oykusu-19900.htm http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/ TDFAJANS – Toplum Dinamikleri Fikir Ajansı Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda; Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı. Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa; Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur. * * * * * * * * * * TEK YOL DEVRİM.! YA İSTİKLAL YA ÖLÜM. Yaşasın Halkların Kardeşliği.! KURTULUŞA KADAR SAVAŞ.! ÜLKÜMÜZ TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE. 11 Temmuz 2010 Pazar 01.39 Ensest mağduru bir kızın dramatik öyküsü Taciz ve aile içi tecavüz mağdurlarının sesi giderek yükseliyor. Peki devlet bu sese hazırlıklı mı.? Ensest mağduru kız "Kardeşimi doğurdum. Artık susmayacağım" dedi. Adem Demir / Newsweek Türkiye BM Nüfus Fonu ve Nüfus Bilim Derneği tarafından 2009 yılında çeşitli illerde aralarında rehber öğretmen, doktor, adli tıp uzmanı, polis, hâkim, savcı, avukat, psikolog ve sosyologların da olduğu 98 farklı meslek temsilcisiyle görüşülerek hazırlanan “Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak” adlı raporda, mağdurların çevrelerinde güvenebilecekleri birini bulduklarında yaşadıklarını artık anlattıkları vurgulanıyor. Ancak bu cesaretleri, beraberinde bir barınma ve can güvenliği sorunu doğuruyor. Devlet buna hazırlıklı mı, orası tartışılır. Bir “namus” cinayetine kurban gitmeyi göze alarak yaşadıklarını saklamayan bu cesur kadınların çoğu sığınacak yer bulmakta ciddi sorun yaşıyor. “Sosyal devlet”, koruma sorumluluğunu yerine getirmede zayıf kalıyor.
|
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP