Basın Ahlak İlkelerine uymaya söz vermiştir. Sitede yayınlanan yazılar ve yorumlardan yazarları sorumludur.
ANTİK ÇAĞ’DAKİ TARIM YÖNTEMLERİ
Tarımsal Ürünlerin Verimini Artırmak İçin Eski Uygarlıklardan Neler Öğrenebiliriz.? Tarımsal verimi artırmak için son yıllarda uzmanlar şu soruyu da sormaya başladı: Antik Çağ’daki tarım yöntemleri, topraktan alınan verimi artırmada bize ne öğretebilir.? Antik Çağ’da en başarılı tarım sistemini kuran İnkaları ve onlardan alınabilecek dersleri inceledik. Dünya tarihindeki en büyük devrimlerden biri kuşkusuz, insanların tarım yapmasıyla gerçekleşti. Günümüzden yaklaşık 11 bin 500 yıl önce insanların tahıl ve kök mahsullerin nasıl yetiştirileceğini yavaş yavaş öğrenmesiyle başlayan tarım faaliyetleri, yüzyıllar boyunca dünya medeniyetlerinin yükselişine katkıda bulundu. İlk tarım ürünlerinin pirinç ve mısır olduğu tahmin ediliyor. Çinli çiftçiler, milattan önce 2.500 gibi erken bir tarihte pirinç yetiştiriyorlardı. Mısırın ise milattan önceki zamanlarda, ilk kez Meksika’da yetiştirildiği düşünülüyor ve tarihi bugünden yaklaşık 5 bin yıl öncesine kadar gidiyor.
Örnek Uygulama Peru’da Başladı Milattan önceki çağlarda başlayan tarım, sonraki çağlarda da yoğun olarak insanların beslenmesine hizmet etti. Son yıllarda uzmanlar şu soruyu da sormaya başladı: Antik Çağ’daki tarım yöntemleri, topraktan alınan verimi artırmada bize ne öğretebilir.? Peki, Antik Çağ’daki uygulamalar, gerçekten bugünün tarımı için bize yardımcı olabilir mi.? Bu soruya verilen başarılı örneklerinden biri, Antik Çağ’da mısır tarımının yapıldığı yerlerden bir olan Güney Amerika ülkesi Peru’da, And Dağları civarında yaşanıyor. Zira bu bölgede Antik Çağ’da yaşayan İnkaların tarımda uyguladıkları yöntemler, günümüzde yeniden kullanılmaya başladı.
İnkaların Tarım Sistemi Açığa Çıkarıldı And Dağları’na yakın olan Cuzco şehrinde yaşayan İnkalar, dağların keskin yamaçlarında tarım yapmaya çalışmak yerine, topraktan aldıkları verimi artıran daha akıllıca bir sistem geliştirdiler: Vadilerden dağların yamaçlarına doğru şehirlerini inşa ederken deniz seviyesinden 2400 ila 3500 metre yükseklikte taraça sistemi kurdular. Bu taraçaları ise ekim alanları olarak düzenlediler. Bu alanlara su taşımak için dağların etrafında kıvrılan sarnıçlar ve sulama kanalları yaptılar. İnkalar farklı tohumları, taraça tekniği kullanarak tüm şehri doyurabilecek sayıda mahsül verebilecek verimlilikte yetiştirdiler. Üstelik yüksek rakımlarda yetişebilecek patates ve mısır gibi esnek bitki ırkları geliştirdiler. İnkaların, yaklaşık 1.000 ila 3.900 metrede yetiştirdikleri temel mahsul patatesti. Kinoayı yaklaşık 2.300-3.900 metre yükseklikte, mısırı ise yaygın olarak 3200-3500 metre yükseklikteki alanda yetiştiriyorlardı. Pamuk o dönemde Pasifik Okyanusu civarında temel bir üründü. İnkalar ise pamuğu yaklaşık 1.500 metrede yetiştirme başarısı gösterdiler. İnkalar, bu yüksek rakımda yetişmesi zor ürünleri, And Dağları’nın bu yüksek noktalarında yetiştirme başarısı göstermeleriyle de tarihe geçtiler. Bu ise tohum bilgileri ve bu bilgiyle geliştirdikleri tohumlar sayesinde oldu. Ancak, sonraki yüzyıllarda bu taraçalar unutuldu ve bakımsızlığa terk edildi. İnkaların, geleneksel tarım bilgisi ve mühendislik uzmanlığının çoğu kayboldu. Bu durum, arkeolog Ann Kendall’ın, 1968’de Peru’nun Cuzco bölgesinde İnkalardan kalma taraçaları incelemesiyle tersine döndü. Kendall’ın çalışmalarıyla birlikte İnka tarım sistemlerini rehabilite etme ve günümüze uyarlama fikri ortaya çıktı. Kendall’ın araştırmalarında ortaya çıkan sonuçlar şöyleydi: İnkaların, taraçaları oluşturmak için inşa ettiği taş istinat duvarları gün içerisinde ısınıyor, bu ısınma ise soğuk gecelerde taraçalar içine ekilen bitkilerin köklerini koruyordu. O bölgenin gündüzleri çok sıcak, geceleri ise çok soğuk olduğu düşünülürse yüzyıllar önce İnkaların sistemlerini ne kadar akıllıca geliştirdiği anlaşılabilir. Ayrıca bu duvarlar, bölgede kıt olan suyun da toprakta tutulmasına yardımcı oluyordu. Toprak nemli kaldığı için çok sıcak yaz mevsimlerinde kuraklıkla kolayca mücadele ediliyordu.
Bölge Çiftçileri Destekleniyor Taraçaların sulama sistemleri ve inşasıyla ilgili arkeolojik bilgileri toplayan Kendall’ın girişimiyle, 1977 yılında “Cusichaca Trust” adlı bir tarımsal kalkınma ve yardım derneği kuruldu. Bu dernek aracılığı ile Cuzco’nun yakınında, Patacancha Vadisi‘ndeki 160 hektarlık alandaki taraçalar ve su kanalları rehabilite edildi. İnka sisteminin rehabilite edilerek yeniden kullanıldığı bu projeyle yerel halkın suya erişimi sağlandı ve tarımsal üretimi iyileştirildi. Bu çalışma ile yaklaşık 350 aile ve 2.000’den fazla kişiye temel gelir kaynağı yaratıldı. Patacancha Vadisi’nde pilot çalışma, başarılı bir örnek oldu. Orada alınan dersler, şu anda Peru’nun diğer bölgelerinde İnka tarım sistemlerini restore etmek için kullanılıyor. Proje ile bölge çiftçileri, sürdürülebilir tarım uygulamaları konusunda destekleniyor. Böylece tarımdan aldıkları verim ve kazançları artıyor.
BAŞARI GETİREN 5 TEMEL DERS Peki, İnkaların tarım sitemi her ülkede uygulanabilir mi? Kuşkusuz ki hayır! Örneğin, geniş ovalara sahip Türkiye’de bir taraça sistemi kurmaya hiç ihtiyaç yok. Ancak, yine de Peru’daki bu örnek bize yerel tarımı kalkındırmak için Antik Çağ bilgeliğinden yararlanılabileceğini gösteriyor. İnkaların bilgeliğini bugüne taşıyarak tarımsal verimi artırmak için alınabilecek dersler ise şöyle sıralanıyor:
1 – Toprağınızı Tanıyın Bitkinin ekimi için doğru zamanı seçmek, genellikle tarımın en önemli kısmını oluşturuyor. Verimi artırmak için kullanılacak en iyi strateji şu: Toprağınızı tanıyın ve toprak hazırsa ekmeye başlayın. Nitekim Antik Çağ uygarlıkları, o günün çok kısıtlı imkânlarına rağmen topraktan verim alma başarısını, topraklarını çok iyi tanıdıkları için gösterebildiler. Toprağınızın dikim için hazır olup olmadığını anlamak için neyse ki bugün çok kolay uygulanan dijital toprak analizi cihazları var.
2 – Tohumlarınızı Tanıyın Sadece zamanında ekim yapmanız, topraktan en iyi verimi almanız için yeterli değildir. Ektiğiniz tohumları da çok iyi tanımanız gerekir. Dikim yaptığınız mahsul türlerini ve kullandığınız tohum türlerini bilmek ve anlamak, verim potansiyelinizi değerlendirirken önemlidir. İnkaların başarısının büyük bir kısmı da tohumlarını tanımalarından geliyordu. Hatta öyle bir noktaya gelmişlerdi ki daha fazla verim alabilecekleri esnek tohumlar bile yetiştirdiler. Bugün artık İnkalar gibi deneme yanılma yöntemiyle yıllarınızı harcamanız da gerekmiyor; ekeceğiniz tohumları hakkında bilgi almak ve onları tanımak için ziraat mühendislerine kolayca ulaşıp danışabiliyorsunuz.
3 – Tarlanızı İzleyin Mahsul veriminin nasıl arttırılacağı hakkında eski uygarlıklardan alabileceğiniz en iyi derslerden biri de tarlalarınızı takip etmektir. Tarlanızı takip etmek, size toprak koşullarını değerlendirme, yabancı otları ve hastalıkları fark etme ve mahsulünüzün sağlıklı bir şekilde büyümesini kontrol etme şansı verecektir. Antik çağlarda çiftçiler tarlalarını takip etmek için her gün arazide yürüyorlardı. Bugün ise uydu ve sensör teknolojileri bu işi sizin için kolaylaştırıyor.
4 – En Uygun Sulama Sitemini Kullanın İnkalar, yüzyıllar önce And Dağları’nın keskin yamaçlarından kendi yaptıkları kanallarla taraçalarına su taşıdıkları ve mevcut suyu etkili kullandıkları için başarılı oldular. Su yönetimi, ürün yetiştirmek ve ürününüzün verim potansiyelini en üst seviyeye çıkarmak için esastır. Mahsulünüzün yeterince su almasını sağlamak kadar, aynı zamanda tarlanın aşırı sulanmadığından emin olmak da önemlidir. Üstelik bugün İnkalar gibi su kanalları yapmak için yıllarca uğraşmıyorsunuz; günümüzde pek çok ileri sulama sitemine kolayca ulaşılabiliniyor. Ayrıca etkili sulama yapabilmeniz için dijital sensörlerden de yararlanabiliyorsunuz.
5- Kooperatifler Kurun İnka İmparatorluğu’ndan yüzyıllar sonra arkeolog Ann Kendall’ın girişimiyle 1977 yılında kurulan “Cusichaca Trust” adlı bir tarımsal kalkınma ve yardım derneği de çiftçiler için pek çok ders barındırıyor. Bu dernek yardımıyla yerel tarım toplulukları, topraktan aldıkları verimi artırdılar ve böylece çiftçi refahı arttı. Peru’da çiftçiler, “birlikten kuvvet doğar” diyerek bir araya gelerek başardılar. Böylece dernekler veya kooperatiflerin, bireylerin tek tek altından kalkamayacakları işleri birliktelik gücüyle gerçekleştiren mükemmel kuruluşlar olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu. “Cusichaca Trust” bugün sadece Paru’ya değil, dünyanın pek çok ülkesinde örnek kabul ediliyor. Siz de kendi bölgenizde kooperatiflere üye olup, birlik olmanın, dayanışmanın ve yardımlaşmanın gücünden destek alabilirsiniz. MOLATİKTARİHİNKALARIN TARİHİ HAKKINDA BİLGİLERİnkalar tarih öncesi uygarlıklar arasında en çok merak edilen uygarlıklardan biri. Eski zamanlarda yaşamalarına rağmen arkalarında bıraktıkları yapılar ve sistemlerle aslında gelişkin ve çağ ötesi bir medeniyet oldukları görülüyor. Haklarında farklı farklı bilgiler ve çelişkiler bulunan İnkalar hangi ülkede yaşadı, nasıl yok oldu.?İNKALAR NEREDE YAŞADI.?İnka medeniyeti, sonraları Güney Amerika ismi verilecek olan kıtada And Dağları'na yakın olan Cuzco şehrinde yaşadılar. İlk kralları Manco Capac'tır ve krala Sapa Inca (Ulu Önder) denir. İnkalar Güney Amerika'da Kolomb öncesi dönemde kurulmuş en büyük imparatorluğa sahiptir.İnkalar'ın And Dağları'nın yüksek kesimlerindeki dik yamaçlara inşa ettiği yapılar ve şehir mimarileri bugün bile hem gezginlerin bilim insanlarının dikkatini çekmektedir. Özellikle yapılarak büyük taş blokların nasıl taşındığı ve nasıl bu derece düzgün yerleştirildiği hala tartışma konusu.Savaşçı olduğu bilinen İnkalar, kabile halinde yaşardı ve 40 bin kişilik orduya sahiplerdi. Ölen kişiler kraliyet ailesine mensupsa mumyalanarak And Dağları'nın yüksek yerlerine yerleştirilirdi. İnka topluluğundan günümüze kadar gelebilen mumya cesetlerin sırrı da budur.İnkaların hükmettikleri And Dağları'nın batı kıyısında çöl ve vadiler yer alırken, yine bu dağların kuzey doğu kesimlerinde tropikal bir yağmur ormanı iklimi hâkimdi. Bu imkânlardan sonuna kadar faydalanan uygarlık, kıyı bölgelerde balıkçılık, iç bölgelerde sulu tarım yapmış, daha yüksek bölgelerde patates yetiştirmiş, dağlık bölgelerde lama ve alpakalardan yün ve et üretimi yani hayvancılık yapmıştır.En parlak dönemlerini Sapa Inca Pachacuti (Ulu Önder Yer Sarsan) zamanında yaşadılar. İmparatorluk haline geldiler. İmparatorluklarına 'Dört Çeyreğin Ülkesi' anlamına gelen 'Tahuantinsuyu' adını koydular.Pachacuti, günümüze kadar korunmuş Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olan antik şehir Machu Picchu'nun da imarını yaptıran kişidir. İspanyollar 1532 yılında İnkalar'ı işgal ederken sık dağlar arasında kalan bachu Picchu şehrini fark etmedikleri için şehir zarar görmemiştir. Antik şehir 200'den fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugüne kadar çok iyi korunmuştur. Machu Picchu, Eski Zirve anlamına gelir.1000 Çiftçi 1000 Bereket 18 Haziran, 2019
@#ÖkkeşBölükbaşı ©#MedyaGünebakış Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –-Ekim.2019-- okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com, https://www.skyscanner.com.tr/haberler/maya-aztek-ve-inkalar-eski-amerika-medeniyetleriİNKA MEDENİYETİ VE MACHU PİCCHUR-26
Machu Picchu’nun gerçek sakinleri-1 (Lama) - Taşlarla oluşturulmuş figür – Machu Picchu’nun
gerçek sakinleri-2 (Cinçila)
İnkalar ve yerli ahali (orman kültürü ile
Amazonlardan gelmiş olduğunu tahmin ettiğim), oranın hayvanlarıyla ve
bitkileriyle yaşamış oldukları için giyimlerinde, resimlerinde ve
dekorasyonlarında çok canlı renkleri, aynı Afrika’daki gibi çok cafcaflı bir
biçimde kullanıyorlar. Bu cafcaflı renkler, abartılı dekorasyonlar ve
süslemeler İspanyolların neoklasik kiliselerinin içindeki resim ve objelere
oturmuş. Bu ilişki de, oradaki sanatın içiçe geçişi de benim çok hoşuma giden
başka bir unsurdu. Çerçeveyi İspanyol bakışı çizmiş ve İnka kültürü kısmen
içini doldurmuş. Farbalalı turunculu-kırmızılı eteği ve kafasında Peru
kukuletası ile kucağında İsa taşıyan Meryem Ana figürünü ancak Peru’da
görebilirsiniz.
Bu algılarla yavaş yavaş yükseklere doğru seyahatimize devam
ettik. And Dağları, Cuzco bölgesinde ikiye ayrılıyor. Aralarında da, 2400 ila
3500 metre yükseklikte bir vadi ve plato olan “Kutsal Vadi” yer alıyor. Bunun
bir ucunda Bolivya, Titicaca Gölü, diğer ucunda da Peru’daki Cuzco bölgesi
var. Çok dağlık bir bölge ama aradaki bu verimli alanı maksimumda kullanmak
için İnkalar, bütün tepelerde plantasyonlar, teraslar oluşturup tarım
yapmışlar. Hâlâ bu teraslarda tarım var ama o günkü seviyede olmadığı
söyleniyor.
@#ÖkkeşBölükbaşı ©#MedyaGünebakış Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –-Ekim.2019-- okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,
Tarım
toplumu olarak takvim kullandıkları; yazıları ve rakamları olmadığı için
düğümlü, salkım iplerle yapılmış bir nevi takvimleri olduğu düşünülüyor.
Düğümlerle zamanları hesapladıkları güneş doğuş zamanını, gün dönümlerini,
mevsimleri, yağmurları çok dikkatli takip ettikleri ve düğümlerle takvime
İnka Takvimi işledikleri varsayılıyor.
@#ÖkkeşBölükbaşı ©#MedyaGünebakış Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –-Ekim.2019-- okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,
Nazca...
Saqsaywaman Machu Picchu işte böyle bir coğrafyada.
Çatılarda baca yok. Çok tuhaf olarak;
ısınmak için de, pişirmek için de bir şey kullanmıyorlar. @#ÖkkeşBölükbaşı ©#MedyaGünebakış Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –-Ekim.2019-- okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com, YAŞAM…
Coğrafi olarak gerçekten çok ayrık bir durumdalar. Eski Dünya diye bildiğimiz yeri ‘Avrasya’yı düşünecek olursanız; son derece birbiriyle iletişim halinde olabilmiş. Mesela; eski çağlardan beri Hindistan’la Mezopotamya’nın bir ilişkisi var. Bilinen ilişki 1200’lerde Marco Polo’nun Doğu’ya gidişiyle kurulmuş olsa da öncesinde de Doğu ile Batı arasında ticari olarak bir etkileşim olduğunu düşünebiliriz. Eski Dünya’da 1200’ler ve hatta öncesine uzanan bu ilişki Amerika ile 1500’lerde kurulabilmiş. Medeniyet burada bir şekilde gelişmiş ama Eski Dünya ile ilişkileri olamamış yıllarca. İnsanlar bir şekilde Bering Boğazı’nı geçip oraya yayılmışlar, yavaş yavaş medeniyet bir şekilde filizlenmiş ama Eski Dünya’daki gibi tempolu değil. And dağlarıyla çevrili coğrafyalarında İnkalar, Eski Dünya’dan olduğu kadar Amerika’nın diğer bölgelerinden de uzak kalmışlar. İspanyollar buraya, bölgenin kaynaklarını sömürmek için gelmişler. Kendi valilerini, bu düzeni kuracak kendi insanlarını rahat yaşatacak imkânları kurmak üzere görevlendirmişler. İşgalcilerle yerlilerin karışmasıyla yüz yıllar içinde oluşan kısmen karma toplum, İspanyollara göre gerçekten karma, kökleri İnkalara dayananlara göre İnka toplumunun ve kültürünün tamamına yakın kısmının yok edilmesiyle gerçekleşmiş. İspanyollar buraya “Medeniyet getirelim, imar edelim.” diye gelmemişler tabii ki. Ancak misyonerler, “Hıristiyan yapalım, ruhlarını kurtaralım.” diye düşünmüş olabilirler. Sonuç olarak; İspanyollar, çok zora düşmüş, batmakta olan bir Avrupa Medeniyeti’ni Güney Amerika’dan taşıdıkları altınlarla ihya edip donatmışlar. Dolaylı olarak İnkaların Ortaçağ Avrupası’na ekonomik olarak çok büyük etkisi olmuş. Hatta Avrupa’yı açlıktan da kurtarmışlar diyebiliriz. Peru’nun yüzlerce cins patates ve mısırı var. O zaman dünyanın başka bir yerinde patates var mı bilmiyorum. Ama 1500’lerden itibaren Avrupa’ya buradan öğreniyor patatesi ve böylece açlıktan kurtuluyor. Patatesin çeşitlerini geliştiriyor ve buluyorlar. Bugün de oraya gittiğimizde patatesin en az 10 çeşidini yedik, yüzlerce hatta bine yakın çeşidi olduğu biliniyor, mısırın da onlarca çeşidi var. Bunu duyunca çok etkilendim.
Patatesin Avrupa için önemine dair bir de acıklı
hikâye var Avrupa’da. Avrupa yüz yıllar boyunca patatesle besleniyor. 1844’de
Avrupa’da büyük bir kıtlık oluyor. O zamanlar İrlanda önemli bir patates
yetiştiricisi ve İngiltere’nin sömürgesi. İngiltere, kendi halkını doyurmak
için İrlanda’nın patateslerini alıyor ve 8 milyon nüfuslu İrlanda’da 4 yılda,
açlıktan, hastalıktan 2 milyon insan ölüyor. İki milyonu da kaçıyor.
İrlanda’nın nüfusu 4 yılda, 4 milyona düşüyor. Ama bu arada İngiltere
açlıktan kurtulmuş oluyor.
Peru’nun bölgeye mahsus bir takım adetleri,
yöresel şartları kısmen korunmuş. Küçük şehirlerinde bizim bildiğimiz o
dünya markaları yok mesela, ben buna çok sevindim. Ama büyük şehirlerinde
durum değişiyor. Büyük markaların olduğu büyük alışveriş merkezleri var.
Global markalar henüz köylerini ve kasabalarını işgal etmemiş. Oralar, hâlâ
kurtulmuş bölgeler gibi bu kültür baskısından, biraz daha ari kalmışlar.
@#ÖkkeşBölükbaşı ©#MedyaGünebakış Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –-Ekim.2019-- okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,
Geriye Kalan... Orada her dolaştığım yerde bu hüznü hissettim. Nasıl
kıymışlar.? Aslında bugün biz de çeşitli canlı toplulukları kıyıp yok
ediyoruz. Bir hayvanın soyunu tüketmek de aynı şey, bir insan kültürünü
tüketmek de. Bugüne kadar birilerinin daha iyi imkanlarla yaşaması, çok
adette hizmet alabilmesi adına, insanoğlunun bir takım canlıların
medeniyetlerini, kıymetlerini bu şekilde yok edebilmesi nasıl mümkün
olabiliyor.? O medeniyet yaşayarak bugüne kalsaydı ne söylenceler, ne
öyküler, nasıl zenginlikler katacaktı kim bilir.? Bir kısmımız dünyada insanlığın çok çeşitli evrelerde hep
akıl kullanabildiğini ve bilim-teknolojiyi belli şekilde yorumlayıp bir
kültür geliştirebildiğini düşündü. Ben o gruba giriyorum. Bir kısım
insanlar, doğayla bu kadar güzel geçinmiş bir topluluğun mekânlarında
dolaşmaktan çok memnun oldular. Çünkü onlar, günümüzde doğayla uyumu
yürütemediğimiz için, dünyanın sonunu getirdiğimizi düşünüyorlar.
Neticede; yazı ya da yazılı anlatım olmayıp hayallere çok yer kaldığından
hepimiz hayallerimize bir şeyler ekledik. Ve farklıydı bunlar birbirinden.
Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul –-Ekim.2019-- okkesb61@gmail.com, http://www.medyagunebakis.com/ - okkesb@turkfreezone.com,
Yansımalar...
Alpaka ve Ben
|
Trabzonlular Birleşiniz. Trabzonlu İşadamları, İşkadınları, Çalışanlar, Genç Kızlar-Erkekler, Okuyan çocuklar Birlik ve Bütünlüğü Sağlamak Sizin Ellerinizde..!
Yazının devamı »Copyright 2022 - MEDYA GÜNEBAKIŞ
Designed by TELMAR
BACK TO TOP