TÜRKİYE’DE SİYASETİN DİLİ

Siyaset; İnsanların siyasal olarak, hem dost, hem de düşman olabileceğini önceden varsayar. Ancak;

Paylas:
  • Facebook'da Paylaş
  • Twitter'da Paylaş

TÜRKİYE’DE SİYASETİN DİLİ

Siyaset; İnsanların siyasal olarak, hem dost, hem de düşman olabileceğini önceden varsayar. Ancak;

Siyaset; Dinsel, ahlaki, ekonomik, etnik veya başka bir karşıtlık ile insanları dost ve düşman olmak üzere etkili biçimde ayırabilecek derecede güçlü ise, bunun politik bir karşıtlığa, savaşa dönüşmesi kaçınılmazdır.

Sosyal bakışa göre *yanlış ve olmaması* gerekirken; Siyasal bakışa göre, İnsanlar arasında siyasal alanda, dost-düşman ayrımı güdülmektedir. Ancak, Ahlaki açıdan kötü, estetik açıdan çirkin ve ekonomik anlamda zararlı olanın düşman olması gerekmez

Ahlaki açıdan iyi, estetik açıdan güzel ve ekonomik açıdan yararlı olanın da dost olması gerekmez.

Siyasetin Diline *Özgürlük* penceresinden bakıldığında; halkın düşmanının kim olduğunu, kime karşı savaşıp kime karşı savaşmayacağını yabancı biri belirliyorsa, o halk siyaseten özgür değildir ve farkında olsa da, olmasa da, olması gerekenden başka bir siyasal yönetim sistemine geçildiği, içinde bulunduğu rejimin göz göre göre değiştirildiği görülür.

Bir ülkede dil; üslup ve söylem bağlamında nezaketi göz ardı etmeden yapılan siyaset insanlarının ortaya koydukları düşünceleri, eleştirileri, eleştirilere verdikleri yanıtları o ülkenin somut problemlerine ilişkin olan süreçleri toplumun tüm kesimlerinin beslendiği bir siyasal kültürün varlığını gösterir.


 

TÜRKİYE’DE DURUM NASIL.?

İşte tam bu noktada gözlerimizi Türkiye’ye, TC Yönetimine ve yönetişim biçimine uygulamasına çevirirsek ne görüyoruz.? Türkiye’de özellikle bu günün siyasetçilerinin halkı, halkın sivil toplum kuruluşlarını, sahip olduğu geleneksel etik, estetik, etnik, dinsel, kültürel değerlerinin kötücül yaklaşımlarla, baskı ve zorla değersizleştirildiğini, halkın öznel yapısına uymayan başka kanallara yönlendirildiğini görüyoruz.

Peki, bu nasıl oluyor, olabiliyor.? *Dil* ile oluyor. Devlete, kurumlarına, Hükümete ve Bakanlıklarına hâkim olan ve yöneten bütün yöneticiler yıllardır yukarıda belirtilen ayrıştırıcı dil davranışlarını bilinçli politik bir tercih olarak gerçekleştiriyorlar.

Bu siyasal dost-düşman ayrımı ve karşıtlığının siyasetin diline ve üslubuna doğrudan yansıtılması durumu, sağlık kavramıyla söylersek topluma zehir enjekte edilmektedir.

Gelişmiş ülkelerde siyasetin dilinde nezaket ve saygınlık tercih edilirken, az gelişmiş ülkelerde ise maalesef nezaketten uzak, saygısızca, hakarete varan bir dil ve üslup tercih edilmektedir.

Ülkemizde de siyasetin dili ve kullanım biçiminin aynı azgelişmiş ülkelerdeki gibi kaba, saygısız, bölücü, ayrıştırıcı ve oldukça zararlı olduğu görülmektedir.

Siyasal kültürlerde farklı düşüncelerin kamusal alanlarda tartışılması toplumun yararınadır. Ancak ülkemizdeki bu durum siyasal düşüncelerdeki farklılıklarla açıklanamaz.

Bu anlamda Ülkemizin pek çok alanda çözüm bekleyen somut problemlerinin dil ve mantık oyunlarıyla çözülmesi olanaklı değildir. Kişileri şüpheye düşürerek yanıltmaya, şaşırtmaya ve aldatmaya yönelik dil ve mantık cambazlıklarıyla yapılan safsatanın siyasal kültürümüzde kendisine sınırlı bir yer bulması siyasetimizin geldiği seviyenin göstergesidir.

Tam da bu noktada siyaset insanlarına düşen somut problemlere ilişkin nezaket sınırları içinde tartışarak çözüm önerilerini ortaya koymalarıdır. 

 

 

SİYASETİN DİLİ HİÇ BU KADAR KİRLENMİŞTİ.

Siyaset akıl ve dille yapılır. Yönetenlerin siyaset dilinde eşitlik, özgürlük, dayanışma ve sevgi dili yok. Seçmenler seçimlerde adaylardan projelerini açıklamasını beklerken proje yerine hakaretler, iftiralar dinliyorlar. https://www.youtube.com/watch?v=MksKrTaPbvc

 

*SİYASETTE SÖZÜN DİLİN ÖNEMİ BÜYÜKTÜR*

Toplumsal kutuplaşma hayatın her alanında etkisini artırmaktadır. Parmak sallayan, çemkiren, paçadan çeken, hakaret eden, tepeden bakan, üsten konuşan kirli dille karşı karşıyayız, Halk bundan çok sıkıldı.

Bu seçim; yerel, genel seçim değil *Eline, Beline, Diline sahip olanlarla olmayanların seçimi olacaktır. Bu bozuk üslup genelde liderlerin ve liderden daha çok lidercilerin ağzından çıkıyor.

Son 25 yılın siyaset dilinde : “Lan” “Terbiyesiz” “Cibilliyetsiz” "İsrail dölü", "zürriyetsiz", "tezek", "mankafa", "şerefsiz" "geri zekâlı", "soysuz" "ölü sevici", "çakal", "çürük", "sürtük" . "onursuz", "tecavüzcü", "namussuz", "alçak", "terörist", "haysiyetsiz" *İllet*, *zillet*, *ahlaksız*, *Fetöcü*, "adiler", “Kudurmuşlar” *kandil işbirlikçileri* gibi söylemleri kimler söylemiş.? Saraydan, sara soytarılarına kadar herkes.!

Bu ülkede, plan Bütçe Komisyonunda bir üyenin ölmüş annesine bile küfredildi.

 

*SEN KİMSİN, SEN KİM OLUYORSUN*.?

Liderler düzeyinde kullanılan siyasetin dilinin hoşgörülü ve herkesi kucaklayan bir dil olması gerekirken maalesef; varsa  yoksa sert bakış, hakaret, şiddet. Siyasi liderler ötekileştirmeyen, ayrıştırmayan, kışkırtmayan olursa, toplumda gerilim olmaz.

Siyaset önderleri söylemleri birleştirici, bütünleştirici, bir dil kullanırlarsa toplumu kucaklayan, hoşgörü sevgi ve saygı çerçevesinde konuşurlarsa, toplumsal birlik ve beraberlik sağlanır.

Sövmek, saydırmak, bağırmak, çağırmak, siyaset dili değildir, siyasette böyle bir dil olamaz, olmamalıdır. Bu nefret dili seçmeni, siyasetçiden nefret etme durumuna getiriyor. Siyaset bu kadar kirli, siyasetçi de bu kadar ucuz olmamalıdır.

Oy, makam uğruna insanları germenin toplumu huzursuzluk ortamına çekmek beldeye, ilçeye, aile ve ülkeye bir şey kazandırmaz.

 

*KİN VE KİBİR İÇEREN NEFRET DİLİ*

Siyaset toplumu hakkaniyetle idare etme, toplumda oluşan çatışmaları uzlaştırabilme sanatıdır. Bugünün liderleri birbirlerini sürekli itham etmekte, aşağılayarak  iyi siyaset yaptıklarını sanıyorlar.

Siyasilerin dışında kalanlara düşen görev ise; Bu kokuşmuşluğa, çürümüşlüğe karşı gereken toplumsal muhalefeti aşırıya kaçmadan yasal çerçeve içinde kalacak şekilde gösterebilmektir.

Siyasetçiler ortak akla inanarak demokrasinin gereklerini yerine getirmelidir. Ülke insanı oy kullandığı partiye göre vatansever ve vatan haini ilan edilmemelidir.

Modern ve medeni toplumlarda Liderler Halkına ve halkın temsilcileri olan rakiplerine; *İspatlamayan namussuzdur*, *şerefsizdir* *Ananı da al git buradan* *Hepiniz buradaydınız ulan* gibi söylemlerle konuşmazlar, terbiyeleri buna uygun değildir.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kazanmak için her yolu mubah görenler, kızgınlıklarını öfke ve kinlerini devam ettirerek toplumda gerginlik yaratanlar, Sevgisiz, hoşgörüsüz, tahammülsüz bir şekilde, korku yaratarak oy devşirme yolunu seçerler ve ortak kutsalları “Ezan, Vatan, Bayrak” gibi değerleri, sadece kendi tekellerindeymiş gibi kullanarak sömürüye hız kesmeden devam ederler. Sevgi, saygı, barış sözcüklerini kullanmayarak siyasetlerini kimlik, inanç, ideoloji, etnik ve dinsel farklılıkları olanların mücadelesine dönüştürürler.

Bu algı yaratmaya dayandırılan siyaset anlayışı ve algı yönetimiyle, ne kadar ileri gidilebilir ve ne gibi sonuç alınır görülecektir.

Ökkeş Bölükbaşı, İstanbul, 2023_03_28

#ÖkkeşBölükbaşı #medyagunebakis.com, #ToplumsalMuhalefet,

Diğer Haberler

  • DARBE KİMDEN GELİRSE GELSİN KARŞIYIZ..
  • TRABZONLULAR BİRLEŞİNİZ
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI…
  • KUL VE MAHLÛKAT HAKKI..
  • ADAM OLMAK–OLAMAMAK VE GAZETECİLİK
  • SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI..
  • DERNEKLER KANUNUNA MUHALEFET
  • TrabzonSporKlübü

    Nasa

    Kentim_İstanbul

    Doga_İcin_Sanat

    ABD_USA

    Department_State

    TelerehberCom

    Google_Blog

    Kemencemin_Sesi

    Kafkas_Music

    Horon_Hause

    Vakıf_Ay

    Dogal Hayatı_Koruma

    Seffaflık_Dernegi

    Telerehber

    Sosyal_Medya

    E-Devlet

    Türkiye Cumhuriyeti

    BACK TO TOP