SORUMLULARI SAYIYORUM

1984'ten Önce Apocular'ın, Daha Sonra PKK'nın Şehit Ettiği Asker Ve Sivillerin Sorumluları Kimlerdir.?

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

SORUMLULARI SAYIYORUM

Soru:

1984'ten Önce Apocular'ın, Daha Sonra PKK'nın Şehit Ettiği Asker Ve Sivillerin Sorumluları Kimlerdir.?

Bu sorunun yanıtının sadece yurt içerisinden aranması gerçek sorumluları gizlemek içindir.

Tıpkı 15 Temmuz Darbe Girişiminin “kontrollü” olduğunu savunmak gibi...

Darbe girişiminin arkasında ABD'nin, içerisinde CIA'nın eğittiği Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) olduğu bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmasına rağmen, hala FETÖ'nün darbe girişimi için “kontrollü darbedir” sözleri, bu ağır suçtan ABD'yi aklamaktan başka hiçbir mesaj taşımaz...

Bu kara propagandaya bilmeden devam edenler gafil, bilerek sürdürenler ise emperyalizmin ücretli-ücretsiz memurları-ajanlarıdır.

2 Kasım'da Şemdinli'de düzenlenen hain saldırıda şehit olanların sorumlularını sorumluluk derecelerine göre sıralayalım:

1.) PKK'yı kara gücü olarak istihdam eden ABD-İsrail,

2.) NATO,

3.) PKK ve FETÖ'ye yardım ve yataklık eden AB ülkeleri,

4.) Meclis'te etnik temelde bölücü siyaset yapan HDP,

5.) “Kürt Açılımı” saçmalığını uygulamaya koyarak PKK ile masaya oturan AKP hükümetleri

Ve:

6.) a- Türk Silahlı Kuvvetleri'ni arkadan ve içerisinden vurarak yıpratanlar,

b- Cephe gerisinden bozgunculuk yapanlar,

c- Vatan Savaşı'nı “Saray Savaşı” diyerek siyası çıkar amaçlı bir savaş gibi gösterenler,

d- “Hendek Savaşları”nda; güvenlik güçlerimizin “orantısız güç” kullandığını, sivilleri

katlettiğini, insan hakları ihlalleri yaptığını rapor düzenleyerek, Türkiye'yi uluslararası

kuruluşlara ihbar edenler,

e- PKK ve FETÖ'nün propaganda ve mali kuruluşlarına karşı düzenlenen operasyonlara

milletvekillerini göndererek direnenler,

f- Kamu kaynaklarını terör örgütlerine yardım amacı ile kullandıkları için görevden alınan

belediye başkanlarına; “direnin” ve “seçimle gelen seçimle gitmeli” diyerek destek

verenler,

g-15 Temmuz Darbe Girişimi'ni “kontrollü darbe” olarak niteleyip arkasındaki ABD'yi

gizleyenler,

h-“Kürt Açılımı” ihanetine “açık çek” verenler,

ı-Terör örgütü PKK ile görüşmelerin TBMM'nde açık olarak yapılmasını önerenler,

j-PKK'nın siyasi uzantısı HDP ile eylem birliği yapanlar ve kol kola girip yürüyenler,

barajı geçmesinden memnun olanlar, HDP'ye oy verilmesi için çalışanlar,

k-Üniter devletleri parçalamak için kullanılan “ulusların kaderlerini tayin hakkı”nı Kürtler

için de savunanlar,

l- İktidara geldiklerinde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın çekince konulan

maddelerinin tümünü imzalamayı vaad edenler,

m-Türbanın TBBM'ye, oradan da ilkokullara kadar girmesine sessiz kalanlar,

n- “Türban sorununu biz çözeriz” diyerek gericiliğin ve dinciliğin resmileşmesine çanak

tutanlar,

o-Yaşanan bunca olumsuzluğa karşın, hala NATO'yu müttefik kabul edenler,

p-Eğitim-Öğretim Birliği Yasası'nın delinmesini “Çocuklar elbette dinini öğrenecek” diyerek

gerçek amacını gizleyenler,

r- Milli Eğitim Bakanlığı'nın İmam-Hatip Bakanlığına dönüştürülmesini trene bakar gibi

seyredenler,

s- TSK'nın Suriye ve Irak'a askeri güç göndererek “İkinci İsrail Koridoru”nu kesmesini;

“Ortadoğu bataklığına girmek” ve “macera” gibi göstererek küçümseyenler,

t-”Yargıda Cemaat yapılanması olduğunu söyleyemem” diyenler,

u-”Şeriat tehlikesi yoktur” diyerek bu konuya duyarlı olan kesimlerin gevşek

davranmalarına sebebiyet verenler,

v-NATO'nun Libya'ya müdahalesini destekleyenler,

y-Vatanını savunan Esat'ı, her fırsat bulduğunda halkını öldüren “diktatör” olmakla

suçlayanlar,

z-Ekmeleddin İhsanoğlu'nu Türk Ordusu'nun Başkomutanlık makamına oturtmak için

CHP'lilere “tıpış tıpış oy verme” tuzağını kuranlardır...

Türkiye'deki siyasal muhalefet, düşmanlardan yardım bekleyerek ve düşman cephesinde mevzilenerek asla iktidara gelemez!

Türk halkı, belki çok ince kurgulanmış bazı tezgahları göremez ama bu kadarını kesinlikle farkeder.

Kim düşmana karşı savaşan bu halkın ordusu TSK'nın arkasında durursa, halk da onlara değer verip, baş tacı yapar.

Türk halkı, “düşmanla işbirliği” içerisinde olanlar ile “hırsızlık-yolsuzluk” yapanlar arasında bir tercih yapmaya mecbur bırakılırsa, ikincilerin seçileceğine hiç kimsenin kuşkusu olmasın!..

Y-CHP bugüne kadar sürdürdüğü; ikircikli, tutarsız, pısırık ve işbirlikçi politikaları ile başındaki 6 Ok'a inancı olmayan yöneticileri değiştirmedikçeyerinde saymaya devam edecektir...

CHP yerinde sayarken de atı çalan karşı devrimciler Üsküdar'ı geçeceklerdir!

Görülen köy kılavuz istemez.!

Av. Cemil Can

 

 

 

AHMAKLIĞIN LÜZUMU YOK.!

Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 79. yıl dönümü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yayınlamış olduğu mesaj (1) tarihi önemdedir.

15 Temmuz Darbe Girişimi'nden sonra, Ankara'da resmi ve özel kuruluş binaları ile AKP Genel Merkezi'nin Türk Bayrağı ve Atatürk posterleri ile donatılması (2) kırılma noktasıydı.

AKP, Beşiktaş ve Şişli İlçe başkanlıklarının, Atatürk'ü anmak için Ankara'ya gelmesi ile cadde ve sokaklara astıkları bayraklar, neredeyse bir ideolojiye dönüştürülen ve on yıllardır merkez sağın çevresinde beslenip büyüyen geleneksel “Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı”nın, Batı kaynaklı olduğunu gözler önüne serdi.

Türk halkına Ata'sını unutturmak mümkün değildir...

Bu hususta Cumhuriyet Tarihi boyunca en kötü sicile sahip olan parti AKP'dir demekte bir yanlışlık yoktur.

Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil AKP'nin günahlarını liste halinde yazdı. (3)

Yüze çıkamaz geçmişine ve haksız olarak İsmet Paşa'yı hedef tahtasına oturtmasına rağmen, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki “Atatürk'ü Anma Töreni”ndeki konuşması, (4) Türkiye'nin doğru rotaya yönlendirildiğini göstermektedir...

Önce bir tespit yapalım:

Erdoğan'ı dinleyen 21 milyondan fazla seçmen vardır.

Ve bu seçmenlerin tamamına yakını onun ağzından çıkacak sözleri, akıl süzgecinden geçirmeden doğru kabul etmektedirler.

Ne yazık ki, Türkiye'de siyasi parti liderleri bu konuma yükselmişlerdir.

Daha da ilginci; muhalefet partilerinin liderlerinin ağzından çıkan ve mutlak doğru olan “2 kere 2 dört eder” şeklindeki önermelere bile, bu seçmen kitlesi kuşkuyla yaklaşmaktadır.

Kim ne derse desin; Türkiye'nin gidişatını belirleyen de bu geniş yığınlardır.

Bu kadar önemli fonksiyonu yerine getiren AKP'nin tabanına, Cumhuriyetin kurucusu olan Atatürk'ü tanıtmak ve onun tarihteki yerini anlatmak küçümsenebilir mi?...

 

Erdoğan'ın Atatürk hakkındaki sözlerini değerden düşürmek için; “samimi değildir”, “takiyye yapıyor” veya “oy toplamak için Atatürkçülüğe soyundu” şeklindeki çıkışlar ne işe yarar ve Türk halkına ne gibi yarar sağlarlar?

Diyelim ki, Erdoğan bu sözlerinde samimi değildir!

Bu söylemiyle hangi kesimin oyunu alabilir ki?

15 yıllık icraatı bir tarafta dururken, 2017'nin 10 Kasım'ında bu sözleri söyledi diye ona oy verecek bir tek kişi gösterebilir misiniz?

O halde, Erdoğan'ı son çıkışı nedeniyle “samimiyetsizlikle” itham etmek budalalıktır.

Elinizde samimiyeti ölçen bir alet mi var?

Atatürkçü olmak için sizden izin mi almak gerekiyor?

Bu sorulara yanıtın var mı.?  Yok.

21 milyon insanı ötekileştirme ve incitme hakkını nereden aldınız?

Tam aksine, Cumhurbaşkanı'nın nihayet doğruları gördüğünü ve bu doğruları halka anlattığını söylemek yapılacak en doğru iştir...

Çünkü; “Erdoğan takiyye yapıyor” derseniz, onun ağzına bakan milyonlar, Atatürk hakkında söylediği olumlu sözlerin yanlış olduğuna inanırlar!

 “Erdoğan doğruyu gördü” derseniz, bu defa milyonların Atatürk hakkındaki yanlış bilgisinin doğruya dönmüş olmasına tanıklık edersiniz...

Kabul etsenizde etmeseniz de; o sessiz yığınlar, onun “doğru” dediğini doğru kabul ediyorlarlar...

Ahmaklığın lüzumu yok!..

 

***

Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolundan gidenler; bu yolda yürüyenlerin çoğalmasını isterler ve bu şekilde mutlu olurlar...

Atatürk hakkında söylenen gerçekleri; “takıyye” olarak niteleyenler ise, sadece kendi duygularını tatmin ederler...

Bu ikinci grupta yer alanlar, ne Türkiye Cumhuriyeti ne de Türk halkı için iyi bir şey yapmış olmazlar!..

Yaptıkları işin adı:

Ötekileştirme politikalarını sürdürmektir, fitne çıkartmaktır...

Yakın geçmişte, ötekileştirmeyi en başarılı şekilde yapan Erdoğan'dı, şimdi bundan vazgeçmiş olmasına ancak sevinilebilir...

15 Temmuz'da AKP Genel Merkezi'ne Türk Bayrağı ile Atatürk posterini asanlar son derece yerinde ve doğru bir iş yapmışlardır.

Önünde “İkinci Kurtuluş Savaşı” gibi ağır bir işi olan Türk Milleti'nin, yegane harcının Atatürkçülük olduğu defalarca kanıtlanmıştır...

Erdoğan'ın 10 Kasım nedeniyle söylediği sözler; hem özeleştiridir hem de özür olarak kabul edilmelidir...

Şimdi özür dileme sırası:

 “Atatürk'ü Dersim'de katliam yapmak”la suçlayanlar;

19 Mayıs, 23 Nisan ve 29 Ekim bayramlarının yasaklanmasına sessiz ve tepkisiz kalanlar,

Atatürk ve İsmet Paşa'ya sabah akşam küfredilirken ellerini ovuşturanlar,

 “Olmasan da olurduk” diyenlere ses çıkartmayanlar,

Pırıl pırıl gençlere, “Hepimiz Seyit Rıza'yız” diye slogan attıranlar,

 “Şeyh Sait'in heykelinin açılması”nı tebessümle ve sevinçle izleyenler,

 

Okul kitaplarından Atatürk'le ilgili bölümlerin çıkartılmasına sevinenler,

10 Kasım Atatürk'ü anma törenlerinde kulağı ağıranlar, yurt dışı seyahatlere gidenler, merasime katılmak zorunda olduğu için katıldığını açıklayanlar,

 “Atatürk ilkelerinin bekçisi miyim?” diyenleri Atatürk'ün partisinden milletvekili seçtirenler,

Atatürk'ün heykellerine saldıranları timsah göz yaşları dökerek gözetenler,

 “Vatanı bir kadın memesine satarım” diyenlerin avukatlığını yapanlar,

Atatürk ve İnönü'ye “iki ayyaş” diyenleri kınamayarak dolaylı destek verenler,

Dersim'de isyan yapan eşkiyanın torunlarından CHP adına özür dileyenler,

Ve;

Batı'nın “indirin” dediği Atatürk'ün resimlerini çöpe atanları görmezden gelenler, özür dileme sırası size gelmiştir...

 

Türk halkının yeniden Atatürk'e sarılması son derece önemli ve tarihi bir olaydır.

Atatürkçülük demek, Tam Bağımsız Türkiye demektir.

Cumhuriyet'e ve onun niteliklerine ilelebet sadakat göstermektir.

80 milyon Türk halkının Atatürkçülük rotasına sokulmasını küçümsemek; aymazlıktır, sapkınlıktır, ihanettir...

Bir tek, kayda değer başarıları olmadığı halde, düşmansız yaşamayı başaramayan hasta ruhlu insanların Atatürk'te birleşmeyi sindirememesi anlaşılabilir...

Bunun dışındakilerin kanından şüphe etmek gerekir!..

Av. Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

 

 

Diğer Haberler

  • SEYAHAT ACENTALARI SEZONU DEĞERLENDİRDİ
  • KÜRESEL DÖNÜŞÜM YOLCULUĞU
  • ANTALYA GAZETECİ EVİMİZ AÇILDI
  • DEPREM VE GELECEK KAYGISI
  • MAORİLER KADAR OLAMADIK.!
  • *KRONOMETRE SIFIRLANDI* ‘MI.?
  • AKTİVİST GAZETECİDEN SAMİMİ İTİRAFLAR.!
  • SEVAP KAZANMANIN YOLLARI
  • SEVGİ GÜNÜNDE BİR VEDA…
  • PAHA BİÇİLEMEZ SİHİRLİ TOHUMU KİM EKECEK
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP