OF-HAYRAT DERNEĞİNİN KURUMSAL AYIBI

Of-Hayrat Derneği’nin Haliç Kongre Merkezi’nde Verdiği İftarda Kurumsal Bir Ayıp İşlendi.

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

OF-HAYRAT CEMİYETİNİN

KURUMSAL AYIBI

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –Temmuz.2012

Of-Hayrat Derneği’nin Haliç Kongre Merkezi’nde Verdiği İftarda Kurumsal Bir Ayıp İşlendi.

Olayın İlk Elden Tanığı Ve Muhatabı Olarak Anlatalım.

Bilindiği üzere, esasında basın davet beklemez.

Haber değeri gördüğü her yere gidebilir. Habercinin derdi yemek, iftar, tebrik, teşekkür, onur ödülü felan değildir.

Ancak önemli bir toplumsal görev yaptığı için her gittiği yerde de kabul görür, ağırlanır.

Biz de aldığımız duyumlar üzerine –Bakan Geleceği ve Konuşma Yapacağı için– söz konusu iftar programına gittik.

Ancak Arkadaşlarımızın Daha Önceden Görüşerek Ve Muhatap Olacakları Davranışı Bilerek; Fakat doğal olarak, kabul edilebilir bir davranış biçimi olmadığı için, bunu şaka kabul ederek geldiklerinde gördükleri muamele, kasap dükkânının önündeki kedi-köpek muamelesinden farklı olmadı.

TRT ve bir AJANS GERİ DÖNDÜ

Daha bu arkadaşlarımız gelmeden, iftardan yarım saat önce, kapı girişinde protokol düzenini sağlayan Of Cemiyeti görevlisi TRT basın görevlilerini, bazı ajans elemanlarını reddetti ve “Ne Basını, Basın da kim, Sizi Kim Çağırdı, Basın Masası Felan Yok. Çekimlerinizi Yaparsınız. Açıkta yerimiz kalırsa belki oturursunuz, yoksa bir kenarda işinizi yapar gidersiniz.” Cevabını verdi. Onlar da geldikleri gibi geri döndüler.

Fakat ben bu kişileri çok iyi tanıdığım için, ayrıca davetli olarak başka bir masada ayrılmış yerim olmasına rağmen, diğer basın görevlisi arkadaşlarımızla (zaman gazetesi, medyagünebakış, TakaMedya, medyakaradeniz, TakaGazetesi) birlikte yer-masa ayarlaması yapan, elinde yer gösteren dosyası ile dolaşan bir görevli ile konuşarak, onun gösterdiği boş bir masaya oturduk.

Ancak tam hoca ezana başlayacağı sırada orucun açılmasına yarım dakika kala, dernek genel sekreteri Emrullah Efendi bir hışımla gelerek ve hırçınlıkla hepimizi masadan kaldırıp, bir kenara çekti ve başka birilerini masaya oturttu.

AYIPLIYOR VE KINIYORUM

Bu davranışın hiçbir şekilde özrü olmaz. Ne insanlığa, ne Müslümanlığa, ne de Sivil Toplum Kuruluşu kimliğine yakışmadı. Bu davranışa muhatap olmamıza rağmen ne of cemiyetine, ne of derneğine ne de of vakfına yakıştıramıyor, kabullenmiyor, ayıplıyor ve kınıyorum.

Bu davranışlarıyla, iftarı düzenleyenlerin “kıldıkları namaz ürküttükleri kurbağaya değmedi” bunu anlamalarını da beklemiyorum.

Bu davranışı yapanların içinde bulundukları sivil toplum kuruluşunun büyüklüğüne uygun olmadıklarını düşünüyor, o kurumsal kimliğe yakışmadıklarını ve bir an önce daha uygun faydalı kişilerle değiştirilmelerinin hayırlı olacağını belirtiyorum.

ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ,

ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ..!

Söz Konusu Davranışa Muhatap Olan Arkadaşların yazıları aşağıdadır. Okuyunuz.

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –Temmuz.2012

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

 

 

Of-Hayrat Derneği’nin Ayıbı.!.

Bülent Şirin -bilgi@gunebakis.com.tr,

2 Ağustos 2012 Perşembe -10.13

Gazetecilik hayatımız boyunca İstanbul’da faaliyet gösteren hemşeri derneklerimize hep olumlu yaklaştık, vaktimiz ve sağlığımız elverdiği ölçüde her davet ettikleri organizasyona yetişmeye çalıştık.

Sivil toplumun önem ve gücüne inandık, derneklerimiz bugün istenen noktada olmasa da ileride olacağını ve gerçek misyonlarına uygun şekilde fonksiyonlar icra edebileceğini ümit ettik. Bize Bırak şu dernekleri, boşuna peşlerinden koşuyorsun. Onlardan hiçbir şey olmaz diyen dostumuzun sayısını bilmediğimiz halde.
Hep söylediğimizi yine söyleyelim: İstanbul gibi ucu bucağı olmayan, insanların rahatlıkla -her anlamda- kaybolacağı bir metropolde iki hemşeriyi bir araya getirmek önemli bir iştir, o iki hemşeri kâğıt oynamaktan başka bir şey yapmasalar da…

Tabii ki önemlidir ama yeterli değildir. 

Hemşerilerin hem kendilerini hem de birbirlerini kaybetmemeleri günümüz dünyasında yetmemektedir.  Memleketimizi ve memleketimizden aldığımız kimliği unutmadan, büyük şehir hayatına tutunmak, hem bireysel anlamda hem de hemşeri topluluğu anlamında zorlu bir mücadelede geri kalmamak icap etmektedir.

Bu da bir lokalde toplanıp okey, kâğıt oynamakla olmaz. Hatta horon, kemençe, lahana, mısır ekmeği, hamsi günleri düzenlemekle de olmaz. Bunlar ne kadar güzel şeyler olurlarsa olsunlar.
Lafı uzatmayalım. İstanbul’da Trabzon’un ilçeleri arasında Of, Hayrat ve Çaykara dernekleri diğer ilçe derneklerine açık ara fark atmış durumdadır.

Yüzlerce öğrenciye burs verirler, birçoğu kendi mülkünün sahibidir, diğerleri cüzi miktarda hemşeriyi bir araya toplamakta zorlanırken onların düzenledikleri organizasyonlara binlerce kişi gelir. Vs.
Bu fark atmışlık hali onları diğer ilçelerden biraz izole eder. Onlarla birlikte hareket etmeye, ortak organizasyonlar düzenlemeye pek yanaşmazlar, hele federasyon-konfederasyon gibi üst kurumlara hepten soğuk bakarlar.

Biz zaten başarılıyız, dernekçiliğin icaplarını fazlasıyla yerine getiriyoruz. Neden başarımıza başkalarını ortak edelim.? şeklinde bir bilinçaltı söz konusudur çünkü.
Ancak unutulan bir şey var sanırım. Ben İstanbul’daki hemşeri derneklerimizin durumunu, Osmanlı öncesindeki Anadolu Beylikleri dönemine benzetiyorum. Onların içinde de diğerlerine nazaran çok güçlü ve etkin beylikler vardı. Öteki beyliklere minnet etmiyorlardı, birlik olmak filan herhalde akıllarından bile geçmiyordu. Sonra ne oldu.? Moğollar bir geldi, Erzurum’dan vurdu, İzmir’den çıktı. Ortada beylik meylik kalmadı. Yeniden toparlanmak çok uzun zaman aldı. Dua edelim de bir Moğol istilası olmasın o zaman.


NE BASINI.?
Geçen cumartesi akşamı Haliç Kongre Merkezi’nde Of-Hayrat Derneği’nin iftarı vardı. Biz de bir hafta önce görüştüğümüzde dernek genel sekreteri Emrullah Tellioğlu’na
basın mensubu olarak bize de davetiye gerekiyor mu.? diye sormuş ve Siz zaten ayakta duracaksınız. Bir kenarda yemeğinizi yersinizcevabını alınca espri yapıyor sanmıştım. Ciddiye alınacak bir tarafı yoktu çünkü.
İftar mahalline varıp, basından arkadaşları gördüğümüz masaya oturduk. İftara kısa bir süre kala Sayın Emrullah Tellioğlu elinde bir liste ve yanında birkaç davetliyle geldi. Bizim masamızın ayrılmış olduğunu, bizim masamız olmadığını söyledi.! Kendisine geçen haftaki diyalogumuzu hatırlattım, tekrar
Siz ayakta dolanacaksınız. Elbet bir yerde karnınızı doyurursunuz gibi  bir şeyler söyledi. Başımızdan aşağı kaynar sular döküldü. Ama basın.? diyecek olduysak da lafı ağzımıza tıktı. Ne basını.? Ben basına yer ayırmadım. Ayırsam da buraya 100 kişi gelse ne yapacağım ben.?
Biz bu ilginç ( ! ) diyalogu oruca ve Emrullah beyin üzerindeki ağır yüke verdik. Ancak söylediklerinin savunulacak bir tarafı yoktu. Basına yer ayırmamak da ne demekti? Düzenlediğin organizasyona 100 basın mensubu gelse daha ne isterdin.? 
Orada iftara beş dakika kala masadakileri kaldırıp da “ne haliniz varsa görün” demeye getirmek bırakın sivil toplumculuğu, Müslümanlığa sığar mıydı.? O aşamada yapılacak en doğru şey, ayakta kalanları gelmeyenlerin yerlerine yerleştirmekten başka bir şey değildi. Yani lüks otelde maraba kılıklı adama böyle muamele yapılmazdı, kimse kusura bakmasın.
Belki en doğrusu oradan basıp çıkmaktı. Ama hatırlı dostlarımız vardı, ısrarla kendi masalarına davet edince biz de büyütmedik.

Her şeye rağmen ben dernek yönetimiyle görüşmek amacıyla toplantı yapacakları akşam bir dostun aracılığıyla randevu aldım ve dernek merkezine gittim. Ortada kimse yoktu. Meğer toplantı başka bir zaman yapılacakmış, bizi de unutmuşlar.
Benim çok umutlar bağladığım, güzel mekânı ve başta bursları olmak üzere güzel icraatına gıptayla baktığım derneğin hali buydu işte.

 

 

TRABZON DERNEKÇİLİĞİ.!.

Aytekin Akay

 Yayınlanma Tarihi: 02 Ağustos 2012 -10.43

Bülent Şirin, Trabzon Dernekler Federasyonu’ndaki bir etkinliği biçimsel olarak eleştirdi ve köşesine taşıdı.

Şüphesiz, derneklerin içinde bir isim ve gözlemlerini bir yerlere not etmek lazım. Derneklerde toplantılar, yemekler, rutinin ötesindedir artık. Kanıksanmıştır.

Haftada bir toplantı düzenleyen bir dernek, senede 52 toplantı ile milyon dolar cirolar üreten şirketler gibi toplanır. Ama üretim ne.? Neye yaramaktadır bu toplantılar.?

Bülent Şirin’in aktardığı gibi, masanın etrafındakiler kısa künye okur ve sonra bir iki konuşma, toplantı bitmiş mi olur.? Dernekleri yönetenler birbirine bu kadar yabancı mıdır.? Kendi iç kaynaşmasını sağlamaktan uzak mıdır.? Galiba evet.

İstanbul’da bir dernek toplantısında olmuş olan bir olayı aktarayım, gerçeklerle yüzleşelim. Yer, İstanbul. Adı bizde saklı Trabzon Derneği yönetim kurulu toplantısında gündem, yeni dönem yeni projelerdir.

Herkes aklındaki, hayalindeki söyler. Bir yönetim kurulu üyesi de, ‘projelerim var ama önce ne kadar paramız olduğunu öğrenmek isterim’ şeklinde bir soru sorar. Cevap, ‘Hiç.!.’

Anlı şanlı, isminin önünde Trabzon yazan dernekte hiç para yoktur. İşte dernekçiliğimiz bu toplantı süresinde konuşulanlar kadardır. O konuşulanlar her neyse çok azı yapılır, pek çoğu yapılmaz.

Dernekçilerin birçoğu parasını harcar. En önemlisi zamanını verir. Eşinden çalar, çocuğundan çalar, bir kazanımı da yoktur. Protokollerde ön sandalyede oturursunuz, insanlar size büyük adam edasıyla bakar. Fotoğraflarınız çekilir, yerel gazeteciler peşinizden koşar. İşte budur kazanımlarınız..

Yaptığım eleştiriler, Trabzon sivil toplumunun gücünün farkında olan ve bu yolda doğru adımlar atan yöneticilere değil. Böyleleri var aramızda biliyorum ama çok az. Ortaya da konuşmuyorum. Üzerine alınan alınabilir.

Bir kere Trabzon derneklerinin arşivi yoktur. Derneklerin en üst oluşumu Trabzon Dernekler Federasyonu, konum olarak diğer ilçe, mahalle, köy derneklerinin daha üzerinde. Yönetiminde ilçe ayrımı yok, hemen her ilçeden temsilci var.

Dışarıdan bakınca diğer ilçe ve köy derneklerini toplaması adına doğru bir oluşum gibi gözüküyor. Ama nedense üst federasyon, senelerdir bir patinaj içinde. Haftalık olağan toplantılar, senede bir iftar yemeği, bir panel, bir piknik. Senede 52 toplantı 5 etkinlikle Trabzon anlatılmaz, temsil edilmez.

İstanbul’da 700 bin Trabzonlu var diyelim. Federasyonun etkinliklerine aktif katılan sayısı 7 bin kişi olsa bu yüzde 1 demektir. Diğer yüzde 99 nerede.?

Bugünü geçtim, geçmişin peşine düşelim. Hangi Trabzon derneğinin arşivi var.? Trabzon Dernekler Federasyonu’nun kurucu, başkan ve yönetim kurulunu kimdir, kaç kişi biliyor.? Mesela merhum İsmet Taka. Trabzon dernekçiliğine emek verdi, kaç kişi biliyor.? Niye ölüm yıldönümünde onu hatırlatacak kısa bir program yok.? Geçmişi belgesiz, geleceği belirsiz Trabzon dernekçiliği olacaksa, işte böyle oluyor.

Bir yerden başlamak, hedefleri değiştirmek lazım, Lobi grubuna mı döner, ilçesindeki organik tarım projesini mi hayata geçirir, yoksa köyüne bir sağlık ocağı mı kazandırır bilemem, buna dernekçiler karar verecek.

Ülkümüz Trabzon’dur. Osmanlı coğrafyasının 3 önemli kentinden birini temsil etmek kolay olmasa gerek. Hiçbir şey yapamasak, Trabzon’un gerçek geçmişini anlatın, öğrensin insanlar, o gururla yaşasın.

Sayın Dernekçiler, Başkanlar, Önemli İnsanlar.!

Trabzon Adı Doğru Temsil Edilmelidir. Burası Bize Emanettir.

Persler’den, Bizans’tan, Fatih Sultan Mehmet’ten, o büyük hükümdar Kanuni Sultan’dan. Orası denizden hamsi çıkar gibi ressamın çıktığı tek kenttir.

İlk kadın gazetesi, ilk tıp dergisinin yayımlandığı yerdir. Anadolu’daki ilk futbol kitabını yazan şehirdir. Trabzonspor’u var eden de Trabzon’dur.

Bu haliyle Trabzon dernekçiliği, İstanbul’da bir model  olmaktan uzaktır. Çok yakında da model olmak ümidi taşımamaktadır.

 

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –Temmuz.2012

http://www.medyagunebakis.com/ -http://www.tdfajans.com/

TDFAJANSToplum Dinamikleri Fikir Ajansı

Sosyal, Kültürel, Ticari, Eğitim ve Sanatsal Alanlarda;

Düşünce Üretimi. Paylaşımı. Toplum Yararına kullanımı.!

Bilgi Sahibi Olunmadan Fikir Sahibi Olunamaz.! Olunsa olunsa;

Ancak Başkalarının Fikirlerini Tekrarlayan Papağan Olunur.

Diğer Haberler

  • ELİT TATLISES, ELİT PROJE.!
  • GAZETECİ FEHMİ KÖFTEOĞLU UĞURLANDI
  • GELENEKSEL GAZETECİLİK ANLAYIŞINI UNUTUN.!
  • GAZETECİLER OLMAZSA, ÜLKE BÖYLE OLUR
  • ÖZGÜR OLMAYAN ÜLKEDE MEDYA OSCARLARI
  • BU, DÜPEDÜZ SANSÜRDÜR...
  • MEDYADA TEKELLEŞMENİN SAKINCALARI
  • TÜRKİYE’NİN UYUŞTURUCU TRAFİĞİ
  • *OHAL İLAN EDİLEBİLİR* MİŞ.!
  • BASIN, BAĞIMSIZ TV KANALLARI BASKI ALTINDA
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP