Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
BAŞIMIZA TAŞ YAĞIYOR!..
1.Taş: YALAKALIK TAŞI
Bazı ‘aydınlar’ sanki hükümetin icraatlarını övmek için maaş alıyorlar!.. İktidarın icraatlarıyla övünmesi doğal karşılanabilir ama, aydınların iktidarı övmesi yalakalıktan başka bir şey değildir. Şartlar nasıl olursa olsun kendine aydın diyen birinin ödevi; iktidarın eksiklerini saptayıp eleştirmektir. Eleştiri ile övmeyi birlikte yapmak her ne kadar ‘objektif’ davranmak gibi görülse de, son tahlilde bu duruş bile dalkavukluk sayılır. Zira bir iktidarın hiç mi hiç ihtiyaç duymayacağı şey övülmektir; aslında her iktidar kendini övmeye muktedirdir ve bunu en iyi kendi yapabilir. Aydının tavrı daima eleştirecek bir şeyler bulmak olmalıdır!..
2.Taş: EMPERYALİZM TAŞI
Emperyalizmi Tarihi İçinde Kısa Aralıklarla İki Kez Yenilgiye Uğratan Tek Millet Türklerdir. Bu Nedenle De Emperyalizmin Türklerle Görülecek Hesabı Hiçbir Zaman Bitmeyecektir! Bu savaş aynı zamanda emperyalizmin diğer uluslar üstünde daha kolay egemenlik kurabilmesi için gerekli bir itibar savaşıdır da. Türkleri yenmekle diğer uluslara gösterilecek olan; sonuç itibariyle emperyalizmin yenilmezliğidir. Dolayısıyla yer küre üzerinde ‘direnerek boşuna kayıp vermektense, işbirliği içine girerek ödün vermek daha akıllıcadır’ düşüncesini egemen kılmak, savaşla elde edileceklerden daha çoğunu masa başında getirecektir!.. Emperyalizmle olan savaşımız ne yazık ki bizim beklediğimiz zeminde, tahmin ettiğimiz silahlar kullanılarak devam etmiyor!? Geleneksel silahların yerini onlardan daha etkili olan ‘zehirli fikirler’ aldı. Bunların başında ‘süper güç’; ‘en büyük devlet’; ’inanılmaz teknolojik gelişme’ gibi nitelemelerle anlatılan düşünceler geliyor. Bu düşüncelerin yayılma alanı bulduğu ülkeler, maalesef savaşmadan düşmana teslim olmakla onun gücüne daha fazla güç katıyorlar. Bir da bakıyorsunuz ki, sizinle aynı mevzi içinde olması gerekenler düşmanın ağzından konuşmaya başlıyor. Bu nitelik değişikliği sayısal olarak yarı yarıya ulaştığında, zaten o ülkenin gücü kendi içinde ‘nötralize’ edilmiş oluyor. Yurtsever unsurlar yeni güçler toplayana kadar savaş da bitiyor. Sonuç: Daha düşmanla savaşa başlamadan, ona teslim olanlarla uğraşırken bir de bakıyorsunuz koca bir ulus yeniliyor!.. Pek çok insan acımasız olan bu savaşın içinde olup olmadığını bile anlayamadan, bizim taraftan biri çıkıp savaşın bittiğini ilan ediyor!.. Olmaz öyle şey demeyin!.. Oluyor işte…“Grand Cevahir Otel’de düzenlenen ASKON 6. Genel Kurulu’na katılan Başbakan Erdoğan Batı’nın veya vahşi kapitalizmin, siyonizmin eleştirisini yapmanın, bu konuları sürekli gündemde tutmanın Türkiye’ye bir şey kazandırmadığını’ ifade etti.” Buyurun cümle sizin, dilediğiniz gibi analiz edin!..(*)
3.Taş: DİN TACİRLERİ TAŞI
‘Din tacirleri’ işi o kadar ileri götürdüler ki, bundan sonra Kuran’ı ayet ayet satışa çıkartırlarsa şaşırmayın!.. Kullanılan ‘argüman’ her zaman ki gibi yine ‘türban’ olacak... Bu konuyu temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirecek olanlar; uzmanlık alanı ‘türban’ olmakla birlikte, diğer konularda eğitim düzeyi oldukça düşük olanlardan seçilmiş olacak!.. Dinleyeceğiz mecburen, bizim de işimiz ağır!.. Enflasyonun çift rakamla ifade edilmeye başlanacağı ülkemizde, başka ne konuşabiliriz ki?.. Muhalif yazarların ‘yükselttiği’ enflasyonu, ‘mutabık yazarlar’ düşürebilir ancak!..
4.Taş: YALANCILIK TAŞI
Demokrat Yargı Derneği eş başkanı yandaş TV 24’teki konuşmasında; Ordu, Yargıtay, Danıştay veya HSYK’dan bir ‘Gorbaçov’ çıkmasını beklediklerini söyledi... “Çıksın ve desin ki, evet 82 yıldır size yalan söyleyerek bugünler geldik!..” dedi. Bütün dertleri 82 yıllık Cumhuriyetle; inkâr da etmiyorlar. Ne ‘adamlar’ yetiştirdik 82 yılda değil mi ama, ne kadar övünsek azdır!.. Karşılıklı paslaşmalarla bu sözü söylenmesini bekleyen diğer ‘şerik’: ”Biz Kemalist rejimin defolu ürünleriyiz!” diyerek arkadaşına destek vereyim derken; çıplak gerçeği de ağzından kaçırıverdi!..(**)
5.Taş: HALKOYU TAŞI
Avrasya Kamuoyu Araştırma Merkezince (AKAM) 20-
6.Taş: ERMENİ TAŞI
ABD Havacılık ve Savunma Endüstrisi temsilcilerinin ortak mektubunda: Türkiye’de Amerikan savunma ve havacılık endüstrisinin ihracatının geçen yıl 7 milyar doları geçtiğini; bu rakamların on binlerce Amerikalıya istihdam sağladığı açıklandı. ABD’de hava silahları ve araçları üreten 270 şirketi temsil eden Havacılık Endüstrisi Birliği (AIA) de ayrı bir mektupla, ABD Temsilciler Meclisi’ne uyarıda bulundu. Mektupta Türkiye’ye yönelik silah satışının 2008 yılında 3 katına çıkarak 10 milyar dolara ulaştığı belirtilerek: ‘mevcut ekonomik şartlarda en önemli ticari ortakla ilişkilerin tehlikeye atılmaması” istendi!.. Ermeni ‘soykırım’ iddialarıyla ilgili olarak Dışişleri Bakanı Hillary Clinton: ”Her iki tarafı da desteklemeye devam ediyoruz!” diyerek Amerika’nın politikasını ağzından kaçırdı!.. Sonuç: Temsilciler Meclisi’nde tasarı bir oy farkla kabul edildi... İlginç değil mi? Bizim dikkat etmemiz gereken bu sonuç değil; Bayan Clinton; ‘iki tarafı da desteklediğini’ söyledi ya, o konuyu halleder nasılsa!.. Bizi asıl ilgilendiren; az yukarıda ‘altını çizdiğim’ yerler; onları bir daha okuyalım; ondan sonra, kafamızın içindeki yerine iyice yerleştiririz!.. Hangi konuyu ele alırsak alalım, onu emperyalizmle ilişkilendirdiğimizde arkasındaki gerçeği daha kolay anlayabiliyoruz!.. Zira bu şekilde yaptığımız nihai bir analizdir; körü körüne yapılmış ‘fanatik’ Amerikan düşmanlığı değil!..
7.Taş: KARŞI DEVRİM TAŞI
Vaktiyle Atatürk’ün Adalet Bakanı, Mahmut Esat Bozkurt: “Türk yargıçları sizler, Türk Devriminin demir eliyle kurulan uygarlığın kıskanç bekçileri olmak zorundasınız. Görev ve sorumluluklarınız, geçmişin dirilmesine, yeniliğin acı çekmesine zaman ve olanak vermeyecektir.” demişti. Yargıtay Başkanı Gerçeker’in, hükümetin ‘yargı reformu’ ile yargıyı bağımsız hale getirmesini bir yana bırakın, onu tam bağımlı hale getirtmek için kolları sıvamıştır demesi üzerine; Başbakanın ‘kâğıda bakmadan’ cevap vermesi çok iyi oldu. ‘Mevcut durumu biz mi yaptık?’ diyerek kendini savunurken, reform dediği şeyle yargı bağımsızlığını hepten ortadan kaldırmayı kafasına koyduğunu da açıkladı. Cesaretin böylesini, bu şekilde bir daha görebileceğimizi hiç sanmam!? Bağımlı yargının da ‘tarafsız’ olabileceğini savunan ‘yandaş aydınlar’ haftalar önceden işe koyulmuştu zaten. Bunu başarabilmek başlı başına bir ‘karşı devrim’ sayılır. Halkoylaması ile meşruiyet zeminine oturacak olan bu karşı devrim, son bir kez yapılacak olan seçimle de pek ala pekiştirilebilir!.. O gün geldiğinde karşı devrimin tutuklayacağı kişiler arasında benim olmamam lazım!? Zira ben uyarı görevimi fazlasıyla yaptım!?.. Kaldı ki, bütün darbe ve karşı devrimlerin mağduru olmak benim alın yazım değil; herkes taşıyacağı kadar yükün altına girsin artık; ödenmesi gereken bedeli halkın kendi ödesin!.. Değil mi yani?..
8.Taş: AÇLIK TAŞI
Türk-İş’e göre açlık sınırı 843 TL. Asgari ücret 576 TL. Aradaki farkı nasıl denkleştirir bu millet merak eden yok. Neredeyse ‘hırsızlığa meşruluk sınırı’ ilan edeceğiz yoksulluk sınırını. Bakanlar Kurulu Kararı ile ‘yoksulluk sınırı’ tartışma dışıdır bundan böyle!.. Haber veriyorum herkese!..Hal böyle olmasına rağmen, hükümetin tek derdi var o da, yargıyı ‘bağımlı’ hale getirmek. Yargı hükümetin iyice etkisine girerse işler düzelir mi?.. Bu durumda ‘açlık sınırı’ asgari ücrete mi yaklaşır yoksa, asgari ücret yoksulluk sınırını da aşarak insanca yaşamın koşullarına mı ulaşır sorusu gündeme gelir mi?.. Cevabı TEKEL işçileri üzerinden veriyorum: Danıştay 4/C ile formüle bağlanan ‘köleliğe geçiş’ ile ilgili 1 aylık sürenin yürütmesinin durdurulmasına karar vermemiş olsaydı; bugünlerde Sakarya’da neler yaşanacaktı bir düşünün. Başbakan ile hükümet adına konuşan bakanları ay sonuna ilişkin neler olacağının işaretlerini vermişlerdi daha önce. Tehditleri anımsayın! En son Ankara Valisi işçilere karşı polisi kullanmak zorunda kalacağını söylememiş miydi?.. Kışın ayazında Abdi İpekçi parkından havuza dökülen işçilerin görüntülerini ne erken unuttunuz! İzmir’den denize dökülen düşmanı aratmayan o görüntüleri, yeniden seyredeceğimiz neredeyse kesinleşmişti. Olayları durdurup taraflara nefes aldıran, Danıştay’ın o kararıdır işte. İşçiler bu kadarını bile ‘zafer’(!) kabul edip evlerine gittiler. Şimdi düşünün ki, Danıştay hükümetin etkisi altındadır; bu konuda yürütmenin durdurulmasına karar vermek öyle kolay olur muydu?.. Bir de yüksek yargı organlarına yapılacak ‘atamaların’ bir bölümünün AKP’nin ezici çoğunluğuna sahip olduğu TBMM’nce yapıldığını hesaba katın. O zaman yürütmenin durdurulması kararını vermek hemen hemen imkânsızlaşacaktı. Bağımsız yargının önemi, bu olay nedeniyle bir kez daha ortaya çıkmış oldu. İki de bir ortaya çıkıp da ‘yargı yürütmeyi kuşatma altına aldı’ diye yakınan; yargıyı halkın iradesine karşı gelmekle suçlayan bu hükümetin arkasındaki halka; durup da bir soru daha sormak gerekiyor. Siz bu hükümete yargıyı bağımlı hale getirsin ve işçileri köle yapsın diye mi oy verdiniz?.. Referandum süresini 60 güne indiren hükümet, cesareti varsa bu soruyu halka sorsun!.. Hükümetin ‘yargı reformu’ ile susturmak istediği yargıçlarla derdi bu noktadadır!..Yarı bağımlı iken bile, hava kadar su kadar gereklidir bize; yine de yargı sağ olsun!..
9. Taş: ÇARŞAF TAŞI
CHP Mersin İl Kadın Kolları Başkanı ve 11 yönetim kurulu üyesi, tartışmalara neden olan ‘çarşaf yırtma’ eyleminden dolayı ‘partiye zarar vermemek için’ istifa etmişler! Üyeler hilafetin kaldırılışının 86. yılı dolayısıyla yapılan bu eylemin, il başkanının bilgisi dâhilinde olduğunu istifa dilekçelerinde özellikle belirttiler. Baykal eylemin CHP’ye yakışmadığını söyledi. Son derece doğru bir tespit… Kara çarşafa altı oklu rozeti takmak da aynen öyleydi. Sonuç itibariyle ‘kara çarşaf’ da dini bir simge. ‘Din ve dince kutsal sayılan değerleri’ her ne şekilde olursa olsun siyasete sokmak ‘laiklik ilkesine’ aykırıdır ve CHP’ye yakışmaz. Bu işin görünen bir yanıdır. Bir de bu olay nedeniyle parti yönetimine seçilenlerin niteliğini irdelemek gerekir. CHP’nin eylem yapma sınırlarını Cumhuriyetin nitelikleri belirler. Dolayısıyla nerede durulması gerektiğini anlamak için genel merkeze veya Baykal’ın ağzının içine bakmak gerekmez! Genel Başkanın ağzına bakılıyorsa eğer, veya genel merkezin olurunu almadan yapılan eylemler CHP’ye yakışmaz bulunuyorsa, o zaman yöneticilerde bulunan ‘nitelik eksikliği’ sorununu görmezden gelemeyiz! Parti içi demokrasi işletilmeden, çoğu kez ‘atama’ gibi yapılan seçimler sonucunda ortaya böyle yetersiz kişilerin çıkması da kaçınılmazdır. Sorun bu nitelik düşüklüğünün partinin yapısal bir eksikliği olarak görülüp görülmemesindedir. Sessiz ve eylemsiz kalındığında belli olmayacak olan bu ‘eksikliğin’, üzerinde oturan parti içi bir de iktidar vardır. Genel Başkan’ın etrafını kuşatanlar da asıl bunlardır. Bu hastalık nedeniyle ikiz parti kurulması gündeme gelmektedir; hatta partinin bölünmesi gibi en tehlikeli işlerin nedeni de yine bu tür yapılanmalardır… Kendi iktidarlarını korumak uğruna en tehlikeli işleri yapmayı göze alabilecek kadar ihtiraslı olanların, parti yönetiminden bir an evvel uzaklaştırılmaları şarttır!!.. Varlık nedenlerini üzerine bastıkları niteliksiz ve kapıkulu anlayışının egemen olduğu ekiplere bağlayanların, bu memlekete yapabilecekleri hiçbir hizmet kalmamıştır. Asıl zararlı olan onlardır; masumane duygularla hatalı eylem yapanlar değil. Nitekim eylemi öneren il başkanı olmasına rağmen o görevinin başındadır; ama eylemi yapanlar onun yoluna kurban edilmişlerdir! Tıpkı Başbakan’a peygamber benzetmesini yapan eski Aydın AKP il başkanın başına gelenler gibi olmuştur gelişmeler. CHP, bu olay nedeniyle nitelik farkını ortaya koyamamıştır! ‘Çarşaf yırtma’ eylemi vesilesi ile bu gerçeği vurgulamak da bize düşer...
10.Taş: PKK TAŞI
Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar; iki eski milletvekilidir. İkisi de iyi yetişmiş PKK militanı, ikisi de TBMM’nden emeklidir. Birkaç gün önce Belçika’da tutuklandılar... Kürt Partisi’nin başkanı: “Bu tutuklamalar Türkiye’nin yararına değildir!’ dedi... Neden değildir?.. Bilen varsa söylesin!.. Bugüne kadar kapatılan bütün Kürt partileri birbirinin devamı olduklarını inkar etmediler. Dolayısıyla PKK’nın Avrupa kanadı sorumluları olan bu iki eski milletvekili, PKK ile Kürt Partileri arasındaki ‘organik ilişkinin’ de canlı kanıtıdırlar! Aynı zamanda Kürt partilerinin terörle ilişki içinde olduğunun da!.. Normal konuşmaları anlamakta zorluk çeken bu necip Türk milleti, şifreli konuşmaları anlayamaz!?... Bu nedenle Kürtlerin Partisinin başkanı, bu tutuklamaların neden Türkiye yararına olmadığını açıklaması gerekir!..
‘Nato kafa nato mermer’ ise, bir kafaya 10 taş düşse bile o kafa kolay kolay yarılmaz!..(****)
Av. Cemil Can
DİPNOTLAR:
(*)
http://www.medyagunebakis.com/ - http://www.tdfajans.com/
TDF-TARGET23 DÜŞÜNCE FORUMU - http://www.target23.org/
TDFAJANS – Toplum Dinamikleri Fikir Ajansı
Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;
Düşünce Üretimi, Paylaşımı ve Toplum Yararına kullanımı.
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP